Onların Tasavvuf Ehli olarak ad
almalarına yegane sebep; iç alemlerim Tevhid ve marifet nuru ile aydın
kıldıkları içindir. İkinci bir sebep de, Ashab-ı Suffa’ya (RA) intisapları.
İlk zamanlarında koyun postu
giydikleri için de olabilir. Orta halde olanlar koyun postundan elbise giyer.
Tasavvufun son devresine
gelenler de eski, yamalı libasa bürünür… Dış halleri böyle olduğu gibi, iç
alemleri de aynıdır… Yemek, içmek işlerinde de mertebe takib ederler.
Mecma tefsiri sahibi der ki: “Zühd
ehline gerek yemek, gerekse giymek işlerinde kaba saba şeyler giymek yaraşır. Marifet
ehli yumuşak ve narin olmalı… Çünkü onlar, insanların uğrak ve durak
yerleridir. Sünneti takip etmek onlara gerekir. Onlar birinci ilk safta
gözükür, ilk bakanların yoldan şaşmaması için, ilk saftakiler iyi giyinmeli,
kibar olmalı… Sonra onlar Ehadiyet makamındadır.
Tasavvuf kelimesi dört harften
ibarettir: Ta, Sad, Vav, Fa…
Ta: Tevbeyi ifade eder. Bu da ikiye ayrılır:
Zahiri tevbe, batıni tevbe… Zahiri
tevbe odur ki: Sözde, işde, bütün dış duygular, günahtan ve kötü işlerden beri
alınıp taate sevk edile… Baş kaldırma bırakılıp uyarlık hali alınmalı…
Batınî tevbeye gelince… Ona
da: Kalbin tasfiyesi ve zahirî tevbeden bir başka olan, tam muvafakata geçmek… denilebilir…
Kötü halin, iyiye geçmesi ile Ta makamı tamam olur.
Sad: Safa halini ifade eder. Bu da, Ta harfi gibi iki yönden mütalaa edilir. Biri, kalbin safiyeti,
öbürü de sırrın…
Kalbin safası odur ki: Beşeri
kederlerden beri ola… Mesela çok yemek, çok içmek, çok uyumak ve çok konuşmak
kalbi dünyaya çeker. Dünyalık işleri düşünmek onu yorar…
Kalbi yoran, dünyaya salan
şeyler arasında: Çok kazanmak, cinsî ifrat, ehlini ve evladını haddinden fazla
sevmek gösterilebilir. Bu anlatılan şeyler bir kalbde olursa, saflık ve
temizlik çağına eremez.
Kalbin safiyeti zikrullah ile
olur. Bu zikir ilk zamanda cehren yapılmalı. Sonra, hafi zikre geçilir.
Allah-ü Teala (CC) bir Ayet-i
Kerimede şöyle buyurur:
“Müminler, onlara denir ki: Allah (CC) anıldığı zaman, kalbleri titrer.”
Buradaki titremenin bir manası
da haşyet olur. Haşyet, kalbin ayık hali bulması ile başlar. O gaflet
uykusundan uyanır, temizlenir, parlarsa, gayb aleminden hayır ve şerre dair
işlerin sureti kalbine nakşedilir. Peygamber (SAV) Efendimiz bir Hadis-i
Şerifinde şöyle buyurur:
“Alim, teftiş eder, arif ise, kalbini parlatmaya bakar.”
Sırrın temizliğine gelince, o
da Allah’ın (CC) zatından gayri işlerden beri durmaktır. Ve O’nun (CC) sevgisini
kalbe yerleştirmektir. Sır dili iıe, Tevhid esmasına devamdır; bu içten
yapılır. Bu hal de tamam olursa, Sad
makamı da tamam olur.
Vav: Velayet hali olarak anlatılır. Bu hal, iç alemin
safiyeti üzerine düzenlidir.
Allah-ü Teala (CC) velayet
halini bulanlar için şöyle buyurur :
“Ayık olunuz, Allah’ın (CC) velî kullarına korku yoktur. Onlar mahzun da
olmazlar.”
Yine buyurur: “Onlara dünya ve ahiret müjdeler olsun.”[3]
Velayet halinin neticesi ilahî
huylarla bezenmiş olmaktır. Peygamber (SAV) Efendimiz bu manada şöyle buyurdu: “İlahî huyları, huy edinin….”
Bu halde beşeri sıfattan
soyunup, ilahî sıfata bürünmek vardır. Bunu Allah-ü Teala (CC) şu kudsi hadisle
bize bildirir:
“Bir kulu seversem, gözü, kulağı, dili, eli vs. ayağı olurum. Benimle
işitir. Benimle görür. Benimle konuşur. Benimle tutar ve benimle yürür.”
Allah-ü Teala’nın (CC) zatından
gayri şeylerden temiz olunuz. Şu Ayet-i Kerime bu makamı daha iyi anlatır:
“Hak geldi, batıl eridi. Batıl mutlaka eriyip gitmeye mahkumdur.”
İşte bundan sonra, Vav makamı hasıl olur.
Fa: Fena -yokluk- makamıdır. İlahi sıfatlar arasında eriyip
gitmektir. Beşeri sıfatlar gidince, yerini Ehadiyet sıfatı alır.
Haddi zatında, Hakk Teala (CC)
ne fena bulur, ne de zeval… Bu olanlar arasında kul, baki yaratanla beka bulur.
O’nun (CC) rızasına varır… Fani kalb,
baki sırla varlığa kavuşur.
“Onun vechinden gayrı herşey helak olur.”[5]
Ayet-i Kerimesi, bu iddiamızın
şahididir. İhtimal ki, O’nun (CC) varlığına rıza ile gidilir. O’nun (CC)
varlığı için iyi işler görülür, rızası gözetilir ve zatına varılır. Bu arada;
bir razı olan, bir de razı olunan kalır… İyi amel, manalar çocuğu -Tıfl-ı
Maani- olarak adlandırılan hakikî insanlığın hayatını doğurur.
Allah-ü Teala (CC) şöyle
buyurur: “Güzel kelam, O’na (CC) varır;
iyi işler O’na (CC) yükselir.”[6]
Hangi iş olursa olsun, Allah (CC)
için yapılmıyorsa, şirktir. Sahibini helak eder. Fena hali hasıl olunca, beka
tamam olur. Bu beka yakınlık alemindedir. O alemi Allah-ü Teala (CC) şöyle
anlatır: “Doğruluk otağında. güçlü
padişahın katında…”[7]
Orası lahût aleminde olup,
nebilerin, velilerin makamı olmuştur. Sonra; Allah (CC) doğrularla beraberdir.
Sonradan olan bir varlık,
ezeli var'la birleşince ona vücud düşünülemez.
Fark halin tamam olunca, Hakk’la
(CC) ebedî safiyet kalır. Bu hali bulanların sonsuz lezzetini Allah-ü Teala (CC)
şöyle anlatır:
“Cennete gidenler, orada ebedî kalırlar.”
Yine buyurur:
“Allah (CC) sabredenler iledir.”
www.GAVSULAZAM.de
|