RAMAZAN-I
ŞERİF
Teravih Namazı
Teravih namazı, Rasulüllah (SAV)
Efendimizin sünnetidir.
Rasulüllah (SAV) Efendimiz,
teravih namazını bir gece kılmıştır.
Denilmiştir ki:
- Rasulüllah (SAV) Efendimiz
bu namazı iki gece kılmıştır.
Yine denilmiştir ki:
- Rasulüllah (SAV) Efendimiz,
bu namazı üç gece kılmıştır.
Sonraki geceler, Rasulüllah (SAV)
Efendimizi yine bu namazı gelip kılmasını beklemişlerdir, ama gelmemiştir.
Bu durum kendisine sorulduğu
zaman, şöyle buyurmuştur:
- “Eğer gelseydim; bu namaz size farz olurdu.”
Ve, teravih namazı, Hz. Ömer’in
(RA) zamanına kadar öyle kalıp dururdu.
Teravih namazı, Hz. Ömer’in (RA)
sünneti olarak bilinir; zira, teravih namazını cemaatle ilk kılan odur.
Teravih namazı üzerine,
Hazreti Âişe’den (RA) gelen bir rivayet vardır.
Şöyle anlatılmıştır:
- Ramazan ayında, gece vakti, Rasulüllah
(SAV) Efendimiz mescide gitti. Orada namaz kıldı; orada bulunanlar dahi,
kendisine tabi olup kıldılar.
İkinci gece, Rasulüllah (SAV) Efendimiz
yine çıktı. Gelen cemaat, bir evvelki geceden daha çok oldu; hatta gelenleri
mescid almadı.
Ancak, bundan sonraki gece, Rasulüllah
(SAV) Efendimiz mescide çıkmadı. Taa, sabaha kadar evinde kaldı.
Sonra, sabah namazına çıktı; sabah
namazını kıldıktan sonra, Ashabına (RA) döndü ve şöyle buyurdu:
- “Sizin durumunuz, beni korkutmadı. Ancak çekindiğim: Bu gece kılınan
namazın size farz olma ihtimalidir. Bu gece namazı, size farz olduğu takdirde;
onu eda etmeye gücünüz yetmeyebilir.”
Hz. Âişe (RA) şöyle devam
etti:
- Rasulüllah (SAV) Efendimiz,
ramazan gecelerini ihya etmek için Ashabı (RA) teşvik ederdi. Ancak, onlara zor
gelecek bir şeyi de emretmezdi.
Rasulüllah (SAV) Efendimizin
vefatına kadar durum böyle devam edip gitti. Hz. Ebû Bekir’in (RA) hilâfeti
zamanında dahi durum böyle oldu. Hatta, Hz. Ömer’in (RA) hilâfete geçtiğinin
ilk yıllarında dahi öyle kaldı. Sonradan, yine Hz. Ömer’in (RA) hilâfeti zamanında,
teravih namazı cemaatle kılınmaya başlandı.
- Hz. Ömer (RA), teravih
namazı işini, benden duyduğu bir hadîsi şerife dayanarak âdet haline geldi.
Sordular:
- Ya Emir’el-müminin, o
hadis-i şerif nedir?
Bunun üzerine Hz. Ali (KV) Rasulüllah
(SAV) Efendimizden duyduğu hadis-i şerifi şöyle anlattı:
- “Allah-ü Teala’nın (CC) arş civarında bir yeri vardır. Oranın adına:
- Haziret-ül-Kuds. Denir. Orası nurdandır.
Orada, o kadar çok melek vardır ki; sayılarını ancak Allah (CC) bilir.
Bir an dahi ara vermeden, Yüce Allah’a (CC) ibadet ederler.
Ramazan ayı geldiği zaman, onlar Allah-ü Teala’dan (CC) izin isterler ki:
Yeryüzüne inip âdemoğulları ile namaz kılsınlar.
Muhammed (SAV) ümmetinden her kim onlara değse, yahut onlardan bir melek
Muhammed (SAV) ümmetinden birine değse, o kimse, saadet bulur. Öyle bir saadet
bulur ki: Bir daha şekavete girmez.”
Bunun üzerine, Hz. Ömer (RA)
şöyle dedi:
- Onlarla namaz kılıp bu
sevabı kazanmaya biz daha haklıyız.
Bundan sonra, cemaatı topladı;
teravih namazını kıldırdı ve böylece sünnet olup kaldı.
Anlatıldığına göre; Hz. Ali (KV)
ramazan ayının ilk gecesinde dışarı çıktı. Mescidlerde Kur’an okunduğunu
duyunca, şöyle dedi:
- Mescidleri nasıl
nurlandırdıysa, Allah (CC) Ömer’in (RA) kabrini nurlandırsın.
Buna benzer bir rivayet, Hz.
Osman’dan (RA) dahi anlatılmıştır.
Bir başka rivayette, şöyle
anlatıldı:
- Hz. Ali (KV) mescidlere
uğradı. Oralarda kandillerin parladığını, cemaatın dahi, teravih namazını
kıldıklarını görünce, şöyle dedi:
- Ömer (RA), bizim
mescidlerimizi nasıl aydınlattı ise, Allah (CC) O’nun (RA) kabrini öyle
nurlandırsın.
Rasulüllah (SAV) Efendimizin
şöyle buyurduğu anlatıldı:
- “Bir kimse, Allah’ın (CC) evlerinden birine bir kandil asar ise, o kandil
sönünceye kadar melekler onun bağışlanmasını dilerler. Bu meleklerin sayısı,
yetmiş bin tanedir.”
Ebu Zer-i Gıfarî (RA) şöyle
anlattı:
- Rasulüllah (SAV) Efendimiz
bize namaz kıldırırdı; birlikte kılardık.
Ramazan ayının yirmi üçüncü
(23.) gecesi olduğu zaman, kalktı: Bize namaz kıldırdı. Tâa, gecenin üçte biri
geçinceye kadar.
Ramazan ayının yirmi dördüncü
gecesi, bize namaz kıldırmaya gelmedi.
Ramazan ayının yirmi beşinci
gecesi olduğu zaman, geldi; bize namaz kıldırdı. Taa, gece yarısına kadar bu
namaz devam etti.
Biz kendisine şöyle dedik:
- Ya Rasûlellah, bu gecemizi
nafile ibadetle devam ettirseniz pek güzel olur.
Bunun üzerine bize şöyle
buyurdu:
- “İmam namazını bitirinceye kadar bir kimse onunla namaz kılar ise,
kendisine gecenin tümünü ibadetle geçirme sevabı verilir.”
Ramazan ayının yirmi altıncı
(26.) gecesi bize namaz kıldırmadı.
Ramazan ayının yirmi yedinci
gecesi olduğu zaman, kalktı bize namaz kıldırdı. Hane halkını da topladı. Hatta
biz: Felâhı bize kaçıracak diye korktuk.
Sordular:
- Felâh nedir? Şöyle dedi:
- Sahur.
|