Gerek halvet, gerekse uzlet
iki şekilde ele alınır: Zahir ve batın…
Halvet halinin zahirdeki
manası şöyledir: İnsan; nefsini alıştığı şeylerden alabilmesi, manevi
duyguların açılması ve yersiz huyları ile halka eza etmemesi için, kendisini
bir yere hapseder ve insanlardan ayrı yaşar. Bunu yaparken iyi niyet sahibi
olması, arzusu ile bir nevi ölüm haline geçmesi, aynı şekilde mezara girmesi
gerekir. Gaye Allah’ın (CC) rızası olmalı. Kalbinde; nefsinin şerrini, müslüman
ve mü’min kardeşlerinden uzak etmeyi bulundurmalı. Bunu Peygamber (SAV)
Efendimiz bir Ha-dis-i Şerifinde şöyle anlatır:
“Müslüman odur ki, İslam cemaatı onun elinden, dilinden, emin ola.”
Aynı şekilde dilini de;
lüzumsuz işlerden ala… Bunu da Peygamber (SAV) Efendimiz, şu Hadis-i Şerifi ile
bildirir:
“İnsan selameti dilinden gelir; keza rüsvay olması da dilin belasıdır.”
İman sahibi, gözünü harama
bakmaktan almalı. Hiçbir şeye hain gözle bakmamalı. Ayakları kötüye gitmekten
alıkoymalı. Kulağına kötü şeyler duyurmamalı. Duyuların, tek başına hata
işleyeceğini Peygamber (SAV) Efendimizin şu Hadis-i Şerifi beyan eyler:
“Gözler; zina ederler.”:
Anlatılan duygulardan biri;
hata işlediği zaman, kıyamette ondan kötü ve kara suratlı biri peyda olur.
Allah-ü Teala’nın (CC) katında aleyhinde şehadette bulunur. Sonra Allah-ü Teala
(CC) cehenneme atar, azab eder.
Bu hatalardan tevbe edip
nefsini o iyilerden alıkoyan için Allah-ü Teala (CC) şöyle buyurur:
“Kim nefsini körü şeylerden alırsa, şüphesiz onun yeri cennet olur.”
O kötü sureti, bir tevbe
sonunda; güzel bir genç olur. Cennet hizmetçilerinden biri olur. O kötünün
şerrinden kurtulur.
İşte yapılan halvet, bir nevi
hatalardan koruyan bir hisar olur. Uzlet edenin yaptığı işler iyi kalır; temiz
bir kul olur. Şu Ayet-i Kerime ne kadar manalıdır:
“Kim Rabbına (CC) kavuşmak diliyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbına (CC) yaptığı
ibadete kimseyi ortak etmesin.”
Buraya kadar anlatılan; halvet
halinin zahirdeki manası idi… Bir de batini manası var.
Batıni manadaki halvet; kalbe,
nefse ve şeytana ait herhangi bir fikrin sokulmaması; yemek, içmek, giymek gibi
işlerin sıraya koyulmaması, çoluk, çocuk, evde beslenen at ve benzeri mahlukun
sevgisi oradan uzak tutulması ile mümkündür. Görsünler ve işitsinler için
hiçbir iş yapılmaması da lazımdır. Peygamber (SAV) Efendimiz, bir Hadis-i
Şerifinde şöyle buyurur:
“Şöhret ve getirdikleri afettir; şöhreti bırakıp kaçmak ve bunun
getirdikleri rahatlıktır.”
Batıni halveti arzu eden
kimse; kalbine, arzusu ile, kibir, beğenmişlik, kin gaflet ve koğuculuk, çekememezlik,
kahretmek, öfkelenmek ve benzeri işleri sokmamalı…
Halvet halini benimseyen
kimsenin; kalbine bu kötü huylardan biri girse, halvet hali bozulur; kalbi
kirlenir.
Kalbinde bulunan iyilikler de
safiyetini yitirir. Ve o kalbin hiçbir iyiliği kalmaz. Bunu:
“Allah (CC), fesatların işini iyi etmez…”
Ayet-i kerimesi daha güzel
anlatır. Zahirde iyi görülse bile, yukarıda sayılan hataların birini işleyen,
zikri geçen ayetteki fasitlerden sayılır.
Aşağıda anlatacağımız Hadis-i
Şerifler ne kadar güzeldir:
“Böbürlenmek ve kendini beğenmişlik, imanı ifsad eder.”
“Gıybet; zindandan daha kötüdür.”
“Ateş odunu yakıp bitirdiği gibi; kin de, yapılan iyilikleri yer bitirir.”
“Fitne uyur; uyandırana Allah lanet etsin.”
“Cimri; abid bile olsa, cennete giremez.”
“Riya, gizli şirktir.”
“Koğuculuk eden cennete giremez.”
Kötü huyları anlatan daha
birçok Hadis-i Şerif vardır. Biz bu kadarla yetiniyoruz. Burası ihtiyat alemidir.
Dikkatli ve titiz olmalıdır…
Tasavvufun ilk gayesi, kalbin
pak olmasını temindir. Nefsin, boş arzularını kesip atmaktır.
Halvetle, riyazetle, susmak ve
zikre devamla nefsini ıslah ederse, Allah-ü Teala (CC) onun kalbini ilmini ve
amelini nura boğar. Bunları yaparken hiç kimse, iradesini kullanmamalı. İşe
severek başlamalı; ihlasa, sahih itikada sahip olmalı. Geçmişteki iyi zatların,
ashab ve onlara uyanların, bildiği ile amel eden zatların işaret ettiği yolu
takip etmeli.
İman sahibi koştuğumuz şartlar
dahilinde, tevbe ve telkin yolunu tutarak kalbini temiz ederse, Allahü Teala
(CC) onu kötü şeylerden halas eder. Cildi latif, zahir ve batın duygular temiz
olur. Yaptığı işleri İlahi Hazretin (CC) katına çıkar ve makbul olur.
“Allah (CC), hamd edeni işitti…”
Cümlesi, anlatmak istediğimiz
manayı ifade eder. Geçen cümlenin tefsirinde denir ki:
“Allah (CC) onun duasını yakarmasını kabul etti. Övmesini işitti. Arzularını
verdi…”
Şu Ayet-i Kerime ne kadar
manalıdır:
“Güzel kelime, O’na (CC) gider; iyi işler O’na (CC) varır.”
Güzel kelime, dili boş
sözlerden korumaktır. Çünkü dil Allah’ın (CC) zikri için bir alettir; o tevhid
etmeye yarar.
“Namazlarını huzurla kılan iman sahipleri, iflah olur; o iman sahipleri,
boş sözleri söylemekten kaçarlar.”
Ayet-i Kerimeleri ne kadar
değerlidir.
Allah-ü Teala
(CC), iyi niyetle
elde edilen ilmi, ameli ve yapanı rahmetine erdirir. Yakınlığını verir ve
derecesini yükseltir. Razı olur ve bağışlar.
Bu sayılan meratib bir kimsede
bulunursa; kalbi deniz gibi olur. İnsanlardan gelen hafif eza ile renk
değiştirmez. Peygamber (SAV) Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurur:
“Deniz ol, şeklin değişmez; ama orada nefsin karacı askerleri ölür.”
Firavun ve adamları da
boğulmuştu…
Bu hallerden sonra, şeriat
gemisi peyda olur. Salimen o yüce denizden yürür gider. Ve onun kudsî ruhu bu
denizin derinliğinde yüzer; hakikat incisini bulur. Oradan marifet incisini
açığa çıkarır, letaif mercanlarını meydana atar. Allah-ü Teala (CC) şöyle
buyurur:
“Oradan inci ve mercan çıkar.”
Böyle bir denizin bir kimsede
bulunabilmesi için, anlatılan bu zahir ve batın hallerin birleşmesi icab eder.
Bu hal tamam olunca o kalb denizinde fesad, olmaz.
Bu hali bulan kimsenin
tevbesi tam olur. Bilgisi faydalar verir. İşi yararlı olur. Kötülüğe meyli
kalmaz. Unuttuğu, yanıldığı olursa, affolur. Zaten böyle hallerde, istiğfar
eder; pişman olur. Esasen tam yakınlık içindedir.
www.GAVSULAZAM.de
|