Tevekkül, tıpkı bir ölünün dünyadan
kopması gibi, kulun Allah’a (CC) güvenip bütün sebep ve tedbirlerden
uzak kalmasıdır. Nitekim Cenab-ı Allah (CC) şöyle buyurmaktadır: “Kim Allah’a (CC)
tevekkül ederse O (CC), ona yeterlidir…”
Tıpkı tabii olarak ölenin
artık dünyayla irtibatını kesmesi gibi, iradî olarak ölenin de bağ bahçe ve
işlerini bırakıp her şeyini Allah’a (CC) havale etmesi gerekir. Çünkü bir kimse
kendini yok sayıp sadece Allah’a (CC) güvenirse Allah (CC) ona yeterlidir.
Zaten Allah (CC) dünyaya: “Ey dünya
benim hizmetimde olanlara hizmetçi ol”, buyurmuştur.
Bunun gibi İbrahim b. Edhem (RA)
ve onun gibi daha niceleri Allah’a (RA) tam tevekkül ettiklerinden, çöl
ortasında umulmadık anlarda kendilerine, karınlarını doyurmaları için yiyecek
sofraları indirildiği anlatılır. Aynı şekilde bir dervişe her öğün taze bir
ekmek gelirmiş, bunun sebebi sorulduğunda “Bunu
yaşlı bir hanım getiriyor.” dermiş. Bu yaşlı kadın dünyadır. İşte dünya
yalana bir dost olmasına rağmen Allah (CC) dostlarına böyle yardım eder. Şeytan
bile kırk yıl bir dervişin camiye gitmesi için fenerini tutmuş. Zaten Kur’an-ı
Kerim’de şeytanın, salih kulları doğru yoldan saptıramayacağı bildirilmektedir.
Yukarıda bahsedilen tevekkül
havass içindir. Çünkü avam için tevekkül, sebebi yerine getirdikten sonra söz
konusudur. Mesela önce tohumunu ekip sonra tevekkül eder. Devesini bağladıktan
sonra tevekkül etmelidir.
Zaten salik için de
tevekkül, zamanla farklılık arzeder. Başlangıçtaki tevekkül taalluktan yani
dünya ile ilgili meselelerden arınmış olmalı; mutlak tevekkül olmalıdır. Aksi
takdirde ‘tecerrüd’ yani dünyadan, mal ve mevki gibi ihtiraslardan temizlenmek
imkansızdır. Fakat daha sonra salik tevekkül için gerek duyarsa eğer ‘tesebbüp’
edebilir; yani sebeplere önem verebilir. Bu konuda Şeyh Ebû Medyen Mağribi (RA)
müridlerini sebeplere dayalı bir tevekkül şeklinden menederdi. Ve sebep olarak
da şunları söylerdi: “İnsan bu dünyada
Allah’ın (CC) misafiridir. Misafirin ise üç günlük yiyeceği ev sahibinin
üzerinedir. Allah (CC) indinde her gün bin yıldır. Yani üçbin yıl süren bir
misafirlik. Böyle iken misafirin kendi ekmeğini çıkarıp yemesi ayıptır.”
İşte ehlullah bundan ötürü dünyayı umursamazlar, Hakk’tan (CC) gayrisini
görmezler, kendilerinin misafir olduğunu bilerek ona göre davranırlar.
www.GAVSULAZAM.de
|