Nebiler Nebisi (SAV)
buyuruyor: “Ey Ümmet-i Eshabım! Yolunuz
cennet bahçelerine uğrarsa otlayın, çok faydalanın, manevi meyvelerinden çok
yiyiniz.” buyurunca Esbab-ı Kiram (RA): “Ya Resulallah (SAV)! Dünyada cennet
bahçesi var mıdır? O halde cennet bahçesi nedir?” diye sordular. O zaman
buyurdu ki: “Zikir halkaları, cennet bahçeleridir.” Zikir halkasının adeta
cennet bahçesi olduğunu beyan buyurmakla, zikir için bir çok kişinin toplanıp
yani daire kurup zikir eylemelerini cennet bahçesine benzetmiş ve ona katılmayı
emir buyurmuşlardır.
Meleklerin adeta hücum
ettikleri ve zikir halkaları da öyle olduğundan cennet bahçesi olduğu ve
sayıldığı yazılmıştır. Üç taife insanlar, şeytanın ve onun askerlerinin
şerrinden korunmuşlardır. Birincisi:
Gece ve gündüz Allah (CC) Hz.leri’ni çok zikredenler. İkincisi: Seher vaktinde istiğfar eyleyenler. Üçüncüsü: Allah (CC) Hz.leri’nin korkusundan çok ağlayanlardır.
Hangi camide Allah (CC)
Hz.leri’nin rızası için zikir edilirse, melekler bu zikredenleri kuşatırlar,
etraflarında dönerler ve: “Daha fazla zikrediniz de, Allah (CC) Hz.leri de size
rahmetini artırsın.” derler. Yaptıkları zikir bu meleklerin arasında ve
meleklerin kanatları açılmış olarak göğe çıkar.
Bu Hadis-i Şerif’te de camilerde cemaatle zikir yapılması açıkça emir
buyurulmuş ve müminler bu ibadete teşvik olunmuşlardır.
Ashab-ı Kiram (RA) sordular:
“Ya Resulallah (SAV)! Müferridün kimdir? Buyurdu ki: “Allah (CC) Hz.leri’ni çok
zikredenlerdir. Onlar Allah (CC) Hz.leri’nin zikrini ziyade severler ve çok
devam ederler. Haklarında dedikodu yapan münafıklara aldırış etmezler. İşte
bunların zikri ağırlığını yani günahlarını döker. Cenab-ı Hakk’a (CC) kıyamet
gününde günahsız olarak hafifçe vuslat ederler.”
Ashab’dan İbni Edra (RA)
Hz.leri’nin rivayet ediyor: “Bir gece Hz. Resulullah (SAV) Efendimiz’le
giderken mescide uğradık. Bir kişi yüksek sesle zikir yapıyordu. Bunu görünce
‘Ya Resulullah (SAV)! Bu belki bir muraidir, gösteriş yapıyor.’ dedim. O zaman
cevaben buyurdu ki: ‘Hayır o evvahtır yani Allah (CC) Hz.leri’nin aşığıdır. Çok
ah çeken bir şahıstır, ona dil uzatmayın.’ dedi.
Dolayısıyla derviş, Allah (CC) Hz.leri’ni çokça anan, O’ndan (CC) gereği
şekilde korkan ve O’nu her zaman hatırlayan insandır.
Bir kişi sesini yükselterek
zikir yapıyordu. Diğer bir Sahabi (RA) de: “Bu kimse ne ola, sesini çok kısmış
olsa idi.” deyince, Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz buyurdu ki: “O evvahtır!
Çok ah edici aşık bir kimsedir. Yüksek
sesle zikrinde sakınca yok.” buyurdu.
Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz
buyuruyor: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin sokaklarda dolaşıp zikir ehlini
arayan bir takım melekleri vardır. Onlar Aziz ve Celil olan Allah (CC)
Hz.leri’ni zikreden bir topluluğu bulunca: “İhtiyacınız (ve dileğiniz burada)
geliniz!” diye, çağrışırlar. Kanatlari ile çepeçevre sararlar ve kuşatırlar.
Rableri (CC) daha iyi bildiği halde meleklerden sorar: “Kullarım ne söylüyor?”.
Melekler: “Seni teşbih (ve tenzih) ediyorlar. Seni tekbir ediyorlar. Sana hamd
ediyorlar, ve Seni tazim ediyorlar.” cevabını verirler. Cenab-ı Hakk (CC)
Hz.leri: “Onlar beni gördüler mi?” diye sorar. Melekler: “Hayır! Vallahi Seni
görmediler.” cevabını verirler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri: “Şayet beni
görselerdi, halleri nasıl olurdu?” buyurur. Melekler: “Eğer Zatını görselerdi,
Sana ibadet cihetinden gayretleri daha şiddetli, Seni tazimde daha yüce, Zatı
İlahini (CC) tesbihde daha çok gayret sahibi olurlardı.” cevabını verirler.
Yüce Allah (CC) Hz.leri: “Onlar Benden ne istiyorlar?” buyurur. Melekler;
“Senden cenneti istiyorlar.” derler. Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri: “Onlar cenneti
gördüler mi?” buyurur. Melekler: “Hayır, vallahi görmediler.” cevabını
verirler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri: “Şayet cenneti görselerdi, halleri nasıl
olurdu?” buyurur. Melekler: “Onlar cenneti görselerdi, ona karşı daha düşkün,
onu istekte daha kuvvetli ve ona rağbetleri daha büyük olurdu.” cevabını
verirler. Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri: “Ya Bana neden sığınıp iltica ediyorlar?”
buyurur. Melekler: “Cehennem ateşinden sana sığınıyorlar.” cevabını verirler.
Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri: “Onu gördüler mi?” buyurur. Melekler: “Hayır, vallahi
görmediler.” cevabını verirler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri: “Şayet görselerdi,
halleri nasıl olurdu?” buyurur. Melekler: “Onu görmüş olsalardı, ondan kaçma ve
korkmaları, daha şiddetli olur idi.” cevabını verirler. Yüce Allah (CC)
Hz.leri: “Ben sizi şahid tutuyorum. Ben onları yarlığadım.” buyurur.
Meleklerden biri der ki: “Onların içindeki falan kimse onlardan değildir. Ancak
bir haceti olduğu için gelmiştir.” Allah-ü, Teala (CC) Hz.leri: “O (zikre)
oturanlar (öyle kamil kimselerdir ki), onlarla oturanlar bile şaki olmazlar.”
buyurur.
Hz. Resul (SAV) Efendimiz:
“Kıyamette bir cemaatin yüzlerinin beyazlığı yani nuru diğerlerini hayrete
düşürecek. Bunlar Peygamberler ve şehidler olmadıkları halde bu hallerine ve
Allah (CC) Hz.leri’ne yakınlıklarına herkes şaşıracak.” buyurunca Eshab-ı Kiram
(RA) sordular: “Ya Resulullah (SAV)! Bunlar kimlerdir?” diye sordu. Buyurdular
ki: “Her biri bir taraftan başka memleketlerden gelip ancak Allah (CC)
Hz.leri’ni zikir için toplanmışlardır.”
“Allah (CC) Hz.leri’ni zikretmek
için bir cemaat otursa, bunlar zikirden dağılmadan önce onlara Allah (CC)
Hz.leri muhakkak günahlarınızı mağfiret etti ve seyyiatınızı hasenata çevirdi.”
denir de ondan sonra dağılırlar.”
Günün birinde Resulullah (SAV)
Efendimiz beraberinde bir takım insanlar bulunduğu halde mescidde oturmakta
idi. Derken üç adam bize doğru yöneldi. İkisi Resullüllah (SAV) Efendimiz’e
doğru dönüp geldi, biride bırakıp gitti. İki kişi Resulullah (SAV) Efendimiz’in
karşısında ayakta durdular. Bunlardan biri halkada bir aralık buldu ve hemen
oturdu. Diğeri onların arkasına oturdu. Üçüncüsü de geri dönüp gitti. Resul-i
Ekrem (SAV) Efendimiz: “Vazifeden fariğ olunca haberdar olun. Şu üç adamdan
size haber vereyim mi? Bunlardan biri Allah (CC) Hz.leri de ona merhamet etti,
diğeri zahmet vermekten utandı. Allah (CC) Hz.leri de onu mahrum bırakmaktan
utandı. Bir diğeri de zikirden yüz çevirdi. Allah (CC) Hz.leri de onu mağfiretten
yüz çevirdi.” buyurdu.
Resul-i Ekrem (SAV) Efendimiz
zamanında zikir ehlinden bir zat ahirete intikal buyurdu. Ashab-ı Kiram (RA)
Hazeratının bir çoğu, onu gasletmeye (yıkamaya) talib oldular. Hz. Ömer (RA),
Hz. Enes bin Malik (RA), Hz. Ebu Derda (RA) leri daha bir çokları geldiler ve
merhumu yıkamaya talib oldular. Şanı yüce Resul (SAV) Efendimiz hiç birine
müsaade etmediler ve: “Bunun da ehli vardır, onlar yıkasınlar. Bana Selman-ı
Farisi’yi (RA) çağırın.” Buyurdular. “O şimdi zikirdedir.” buyurdular. Gidip
Selman-ı Farisi (RA) Hz.leri’ni çağırdılar. Hz. Resul (SAV) Efendimiz (SAV):
“Ya Selman (RA)!” buyurdu. “Bu zakiri (zikredeni) sen yıkayacaksın. Zira sen de
zikir ehlindensin, o da zikir ve tecrit (her şeyden el ayak çekip Allah’a (CC)
yönelme) ehlinden idi.” Selman-ı Farisi (RA) Hz.leri merhumu ortaya getirdi.
Yıkamaya hazırlanırken Hz. Resul (SAV) Efendimiz: “Ya Selman (RA)! Onu bir halvet (yalnız) yere götür ve yıkarken de
bir perde koy ki, zikir ehline ölümlerinden sonra adede muhalif bazı haller
zahir olur. O halleri senden başka kimse öğrenmesin.” buyurdular. Selman-ı
Farisi (RA) Hz.leri merhumun cesedini tenha bir yere götürdü, soygu, edeb
yerini bir bezle örterek yıkamaya başladı. Sıra edeb yerini yıkamaya gelince
Selman-ı Farisi (RA) Hz.leri elini uzatır uzatmaz vefat eden zat eliyle onun
elini itti ve edeb yerine dokundurmadı. Selman-ı Farisi (RA) Hz.leri ağlamaya
başladı ve başını merhumun göğsüne koyarak hıçkırırken dehşetle farketti ki,
türlü türlü sesler ve feryadlarla, pazarlık eder gibi Hakla söyleşiyor.
Hıçkırıkları arasında merhumun kulağına doğru eğildi ve ona: “Bir kimse
öldükten sonra nasıl dirilir ve hareket eder? diye sordu. Merhum derhal
gözlerini açtı ve Selman-ı Farisi (RA) Hz.leri’ne: “Ya Selman (RA)!” dedi ve
“Allah (CC) Hz.leri’nin yolunda öldürülenlere ‘onlar ölülerdir’ demeyin.
Hakikatte onlar diridirler, fakat siz anlayıp bilemezsiniz.”
mealindeki ayeti okuyarak: “Allah (CC) Hz.leri ile olan kimseler ölürler mi
sanırsın? Gönülleri Zikrullah ile dirilmiş olanların ölüm ancak bedenlerine
erişebilir. Ben ölmedim ve ancak şimdi yeni bir hayat buldum. Sen şu işini
bitir ve elini çabuk tut.” buyurdu.
www.GAVSULAZAM.de
|