|
|
|
|
|
|
|
Ashab-ı Kiram (RA): “Nebiler Nebisi (SAV) Zikrullah ettiğinde o kadar aşka gelirdi ki, bizim hiç birimiz O’nun (SAV) gibi yapamazdık. Namaz kılınca O’nun (SAV) kadar kılamazdık. Her ibadette hepimizden ziyade idi.” demişlerdir. “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikretmeye başlayınca bir ateşe düşerdi. Olduğu yerden ayağa kalkardı. Hareket ile Cehri (aşikare) Zikrullaha devam ederdi. ‘Dostunun (CC) ismini duyunca harekete gelmeyen kerim dost değildir.’ derdi.” İmam-ı Şafi (RA) Hz.leri de buyurur ki: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikretmeden bir zamanın geçmesinden, dudağımdan bir parçasının kesilmesini daha çok severim.”[1] İmam-ı Şafi (RA) Hz.leri’nin bu hal ve hareketine “Riyakarlık” diyenler de çıkabilir. Böyle diyenler hata etmiş olurlar. Zira evinde, yolunda, yatağında, ayakta, camide ve her yerde Cenab-ı Hakk’ın (CC) zikri ile meşgul olan Halis kullar için riya mevzuu değildir.[2] Onlar için halka gösteriş ve halka beğendirme meselesi söz konusu değildir, düşünülemez. Ancak münafık tipinden olup, evde yalnız halinde ve geniş zamanlarında Allah (CC) Hzleri’ni zikretmeyip, kalabalık içinde ve daraldığı zaman Allah (CC) Hz.leri’ni zikreden kimseler riyakar kimselerdir. Ebu Musa (RA) Hz.leri’nin Nebiler Nebisi’nden (SAV) ettiği rivayette buyurur ki: “Rabbi olan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikreden kimse ile zikretmeyen kimselerin misali hay ile meyyit misalidir.”[3] Yani Zikrullah eden kimse hayydir, yani (diridir) ve Zikrullah etmeyen kimse meyyittir, yani kalbi ölüdür. Bu Hadis-i Şerif ehli zikir pek büyük bir müjdedir. Tilavet-i Kur’an ve Hadis-i Şerif kıraati ve ulumi diniyye tedrisi ile meşgul olmak hep Zikrullahtan maduddur. Zira hayatta olan kimsenin zahiri, nuri hayatın işrakiyle ve batımda, nurı ilim ve idrakiyle tezeyyün ve tecelli eylediği gibi Zikrullah eden zatın da zahiri, nurı amel-i salih ve taatla ve batın nurı marifet-i sübhaniye ile tezeyyün ve tecelli eylemişlerdir. Alemlerin Efendisi Nebiler Nebisi (SAV) buyururlar ki: “Allah (CC) Hz.leri’ne yemin ederim ki, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar Allah (CC) Hz.leri’ni zikreden bir cemaatle oturmam, her birinin diyeti on iki bin olan, İsmail (AS) oğullarından dört köle azad etmemden benim için daha sevimlidir. Benim için ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar Allah (CC) Hz.leri’ni zikreden cemaatle oturmam, her birinin diyeti on iki bin olan İsmail (AS) oğullarından dört köle azad etmemden daha efdaldir.”[4] Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz yine buyururlar ki: “Her kim sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar Zikrullah ile meşgul olarak namazgahta oturur, sonra kalkıp iki rekat namaz kılarsa, o kimse Hac ve Umre sevabına nail olarak kalkar.”[5] “Her kim sabah namazını cemaatle kılar da, sonra güneş doğuncaya kadar (yani işrak vaktine kadar) Allah-ü Teala (CC) Hzleri’ni zikreder, sonra kalkıp iki rekat namaz kılarsa, (ki buna işrak namazı denir) o kimse tam bir Hac ve Umre sevabı kazanır.”[6] “Her kim sabah namazını kılar, sonra namaz kıldığı yerde oturur ve dünyaya ait bir şeylerle meşgul olmayıp, dört rekat duha namazını kılıncaya kadar Zikrullahla meşgul olursa, anasından doğmuş gibi hiç günahsız olarak camiden çıkar.”[7] “Her kim sabah namazını kılar, sonra güneş doğuncaya kadar Zikrullah yaparak oturursa ona cennet vacib olur.”[8] İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin oğlu İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri’nden dinleyelim: “Ben ceddim Resulüllah’tan (SAV) işittim, buyurdular ki: ‘Hiç bir kul yoktur ki, sabah namazını kılar, sonra Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikir ederek güneş doğuncaya kadar oturursa, muhakkak onun bu hali cehennem ateşine hicab (sed) olur.”[9] Hanefi fukahaları hüküm ve karar vermişlerdir ki, sabah namazından sonra Zikrullah ile meşgul olmak en efdal ameldir. Dürri muhtar sahibi de Fecirden işrak vaktine kadar Zikrullah ile iştigal, Kur’an-ı Kerim okumaktan evladır.”[10] Yüce Allah (CC) Hz.leri
zikrullahın aşkına erip Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in şefaatine erip
dünyadan ebedi aleme İman-ı Kamil ve İnsan-ı Kamil sınıfında göç eden
kullarından ayırmasın. (AMİN)
www.GAVSULAZAM.de [1] Kenarlı Berika 1. S.187 [2] Bak. Al-i İmran S. A.191 [3] Zübtetül Buhari 1089 Nolu. Had. Şer. [4] Ramuzel Hadis 4275 Nolu. Had. Şer. [5] Ebi Ümame (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer. Taberani ve Mecmauz-Zevaid Cild 10. S.104 [6] Enes B. Malik (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer. (Bu hadsi Tirmizi hasen olarak zikreder) [7] Macmaüz-Zevaid Cild 10. S.105 (Aişe-i Sıddika (RA) rivayet etti) [8] Mecmaüz-Zevahid Cild 10. S.105 (Muaz İbn Enes (RA) rivayet etti) [9] Mecmaüz-Zevahid Cild 10. S.105 (İmam-ı Hasan (RA) rivayet etti) [10] İbni Abidin Haşiyesi Cild 5. S.290 |
|
©2003-2004 GAVSULAZAM.de Her Hakkı Mahfuzdur... |