KONULAR
 

 

 

 

Tasavvuf - Tarikat Nedir?

Tasavvufun Temeli

Tasavvufun Esası

Tasavvufta Gaye

Tasavvufun İnsana Tesiri

Tasavvufu İnkarın Hükmü

Tasavvuf İle İlgili Fetvalar

Ayetlerde Tasavvuf

Hadis-i Kudsilerde Tasavvuf

Hadis-i Şeriflerde Tasavvuf

Tasavvufun On Esası

Tarikatların Doğuşu

Tarikatlar İki Kısımdır

Tarikata Niçin Girilir?

Tarikata Girmek İsteyenlere...

Tarikat-Şeriat Münasebeti

"HU" Ve Açıklaması

Seyr-i Sülûk Nedir?

Rabita Nedir?

Tarikatta Rabita

Rabıta Çeşitleri

Rabıtaya Karşı Çıkmanın Hükmü

Semanın Hakikatı

Nefsin Yaratılışı

Nefis Mertebeleri

 

 

 

 

 

 


Hakk’a düştü yönüm benim

Giderim elveda size

Terk eyledim can u tenim

Giderim elveda size

 

Ehlullah’ı gör n’ittiler

Şol kevneyni terk ettiler

Ahir Hazret’e yettiler

Giderim elveda size

 

Ezel aleminden geldim

Rahat olup ne gün gördüm

Bu yollarda garib oldum

Giderim elveda size

 

İki cihan hayal imiş

Bu halka mekr u al imiş

Maksûd olan visal imiş

Giderim elveda size

 

Budur sözü Hakk’ı kulun

Cümleniz sağ esen olun

Hısm u kavm bunda kaim

Giderim elveda size

 

 

 

 

 TASAVVUFUN ON ESASI

 

2- ZÜHD

 

Zühd, dünyada mal, şehvet ve her türlü maddî istek ve arzularımızdan -az olsun çok olsun- tıpkı bir ölünün uzaklaştığı gibi uzaklaşmaktır.

Yani insanın dünyevi mal ve eşyadan, istek duyduğu her türlü şehvet ve meyilden tamamen uzaklaşmasıdır. Elinde bulundurması mubah olanları da terk etmek gerekir. Gelecekte elde edilecek olan şeyleri terk etmek zühd değildir. Gerçi bunun aksini iddia edenler yok değildir. Mesela eşlerin cinsi münasebeti terk etmesi zühdden sayılmaz. Nitekim Hz. Ali (KV) Efendimiz ashabın en zahidi olmasma rağmen çok sağlam bir aile ilişkisi vardı.

İbrahim b. Edhem (RA) Hz.leri buyurmuştur ki: “Cinsel ilişkiyi adet haline getiren kişiden hayır gelmez.” Bu söz daha çok sülük hayatına başladıktan sonra geçerlidir. Şeyh-i Ekber Muhyiddin b. Arabi (KSA) üç şeyi işlemekten menetmiştir.

1— Alaca kıyafet giymekten. Çünkü vahdeti arzulayan kişinin elbisesinin renginde de bir vahdet olması gerekir. Ehlullah nazarında insanın mana ve suret (şekil) birliği gerekli olan bir şeydir.

2— Asaya yani bastona dayanmak. Bu şu demektir: Masivaya dayanma, dayanılacak tek şey Allah’tır (CC). Dünyada herhangi bir şeye güvenmek öyle bir ağaç parçasına dayanmaktır. Süleyman (AS) bir gün ‘asasına dayanmış fakat bir müddet sonra asanın içindeki kurt asayı kemirerek onun yere düşmesine sebep olmuştur.

3— Aşırı cinsel ilişkiden sakınmak. Buna bir örnek olarak Üftade (RA) Hz.leri, Aziz Mahmud Hüdai (RA) Hz.leri’nd, sülûkunun ilk sollarında evine ancak haftada bir kere gitmesine izin veriyordu.

Metinde geçen ‘cah’ yani makam ve itibar kelimesi insanlar arasında itibar, izzet ve kabul anlamındadır. Bunun haklı veya haksız olması fark etmez. Bir bölgede bir insanın şöhreti ve halkın sevgisi beraber olabilir. Fakat bu yine de uygun değildir. Ve manevi terakkiye manidir. Bu gibi şeylere olan sevgi, nefsani arzulardan olduğundan onlardan arınmak gerekir. Bu gibi mal ve makam sevgisinden arınmak tıpkı tabii ölümün insanı dünyadan ayırdığı gibi bir mevt-i fena halidir. İnsan bu makamda bütün nesnelerle ilişkisini keser. Ta ki, bu nesneler kendisine engel ve set olmaktan çıkana kadar. Fakat eğer evliyse boşanmaz, öylece devam eder. Evli değil ise, evlenmesi doğru değildir. Çünkü insan genellikle evlilik durumunda zihnini toparlayacak zamanı bulamaz. Halbuki sülûk, zinde bir gayret ve dağınık olmayan bir irade ister.

Zühdün hakikati dünya ve ahirette zahid olmaktır. Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurdu: “Dünya ahiret ehline, ahiret de dünya ehline haramdır. Fakat ehlullaha her ikisi de haramdır.”

Yukarıda açıklanan zühd, dünyayı zihnen terk ediştir. Buna terk-i dünya denir. Fakat gerçek anlamda tam zühd ahireti de terketmektir. Yani ahiretin makam ve derecelerine de iltifat etmemektir. Çünkü bunların hepsi mahluktur. Oysa mahluk gaye olamaz. Yaratan dururken yaratılana meyletmek ve onu hedef almak yanlış ve abestir. Bunun için aşıklar Hz. Süleyman’a (AS) iltifat etmedikleri gibi O’nun (AS) mülküne ve cennet nimetlerine de iltifat etmediler. Bu, cenneti küçümsemek anlamında alınmamalıdır. Allah’ı (CC) müşahede yeri olan Cennet’in, sufiler tarafından küçümsenmesi düşünülemez.

Yukarıdaki hadiste geçen ‘haram’ kelimesi yasak anlamındadır. Normal hukuki yasaklar gibi, ahiret ehli için de dünyalık şeylere bağlanmak yasaktır. Çünkü her ikisini, yani dünya ve ahireti beraber yürütmek iddiası, doğu ile batıyı birleştirmek gibi olduğundan imkansızdır. Bunlar iki kuma gibidir ki, birini razı etsen diğerini küstürürsün. Aynı şekilde dünya ehline de böyle yasaklar getirilmiştir. Çünkü köşk, villa ve saraylar yapmak peşinde olanların ahirete vakit ayırması imkansızdır.

Veliler Allah’ın (CC) özellikle seçtiği kullardır. Dünya ve ahiretle irtibatlı olmaları yasaklanmıştır. Bunlar bir hükümdarın özel hizmetlerini gören kişilerdir ki, beldeler zabtedip meydanlarda savaşmazlar.

Ehl-i dünyanın ahiretten menedilmesi “hizlan”, “haylûlet” ve “tevekkül-i nefs”dir. Nitekim yüce Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır: “İyi biliniz ki, Allah (CC) kişi ile kalbi arasına girer…”[1] Hz. Resul-i Ekrem (SAV) de şöyle dua etmistir: “Allah’ım (CC)! Beni bir an bile nefsimle başbaşa bırakma.” Bundan da anlaşılacağı gibi Allah’tan (CC) yardım dilemek gerekir. Ehl-i ahiretin dünyadan, ehl-i dünyanın da ahiretten menedilmesi Allah’ın (CC) bir yardımı ve ihsanıdır.

www.GAVSULAZAM.de


[1] Enfal S. A.24

 
   

 

©2003 - 2004  Gavsulazam.de       Her hakkı mahfuzdur...