Dervişin tasavvufa (tarikata) girdikten
sonra dikkat edeceği hususlar şunlardır: 1-Teslimiyet.
2- Tevekkül. 3- Telkini Tarikat. 4-
İtikat. 5- Söz tutmak.
Tarikata girenn derviş bu beş
hususa dikkat edip inanmaz ve teslim olmazsa, tarikatta yol alamaz. Bu hususa
çok önemle dikkat edilmelidir. Zira tarikat telkin aldığı şeyhine derviş teslim
olup yolunda tevekkül etmezse ve itikat etmeyip söz tutmazsa, tasavvuf yolunda
yol alamaz, vesilesi ile de tarikata girmiş sayılmaz. Bir misal verecek olursak
bir yere arabayla veyahut da herhangi bir vasıtayla bulunduğu yerden her hangi
bir istikamete giden kişi bilet alır, biletinde gideceği yer yazılıdır.
Bineceği vasıtada da biletine göre gideceği yer yazılıdır. Vasıtaya binen yolcu
vasıtanın önünde vasıtanın nereye gideceğini görüp ona göre vasıtaya bindiği
halde vasıta kalkınca şoföre: “Bu vasıta nereye gidiyor?” diye soracak olursa,
şoför ona der ki: “Sen vasıtanın önünde okumadın mı?” Yolcu da: “Evet okudum!”
dediği zaman şoför: “Biletin nereye ise oraya kadar gidersin.” der. (Bu bir
misaldir) Derviş de evliyaya teslim olduğu zaman itikad ile vazifesine devam
etmelidir. Şoför nasıl yolcusunu biletinde yazılı olan yere götürmeye taahhüt
ettiyse, evliya da dervişini itikatı çerçevesinde Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne
vuslat ettirir. Bu vuslat, dervişin itikatına ve teslimiyetine ve teslimi
olduğu efendisine bağlılığına göre değişir.
Aziz talib olan kardeşim! Bu
vesile ile batınını dünya muhabbetinden ve şehvetlerinden temizle. Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’nin zikrini çoğalt. Batının cilası tamam olunca, o zaman
Allah (CC) Hz.leri seni hikmetle konuşturur ve zamanın sevgilisi ve Yüce Allah
(CC) Hz.leri’nin sadık muttaki kullarından olursun.
Ey sadık dost! Sakın kendini
bilmezlerin, tasavvuftan tarikattan zevk almazların ayıplamasına, atıp
tutmasına aldırarak zikir meclislerinden ve dervişlerden, ve Zikrullah
sohbetlerine katılmaktan geri kalma. Bakarsın onların hallerinden sana da bir
nasip düşer. Eğer uzak kalırsan, sen de fakirlerden olursun. Sonra kıyamet
gününde onlar sevinip gülerken, sen ağlayanlardan olursun. Çünkü tasavvuf
(tarikat) ortaya çıkalıdan beri ,kafir ve münafıklar, nasıl İslam Dini’yle ve
Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz’le alay etmişlerse, dervişlerle ve sofilerle
de kendini bilmezler o şekilde alay
etmişler, onlara küfür ve sitemde bulunmuşlardır. Sövmek ve alay etmek ise
münafıkların huylarındandır. Kur'ana ve Sünnete inanan bir müslüman, dervişlere
taş atmaz ve onlarla alay etmez, yollarını da inkar etmez. Sadık müridler bu
gibi münafıkların sözlerine ve sövmelerine aldırmazlar. Bilakis kendilerine
hücumlar yapıldıkça daha da şevke gelir ve iki cihanda saadet ve devlete
ulaşmaya çalışırlar. Çünkü dervişlik Mürselin libasıdır, salihlerin örtüsüdür,
müttakillerin tacıdır, ariflerin ganimetidir, müridlerin idealidir, Rabbil
Alemin’in (CC) rızasıdır, ve Ehl-i Velayetin Kerametidir. Allah (CC) Hz.leri
ile ünsiyet herkese nasip olmaz. Ancak tahareti tekemmül etmiş, Zikri safa
bulmuş ve Allah (CC) Hz.leri’nden kendisi meşgul edecek herşeyden ürken kimsede
olur.
Allah-ü Zülcelal (CC)
Hz.leri’ni tanımanın üç mertebesi vardır, 1:
Avamın tanıması. 2: Seçkinlerin
tanıması. 3: Seçkinlerin de seçkinlerinin tanıması.
Seçkinlerin de seçkinlerinin
Allah (CC) Hz.leri’ni tanıması, aynen müşahede suretiyle olur. Buna hakiki
marifet derler, bunlar Allah (CC) Hz.leri’ni hakikaten tanımış olanlardır.
Dervişlikte öyle haller vardır ki, ne sözle ne de yazı ile anlatılabilir. Bunu
ancak tadan bilir.
Dervişliğin bir sıfatı da,
sadece öğrenmeyle kalmayıp öğrendiklerini tatbik etmektir. Gece kıyamı yani gece kalkıp namaz kılmak, ibadet
etmek ve mümkün olduğu kadar sadakalar vermek ve halka ezayı terk etmekle de meşgul
olmak, seher vakitlerinde teheccüd namazı kılmak ve bolca istiğfar etmek,
Salat-ü Selam getirip tevhid ile çokça meşgul olmaktır.
İmam-ı Azam Ebu Hanife (RA)
Hz.leri’ni vefatından sonra rüyada görmüşler. “Ya İmam-ı Azam (RA)! Yüce Allah
(CC) Hz.leri sana ne yaptı?” diye sormuşlar. Demiş ki: “Heyhat! İlmimden dolayı
kurtulamadım, çünkü ilmin şartları ve afetleri var, bunlardan halas olan çok az
oluyor. Ancak Cenab-ı Hak Celle ve Ala (CC) Hz.leri beni sabah ve akşam
çektiğim tesbihlerin sebebi ile mağrifet etti.” buyurmuştur.
Dervişin öğreneceği ilim,
kendisinden dünya ve ahirette ayrılmayacak ilim olmalıdır ki, bu da Yüce Allah
(CC) Hz.leri’ne ve O’nun (CC) sıfatlarına ve esmasına ait olan ilimlerdir. Ve
Yüce Allah (CC) Hz.leri ile edeb çerçevesinde bir olmaktır.
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri,
“Besmele-i Şerif’in Be'sinden bir deve yükü ilim çıkarırım.” demiştir. İmam-ı
Ebu Hanife (RA) Hz.leri’nin elli sene ömrü, akşam abdesti ile sabah namazını
kılmakla geçmiştir. Bu hal, İmam-ı Azam Ebu Hanife (RA) Hz.leri’nin ömrünü
bütün geceyi ibadetle geçirdiğini göstermektedir. Bu vesile ile bizim daima
Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne yönelmemiz, daima O'nunla (CC) beraber olmamız bize
farz kılınmıştır.
Aziz Mü'min kardeşim! Rivayete
göre insanda yirmidört saatte yirmi dört bin nefes vardır. 24 bin nefesi
karşılayacak şekilde 24 saatte 24 bin defa Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni
zikretmeliyiz ki, o günkü nefeslerimize, taksim edilince gafletle bir nefes
almış olmayalım.
Ey kardeş! Bil ki, senin
ömründen sana hesab edilecek yani ahiret lehine kaydedilecek olan, ancak
dünyada iken Rabbin (CC) ile huzurda olduğun zamanlardır.
Hz. Resul-i Ekrem (SAV)
Efendimiz Muaz (RA) Hz.leri’nin elini tuttu. “Ben seni severim! Sana bir
tavsiyede bulunacağım. Her namazın arkasından sakın terketme bunu daima oku!”
buyurdu. “Ey Allah’ım (CC)! Seni zikretmek ve sana şükretmek ve güzel ibadet
etmek için bana yardım et.”
Hülasa zikir, ibadetlerin en
şereflisi ve efdali ve azamı büyüğü ve ekmelidir. Kalbi tasfiye ve nefisleri
temizleme ve tekmili bakımından dervişler Zikrullahla devamlı meşgul olurlarsa,
hiç bir kimse hariç kalmaksızın hepsi de çok esrara ve türlü vuslata nail
olurlar. Zira muhakkak ki, zikir güzel bir ameldir. Bir kavim Allah (CC)
Hz.lerini zikretmeye otururlarsa, melekler onların etrafını muhakkak
kuşatırlar. Onları Rahmet-i İlahi (CC) kaplar, üzerlerine sekinet ve vakar
iner. Allah (CC) Hz.leri onları, katında bulunan melekleri arasında yad ader.
Yine buyurdu ki: “Gafillerin
içinde Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni zikreden kimse, Allah (CC) Hz.leri’nin
yolunda cihad eden kimse gibidir.”
Derviş olanlar, tüm bu
sayılanları kendilerinde taşımalı, hayatlarında bütün bunları yaşamalı, ve
Hadis-i Şerif’lerde buyurulduğu gibi kendine çeki düzen vermelidir.
“Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni
çok zikredin. O halde ki, münfıklar ‘Siz riyakar adamlarsınız’ diyecek şekilde
çok zikredin.”
“Bir kimse Cennet
nimetlerinden nimetlenmeyi severse Allah (CC) Hz.lerini çok zikretsin.”
Nebiler Nebisi (SAV)
Efendimiz’e: “Amellerin hangisi daha efdaldir?” diye sorulduğunda, buyurdu ki:
“Senin dilin Allah (CC) Hz.leri’nin zikri ile ıslanmış halde iken ölmendir.”
Allah (CC) Hz.leri’ne giden
yolların en yakını ve vasıl edecek olanı zikir yoludur. Allah (CC) Hz.leri’ne
ancak zikir yolu ile ulaşılır.
Dervişin devamlı zikirle uğraşması da, dervişliğin sıfatlarındandır. Çok
zikretmeden derviş olunmaz. Herkese de dervişlik nasip olmaz vesselam.
Bir padişah, şayet
Zikrullahtaki fazileti bilse, padişahlığını terk edip zikirle uğraşırdı. Tüccar
da Zikrullahtaki fazileti bilse, ticaretini terk edip onunla uğraşırdı ve
zakirin (zikreden) teşbihinin sevabı arz ehline, paylaştırılsaydı, her birine
dünyanın 10 katı sevab isabet ederdi.
Her kim ki, dört hasleti
kendinde toplarsa dünya ve ahiret hayrını toplamış olur. 1; Şükredici kalb, 2:
Zikredici lisan, 3: Orta derecede bir ev, 4: Saliha bir kadına nail olmak.
Buna göre derviş, kalbini şükürden, dilini zikirden ayırmamalıdır. Dünyayı
geçici bir konak olarak görmeli, ve Allah (CC) Hz.leri’nin vermiş olduğu
nimetleri, ahireti için azık yapmalı, ve vuslat yolunda dem be dem yürümelidir.
İmdi ey aziz kardeşim! Her kim
zikir ehli (derviş) olmak dilerse, bütün nefsani muradlarını ardına atmalı,
halvete oturmalı ve Zikrullah ile meşgul olmalıdır. Ne zaman ki, nefis
arzularından birisini terkederse gönüle hayattan bir nasib verilir. Ne zaman da
nefsin arzularına uyarak, nefs üzerine şehvet kapılarını açarsa, o kimse nefs
nevasında olur. Nefsine esir olanların ve şeytana uyanların vasıfları, onun
üzerine galib olur. Bu gibi kimseler bidat dalalet devlerinin kolları arasında
şaşkın ve boynu bükük kalırlar ve büyük zararlara uğrarlar. Mahrum ve mahzun bu
alemden giderler. Onun için zikrederken bütün düşünceleri hatırdan çıkarmak ve
gönlü yalnız Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne doğrultmak gerektir.
Ey Talib! Her vakit zikre
devam edersen, Cenab-ı Hak Celle ve Ala (CC) Hz.leri seni gafletle yaptığın
zikirden kurtarır, uyanık olarak yapılan zikre yükseltir. Ve bundan sonra da
uyanıklıkla yapılan zikre devam sayesinde huzurla yapılan zikre yükseltir. Bu
zikir esnasında Allah (CC) Hz.leri’nden başka her şey yok olur, Ancak Allah
(CC) Hz.leri kalır. Bu anlayışla zikir yapmak mazhariyyetine eriştirir.
Alemlerin Efendisi Nebiler
Nebisi (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Müminler ölmezler! Fani ve muvakkat olan
dünya evinden baki ve ebedi olan ahiret alemine göçerler.”
www.GAVSULAZAM.de
|