Mürid Şeyh edebini bilmeli,
onun huzurunda edepsizlikte bulunmamalı. Şeyhinden korkmalı zahirde de batında
da, şeyhi için aynı şeyleri düşünmelidir. Bunlar onun nasib almasına sebep
olurlar. Şeyhler için zahir ve batın aynıdır.
Müride gerekli olan edeb
kaidelerinden birisi de, şeyhin huzurunda bulunan kıdemli dervişlere de şeyhine
gösterdiği hürmeti göstermelidir. (Bu husus itikatı tam ve şeyhine teslim
tevekkülü tam maneviyatta takvaya önem verip takvadan ayrılmayan aldığı virdine
ara vermeden devam eden ve Zikrullaha doymayan derviş için geçerlidir)
Dervişin tasavvuf (tarikat)da
manen yol alabilmesi için ilk şart, şeyh edindiği Mürşid-i Kamil’e tam olarak
bağlanması gerekmektedir. Mürid kendi kendine şöyle demelidir: “Beni Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’ne bu şeyhten başka kimse ulaştıramaz. Bundan başka bütün
kainat halkı şeyh olsalar, yine de beni Allah (CC) Hz.leri’ne ulaştıracak olan
odur.” İşte iradet böyle olursa şeytan o müride yaklaşamaz. Çünkü şeytan ,
şeyhin kılığına bürünemez. Böylesine sağlam ve temiz bir itikatla şeyhe
(Mürşid-i Kamil) bağlananlar, şeytanın tasarrufuna düşmekten kurtulurlar.
Gerçek itikatlı, dinine,
maneviyatına ve şeyhine tam manasıyla bağlı olan mürid batıda, şeyh de doğuda
olsa, şeyh yetişir onu şeytanın tasallutuna düşmekten kurtarır.
Onun ruhu her yerde müridi ile
birlikte olur. Mürid ne zaman gönlünü şeyhine yöneltse, onunla birlikte olur ve
şeyhinin feyzinden faydalanır. Şeyhine bu şekilde inanıp bağlanmayan kişinin
bütün işleri şeytanidir. Çünkü tam bir bağlantısı yoktur.
Mürid şeyhinin elini öpüp
tarikat telkin aldığı zaman, öptüğü bu eli Resulullah (SAV) Efendimiz’in elini
öpüyormuş gibi öpmelidir. Çünkü gerçekte şeyhin eli Resul-i Ekrem (SAV)
Efendimizin eli gibidir. Müridin kendisini şeyhine teslim etmesi, Allah (CC)
Hz.leri’ne ve Resulüne (SAV) teslim etmesi demektir. Çünkü şeyh de kendisini
Allah (CC) Hz.leri’ne ve Resulüne (SAV) teslim etmiştir. Velhasıl mürid şeyhine
cenazenin kendini yıkayana teslim ettiği gibi mürid de kendini manevi
hastalıklardan koruyup kurtaracak olan şeyhine bu şekilde teslim olması
lazımdır. Bundan sonra müride lazım olan bu ahde ve sözleşmeye kuvvetle
sarılmak ve sabit kadem olmaktır.
Bu ahdi bozmamaya son derece
dikkat ve ihtimam göstermelidir. Zira en küçük gevşeklik ve vurdumduymazlık
ahdin bozulmasına sebep olur. Buna bütün Ehlullah: “İtikatten düştü, takvadan
düştü ve parçası bulunmadı” buyurmuşlardır.
Sen de ey kardeşim! Kamil
şeyhe kendini teslim ettikten sonra, Şeyh seni nasıl terbiye ederse etsin, sen
şeyhine kendini Hz. İsmail’in (AS) babası Hz. İbrahim Halilullah’a (AS) teslim
olduğu gibi teslim et. Şayet teslimiyet ve sabrın az olur da şeyhine karşı
gelirsen, şeyhinden nasibini alamazsın.
İrade, edeb, müridlik
merdivendir. Ne zaman ki edebsizlik edilir, irade ile birlikte mürid
merdivenden aşağı düşer.
Aziz kardeşim! Sen şeyhinin
karşısında edeble oturup ona bakmalısın, az söylemelisin. Şeyhine pek çok
hürmet edip ellerini öpmelisin. “Ben şeyhten daha yaşlıyım, ellerini nasıl
öperim?” dememelisin. Şeyhin huzurunda edebsizlik ve küstahlık yapıp onun
gönlünü katiyyen kırmamalısın
Şeyhlerden biri Mekke-i
Mükerreme’ye gidecek oldu. Arkadaşlarından birine haber göndererek dedi ki:
“Müridlerinden birini bize versin de o mürid bizimle beraber hizmet ederek
Mekke-i Mükerreme’ye gelsin.” Şeyh olan arkadaşı bir dervişini beraber Mekke’ye
gitmesini tenbih ederek şeyhe gönderdi. Yolda giderlerken dervişe şeyh adını
sordu. Derviş de: “Bana filan oğlu filan derler.” dedi. Mekke-i Mükerreme’ye
varıp gelinceye kadar bundan maada bir söz söylemedi. Mekke’den geri dönünce,
derviş şeyhine iade edildi. Birkaç gün sonra şeyh efendi, dervişini verdiği
arkadaşı olan öteki şeyhe: “Acaba bizim dervişten memnunlar mı?” diye sordurdu.
Hacdan gelen zat, dervişin şeyhine haber göndererek dedi ki: “Gönderdiğin
derviş iyi bir derviş, lakin çok konuşur.” O zaman: “Ne konuştu? diye soruldu.
“Ben ona adını sordum, o bana hem adını ve hem de babasının adını söyledi. O
dervişin gevezeliğini gidersinler.” buyurdu. İşte bu kadar söz dahi edebe
muhalif düşüyor. Bu edebden bu vesile ile müridler şeyhlerinin huzurunda
ayrılmayıp çok konuşmamalıdırlar. Sorulduğunda ancak sorulana cevap
vermelidirler.
www.GAVSULAZAM.de
|