Teferruatla Zikrullah

 Zikrin Hakikati

 Zikrullaha ait Ayetler

 Zikrullaha ait Hadis-i Şerifler

 Zikrullaha ait Hadis-i Kudsiler

 Herşey O'nu (cc) tesbih ediyor

 Hz. Resul'ün (sav) zikri

 Zikrullah nasıl elde edilir?

 Zikrin insan nefsine tesirleri

 Zikrullahın Faziletleri

 Zikrullahın Mertebeleri

 Cehri (sesli) Zikir

 Hafi (gizli) Zikir

 Zikrullah ve Namaz

 Zikirden maksat nedir?

 

ZİKRULLAHDA DEVAMLILIK

Ey aziz! Ehlullah demişler ki: “Zikrullah (Allah (CC) Hz.leri’ni anmak) irfan yoludur. Allah (CC) Hz.leri’ne yaklaştıran en kuvvetli söyleyiştir.” İmanın alameti, ibadetin faziletlisi “La ilahe İllallah” sözünün devamı ile tekrarlanmasıdır. Zikir, kalbin sevgiliye (Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne ulaşmada bir araçtır. Gece yarısından sonra zikir yapmak amellerin en güzelidir. Zikirle uğraşıyorsan Allah (CC) Hz.leri’nin sevgisini kazandığını bil.

  

 

 

   
 

 Zikrin çeşitleri

 Zikrin belirtileri

 Zikrin şartları

 Şeytanın dostları ve Zikrullah

 Cemaatle Zikrullah

 Camilerde Zikrullah

 Zikrullahda devamlılık

 Zikrullah ile ilgili fetvalar

 Zikrin Nişaneleri

 Mizanda Ağır Gelen Zikir

 Zikir Öncesi Edebler

 Zikir Esnasındaki Edebler

 Zikirden Sonraki Edebler

 Zikir Makamları

 

 

 

 

 

Allah (CC) Hz.leri’nin zikri kalbin nuru gözün ışığı ruhun kuvvetidir. Zikre devam edenin kalbi mamur fiil ve ahlakı güzel, ruhu sevinçli olur. Zikir ruha hidayet, her derde ilaçtır. Zikri Allah (CC) Hz.leri olanın fikri de Allah (CC) Hz.leri olur ve ruhu uyanık olur. Zikrin gerçeği, kalbi Allah (CC) Hz.leri’nden gayrisinden temizlemektir.

Zikre devam, Allah (CC) Hz.leri’nin sevgisini artırır. Allah (CC) Hz.leri’nin zikri dilden kalbe, kalbden ruha ulaştığı gün, devamlı olarak kalbin çalıştığı zaman veli mertebesine çıkılmıştır. Sahabe-i Kiram’dan (RA) Alemlerin Efendisi (SAV) Efendimiz’den Cennet bahçesinden maksadın ne olduğu izah edilmesi istendiğinde, “Zikrullah, Zikir halkaları cennet bahçeleridir.” buyurmuştur.

Hal böyle iken, bizi kimseler halka halinde zikir yapılmasını Sultanül Enbiya (SAV) Efendimiz’e muhalifmiş gibi göstermeye çalışmaktadır. Böyle hürmetsizlikte bulunan kimselerin günahını Cenabı Hak (CC) Hz.leri af buyursun.

Hasan-ı Basri (RA) Hz.leri’nden şöyle rivayet edilir: “Zikir ikidir. Birincisi, kendinle Allah (CC) Hz.leri arasında Allah (CC) Hz.leri’ni anmaktır. O ne güzel bir zikirdir ve ecri ne kadar büyüktür. Buna ruh ve kalbin zikri denir. Bundan daha üstün olan ikincisi, Allah (CC) Hz.leri’nin haram ve yasakları ile karışılaşınca Allah (CC) Hz.leri’ni hatırlamak (anmaktır).”[1]

Ümmü Seleme (RA) Annemiz diyor ki: “Bana Resulüllah (SAV) Efendimiz bana: ‘Allah (CC) Hzleri’ni çok zikret. Zira muhakkak ki, Allah’ın (CC) huzuruna O'nun (CC) zikrinden çok daha fazla sevdiği bir şey ile gelemeyeceksin.’ buyurdu.”[2]

Resulullah (SAV) Efendimiz buyurur ki: “Allah (CC) Hz.leri’nin zikredildiği her mecliste melekler bulunur ve; ‘Çok yapın. Allah (CC) Hz.leri size ihsanını ziyade eder.’ derler. Onlar kanatlarını yayıp havalandıklarında zikir de aralarında onlarla birlikte yukarı çıkar.”[3]

Yine buyururlar ki: “İnsanların en yüksek dereceli olanları, Allah (CC) Hz.leri’ni çok zikredenlerdir.”[4]

Bir diğer Hadis-i Şerif’te de şöyle buyurulur: “Allah'ın (CC) kuluna en yakın olduğu vakit gecenin son kısmıdır. O saatte Allah'ı (CC) zikredenlerden olmaya gücün yetiyorsa ol.”[5]

Bir başka Hadis-i Şerif’lerinde de Hz. Resul (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Yüce Allah (CC) buyuruyor ki: ‘Ben kulumun bana olan zannı yanındayım. Beni Andığı (zikrettiği) vakit ben, onunla beraberim. Eğer beni kendi nefsinde anarsa, ben de onu öyle anarım. Eğer beni bir topluluk içinde anarsa, ben de onu, onlardan daha hayırlı bir (melek) topluluğu içinde anarım.”[6]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurdu: “Müferridler öne geçtiler.” Bunun üzerine Ashab (RA): “Ey Allah (CC) Hz.leri’nin Resulü (SAV)! Müferridler kimlerdir?” diye sordular. Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz cevaben: “Allah’ı çok zikreden erkekler ve çok zikreden kadınlardır.” buyurdu.[7]

Zikrullah kalbin gıdası, ruhun devası, fikrin cilasıdır. İnsan, cesed ve ruhun imtizacı ile meydana gelmiş, bütün canlıların üstünde akıllı bir varlıktır. Cesedin gıdası ekmek ve su, ruhun ve kalbin gıdası “Huu” Esmasıdır. Yani O’nu (Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni) anmaktır. O’nun (CC) zikri ile kalb rahat, yüz güzel, göz nurlu, zihin şuurludur. Ruhsuz cesed nasıl kokup dağılmaya mahkum, ise zikirden mahrum bir kalb de ızdırab heyecan, gadab, kin ve kötü düşüncelerle perişan olur. Yine Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurdu: “Allah'ın (CC) zikrini çok yapmayan imandan yoksun olur.”[8]

Ey inleyen aşık! Uyan gaflet uykusundan, uyan da “La Yezal” aşkının şerabından bir yudum iç. Çünkü bu aşk badesinden bir cura içen ebedi hayat bulur. Beşeriyyet varlığından kurtulur. Canan köyüne uçar. Alem-i Melekut’ta (melekler alemi) uçarak cilvelenen Rahman Rüzgarı’yla murad alır. Nitekim Yüce Allah (CC) Hz.leri buyurur ki: “Rableri de (CC) onlara tertemiz bir şarab içirmiştir... (Cennetliklere şöyle denir) İşte bu, sizin mükafatınızdır. Amelimiz makbul olmuştur.”[9] buyurmakla imtihan odası olan dünyada zatını unutmayanlara bu nimetleri ihsan etti. Dertsiz olan inler mi? Elbette inlemez. Canından geçip cananı bulmaz ve gaflet uykusundan uyanıp yüzü gülmez ve gönül kuşu ten kafesinden uçarak melekut alemine gelemez. Zira aşk ateşiyle pişmediğinden ham kalmıştır. Ve nefs-i natıkası nefs-i emmare tuzağına esir olduğundan aslından uzak olmuştur. Bunun için her şeyden önce aşkı (Allah (CC) aşkı) celbetmelidir. Aşkı celbeden ise, Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni çok zikretmektir.

Aşk ve muhabbete vasıl olan mürid (Allah (CC) Hz.leri’ni ve Resulü’nü (SAV) murad eden) her nerede olsa zikre devam etmek ister. Zikretmediği zaman ruhu sıkılır. Bu hal takva sahibi kulun halidir. Abdullah İbni Mesud (RA) Hz.leri demiş ki: “Allah'ı çok zikrediniz ve Allah'ın (CC) zikrinde size yardım edecek kimseden başkası ile dost olmayınız..”[10]

Ey inanan dost! Zikir kalbi mücella kılar ve o kadar aydınlatır ki, eğer kalb alemin ruşen (aydın) olmuş iken gözünü açıp güneşe baksan adeta ışıklı, ziyalı bir yerden karanlık bir yere gitmiş gibi olursun. Zira kalb Zikrullah ile açılır. İşte Hakk’a (CC) salik olanlar ancak bu tesfiyei kalbe malik olabilirler.

Ey düşünen ve hakikati arayan müslüman! Allah-ü Zülcelal (CC) Hz.leri’nin varlığı ve Birliği, Uluhiyyet ve Rububiyyeti, Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’in Peygamberliği ve Allah (CC) Hz.leri’nden getirdiği tüm emirler, Ayet-i Kerimeler, ve Hadis-i Şerifler ile apaçık ortadadır. Ayet-i Kerime’lerde beyan edildiği gibi manevi bir hastalık bulunmadıkça bunları isbat için düşünmeye ve delil serdetmeye hacet yoktur. Düşünme delil getirme ihtiyacı ancak idrakte bir afet ve hastalığın bulunduğu zamana mahsustur. İnanmış olan kulda kalb ve basiretle ilgili hastalık gittikten sonra her şey bir açıklık kazanır. Bu hastalığın gitmesi için manevi bir doktor lazımdır. Bu doktor ancak manevi hastalıklarına çare bulacaktır. Bu doktor Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in varisi Mürşid-i Kamillerdir. Zira nefs-i emmare, şer'i hükümleri inkar eder ve bozuk tabiatının gereği olarak zıddına hükmeder. Dolayısıyle ilk planda nefsi tezkiye etmek cidden zordur ve zaruretlidir. Çünkü onsuz gerekli olan yakîn, yani maneviyat, takva, tasavvuf yolu elde edilemez.

“Nefsini tertemiz yapan felaha ermiş, onu günahla örten ise elbette ziyana uğramıştır.”[11] buyurulmuştur. “Kalblerinde maraz vardır. Allah (CC) onların marazlarını artırdı.”[12] Ayet-i Kerime’sinde işaret buyurulan manevi afetlerin, ruhi hastalıkların ve beşeri kirlerin izalesidir.

Alemlerin Efendisi Nebiler Nebisi (SAV) miraca çıktıkları zaman Yüce Allah (CC) Hz.leri yetmiş bin küsur kelam ettiler. Bu kelamın birisi de şudur: “Ey Habib-i Azamim ya Muhammed (SAV)! Eğer bir kimse yer ve gök ehlinin namazları kadar namaz kılsa, yer ve gök ehlinin oruçları kadar oruç tutsa, melekler gibi yemez içmez olsa, sırtına arifler gibi elbiseler giyse, o kimsenin gönlünde zerre miktarı dünya sevgisi bulundukça yahut riya, yahut makam mevki hırsı olduça, ben onun ibadetlerine bakmam. Onu kendime yakın saymam. Böyleleri bana ibatetin tadını tadamazlar. Çünkü gönüllerinden muhabbetimi çeker alırım. Orasını (gönlünü) karanlıklarla doldururum. Öyleki, beni unuturlar, selamımdan, rahmetimden uzak kalırlar.”[13] buyurdu.

Ey Müslüman kardeşim! Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin bu işaretinde bu hale düşenler mağrur olduklarından dolayı Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin veli kullarına dil uzatıyorlar ve Zikrullah meclislerini eleştiriyorlar, zikri unutuyorlar. Bu hal münafıklık alametidir.

İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nin şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Her kim Allah’ı (CC) fazla zikrederse, Allah-u Teâlâ (CC) Hz.leri onu Cennet’te kendi lütfunun gölgesi altında tutar.[14]

İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri şöyle buyurmuşlardır: “Mümkün olduğu kadar gece gündüz her saatte Allah’ı (CC) anın. Çünkü Allah-u Teâlâ (CC) Hz.leri kendisini fazla zikretmenizi emretmiştir size. Allah-u Teâlâ (CC) Hz.leri kendini anan bir mümini anar. Bilin ki, bir mümin Allah (CC) Hz.leri’ni anarsa Allah (CC) Hz.leri de onu anar.”[15]

Yine İmam-ı Sadık (RA) Hz.leri şöyle buyuruyor: “Allah-u Teâlâ (CC) Hz.leri Hz. Musa’ya (AS) şöyle buyurmuştur: ‘Gece ve gündüz boyunca beni çokca zikret; zikredince huzu ve huşu içinde, belayla karşılaşınca sabırlı ve beni anınca huzurlu ve sakin ol. Bana ibadet et ve ortak koşma. Herkes bana dönecektir. Ey Musa! Beni kendine zahire edin; hazinen olan kalıcı salih amellerini benim yanıma bırak.”[16]

İmam-ı Sadık (RA) Hz.leri başka bir yerde de şöyle buyurmaktadır: “Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmekten başka her şeyin bir haddi ve sınırı vardır. Ancak Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmenin bir haddi ve sınırı yoktur. Allah (CC) Hz.leri’nin bir takım farizaları vardır ki, her kim onları yaparsa sınırları odur. Her kim Ramazan ayının orucunu tutarsa onun sınırı odur. Hac da sınırlıdır. Her kim hac merasimlerini yerine getirirse onun sınırı da odur. Ancak Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmenin bir sınırı yoktur. Allah-u Teâlâ (CC) Hz.leri onun azına razı olmamıştır. Ona son bulacağı bir sınır da bırakmamıştır.” Daha sonra şu Ayet-i Kerime’yi okudu: “Ey iman edenler, çokça Allah (CC) Hz.leri’ni zikredin. Ve O’nu (CC) sabah ve akşam tesbih edin.”[17] ve sonra da: “Allah-u Teâlâ (CC) Hz.leri bu ayette zikir için belli bir miktar tayin etmemiştir.” buyurdu. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri daha sonra şöyle devam etti: “Babam İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri çokça zikrederdi. Ben O’nunla (RA) birlikte yürürken O (RA), Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmekteydi. O’nunla (RA) yemek yerken O (RA) zikrederdi. Hatta halk ile konuştuğu zamanda bile Allah (CC) Hz.leri’nin zikrinden gafil değildi. Dili ağzına yapıştığı halde dahi ‘Lâ İlahe İllallah’ dediğini görüyordum. Sabah namazından sonra bizi etrafına toplayarak güneş doğuncaya kadar zikretmemizi emrederdi.” Sonra da şöyle devam etti: “Resulullah (SAV) buyurdular ki: ‘Size her amelden daha fazla derecenizi yükseltecek, Allah (CC) Hz.leri yanında her şeyden daha temiz ve daha sevgili olan, sizin için dirhem ve dinardan daha iyi ve hatta Allah (CC) Hz.leri yolunda düşmanlarınızla cihad etmekten daha faziletli olan amellerin en iyisini haber vereyim mi?’ Eshabı: ‘Buyur ya Resulullah (SAV)!’, diye arzedilince, O: ‘Allah’ı (CC) çokca zikredin.’ diye buyurdu.” İmam- Sadık (RA) Hz.leri daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: “Adamın biri Resulullah (SAV) Efendimiz’in huzuruna çıkarak: ‘Mescid ehlinin en üstünü kimdir?’ diye arzetti. Resulullah (SAV) Efendimiz: ‘Allah’ı (CC) diğerlerinden daha fazla zikreden kimsedir.’ cevabını verdi. Resulullah buyurmuştur ki: ‘Her kimin zikreden dili varsa, dünya ve Ahiretin hayırı ona verilmiştir.”[18]

Allah (CC) Hz.leri dilimizden zikrini, fikrini ve şükrünü, kalbimizden de aşkını, muhabbetini, Muhabbet-i Resulullah’ı (SAV) almasın ve bizleri Şefaat-i Resulullah’tan (SAV) ve Himmet-i Evliyaullah’tan ayırıp da mahrum etmesin. Her dem O’nun (CC) zikri ile meşgul olmak ne de güzeldir… ne de güzel…

www.GAVSULAZAM.de


[1] Allah’ı Niçin Anıyoruz?

[2] Riyazus-Salihin (Sahih-i Buhari)

[3] Ramuzel Hadis. S.421. 4247 No’lu Had.Şer.

[4] Ramuzel Hadis. S.111. 1027 No’lu Had.Şer.

[5] Ramuzel Hadis. S.117. 1094 No’lu Had.Şer.

[6] Riyazus-Salihi. S.837 (Buhari ve Müslim)

[7] Riyazus-Salihi. S.837 (Müslim)

[8] Allah’ı Niçin Anıyoruz?

[9] El-İnsan (Ed-Dehr) S. A.21,22

[10] Allah’ı Niçin Anıyoruz?

[11] Eş-Şems S. S.8,9

[12] El-Bakara S. A.10

[13] Esrar-ı Vahim adlı risale

[14] Vesail-uş Şia, C.4, S.1182

[15] Vesail-uş Şia, C.4, S.1182

[16] Vesail-uş Şia, C.4, S.1183

[17] El-Ahzab S. A.41-42

[18] Vesail-uş Şia, C.4, S.1181

 

İNDEX        ::        GAVSULAZAM        ::       ONİKİ İMAM        ::        SİLSİLE        ::         YOLUMUZ        ::        HOME

©2003-2004 GAVSULAZAM.de     Her Hakkı Mahfuzdur...