|
|
|
|
|
|
|
Maksut olan zikir, bütün kaideleri ve şartları ile yapılan zikirdir. Allahü Teala (CC) Hz.leri’nin buyurduğu Zikir odur ki, Zikrullah ede ede dilinden kalbine, kalbinden de Ruhuna ulaşır. Ruhta “Muhabbetullah” galip gelir. Talibin (taleb edenin) bütün nefsaniyyetini (nefsi arzularını) giderir, Gönül mâsivâdan (dünya sevgisi) kurtulur. Gönüle “Marifetullah” (Allah (CC) Hz.leri’ni bilmek) nazil olmaya başlar. Bu taktirde kalbinden hicap (Perde) giderilir. Basiret gözü açılır. Mutlak Mabudu İLAH (CC) olan Maşuk’un Cemali müşahade olunur. Maksut olan ve üçüncü mertebe denilen Zikir budur. Gerçi Havasa (Allah (CC) Hz.leri’nin Has kulu) mahsus ikinci mertebe zikir de makbul ise de, asıl matlub olan bu üçüncü mertebe zikir, yani Hassül Havas’ın zikirleridir. Dünyada iken gönülden Zikrullah ile hicabı (Perdeyi) gidermektir. Mevla (CC) ile ilgi ve gönül bağı kurmaktır. “Bu ne zaman hasıl olur?” dersen, “Lailaheillellah) dediğin zaman Allahü Teala (CC) Hz.ler’inden gayrisini unuttuğun, hatta kendi nefsini dahi unuttuğun zaman hasıl olur. Zira: “Tatmayan bilmez.” buyurulmuştur. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in ümmetine de Yüce Allah (CC) Hz.leri buyurur ki: “Beni anın ki bende sizi anayım.”[1] Bu ayette bir kaç mana vardır buyrulmuştur. Şöyle ki: “Beni taatle anın, bende sizi Rahmetimle anayım. Beni dua ile anın, ben de sizi icabetle anayım. Beni nimetimle anın, ben de sizi inayetimle anayım. Beni dünyada anın, ben de sizi ahirette anayım. Beni yalnızlıkta anın, ben de sizi toplulukta Anayım. Siz zayıflığınızla bana itaat edersiniz, ben sizi kuvvetle anarım. Siz fanide beni anarsanız, ben de sizi Rahmet ve Ubudiyetle anarım. Siz beni ihlas ile anarsanız bende sizi Halas ile Anarım. Siz Beni Hikmet ve Rubuubiyetle anarsanız, ben de sizi Rahmet ve Ubudiyetle Anarım.” manası vardır. Şeyh Safi (RA) Hz.leri’ne sordular: “Zikrullah etmek, namazdan efdaldir buyuruyorsunuz. Halvette bulunan dervişlerinizi, nafile namaz kılmaktan men ediyorsunuz. Oysa namaz, İslam’ın en büyük erkanından değil midir? Böyle olduğu halde, neden Zikrullahı çok ettiriyorsunuz da, namazı az kıldırıyorsunuz?” Hz. Şeyh (RA) Hz.leri cevap verip buyurdular ki: “Zikrullah namazdan şu sebeple efdaldir. Namaz insanları yalnız zahiri münkerlerden men eder. Bir kimse namaza durduğu zaman, kendisinden bu zahiri kötülükler ve münkerler zuhur etmez. Halbuki zahir halkın nazargâhıdır. Onu yalnız insanlar öyle görürler. Fakat namaz insanı batınî kötülüklerden, münkerlerden men etmez. Bir kimse zahirden zamazda görünür. Amma gönül batını kötülükler ve münkerlerle meşgul olabilir. Çünkü batını, Hakk’ın (CC) nazargâhıdır. Halk onu görmez ve bilmez. Allahü Teala (CC) Hz.leri’ni zikretmek ise batıni safi (temiz) kılar ve batinî kötülük ve münkerlerden men eder. Yani Hakk’ın (CC) nazargâhı olan batını, kötülüklerden ve münkerlerden men eder, temizler. Bizim de maksudumuz da zaten gönül aynasını temizlemek değilmidir ki, iki cihanın hakikatları oradan görünsün! İşte bunun için zikir namazdan Efdaldir.” buyurmuşlardır. Zikre başlayan kimsenin tam abdest üzere olması gerek. Yaptığı zikrin cümlelerini söylerken kuvvetle söylamesi icab eder. Sesini yüksek çıkarmalıdır. Bu şekilde yapılan zikrin nurları zakirlerin kalbine yer eder; kalbden o nurlarla hayata kavuşur. Uhrevî ve sonsuz hayat kazanırlar. Allahü Teala (CC) onların hayat kazancını anlatırken şöyle buyurdu: “Onlar ilk ölümden sonra, hiçbir ölüm tadmazlar.”[2] Peygamber (SAV) Efendimiz de Cenab-ı Hakk’ı (CC) zikredenleri ve iman sahiplerini şöyle anlatır: “Müminler, ölmezler; ancak bu fani alemden, beka alemine geçerler.” Yine buyurur: “Nebiler ve velîler, evlerinde namaz kıldıkları gibi, kabirlerinde de kılarlar.” Bunun manası: “Rablarına münacaat ederler”, demektir. Bu Hadis-i Şerif’te beyan edilen namaz, dünyada kılınan rukülu, sucütlu namaz değildir; yalnız münacaattır. Bu münacaat ise, kulluk vasıflarından bir tanedir. Marifet, Allah (CC) tarafından gelir, irfan sahibi, o hali bulduktan sonra, Cenab-ı Hakk’ın (CC) mahremi olur. Bu hali, diri kalbi ile Cenab-ı Hakk’a (CC) daima münacaat ettiği için bulur. Bu hali Peygamber (SAV) Efendimiz bizlere şöyle anlatmıştır: “Gözlerim uyur, ama kalbim uyumaz.” Marifet üzerine şu Hadis-i Şerifi anlatmak da yerinde olur: “İlim tahsili içinde ölen kimseyle, kabrinde Allah (CC) iki melek memur eder. Onlar taa kıyamet gününe kadar marifet ilmini öğretirler.. O kimse, kabrinden kalkerken alim, arif olarak kalkar.” Burada iki melekten maksad, Peygamber (SAV) Efendimizin ruhaniyeti ile velayet nuraniyetidir. Çünkü melek, marifet alemine giremez. Bu hususta bir Hadis-i Şerif yine zikredelim: “Birçok kimseler, ölürken cahil ölür. Ama kabirden alim ve arif olarak kalkar. Birçok kimseler de, alim olarak ölür, ama, kabirden cahil, fasik ve müflis olarak kalkar.” Bu durumu, şu Ayet-i Kerime bize daha iyi anlatır: “Dünya hayatınızda birçok şeylere zevkle yürüdünüz ve onunla, bu alemde de fayda alacağınızı sandınız, ama bu gün alçaltıcı azapla ceza alacaksınız.”[3] Peygamber (SAV) Efendimiz yukarıdaki manayı bir Hadis-i Şerifi ile şöyle anlatır: “Ameller, niyete bağlıdır. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Fasikin niyeti amelinden şerlidir.” Niyet, amelin binasıdır. Bunu da Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle anlatır: “İyi işin, iyi birşey üzerine yapılması iyi olur. Kötü şeyin kötü şey üzerine yapılması fesad olur.” Yeri gelmişken bir Ayet-i Kerime daha anlatalım: “Ahiret hayatını isteyene veririz ve bu hususta çalışmasındaki bereketi de artırırız. Dünyayı isteyene de veririz, fakat ahirette iyilikten yana nasibleri olmaz.”[4] Gerekli olan, telkin ehlini bulup, uhrevî hayatı kazandıracak kalbi ondan almaktır. Bunu vakit kaybetmeden, dünyada iken yapmalıdır. Çünkü dünya ahiretin ekim yeridir. Burada ekim yapamayan, öbür alemde birşey toplayamaz. Burada ekim yerinden murad, afaki ve enfüsi varlık olarak anlatılabilir. Kaynak: Gavsül Azam Abdülkadir
Geylani Hz. Sırrül Esrar www.GAVSULAZAM.de |
|
©2003-2004 GAVSULAZAM.de Her Hakkı Mahfuzdur... |