Uykunun ilk halinde ve tam
uyku halinde görülen rüyalar gerçek olduğu gibi, faydalıdır da… Şu ayet rüyanın
gerçek olduğunu ifade eder:
“Allah (CC) gerçekten, Peygamberini (SAV) rüya ile doğruladı. İnşallah
Mescid-i Haram’a emin olarak gireceksiniz.”
Sonra Yusuf Nebi’nin (SAV)
dilinden ifade edilen şu Ayet de önemlidir:
“Ben rüyada onbir yıldız gördüm…”
Peygamber (SAV) Efendimizin
buyurduğu şu Hadis-i Şerif de önemlidir:
“Benden sonra peygamberlik kalmadı, ancak bazı müjdeler onlara görünür.”
Bu Hadis-i Şerifi şu Ayet-i
Kerime doğrular:
“Onlar için dünya ve ahiret hayatında müjdeler vardır.”
Ayrıca Peygamber (SAV)
Efendimizin buyurduğu şu Hadis-i Şerif de rüyanın gerçek olduğunu ifade eder:
“Rüyada beni gören gerçekten görmüş olur; çünkü şeytan benim şeklime
giremez.”
Bu, demek olur ki, hakikat ve
basiret nuru ile şeriat, tarikat, marifet nuruna uyarak bana uyanları da,
şeytan temsil edemez.
Sahib-i Mazhar der ki:
“Şeytanın bu durumu yalnız Peygamber (SAV) için değildir; bilcümle rahmet,
şefkat, lütuf ve hidayet mazharı olan hiçbir varlığın şekline giremez,
Peygamberin (AS) cümlesi, evliya, melekler, Kabe, güneş, ay beyaz bulut ve Kur’an,
şeytanın temsil edemeyeceği kudsî varlıklardır. Çünkü şeytan kahır isminin
zuhur yeridir. Ancak şaşkınlığı temsil edebilir. Bir kimse Hâd+i, isminin
mazharı olursa; zıddı olan Mudill ismi, onu nasıl temsil etsin… Zıt isimlerin
hiçbiri diğerini temsil edemez. Su ile ateş burada bir misal olarak
verilebilir. Su, ateş şeklini alamıyacağı gibi, ateş de su şekline giremez.
Aralarında ayrılık, tenafür ve uzaklık bulunur. Böylece Allah-ü Teala (CC) hakkı
batıldan ayırmak ister.”
Bir Ayet-i Kerimede şöyle
buyurulur:
“Allah (CC), böylece hakkı, batılı, misal yolu ile anlatır.”
Şeytanın rububiyet sıfatını
temsil etmesi ve bu yolda bir dava He meydana çıkması, Allah’tan (CC) gelir.
Çünkü Allah-ü Teala’nın (CC) Celâl ve Cemâl sıfatı vardır. Şeytan yalnız Celâl
sıfatından görünebilir. Çünkü kahrın mazharıdır. Bundan ötürü rububiyet
davasını güder. Bu dava, yukarıda anlatıldığı gibi Mudill isminden gelir.
İçinde hidayet izi bulunan
hiçbir ismi temsil edemez. Burada denecek hayli kelam vardır. Şerhi yapılsa çok
uzar. Peygamber (SAV) Efendimizin dilinden söylenen:
“Ben ve bana uyan basiret üzere…”
Ayetindeki “bana uyan” cümlesinde bir işaret
vardır. Peygambere (SAV) tam varis olan kamil mürşidi anlatır. Demek olur ki,
benden sonra irşad; her yönden, benim batini basiretime sahip olan kimse
tarafından yapılacaktır. Burada tam velayet haline sahip olan zat murad
edilmektedir:
“Veli olan mürşid”
Ayeti de aynı şeye işaret
eder.
Rüya iki çeşittir. Biri enfüsî,
diğeri afâkî… Her ikisi yine kendi özünde ikiye ayrılır.
Enfüsî: Bu rüya nevi, ya iyi
huydan veya kötü huydan ileri gelir. İyi huydan hasıl olan rüya, cennet ondaki
nimetler; huri köşkler, nurani beyaz sahralar, güneş, ay, yıldızlar, bunların
benzeri… şeklinde görünürler. Bunların hepsi kalbin sıfatlarını ilgilendirir.
Bazı şeyler de Mutmainne tabir edilen nefsin hazzıdır ki, bunlar da eti yenen
hayvanlar, kuşlardır. Çünkü nefsin cennetteki nimetleri bu neviden olacaktır.
Rüyada görülen birçok hayvan,
cennetten gelmiştir. Mesela öküz, ziraata yaraması için Adem nebiye (AS) gönderildi.
Deve de cennetten geldi…
At; büyük ve küçük cihad için
aynı şekilde cennetten geldi… Bunların hepsi öbür aleme ait şeylerdir. Bir
Hadis-i Şerifte şöyle buyurulur:
“Koyun, cennetin balından; sığır zafiranından; deve nurundan; at
reyhanından yaratıldı.”
Katır, mutmainne sıfatının en
alt derecesindedir. Rüyasında katır gören, ibadette tembel, nefsi ağır bastığı
ve yaptığı işin neticesiz kaldığı anlaşılır. Ancak tevbe edip, iyi iş tutarsa;
yaptığı iyiliğinin mükafatını görür.
Merkep cennetin taşından oldu.
Adem (AS) ve zürriyetinin iyiliğine yaratıldı. Dünyada oldukça, ahiret işlerini
tedvir için o da bir vasıta kılındı…
Rüyada güzel bir gençle
konuşur gibi ruhla konuşmak, ilahi tecelliye ermeye delalet eder. Çünkü ilahi
tecelli nuruna erip cennete girenler aynı şekilde güzel suretidir. Çünkü
Peygamber (SAV) Efendimiz onları tarif ederken:
“Güzel endamlı ve sürmeli.”
Buyurur… Sonra Peygamber (SAV)
Efendimiz:
“Rabbımı güzel bir genç suretinde gördüm.” Buyurur.
Bazı zatlar, bu tecelliyi şöyle tefsir ederler:
“Çünkü Hak Teala (CC) ruh aynasında Rububiyet sıfatı ile tecelli
etmektedir.”
Buna Tıfl-ı Maani -manalar
çocuğu- adı verilir. Çünkü mürebbinin aynası cesettir. Aynı zamanda kulla Rabbı
(CC) arasında bir vesile sayılır. Hz. Ali (KV) der ki:
“Rabbımın terbiyesi olmasaydı; O’na (CC) karşı irfana sahip olmazdım.”
Bir insanın içinde, manevi
terbiyenin gelişmesi için, zahirde bir mürebbiye bağlanıp ondan alınan bir
telkin gerektir. Bu mürebbiler, Nebiler (AS) ve Velîlerdir (RA). Kalbin ve
kalıbın lambası yanmaya bunların terbiyesi hasıl olunca başlar. Onlardan bir
başka ruh alınır. Bir Ayet-i Kerimede şöyle buyurulur:
“Allah (CC), ruhu emri ile, kullarından istediğine ilka eder.”
Dolayısı ile kalbin sağlık
bulacağı bu ruhun telkini için bir irşadcı aramak lazımdır.
İmam-ı Gazali (RA) der ki:
“Allah-ü Teala’nın (CC) güzel bir surette rüyada görülmesi caizdir.”
Bu tevile göre yine diyor ki:
“Görülen bir şeyi Allah-ü Teala, görenin istidadına göre bir misal olarak
halk eder. Görülen o şey, gerçekten zat-ı ilahi değildir. Çünkü o bu şekilde
görünmekten münezzehtir. Peygamber (SAV) Efendimizin de görülmesi, aynı
şekildedir. O’nun da (SAV) muhtelif şekilde görülmesi olur. Hepsi görenin
istidad ve kabiliyetine göredir, Hazret-i Muhammed’i (SAV)
gerçekten kimse göremez. Ancak, ilimde, amelde ve halinde ona tam varis
olanlar hariç. Bunlar görür… Çünkü bu zümre her bakımdan ona varistir.”
Müslim’in şerhinde denir ki:
Allah-ü Teala (CC) beşeri ve nurani şekilde rüyada görülse caizdir.
Anlatılan kıyas esas olmak üzere her sıfatta tecelli eder. Musa Peygambere de (AS)
unnap ağacından, ateş şeklinde kelam sıfatı ile tecelli etmiştir. O tecelli
anında kelam sıfatı, Musa Peygambere (AS) şöyle demişti:
“Elindeki ne ola, ya Musa (AS)?”
Musa Peygambere (AS) ateş şeklinde görünen aslında nurdu. Ateş görünmesi
onun anlayışına ve talebine göre olmuştur. Çünkü o, ateş aramaya çıkmıştı…
İnsan için, ağaçtan daha alt
derece olmaz… Hal böyle olunca, her bakımdan iç temizliğine erene gerçek
varlığı sıfatlarından biriyle, Hak tecelli eylese hayret edilir mi? Çünkü o
insan, tasfiyeden sonra, hayvanî sıfatları bırakmış tam insan olmuştur. Bu hali
bulan birçok velîlere aynı tecelli olmuştur. Bunlardan biri de Bayezid-i
Bestami’dir. Allah (CC) ona rahmet eylesin…
O tecelli anında Bayezid-i
Bestami (RA) şöyle diyordu:
“Özüm sübhandır. Şanım ne kadar büyük…”
Cüneyd-i Behre (Bağdadî) (RA)
ise şöyle diyordu:
“Cübbemin altında, Allah’tan (CC) başkası yoktur.”
Bu makamda birçok, incelik
var; onların şerhi burada olmaz. Yapılacak olsa uzar. O incelikler bilhassa
tasavvuf ehlini ilgilendirir.
Gerek ilahi tecelli için,
gerekse Peygamber (SAV) Efendimizin ruhaniyeti ile münasebet için terbiye
şarttır. Bu yola ilk giren, ne Allah-ü Teala (CC) ile, ne de Peygamber (SAV)
Efendimizle; kendi başına bir münasebet kurabilir. Bu sebeple bir velî
terbiyesini görmesi ilk akla gelendir. Çünkü o velî ile Peygamber (SAV)
Efendimiz arasında beşeri bir münasebet vardır.
Peygamber (SAV) Efendimiz
hayatta olsaydı, doğruca alınacak O’ndan (SAV) alınırdı, gayrına ihtiyaç
kalmazdı. Öbür aleme intikal ettikten sonra, tecerrüd haline geçiyor, bizzat
kendisi ile bağ kurulamıyor. İrşada memur velîler de aynıdır. Onlar da bu alemden
göçüp gidince, irşad olacak olmaz. Anlayış ehli isen anla; değilsen, bu
anlayışı ara…
Nefsin, zulmani haline, nurla
galip gelmek için riyazetle o anlayışı bulmaya tabi ol. Çünkü anlayış nurla
olur; zıddı ile olmaz. Nur bezeli düzenli yere gelir, şerefli yere düşer.
Müptadi, kendi başına bu hali bulamadığı için, bir velîye mutlaka ihtiyacı
vardır.
Hayatta olan Veli’nin,
Peygamber (SAV) Efendimizle her bakımdan ilgisi vardır. Tam veraset hali bunu
gerektirir. Hayatta olduğu müddet o veraseti ve irşad makamını idare eder. Bu
hali taşıyana Peygamberlerden (AS) rehberlik ve kulluk yardımı gelir. Bu
yardımla; halk arasında tasavvuf yolunu devam ettirir; anla…
Bundan ötesi derin bir sırdır;
ki, ehli idrak edebilir. Bu sırrı:
“İzzet, Allah’ın (CC), Peygamberin (SAV) ve mü’min kullarındır.”
Ayeti tam ifade eder.
Ruhların terbiyesi; başlı
başına bir iştir. Cismani ruh, bedende terbiye edilir. Ruhani ruhun yeri kalb,
sultani ruhun yeri fuad, Kudsî ruhun yeri ise sırdır. Sır, Hakk’la (CC) kul
arasında bir vasıtadır. Hakk’tan (CC) halka tercüman olur. Çünkü o, Allah (CC) ehli
ve O’nun (CC) mahremi sayılır.
Kötü huyların sonucu olan
rüyaya gelince, bu nefsin emmare ve levvame sıfatlarını gösterir. Mülhime de bu
makamdadır. Bu sıfatları taşıyanlar çok kere rüyada yırtıcı hayvanları görür.
Misal olarak, aslanı, kaplanı, kurdu, ayıyı, köpeği, domuzu; ayrıca bunlara
benzeyen, tavşanı, tilkiyi, kediyi, yılanı, akrebi ve daha benzeri hayvanları
verebiliriz. Bunların hepsi zararlıdır, atmak gerek…
Bu hayvanların temsil ettiği
bazı vasıfları anlatalım: Kaplan; kendini beğenmişliği, kibri belirtir. Allah-ü
Teala’ya (CC) karşı büyüklük satmayı anlatır. Allah-ü Teala (CC) bu vasfı
taşıyanları şöyle anlatır:
“Onlar ki, ayetlerimize yalan dediler, O’na (CC) karşı büyüklük sattılar…
İşte bunlara sema kapıları açılmaz, deve iğne deliğinden geçinceye kadar,
cennete giremezler.”
İnsanlara karşı kibirli
olanlar da, aynı cezaya uğrar.
Arslan, böbürlenmeyi ve halka
karşı büyüklük satıldığını gösterir.
Ayı, öfkeyi temsil eder; eli
altında bulunanlara üstünlük gösterişini anlatır.
Kurt, araştırmadan, helal,
haram, şüpheli, ne olursa olsun; ele geçenin yendiğini anlatır.
Köpek, dünya sevgisini
anlatır. Dolayısı ile kahra gazaba…
Domuz, çekememezliğe,
kinciliğe, hırsa delildir. Şehvet düşkünlüğünü gösterir.
Tavşan, yapılan dünya
işlerinde hileciliği, kandırıcılığı gösterir.
Tilki de, aynı olup, tavşanda
gaflet daha fazladır.
Pars görmek, cahilce bir
gayrete sahip olmaya delildir. Aynı zamanda baş olma sevgisine de işarettir.
Kedi, cimriliği, nifakı temsil
eder.
Yılan, yalancılığa, dille
halka eziyet ettiğine, insanlara karşı düşmanlığa, gıybet yapıldığına
işarettir. Anlatılan bu yırtıcı hayvanların gerçek yüzünü, manasını basiret
ehli bilir.
Akrep, koğuculuğa, alaycılığa,
onu bunu ayıplamaya delildir.
Eşek arısı, dille gizliden
insanlara eziyet edildiğine işaret eder.
Bir Hakk (CC) yolcusu, rüyada
bu eziyetli mahlukatla cenk ettiğini, galip gelemediğini görürse; ibadete, zikre
devam etsin. Taa, onlara galip gelip, kahre uğratıncaya kadar devam etmeli.
Beşeri sıfatlardan kurtulmalı.
Keza, o yırtıcı hayvanları
kahredip, tamamen yok ettiğini görürse; hataları bırakmış, kötülük etmiyor
demektir. Allah-ü Teala (CC) hatalardan dönen kullar için şöyle buyurdu:
“Günahları onlardan alındı; özleri hoş oldu.”
Yine bir Hakk (CC) yolcusu o
hayvanları insan şekline girer görürse, hatalarının iyiliğe çevrildiğini
anlamalı… Allah-ü Teala (CC) hatalardan tevbe edenler için şöyle buyurur:
“Allah (CC), hatalarından dönen, iyi işler tutan Yahudi, mülhime nefsin
Nesara kılığında görüldüğü zümrenin, hatalarını iyiliğe çevirir.”
Dolayısı ile bütün eziyetli
işlerden kurtulur. Bu kurtulma sonunda, emin olmamak icab eder. Nefis, hata ve
isyan canibinden en ufak bir yol bulunca kuvvetlenir, yolcuyu alt eder.
Mutmainne halini siler. Bu sebeple Allah-ü Teala (CC) kullarına, dünyada
oldukları müddet, bütün yasaklardan çekilmeyi emreder.
Rüyada emmare nefsin küffar,
levvame nefsin Yahudi, mülhime nefsin Nasara kılığında görüldüğü olur. Aynı
şekilde bidatçı kılığında dahi görüldüğü olur.
www.GAVSULAZAM.de
|