Önsöz

Öte alemlerde yaratılışın başlaması

İnsanın asli vatana dönüşü

İnsanın esfeli safiline reddi

Ruhların cesetteki yerleri

İlimlere dair

Tevbe ve telkin üzerine

Tasavvuf ehline dair

Zikirleri beyan eder

Zikrin şartları

Rü'yetullah - İlahi- Zati tecelliye ermek ve görmek

Nur ve zulmet perdeleri

Saadet ve şekavet
Fukara zümresi

Taharet beyan olunur

Şeriatta ve tarikatta namazın manası

Tecrit alemi marifet temizliği

Şeriatta ve tarikatta zekat

Şeriatta ve tarikatta oruç

Şeriatta ve tarikatta hac

Vecd ve safa

Halvet ve uzlet
Halveti evradı

Rüyalar

Tasavvuf ehli anlatılır

Sonsöz

 

Tasavvuf ehli iki bölümde anlatılır.

 

Birinci; Sünniler. Bunlar, sözde, işte; şeriat ve onun manası olan tarikata tamamiyetle uyarlar. Bunlara Ehl-i Sünnet vel-cemaat, tabiri kullanılır.

 

Bu zümrenin bir kısmı cennete azapsız, hesapsız girer. Bir kısmı da azap ve az hesap verir girer. Cehennemde az kalır; doğruca cennete giderler. Ateşte ebedi kalmazlar. Orada ebedi kalmak kafirlere, münafıklara hastır.

 

Bunların dışında kalan ikinci kısma bid’at ehli tabiri kullanılır. Bunlar da toptan şöyle sıralanır: Halûliye, Haliye, Evliyaiye, Şemüraniye, Hübbiye, Huriye, İbahiye, Mütekâsile, Mütecahile, Vakıfiye, İlhamiye... Bu toptan sayılan zümreleri biraz açıklayalım:

 

Haluliye… Bunlar der ki: “Güzel bedene ve güzel yüze bakmak -kız-erkek- helaldir.” ayrıca dans da yaparlar. Kadın erkek kim olursa olsun, isterse helali olmasın, mubah olduğunu iddia ederler. Bu iddia doğrudan doğruya küfürdür.

 

Haliye… Bunlar da oyun oynamanın ve el çalmanın helal olduğunu söyler. Ve derler ki: “Şeyhin özel bir hali vardır ki, şeriat ondan bahsetmez.”

 

Bunların bu sözü, bid’attır. Peygamber (SAV) Efendimizin adetlerine uymaz.

 

Evliyaiye… Bunlar der ki: “Kul velayet derecesine ererse, ondan dini teklifler kalkar.” Ve derler ki: “Veli peygamberden üstündür.”

 

Sebeb olarak da derler ki: “Peygambere (SAV) Cibril (AS) vasıtası ile ilim geldi; velinin ilmi vasıtasızdır.”

 

Bu tevilleri onların hatası sayılır. Dolayısı ile helak olurlar. Bu itikadları onları yıkar; sonra, bu da öbürü gibi doğruca küfre götürür.

 

Şemüraniye… Bunlar der ki: “Sohbet kadimdir. Sohbet edenden emin ve yasak teklifi kalkar.”

 

Bunlar; def, tambur çalmaya ve vb. oyun aletlerini helal sayar. Kadın bunlar için önem taşımaz… Aralarında böyle bir fark olmaz. Bunlar küffar güruhudur. Demleri de mubahtır.

 

Hubbiye… Bunlar der ki: “Kul sevgi haline yetişince, dini teklifler kalkar.” Edep yerlerini de örtmezler.

 

Huriye… Bunlar Haliyeciler gibidir. Yalnız, hurilerle birleştiklerini iddia eder, kendilerine göre baygınlıkları geçince yıkanırlar. Bu halleri ile yalan söylerler. Helak olurlar.

 

İbahiye… Bunlar, iyiliği emri, kötülüğü yasak etmeyi terk ederler. Haramı helal sayar; kadınları mubah görürler.

 

Mütekâsile… Bu grup da çalışmayı bırakır; kapıkapı dolaşır dilenirler. Bu zahir halleri ile de dünyayı terk ettiklerini savunurlar… Bu yüzden helak olmaktadırlar.

 

Mütecahile… Bunlar da fasık kimselere has libaslar giyer. Halbuki, Allah-ü Teala:

 

“Zalimlerin adetlerine dalmayın, sizi ateş tutar.”[1]

 

Buyurur; Peygamber (SAV) Efendimiz de şöyle buyurdu:

 

“Herhangi bir gruba benzemeye çalışan, onlardan sayılır.”

 

Vafikıye… Bunların da iddiası şudur: “Allah’ı (CC) ancak Allah (CC) bilir.”

Böyle der; marifet yolunu bırakırlar. Yaptıkları bu cehalet yüzünden helake girerler.

 

İlhamiye… Bunlar ilmi bırakır; ders çalışmayı adamlarına yasak kılarlar… Hükema sözüne tabi olurlar. Derler ki: “Kur’an bize perdedir. Tarikatın Kur’an’ı şiirdir.” Böyle itikad eder, Kur’an’ı terk ederler. Yavrularına şiir öğretirler. Okunması gereken dua vs. yi terk ettirirler; dolayısı ile helak olurlar.

 

Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat imamlarının iddiası şudur:

 

“Ashab-ı Kiram (RA), Peygamber (SAV) Efendimizin sohbeti bereketi ile derin bir vecd ve cezbe içinde bulunuyordu. Sonradan o hal dağıldı. Bu yolun manevi varislerine intikal etti. Bu da birçok kollara bölündü… O kadar bölündü ki, zayıfladı ve dağıldı. Birçoğu suret haline kaldı. Manası olmayan bir şeyhlik unvanına sarıldı. Bunlar da birçok şubelere ayrıldı; bid’at ehli meydana çıktı. Bir kısmı, kalenderi yolunu, bir kısmı, hayderi yolunu tuttu; bir kısmı da edhemi olarak ortaya atıldı. Ve daha niceleri…” şerhi uzun olur.

 

Bu zamanda tam fıkıh ehli olarak yürüyen azdan azdır. Bu yolun gerçek yolcuları iki şahitle tanınır: Onun biri, zahir; öbürü batın… Zahir halin dini emirlerle tahkim edilmiş olması gerekir. Batın halde ise, kime iktida ettiğini bilecek… Elbet bu uyulması, iktida edilmesi gereken varlık Peygamber (SAV) Efendimiz olmalı. O (SAV) Hakk’la (CC) arasında bir vasıta sayılır. Bu vasıta şüphesiz, Peygamber (SAV) Efendimizin ruhaniyetidir.

 

İşte manevi sülukun böyle devam etmesi, icab eder. O’nun (SAV) ruhaniyeti, yerinde cismani; icabında ruhani olarak tam varis olan zata gelir. Çünkü şeytan Peygamber (SAV) Efendimizin şeklini temsil edemez. Burada Hakk (CC) yolcuları için işaret vardır. Dikkat etmelidir; ta ki, yolculan körü körüne olmaya…

 

Yine bu makamda; iyiyi, kötüyü ayırd etmek için birçok incelik vardır… O incelikleri ancak ehli idrak edebilir.

www.GAVSULAZAM.de


[1] Hud S. A.113

www.GAVSULAZAM.de  © 2003-2005   •   Her Hakkı Mahfuzdur..