Allah-ü Teala (CC) “Allah (CC), size nasıl hidayet ettiyse
O’nu (CC) öyle anınız.”[1]
Ayet-i Kerimesi ile O’nu (CC) anmak arzuzunda olanlara yol gösteriyor. Bu
Ayetin bir manası da: Kendi mertebenize göre zikrediniz.
Peygamber (SAV) Efendimizin buyurduğu: “Zikirlerin en değerlisi, ben ve benden
önce gelen nebilerin yaptığı LA İLAHE İLLALLAH’tır…”
Hadiş-i Şerifi de en iyi zikri anlatır… Manası: Allah’tan (CC) başka ilah
yoktur.
Zikir makamlarının her birine has ayrı mertebesi vardır. O zikirler ya cehren
yapılır, ya da hafi… Yani, ya açık sesle; yahut da kalbten.
Zikir ilk defa dilden olur. Sonra;
isterse geçer. Sonra kalbe gelir. Sonra ruha geçer. Sonra kalbten de ötede
olan, sır aleminde olur. Sonra hafi; sonra, hafinin daha hafisi…
Bu zikirler, Allah’ın (CC) verdiği hidayete göre derecelenir… Dilden edilen
zikir kalbden yapılana benzer. Dilden zikir ediliyorsa; kalben Allah (CC), unutulmadığı
belli olur…
Nefisten, yani içten yapılan zikirde, harf olmaz. Ses işitilmez. İçten bir
hareket ve duygu ile olur.
Kalbin zikri kendi özünde,
celal ve cemal sıfatının tecellisini duymaktır.
Ruhla yapılan zikrin neticesi; Allah-ü Teala’nın (CC) celal ve cemal sıfatının
nuranî tecellisine ermeyi nasib eder…
Sır aleminden yapılan zikir, ilahî sırların murakabesine götürür: Hafi zikir;
güçlü padişahın katında, doğruluk otağında olan; Ehadiyet zatından parlayan
nurları görmeye götürür…
Gizlinin gizlisi, adı verilen zikre gelince; o da: Hakk’el-yakın, makamının
hakikatına ermeyi sağlar.
Şu iyi bilinmelidir ki; bu
gizlinin gizlisi, Hafiyyul Ahfa, tabir edilen hale Allah-ü Teala’dan (CC) başkası
muttali olamaz. Bunu şu Ayet-i Kerime ifade eder: “Sırrı ve en gizliyi muhakkak
o bilir.”[2]
Bu hal, bütün ilimleri içine alır. Bütün maksatların sonu da oraya varır.
Yukarıda anlatılan zikirlerden sonra bir başka ruh hasıl olur. Bu, anlatılan,
bütün ruhlardan daha latiftir. Buna, Tıfl-ı Maani adını da verirler.
Sonra bu, yukarıda anlatılan tavırlara varmak için latif bir davetçidir. Oradan
da Allah-ü Teala’nın (CC) zatına…
Bu ruhî hal herkeste bulunmaz.
Ancak has kullarda bulunur. Bunu şu Ayet-i Kerime bize anlatır:
“O (CC), ruhu, emri olarak kullarından
dilediği kimsenin kalbine yerleştirir.”
Bu ruh, kudret aleminde durur… Müşahade aleminde yer tutar. Hakikat aleminin de
malıdır. Allah-ü Teala’nın (CC) zatından gayrına iltifat etmez. Bu alemi
anlatmak için. Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurur:
“Dünya, ahiret ehline haramdır. Ahiret, dünya ehline haramdır. Dünya ve
ahiret, Allah-ü Teala’nın (CC) zatını arzu edenlere haramdır.” Bu ruh, Tıfl-ı
Maani’dir. Allah-ü Teala'ya (CC) vusul oradan olur.
Şeriat hükümlerinin muhafazası
için, cismi doğru yoldan yürütmek gerek. Gece gündüz, gizli aşikar, Allah-ü Teala’nın
(CC) zikrine devam icab eder. Hak yolu arayanlara daima Allah’ı (CC) anmak
farzdır. Bunun gerekli olduğunu şu Ayet-i Kerime bize anlatmaktadır:
“Allah’ı (CC)
ayakta, oturarak ve yan gelip
istirahat ettiğiniz zaman anınız.”[3]
Yine buyuruyor: “Onlar, Allah’ı (CC) ayakta,
oturarak, yan gelip istirahat ettikleri zaman anarlar. Ve yerin göğün
aratılışındaki hikmeti düşünürler.”[4]
www.GAVSULAZAM.de
|