Salik (tasavvuf, tarikat
yoluna giren), bu Mürşid-i Kamilin mübarek elini tutup, hizmetine girdiği ve
emirlerini yerine getirmek için canla başla çalışmaya başladığı gün, anasından
doğup dünyaya yeni gelmiş gibidir. Artık Mürşidi onun manevi babasıdır ve ilahi
feyzin memesini ağzına vererek ona İlahi feyzi emzirmeye başlar ve müridini
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin rızasına varacak yola ulaştırır. Ancak, müridin
kabiliyet ve irfanı ve teslimiyeti bakımından, bazısı kısa zamanda, bazısı da
aradan uzun zaman geçtikten sonra manen erginlik çağına girer ki, manevi babası
olan Mürşid-i Kamil, sanki sonsuz ve hesapsız mücevherlere malik imiş gibi,
müridine haline göre biraz mücevher ihsan ederek kendisine İlahi feyzin
ticaretini gösterir.
Eğer mürid bunun değerini
bilmeyerek sermayeden ziyan ederse, hepsini elinden alır ve bir zaman böylece
gezdirir. Mürid, verilen ilahi feyzin kıymetini kaybetmeyerek bilirse ve manevi
ticaretinde başarı gösterirse, o zaman biraz daha ihsan eder ve manevi
alışverişe başlatır, yani sülukun başlangıcını ihsan eder. Böylelikle salik
manen erginlik çağına girmiş ve mürşidi bütün manevi mücevherleri kendisine
ihsan eder ve alışveriş usullerini gösterir öğretir. Derviş maksuduna erer.
Bundan sonra mürid: “Artık olgunluğa eriştim, başlı başına bir sultan oldum.”
gibi hallere düşerse, kısa zamanda kazandıkları manevi kazançları kayıp ve
telef eder. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin katında bir müflis durumuna düşer.
Eğer kusurunu anlayarak bu mücahede rüzgârının ne yönden olduğunu iark
edebilirse ve sıdk ile aman diyerek mürşidine yüz döndürüp gelir ise, manevi
babası olan zatın şefkat ve merhametine kalmıştır. Dilerse eski halini tekrar
ihsan buyurur, dilerse kendini o halde bırakır.
Şimdi azizim! İyi bil ki,
zahir ilimlerin alimi olan kimseler nakkaş gibidirler. Batıni İlimlerin Alimi
olan kimseler (şeyhler, sofiler, zahidler ve aşıklar) de duvara parlaklık ve
cila vermeye çalışan sanatkâr gibidirler. Zira bunlar talib olanların
gönüllerini parlatır, cilalar ve pak ederler. Saf bir hale getirirler. Bu
vesile ile hakiki dervişler, yaramaz sıfatları atıp türlü türlü güzel sıfat ve
edeblere kendilerini nail ettikten ve teslim oldukları Mürşid-i Kamil’e teslim
ettikten sonra fakr, zühd ve takva ile muttasıf olmak suretiyle bu menzil ve
makamlara erişmişlerdir. Yüce Allah (CC) Hz.leri bu hususta şöyle buyuruyor:
“Kim (Allah (CC) yolunda veya nefsi ile) mücahede ederse, kendisi için mücahede
eder. (sevabı onadır) Çünkü Allah (CC) bütün alemlerden müstağnidir.
(Kullarının mücahedesine de ihtiyacı yoktur).”
“O teslimiyet gösterip
Rablerine sığınanlar üzerine, Rablerinden mağfiret rahmet (ve cennet) vardır; ve
işte onlar, hidayete ermiş olanlardır.”
Aziz dostum! Bu vesile ile bir
Mürşid-i Kamil’e mürid olan kimsenin (dervişin) dışını şer'i taharetle
temizlemesi, kalbini gafletten kurtarması lazımdır. Bir mürid, virdini
(Mürşid-i Kamil’den aldığı vazifesi) bir gün bırakırsa, Rabbi de (CC) o gün
ondan yardımını keser. Mürid ertesi günü kalan virdine devam edip Rabbi’nden
(CC) affını istemelidir. Mürid Mürşid-i Kamil’in elini tutunca, Mürşidi ile
bütün haramlardan sakınacağına ve bütün farzlarını yerine getireceğine dair
sözleşmiş, üstelik Mürşidi kendisine (evrad) yani zikir ve fikir de vermiştir.
Ey Aşık-ı Sadık! Mürşid-i
Kamil olan Zatı Şerifler de akıllı davranarak ve bu illetlerin defini Mürşidine
bırakırsan manevi hastalıktan ancak bu şekilde kurtulabilirsin. Bu vesile ile
mürid tevbe edip şeyhin elini tutup bütün yaptıklarına ve günahlarına tevbe
etmelidir. Çünkü hakiki şeyhin eli Resülullah (SAV) Efendimiz’in mübarek eli
gibidir. Zira vekili ve varisidir. Şeyhin (Mürşid-i Kamilin) eli Resülullah
(SAV) Efendimiz’in, O’nun (SAV) eli de Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kudret
eli mesabesindedir. Şeyh Resülullah (SAV) Efendimiz’in halifesidir, Resülullah
(SAV) Efendimiz de Allah (CC) Hz.leri’nin halifesidir. Nitekim Allah-ü Teala
(CC) Hz.leri buyurmuştur ki: “Resülullah’a (SAV) biat edenler, Hak Teala (CC)
Hz.leri’ne biat etmiş gibidirler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kudret eli,
onların ellerinin üzerindedir.”
Ey Aziz kardeşim! Sen de eğer
bir Mürşid-i Kamil’in elini öpersen, el ele, el de Allah (CC) Hz.leri’ne
ulaşacağından sen de bu vesile ile Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin kudret elini
öpmüş olursun ve maneviyata intisab edince tevbe etmen bütün ibadet ve
taatlerden evvel gerekir. Salike (Suluk eden) taat ve ibadet hayır ve
hasenattan mücahededen evvel nasuh tevbesi gerektir ve bu vesile ile kötü
kişilerin yolunda ve izinde bulunmak ve onlarla beraber olmak gafletin ta
kendisidir. Zira kişi sevdiğiyle haşrolur. Bu takdirde kötü arkadaşları onu
(tevbe edeni) yolundan çıkarıp kötü yola sevkederler. Doğru yolu bulan bir
(tarikate) giren ve tevbe eden kimse evvelki yoldaşlarından tamamen ayrılmalı
ve kesilmeli, ancak tevbekâr olan doğru yolu bulan ehli takva sahibi kimselerle
sohbet etmeli ve onlarla arkadaşlık etmelidir. Bu takdirde daima sırat-ı
müstakim üzere olmak gerekir. Çünkü kıyamette herkes arkadaşı ile birlikte
bulunur.
Sadi Şirazi der ki: “Yaramaz
kimselerle sohbet edip arkadaşlıkta bulunanlara onların kötü tarafları sirayet
eder. İyi kimselerle sohbet eden kimselere de, kamil kimselerin güzel ahlakları
ve kemalatı sirayet eder.”
www.GAVSULAZAM.de
|