|
|
|
|
|
|
|
Ayet-i Kerime’lerde ve Hadis-i Şerif’lerde beyan edildiği gibi evlerde ve camilerde ve her yerde, hazarda ve seferde cemaatle zikir yapan kişiler medhedilmiş ve cemaatle zikre teşvik buyurulmuştur. Camilerde cemaatle zikir yapan kişilere, bid'at (Resulullah (SAV) Efendimiz’in Asr-ı Saadetinde olmayan) yapıyorlar diye hücum eden zahir hocalarımızın gafletine şaşmamak elden gelmiyor. Camilerde ve mescidlerde yüksek sesle zikretmek Caizdir. Mekruh değildir.[1] Ancak Cenab-ı Hakk’ın (CC) zikrinin dışında mescid ve camilerde yüksek sesle konuşmak haramdır.[2] Hz Peygamber (SAV) Efendimiz Ashab’ıyla (RA) birlikte, topluca ve yüksek sesle zikreder, tesbih ve tehlillerde bulunurdu.[3] İmam-ı Suyuti (RA) “Neticetül fiker” isimli eserinde: “Her türlü Hamd Cenab-ı Hakk’a (CC) , Salat-ü Selam da onun seçtiği seçkin kulları üzerine olsun. Bana şöyle bir soru soruldu: ‘Allah (CC) Hz.leri sana iyilik versin. Sufiyye ricalinden bazılarının adetleri üzere mescidlerde açık zikir halkaları düzenlemeleri, yüksek sesle tesbih ve tehlillerde bulunmaları mekruh mu, değil midir?’ diye soruldu.” Diye yazmış, verilen soruya da şöyle cevap vermiştir: “Mezkur konularda bir kerahat yoktur. Açık gizli, münferid veya toplu olarak yapılan zikrin müstehab olduğuna dair muhtelif rivayetler vardır. Bu zaman ve zeminin durumuna şahısların meşreb ve yapılarına göre değişir.”[4] Camilerde yapılan zikri men edenler hakkında Allah-ü Teala (CC) Hz.leri şöyle buyuruyor: “Allah'ın mescitlerinde, Allah'ın isminin anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir? Bunların oralara korka korka girmekten başka çareleri yoktur. Bunlara dünyada zillet, ahirette de büyük bir azap vardır.”[5] Camilerde yapılan zikrin bid'at olduğuna dair, bir vaiz efendinin “Şiratül İslam Şerhi”nin 154. sahifesini iddiasına delil olarak göstermiş olmasından ve güya: İbni Mesut (RA) Hz.leri’nin camide zikri yasakladığını söylemiş olduğunu beyan etmiş olduğundan, o kitabın aynı sahifesini inceleyeceğiz ve iddiasının aleyhine delil olduğunu göstereceğiz. Şöyle ki: “Şiratül İslam Şerhi”nin mezkur sahifesinde, vaiz efendinin hilafına olarak, Zikrullah çok medh edilmiş ve şiddetle tavsiye olunmuştur. Zira kitabın o sahifesi şöyle başlamaktadır: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikretmek, nefs-i emmareyi düzelten amellerin en şiddetlisidir. Ve sevabı en büyük olan ameldir. Yine muhakkak ki, kalbin pasını siler, cilalar. Zikir, imanın bayrağı ve alametidir. Ve münafıklıktan beraattır. İbadetin özüdür ve kurtuluş anahtarıdır. Zikrin sünneti de hulus-i kalb ile yapılması ve sırda, ihlasdır dedikten sonra, Hayber gazasından dönerken bir vadide, Esbab-ı Kiram (RA) yüksek sesle tekbir getiriyorlarmış. Resulüllah (SAV) Efendimiz: “Sağıra veya gaibe çağırmıyorsunuz, Allah (CC) Hz.leri sizinle beraberdir.” buyurarak, itidalle zikir yapmalarını emretmiş, biraz seslerini kısmalarını istemiştir. (Dikkat edilmelidir ki, yasaklamamış, ancak fazla bağırmayın buyurmuş.) Reddiye yazan hoca efendi: İbni Mesut (RA) Hz.leri’ni cemaatı yüksek sesle zikir yaptıklarından dolayı mescidden çıkardı dediği kısmı noksan tercüme etmiştir. İşine gelmeyen yeri almamıştır. Çünkü “Şiratül İslam”, sahibinin de, İbni Mesut (RA) Hz.leri’nin yüksek sesle zikredenleri yasakladı diye itiraz edenlere, bu sebeple men etmeyip, layık olmayan yakışıksız bazı hal ve durumlarını görüp, ondan yasakladığını izah etmekle bizzat “Şiratül İslam” müellifi, camideki zikir aleyhinde bulunanlara cevap vererek, itirazlarını red eylemiştir. Bundan başka aynı konuya “Ruh'ul Beyan” tefsirinde şöylece temas edimiştir: İbni Mesut (RA) Hz.leri’nin cehri zikri yasak ettiğine dair rivayet, o muhterem sahabiye karşı yapılmış bir iftira ve yalandır. Böyle bir şey vaki olmamıştır. Buna vakti ile İstanbul’da Şeyh Sümbül Halveti (RA) Hz.leri “Er risaleti-Tahkikiyye fi Tariki sofiyye” adlı kitabında cevap verip, bu rivayetin yalan olduğunu isbat etmiştir. Çünkü Ayet ve Hadislerle emredilen cehri zikri yasaklamak, bu Ayet-i Kerime’lere ve Hadis-i Şerif’lere aykırı olur ki, İbni Mesut (RA) Hz.leri bu emirlere asla muhalefet etmez ve iddia edildiği gibi yasaklamak, Ayet ve Hadislerden başka, melaikenin fiillerine de muhaif olur. Zira sitemizin diğer kısımlarında da bahsi geçen nice Hadislerde bildirildiği gibi, bir kısım melekler zikir meclislerini araştırırlardı. Ve yine İbni Mesut (RA) Hz.leri yasaklamış olsaydı, Ayet-i Kerime’deki, “Camilerde Allah'ın (CC), Zikrine mani olanlardan daha zalim kim olabilir?”[6] tekdir, ve tevbihi ilahisine muhatab olup, zalimler meyanına girer ki, İbni Mesut (RA) Hz.leri gibi Sahabenin (RA) büyüklerinden olan bir Zati Ali Kadri bundan tenzih ederiz. İddia edildiği gibi, ehli zikri yasak etmemiştir. Bu bir iftiradır denmektedir. Camilerde cehren zikir yapılamıyacağına delil olarak İbni Mesut (RA) Hz.leri’nin güya mescidde bir cemaatin yüksek sesle tehlil getirdiklerini görünce “Siz bid'atçısınız diyerek, bunları camiden çıkardığına dair haber asılsızdır, uydurmadır, sabit değildir. Ramuz ve Şerhlerinin sahibi Gümüşhaneli Ahmet Ziyaeddin (KSA) Hz leri, büyük bir muhaddis ve velidir. Derin tetkikatı neticesinde, İbni Mesut (RA) Hz.leri’ne isnad edilen bu haberin sabit olmadığını açıklamıştır. Ve “Ramuzul Ehadis Şerhi” birinci Cildi 439. sahifesindeki Hadis-i Şerif münasebeti ile, bu meseleye temas etmiş ve İbni Mesut (RA) Hz.leri’ne isnad olunan bu yasaklamanın sabit olmayıp, iftira ve yalan olduğunu sarahatle bildirmiştir. Binaenaleyh böyle gerçekçi alimlerin kitaplarına bakmadan, okumadan, yalan iddia ve iftiralara kıymet vermek ilim sahibiyim diyenlere yakışmaz.[7] Alemlerin Fahri Ebedisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Allah (CC) Hz.leri’ni topluca zikir ediniz ki, bunu gören münafıklar size müraisiniz desinler.”[8] Allah (CC) Hz.leri’ni gafiller içinde zikredenler, harpten kaçanlar içinde kaçmayıp düşmana karşı koyup, düşmanları öldüren gibidir. Yine gafiller arasında zikir eden, karanlık odada lamba gibidir. Ve yine gafiller arasında zikir edene daha sağ iken cennetdeki yerini Allah (CC) Hz.leri gösterir ve yine gafiller içinde zikir yapanın günahları, bütün insanlar ve hayvanlar sayısınca mağfiret olunur.[9] Nebiler, Nebisi (SAV) Efendimiz yine buyuruyor: “Zikir meclislerinde hazır olmak ve bulunmak, bin rekat nafile namazdan efdaldir.”[10] İmam-ı Ali (KV) Hz.leri Efendimiz Buyuruyor: “Size, ihvan edinmenizi tavsiye ederim. Çünkü dünya ve ahirette size yardım edecek bir cemaattir.”[11] Demek ki ihvanın topluca zikirler yapmasının ve sohbetlerinin mühim bir faydası bu vesile ile anlaşılmış oluyor. İbni Abbas (RA) Hz.leri demiştir ki: “Halk farz namazlardan çıkınca yüksek sesle zikretmek, ta Nebiyy-i Ekrem (RA) Efendimiz zamanında var idi. Ben bu sesi işitir işitmez bununla yani, zikir seslerinin yükselmesi ile namazdan çıktıklarını anlardım.”[12] Ashab-ı Kiram’ın (RA), farz namazlardan sonra cehren (sesli aşikar) yikirle meşgul oldukları bu ifadeyle meydana çıkmış oluyor. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurdu ki: “Ey kadınlar! Tehlil, tesbih ve takdise devam edin. Zikri terk edip gaflete düşmeyin ki, rahmetten unutulmayasınız ve parmaklarınızla da sayınız Çünkü onlar sorumludur, sorguya çekilecektir.”[13] Zikir mecslislerinin faziletine dair Ebu Hüreyre (RA) Hz.leri diyor ki: “Bir gün çarşıya gittim. Çarşı halkına: ‘Siz burada ne duruyorsunuz? Halbuki Mescidde Resulullah (SAV) Efendimiz’in mirası paylaşılıyor.’ dedim. Herkes camiye koştular ve çarşıyı terkettiler fakat mescidde miras göremediler. O zaman bana dediler ki: ‘Biz mescidde taksim edilen bir miras göremedik.’ Ben de: ‘O halde mescidde ne gördünüz?’ dedim. ‘Biz Allah (CC) Hz.leri’ni zikreden bir cemaat ile Kur'an okuyanlardan başka bir şey göremedik.’ dediklerinde ben de: ‘İşte Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in mirası odur.’ dedim.”[14] Burada dikkati çeken nokta, “Mescidde Allah (CC) Hz.leri’ni zikreden bir kavim yani cemaat gördüm.” demesidir. Demekki asr-ı saadette Ashab-ı Kiram (RA) ve Hülefa-i Raşidin (RA)(dört Halife) Efendilerimiz’in devrinde mescid-i şerifte cemaat halinde zikir yaparlarmış. Bundan anlıyoruz ki, camilerde cemaatle zikir, sonradan bidat olarak ihdas edilmeyip asr-ı saadetten beri Peygamber (SAV) Efendimiz’in mirası olarak devam edegelmiştir. Ey İlim İrfan sahibi kardeşim! Camilerden Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmek isteyen cemaati bid'attır diye men etmeye kalkışma. Yoksa Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin Bakara Suresi Ayet 114’te beyan eylediği yer yüzünün en zalimi olursun. Bu Ayet-i Kerime’yi iyi okumanı tavsiye ederim. Yoksa Yüce Mevla (CC) Hz.leri’nin huzurunda sualini vermeye muktedir olamazsın. Aziz kardeşim! O halde durma sen de nefsini esir ederek, hür olmak mertebesine ulaşmaya çalış. İnsan-ı Kamil’e gidip insan ol. Dışın insan olduğu gibi, için de insan olsun. Cesedini, dış görünüşünü İslam ettiğin gibi, batının da İslam olsun. Ey Talib! Bu sebeple
Mürşidi Kamil aramak lazımdır. Çünkü, Mürşid-i Kamil olanlar, bu bahçenin
bahçıvanlarıdırlar. Şeytan da o bahçenin kapıcısı olduğuna göre, bahçıvanın
hizmetçisi yerindedir. Onun için Mürşid-i Kamil olanların müridlerine şeytan
musallat olamaz. Onu şeriattan ayırıp dalalete düşüremez, ancak Mürşid-i
Kamil’e teslimiyeti zayıf olan dervişe şeytan musallat olur, teslimiyeti
kuvvetli olan dervişin şeytan semtine uğrayamaz. Şeyhinin himmeti berekatı ile
şeytanın vereceği kuruntudan kurtulur. Şeriatı bulamayınca tarikatı bulmak
imkansızdır. Tarikatı bulmayınca hakikati bulmak imkansızdır. Hakikati
bulmayınca, onun da ötesinde olan marifeti bulmak imkansızdır. Onun için Salike
Mürşid-i Kamil bulmak ve ömrü boyunca bulabilmek için bütün imkanlarını
seferber etmek Farzı Ayındır. Zira bu dünya imtihan alemidir. Bu dünyaya
gelmekten maksat, Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin bizlere beyan etmiş olduğu gibi
(Zariyat S. A.56) aleme gönderiliş gayesini yerine getirmektir. Aleme
gönderiliş gayesini gerçek manada yerine getirebilmek için talib bir Mürşid-i
Kamile muhtaçdır. Halis niyyet ile Mürşid-i Kamil arayan kimselere Cenab-ı Hak
(CC)leri bir vesile ile Mürşid-i Kamil’e ihsan buyurur ve ona ulaştırır. Meğer ki
niyyeti halis ola, bundan sonra Allah (CC) Hz.leri’nin yolunda selametle
yürümek isteyen talib nefsine ait kibir, şirk, cimrilik, başkaları hakkında
su-i zandan kurtulabilmesi için daima Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmeli,
O’nu (CC) hiç unutmamalıdır. Böyle yapınca nefsin kötülükleri zayıflar kalbin
nuru artar. O zaman o kalbe Allah-ü Teala (CC) Hz.leri muhabbetini (sevgisini)
yerleştirir.
www.GAVSULAZAM.de [1] Fetvayı Ali El-Cemali [2] Ebulleys Es-Semerkandi: Tenbihül Gafilin [3] Bustanü’l Envar [4] Neticetül Fiker [5] El-Bakara S. A.114 [6] El-Bakara S. A.114 [7] Allah’ı Niçin Anıyoruz? S.85 [8] Allah’ı Niçin Anıyoruz? S.85 [9] Allah’ı Niçin Anıyoruz? S.75 [10] Allah’ı Niçin Anıyoruz? S.122 [11] Allah’ı Niçin Anıyoruz? S.128 [12] Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi. C.2. S.896 (İbni Abbas (RA) Hz.leri’nden riv.ed.Had.Şer.) [13] Riyazussalihin; Buhari ve Müslim [14] Riyazussalihin; Buhari ve Müslim |
|
©2003-2004 GAVSULAZAM.de Her Hakkı Mahfuzdur... |