Önsöz

Öte alemlerde yaratılışın başlaması

İnsanın asli vatana dönüşü

İnsanın esfeli safiline reddi

Ruhların cesetteki yerleri

İlimlere dair

Tevbe ve telkin üzerine

Tasavvuf ehline dair

Zikirleri beyan eder

Zikrin şartları

Rü'yetullah - İlahi- Zati tecelliye ermek ve görmek

Nur ve zulmet perdeleri

Saadet ve şekavet
Fukara zümresi

Taharet beyan olunur

Şeriatta ve tarikatta namazın manası

Tecrit alemi marifet temizliği

Şeriatta ve tarikatta zekat

Şeriatta ve tarikatta oruç

Şeriatta ve tarikatta hac

Vecd ve safa

Halvet ve uzlet
Halveti evradı

Rüyalar

Tasavvuf ehli anlatılır

Sonsöz

 

Gerek halvet, gerekse uzlet iki şekilde ele alınır: Zahir ve batın…

 

Halvet halinin zahirdeki manası şöyledir: İnsan; nefsini alıştığı şeylerden alabilmesi, manevi duyguların açılması ve yersiz huyları ile halka eza etmemesi için, kendisini bir yere hapseder ve insanlardan ayrı yaşar. Bunu yaparken iyi niyet sahibi olması, arzusu ile bir nevi ölüm haline geçmesi, aynı şekilde mezara girmesi gerekir. Gaye Allah’ın (CC) rızası olmalı. Kalbinde; nefsinin şerrini, müslüman ve mü’min kardeşlerinden uzak etmeyi bulundurmalı. Bunu Peygamber (SAV) Efendimiz bir Ha-dis-i Şerifinde şöyle anlatır:

 

“Müslüman odur ki, İslam cemaatı onun elinden, dilinden, emin ola.”

 

Aynı şekilde dilini de; lüzumsuz işlerden ala… Bunu da Peygamber (SAV) Efendimiz, şu Hadis-i Şerifi ile bildirir:

 

“İnsan selameti dilinden gelir; keza rüsvay olması da dilin belasıdır.”

 

İman sahibi, gözünü harama bakmaktan almalı. Hiçbir şeye hain gözle bakmamalı. Ayakları kötüye gitmekten alıkoymalı. Kulağına kötü şeyler duyurmamalı. Duyuların, tek başına hata işleyeceğini Peygamber (SAV) Efendimizin şu Hadis-i Şerifi beyan eyler:

 

“Gözler; zina ederler.”:

 

Anlatılan duygulardan biri; hata işlediği zaman, kıyamette ondan kötü ve kara suratlı biri peyda olur. Allah-ü Teala’nın (CC) katında aleyhinde şehadette bulunur. Sonra Allah-ü Teala (CC) cehenneme atar, azab eder.

 

Bu hatalardan tevbe edip nefsini o iyilerden alıkoyan için Allah-ü Teala (CC) şöyle buyurur:

 

“Kim nefsini körü şeylerden alırsa, şüphesiz onun yeri cennet olur.”[1]

 

O kötü sureti, bir tevbe sonunda; güzel bir genç olur. Cennet hizmetçilerinden biri olur. O kötünün şerrinden kurtulur.

 

İşte yapılan halvet, bir nevi hatalardan koruyan bir hisar olur. Uzlet edenin yaptığı işler iyi kalır; temiz bir kul olur. Şu Ayet-i Kerime ne kadar manalıdır:

 

“Kim Rabbına (CC) kavuşmak diliyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbına (CC) yaptığı ibadete kimseyi ortak etmesin.”[2]

 

Buraya kadar anlatılan; halvet halinin zahirdeki manası idi… Bir de batini manası var.

 

Batıni manadaki halvet; kalbe, nefse ve şeytana ait herhangi bir fikrin sokulmaması; yemek, içmek, giymek gibi işlerin sıraya koyulmaması, çoluk, çocuk, evde beslenen at ve benzeri mahlukun sevgisi oradan uzak tutulması ile mümkündür. Görsünler ve işitsinler için hiçbir iş yapılmaması da lazımdır. Peygamber (SAV) Efendimiz, bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur:

 

“Şöhret ve getirdikleri afettir; şöhreti bırakıp kaçmak ve bunun getirdikleri rahatlıktır.”

 

Batıni halveti arzu eden kimse; kalbine, arzusu ile, kibir, beğenmişlik, kin gaflet ve koğuculuk, çekememezlik, kahretmek, öfkelenmek ve benzeri işleri sokmamalı…

 

Halvet halini benimseyen kimsenin; kalbine bu kötü huylardan biri girse, halvet hali bozulur; kalbi kirlenir.

 

Kalbinde bulunan iyilikler de safiyetini yitirir. Ve o kalbin hiçbir iyiliği kalmaz. Bunu:

 

“Allah (CC), fesatların işini iyi etmez…”[3]

 

Ayet-i kerimesi daha güzel anlatır. Zahirde iyi görülse bile, yukarıda sayılan hataların birini işleyen, zikri geçen ayetteki fasitlerden sayılır.

 

Aşağıda anlatacağımız Hadis-i Şerifler ne kadar güzeldir:

 

“Böbürlenmek ve kendini beğenmişlik, imanı ifsad eder.”

 

“Gıybet; zindandan daha kötüdür.”

 

“Ateş odunu yakıp bitirdiği gibi; kin de, yapılan iyilikleri yer bitirir.”

 

“Fitne uyur; uyandırana Allah lanet etsin.”

 

“Cimri; abid bile olsa, cennete giremez.”

 

“Riya, gizli şirktir.”

 

“Koğuculuk eden cennete giremez.”

 

Kötü huyları anlatan daha birçok Hadis-i Şerif vardır. Biz bu kadarla yetiniyoruz. Burası ihtiyat alemidir. Dikkatli ve titiz olmalıdır…

 

Tasavvufun ilk gayesi, kalbin pak olmasını temindir. Nefsin, boş arzularını kesip atmaktır.

 

Halvetle, riyazetle, susmak ve zikre devamla nefsini ıslah ederse, Allah-ü Teala (CC) onun kalbini ilmini ve amelini nura boğar. Bunları yaparken hiç kimse, iradesini kullanmamalı. İşe severek başlamalı; ihlasa, sahih itikada sahip olmalı. Geçmişteki iyi zatların, ashab ve onlara uyanların, bildiği ile amel eden zatların işaret ettiği yolu takip etmeli.

 

İman sahibi koştuğumuz şartlar dahilinde, tevbe ve telkin yolunu tutarak kalbini temiz ederse, Allahü Teala (CC) onu kötü şeylerden halas eder. Cildi latif, zahir ve batın duygular temiz olur. Yaptığı işleri İlahi Hazretin (CC) katına çıkar ve makbul olur.

 

“Allah (CC), hamd edeni işitti…”

 

Cümlesi, anlatmak istediğimiz manayı ifade eder. Geçen cümlenin tefsirinde denir ki:

 

“Allah (CC) onun duasını yakarmasını kabul etti. Övmesini işitti. Arzularını verdi…”

 

Şu Ayet-i Kerime ne kadar manalıdır:

 

“Güzel kelime, O’na (CC) gider; iyi işler O’na (CC) varır.”[4]

 

Güzel kelime, dili boş sözlerden korumaktır. Çünkü dil Allah’ın (CC) zikri için bir alettir; o tevhid etmeye yarar.

 

“Namazlarını huzurla kılan iman sahipleri, iflah olur; o iman sahipleri, boş sözleri söylemekten kaçarlar.”[5]

 

Ayet-i Kerimeleri ne kadar değerlidir.

 

Allah-ü Teala (CC), iyi niyetle elde edilen ilmi, ameli ve yapanı rahmetine erdirir. Yakınlığını verir ve derecesini yükseltir. Razı olur ve bağışlar.

 

Bu sayılan meratib bir kimsede bulunursa; kalbi deniz gibi olur. İnsanlardan gelen hafif eza ile renk değiştirmez. Peygamber (SAV) Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur:

 

“Deniz ol, şeklin değişmez; ama orada nefsin karacı askerleri ölür.”

 

Firavun ve adamları da boğulmuştu…

 

Bu hallerden sonra, şeriat gemisi peyda olur. Salimen o yüce denizden yürür gider. Ve onun kudsî ruhu bu denizin derinliğinde yüzer; hakikat incisini bulur. Oradan marifet incisini açığa çıkarır, letaif mercanlarını meydana atar. Allah-ü Teala (CC) şöyle buyurur:

 

“Oradan inci ve mercan çıkar.”[6]

 

Böyle bir denizin bir kimsede bulunabilmesi için, anlatılan bu zahir ve batın hallerin birleşmesi icab eder. Bu hal tamam olunca o kalb denizinde fesad, olmaz.

 

Bu hali bulan kimsenin tevbesi tam olur. Bilgisi faydalar verir. İşi yararlı olur. Kötülüğe meyli kalmaz. Unuttuğu, yanıldığı olursa, affolur. Zaten böyle hallerde, istiğfar eder; pişman olur. Esasen tam yakınlık içindedir.

 

www.GAVSULAZAM.de


[1] Naziat S. A.40

[2] Kehf S. A.110

[3] Yunus S. A.81

[4] Fatır S. A.10

[5] Müminun S. A.1-3

[6] Rahman S. A.22

www.GAVSULAZAM.de  © 2003-2005   •   Her Hakkı Mahfuzdur..