Zikre başlayan kimsenin tam
abdest üzere olması gerek. Yaptığı zikrin cümlelerini söylerken kuvvetle
söylamesi icab eder. Sesini yüksek çıkarmalı.
Bu şekilde yapılan zikrin nurları zakirlerin kalbine yer eder, kableri o
nurlarla hayata kavuşur. Uhrevî ve sonsuz hayat kazanırlar. Allah-ü Teala (CC)
onların hayat kazancını anlatırken şöyle buyurdu:
“Onlar ilk ölümden sonra, hiçbir ölüm tadmazlar.”[1]
Peygamber (SAV) Efendimiz de Hakk’ı (CC) zikredenleri ve iman sahiplerini şöyle
anlatır:
“Müminler ölmezler; ancak bu
fani alemden, beka alemine geçerler.”
Yine buyurur: “Nebiler (AS) ve velîler (RA), evlerinde
namaz kıldıkları gibi, kabirlerinde de kılarlar.”
Bunun manası: Rabblarına (CC)
münacaat ederler, demektir. Bu Hadis-i Şerifte beyan edilen namaz, dünyada
kılınan rukülu, sucütlu namaz değildir; yalnız münacaattır. Bu münacaat ise,
kulluk vasıflanndan bir tanedir.
Marifet, Allah (CC) tarafından
gelir, irfan sahibi o hali bulduktan sonra, Hakk’ın (CC) mahremi olur. Bu hali
diri kalbi ile Hakk’a (CC) daima münacaat ettiği için bulur. Bu hali Peygamber (SAV)
Efendimiz bizlere şöyle anlatmıştır:
“Gözlerim
uyur; ama kalbim uyumaz.”
Marifet üzerine şu Hadis-i Şerifi anlatmak da yerinde olur:
“İlim tahsili içinde ölen kimseyle, kabrinde Allah (CC) iki melek memur
eder; onlar taa, kıyamet gününe kadar marifet ilmini öğretirler… O kimse,
kabrinden kalkerken alim, arif olarak kalkar.”
Burada iki melekten maksat, Peygamber (SAV) Efendimizin ruhaniyeti ile velayet
nuraniyetidir. Çünkü melek, marifet alemine giremez. Bu hususta bir Hadis-i Şerif
yine zikredelim:
“Birçok kimseler, ölürken cahil ölür; ama kabirden alim ve arif olarak
kalkar. Birçok kimseler de, alim olarak ölür; ama, kabirden cahil, fasik ve
müflis olarak kalkar.”
Bu durumu, şu Ayet-i Kerime bize daha iyi anlatır:
“Dünya hayatınızda birçok şeylere zevkle yürüdünüz ve onunla, bu alemde de
fayda alacağınızı sandınız, ama bu gün alçaltıcı azapla ceza alacaksınız.”
Peygamber (SAV) Efendimiz yukarıdaki
manayı bir Hadis-i Şerifi ile şöyle anlatır:
“Ameller, niyete bağlıdır. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Fasikin
niyeti amelinden şerlidir.”
Niyet, amelin binasıdır. Bunu
da Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle anlatır:
“İyi işin; iyi birşey üzerine yapılması iyi olur. Kötü şeyin kötü şey
üzerine yapılması fesad olur.”
Yeri gelmişken bir Ayet-i
Kerime daha anlatalım:
“Ahiret hayatını isteyene
veririz ve bu hususta çalışmasındaki bereketi de artırırız. Dünyayı isteyene de
veririz, fakat ahirette iyilikten yana nasibleri olmaz.”[3]
Gerekli olan telkin ehlini
bulup, uhrevî hayatı kazandıracak kalbi ondan almaktır. Bunu vakit kaybetmeden,
dünyada iken yapmalıdır. Çünkü dünya ahiretin ekim yeridir. Burada ekim
yapamayan, öbür alemde birşey toplayamaz. Burada ekim yerinden murad, afaki ve
enfüsi varlık olarak anlatılabilir.
www.GAVSULAZAM.de
|