Derviş olan kişiler

Deli olağan olur...

Aşk nedir bilmeyenler

Ona gülegan olur...

Bu dervişlik yoluna

Aşk ile gelen gelsin...

Ya dervişlik nolduğun

Bir zerre bilen gelsin....

 

K O N U L A R

 

Sofun Manasi
Sofiyyenin Zuhuru
Ashab-i Suffa Gibi Olanlar
Ayetlerde Dervisler
Hadislerde Dervisler
Zikreden Dervisler
Dervisin Sülûku
Mürid - Mürsid Bagi
Müride lazim gelen haslet
Müridin Edebi
Dervisligin Sifati
Dervislere Tenbih

 

 

 

 

MÜRİDİN EDEBİ

Mürid Şeyh edebini bilmeli, onun huzurunda edepsizlikte bulunmamalı. Şeyhinden korkmalı zahirde de batında da, şeyhi için aynı şeyleri düşünmelidir. Bunlar onun nasib almasına sebep olurlar. Şeyhler için zahir ve batın aynıdır.

Müride gerekli olan edeb kaidelerinden birisi de, şeyhin huzurunda bulunan kıdemli dervişlere de şeyhine gösterdiği hürmeti göstermelidir. (Bu husus itikatı tam ve şeyhine teslim tevekkülü tam maneviyatta takvaya önem verip takvadan ayrılmayan aldığı virdine ara vermeden devam eden ve Zikrullaha doymayan derviş için geçerlidir)

Dervişin tasavvuf (tarikat)da manen yol alabilmesi için ilk şart, şeyh edindiği Mürşid-i Kamil’e tam olarak bağlanması gerekmektedir. Mürid kendi kendine şöyle demelidir: “Beni Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne bu şeyhten başka kimse ulaştıramaz. Bundan başka bütün kainat halkı şeyh olsalar, yine de beni Allah (CC) Hz.leri’ne ulaştıracak olan odur.” İşte iradet böyle olursa şeytan o müride yaklaşamaz. Çünkü şeytan , şeyhin kılığına bürünemez. Böylesine sağlam ve temiz bir itikatla şeyhe (Mürşid-i Kamil) bağlananlar, şeytanın tasarrufuna düşmekten kurtulurlar.

Gerçek itikatlı, dinine, maneviyatına ve şeyhine tam manasıyla bağlı olan mürid batıda, şeyh de doğuda olsa, şeyh yetişir onu şeytanın tasallutuna düşmekten kurtarır.

Onun ruhu her yerde müridi ile birlikte olur. Mürid ne zaman gönlünü şeyhine yöneltse, onunla birlikte olur ve şeyhinin feyzinden faydalanır. Şeyhine bu şekilde inanıp bağlanmayan kişinin bütün işleri şeytanidir. Çünkü tam bir bağlantısı yoktur.

Mürid şeyhinin elini öpüp tarikat telkin aldığı zaman, öptüğü bu eli Resulullah (SAV) Efendimiz’in elini öpüyormuş gibi öpmelidir. Çünkü gerçekte şeyhin eli Resul-i Ekrem (SAV) Efendimizin eli gibidir. Müridin kendisini şeyhine teslim etmesi, Allah (CC) Hz.leri’ne ve Resulüne (SAV) teslim etmesi demektir. Çünkü şeyh de kendisini Allah (CC) Hz.leri’ne ve Resulüne (SAV) teslim etmiştir. Velhasıl mürid şeyhine cenazenin kendini yıkayana teslim ettiği gibi mürid de kendini manevi hastalıklardan koruyup kurtaracak olan şeyhine bu şekilde teslim olması lazımdır. Bundan sonra müride lazım olan bu ahde ve sözleşmeye kuvvetle sarılmak ve sabit kadem olmaktır.

Bu ahdi bozmamaya son derece dikkat ve ihtimam göstermelidir. Zira en küçük gevşeklik ve vurdumduymazlık ahdin bozulmasına sebep olur. Buna bütün Ehlullah: “İtikatten düştü, takvadan düştü ve parçası bulunmadı” buyurmuşlardır.

Sen de ey kardeşim! Kamil şeyhe kendini teslim ettikten sonra, Şeyh seni nasıl terbiye ederse etsin, sen şeyhine kendini Hz. İsmail’in (AS) babası Hz. İbrahim Halilullah’a (AS) teslim olduğu gibi teslim et. Şayet teslimiyet ve sabrın az olur da şeyhine karşı gelirsen, şeyhinden nasibini alamazsın.

İrade, edeb, müridlik merdivendir. Ne zaman ki edebsizlik edilir, irade ile birlikte mürid merdivenden aşağı düşer.

Aziz kardeşim! Sen şeyhinin karşısında edeble oturup ona bakmalısın, az söylemelisin. Şeyhine pek çok hürmet edip ellerini öpmelisin. “Ben şeyhten daha yaşlıyım, ellerini nasıl öperim?” dememelisin. Şeyhin huzurunda edebsizlik ve küstahlık yapıp onun gönlünü katiyyen kırmamalısın

Şeyhlerden biri Mekke-i Mükerreme’ye gidecek oldu. Arkadaşlarından birine haber göndererek dedi ki: “Müridlerinden birini bize versin de o mürid bizimle beraber hizmet ederek Mekke-i Mükerreme’ye gelsin.” Şeyh olan arkadaşı bir dervişini beraber Mekke’ye gitmesini tenbih ederek şeyhe gönderdi. Yolda giderlerken dervişe şeyh adını sordu. Derviş de: “Bana filan oğlu filan derler.” dedi. Mekke-i Mükerreme’ye varıp gelinceye kadar bundan maada bir söz söylemedi. Mekke’den geri dönünce, derviş şeyhine iade edildi. Birkaç gün sonra şeyh efendi, dervişini verdiği arkadaşı olan öteki şeyhe: “Acaba bizim dervişten memnunlar mı?” diye sordurdu. Hacdan gelen zat, dervişin şeyhine haber göndererek dedi ki: “Gönderdiğin derviş iyi bir derviş, lakin çok konuşur.” O zaman: “Ne konuştu? diye soruldu. “Ben ona adını sordum, o bana hem adını ve hem de babasının adını söyledi. O dervişin gevezeliğini gidersinler.” buyurdu. İşte bu kadar söz dahi edebe muhalif düşüyor. Bu edebden bu vesile ile müridler şeyhlerinin huzurunda ayrılmayıp çok konuşmamalıdırlar. Sorulduğunda ancak sorulana cevap vermelidirler.[1]


www.GAVSULAZAM.de


[1] En Yakın Yol. S.360

 

HOME       ::     GAVSULAZAM    ::      12 İMAMLAR    ::      SİLSİLE     ::       YOLUMUZ

©2003 - 2004 GAVSULAZAM.DE      Her hakkı mahfuzdur...