Zühd, dünyada mal, şehvet ve her türlü maddî istek ve arzularımızdan -az
olsun çok olsun- tıpkı bir ölünün uzaklaştığı gibi uzaklaşmaktır.
Yani insanın dünyevi mal ve
eşyadan, istek duyduğu her türlü şehvet ve meyilden tamamen uzaklaşmasıdır.
Elinde bulundurması mubah olanları da terk etmek gerekir. Gelecekte elde
edilecek olan şeyleri terk etmek zühd değildir. Gerçi bunun aksini iddia
edenler yok değildir. Mesela eşlerin cinsi münasebeti terk etmesi zühdden
sayılmaz. Nitekim Hz. Ali (KV) Efendimiz ashabın en zahidi olmasma rağmen çok
sağlam bir aile ilişkisi vardı.
İbrahim b. Edhem (RA) Hz.leri
buyurmuştur ki: “Cinsel ilişkiyi adet
haline getiren kişiden hayır gelmez.” Bu söz daha çok sülük hayatına
başladıktan sonra geçerlidir. Şeyh-i Ekber Muhyiddin b. Arabi (KSA) üç şeyi
işlemekten menetmiştir.
1— Alaca kıyafet giymekten. Çünkü vahdeti arzulayan kişinin
elbisesinin renginde de bir vahdet olması gerekir. Ehlullah nazarında insanın mana
ve suret (şekil) birliği gerekli olan bir şeydir.
2— Asaya yani bastona dayanmak. Bu şu demektir: Masivaya
dayanma, dayanılacak tek şey Allah’tır (CC). Dünyada herhangi bir şeye güvenmek
öyle bir ağaç parçasına dayanmaktır. Süleyman (AS) bir gün ‘asasına dayanmış
fakat bir müddet sonra asanın içindeki kurt asayı kemirerek onun yere düşmesine
sebep olmuştur.
3— Aşırı cinsel ilişkiden sakınmak. Buna bir
örnek olarak Üftade (RA) Hz.leri, Aziz Mahmud Hüdai (RA) Hz.leri’nd, sülûkunun
ilk sollarında evine ancak haftada bir kere gitmesine izin veriyordu.
Metinde geçen ‘cah’ yani makam
ve itibar kelimesi insanlar arasında itibar, izzet ve kabul anlamındadır. Bunun
haklı veya haksız olması fark etmez. Bir bölgede bir insanın şöhreti ve halkın
sevgisi beraber olabilir. Fakat bu yine de uygun değildir. Ve manevi terakkiye
manidir. Bu gibi şeylere olan sevgi, nefsani arzulardan olduğundan onlardan
arınmak gerekir. Bu gibi mal ve makam sevgisinden arınmak tıpkı tabii ölümün insanı
dünyadan ayırdığı gibi bir mevt-i fena halidir. İnsan bu makamda bütün
nesnelerle ilişkisini keser. Ta ki, bu nesneler kendisine engel ve set olmaktan
çıkana kadar. Fakat eğer evliyse boşanmaz, öylece devam eder. Evli değil ise,
evlenmesi doğru değildir. Çünkü insan genellikle evlilik durumunda zihnini
toparlayacak zamanı bulamaz. Halbuki sülûk, zinde bir gayret ve dağınık olmayan
bir irade ister.
Zühdün hakikati dünya ve ahirette zahid olmaktır. Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz
şöyle buyurdu: “Dünya ahiret ehline, ahiret de dünya ehline haramdır. Fakat
ehlullaha her ikisi de haramdır.”
Yukarıda açıklanan zühd,
dünyayı zihnen terk ediştir. Buna terk-i
dünya denir. Fakat gerçek anlamda tam zühd ahireti de terketmektir. Yani ahiretin
makam ve derecelerine de iltifat etmemektir. Çünkü bunların hepsi mahluktur.
Oysa mahluk gaye olamaz. Yaratan dururken yaratılana meyletmek ve onu hedef
almak yanlış ve abestir. Bunun için aşıklar Hz. Süleyman’a (AS) iltifat
etmedikleri gibi O’nun (AS) mülküne ve cennet nimetlerine de iltifat etmediler.
Bu, cenneti küçümsemek anlamında alınmamalıdır. Allah’ı (CC) müşahede yeri olan
Cennet’in, sufiler tarafından küçümsenmesi düşünülemez.
Yukarıdaki hadiste geçen ‘haram’
kelimesi yasak anlamındadır. Normal hukuki yasaklar gibi, ahiret ehli için de
dünyalık şeylere bağlanmak yasaktır. Çünkü her ikisini, yani dünya ve ahireti
beraber yürütmek iddiası, doğu ile batıyı birleştirmek gibi olduğundan imkansızdır.
Bunlar iki kuma gibidir ki, birini razı etsen diğerini küstürürsün. Aynı
şekilde dünya ehline de böyle yasaklar getirilmiştir. Çünkü köşk, villa ve
saraylar yapmak peşinde olanların ahirete vakit ayırması imkansızdır.
Veliler Allah’ın (CC) özellikle
seçtiği kullardır. Dünya ve ahiretle irtibatlı olmaları yasaklanmıştır. Bunlar
bir hükümdarın özel hizmetlerini gören kişilerdir ki, beldeler zabtedip
meydanlarda savaşmazlar.
Ehl-i dünyanın ahiretten
menedilmesi “hizlan”, “haylûlet” ve “tevekkül-i nefs”dir. Nitekim yüce Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır:
“İyi biliniz ki, Allah (CC) kişi ile
kalbi arasına girer…”
Hz. Resul-i Ekrem (SAV) de şöyle dua etmistir: “Allah’ım (CC)! Beni bir an bile nefsimle başbaşa bırakma.” Bundan
da anlaşılacağı gibi Allah’tan (CC) yardım dilemek gerekir. Ehl-i ahiretin
dünyadan, ehl-i dünyanın da ahiretten menedilmesi Allah’ın (CC) bir yardımı ve
ihsanıdır.
www.GAVSULAZAM.de
|