RECEB-İ
ŞERİF
Recep Ayında Duaların Makbul Olduğu
Bilesin ki.
Receb ayı, duâların makbul
olduğu bir aydır.
Receb ayında hatalar
bağışlanır.
Bundan başka, receb ayında
durmadan günah işleyenlerin cezası dahi kat kat artar.
Bu manâda gelen rivayet, bize
şu raviler yolu ile ulaşmıştır:
Hibetüllah.
Kadı Henad b. İbrahim Nesefî.
Abdülkadir b. Ömer Cezerî.
Hibetüllah.
Muhammed b. Ferhan.
Muhammed b. İbrahim b. Yakub.
Ahmed b. Hüseyin b. Said
Enbarî.
İbrahim b.Feraş.
Amr b. Semûre.
Musab. Abbas.
Asbağ.
Benate.
Bu râviler, rivayetlerini Hz.
Ali’nin (KV) oğlu Hz. Hasan’a (RA) ulaştırıp şöyle dediğini anlatmaktadır:
- Biz, tavafta idik. Bir ara,
bir ses duyduk. Biri şöyle diyordu:
Ey darda karanlıkta kalanın
duâsını kabul eden; Belâya düşen hastaların sıkıntısını gideren. Cemaatın, Kâbe
ve Harem çevresinde geceledi; Allah’ın (CC) gözünde uyku olmaz, duâdır bize
düşen. Şayet affın, mücrimler üzerinde geçersiz olursa; Kim olabilir asilere
gayrı bolca nimet veren.
Hz. Ali’nin (KV) oğlu Hz.
Hüseyin (RA) şöyle dedi:
- Babam Hz. Ali b. Ebi Talib (KV)
bana şöyle dedi:
- Ya Hüseyin (RA)! Rabbına
(CC) niyazda bulunan ve ona sitem eden kimseyi duydun. Onun peşine koş;
yetişirsin, al bana getir.
O böyle derken, yukarıdaki
beytleri sıralayan kimseyi anlatmak istiyordu.
Hemen onun peşinden koştum;
yetiştim. Bir de baktım ki, bir adam.
Güzel yüzlü, temiz görünüşlü,
iyi giyimli, kokusu güzel bir kimse idi.
Ancak onun sağ yanı kurumuştu;
o kısmın canı çekilmişti.
Ona şöyle dedim:
- Emirülmüminin Ali b. Ebi
Talib (KV) seni davet ediyor. Onun çağrısını kabul et.
Sonra, Hz. Ali’nin (KV)
yanına, huzuruna geldi. Gelir gelmez Hz. Ali (KV) ona sordu:
- Sen kimsin, neyin var? Buna
karşılık şöyle dedi:
- Ey Müminlerin Emiri, haklan
yerine getirmediği için cezaya tutulan kimsenin durumu neyse öyle.
Hz. Ali (KV) tekrar sordu:
- Senin adın nedir?
Şöyle dedi:
- Münâzil b. Lahık.
Hz. Ali (KV) tekrar sordu:
- Başından geçenleri anlat.
Şöyle anlattı:
- Ben Arab kabileleri arasında
meşhurdum. Amma, çalgı ve oyun işleri ile. Hep oyunla oynaşla gezer dururdum. Gaflet
hâlimden hiç ayrılmadım. Şu anda tevbe edecek olsam, tevbem makbul olmaz. Hatalarımın
kaldırılmasını dilesem, makbul olmaz. Anlatılan isyan halimi, receb ve Şaban
ayında dahi devam ettirdim. Benim pek şefkatli bir babam vardı. Daima, beni
cahilce işler yapmaktan, masiyete dalıp şekavete düşmekten sakındınrdı. Daima
şöyle derdi:
- Yavrucuğum! Yüce Allah’ın (CC)
kuvveti kudreti vardır; hatalara ceza vermesi vardır. Cehennem azabına sokan
Yüce Allah’a (CC) asi gelip onun cezasına çarpılma.
Mübarek geceler senden daha
nekadar şikâyet edecekler. Melâike-i kiram, mübarek günler ve geceler senden
hep şikâyet etmektedirler.
O, bana bu sözleri ısrarla
söyledikçe, ben onu dövmeye kalkardım.
Bir gün ona, daha fazla sert
davranınca, bana şöyle dedi:
- Allah (CC) adına yemin
ederim ki, artık ben, hiç bozmadan oruç tutacağım. Uyumadan namaz kılacağım.
Bir hafta oruç tuttu. Sonra
bir deveye binip hacc-ı ekber günü Mekke-i Mükerreme'ye gitti.
Giderken de şöyle dedi:
- Allah’ın (CC) beytine
gideceğim. Senin için, Allah'tan yardım dileyeceğim. Ve, hacc-ı ekber günü,
Mekke-i Mü-kerreme’ye gitti; Kâbe’nin örtüsüne sarıldı, bana şöyle bedduâ etti:
Ey Yüce (CC)! Sana gelir
hacılar uzak illerden; Üstün lüftunu ister, daim, sen Vahid Samed’den. Babalık
hakkımın alındığı makam burası; Babalık hakkımı alırsın ya Rahman bebemden.
Kurut artık onun bir yanını sen kereminle; Ey pek Mukaddes doğmaktan ve çocuk
edinmeden.
Daha sonra durumunu şöyle
anlattı:
- Semayı yükselten, yerden su
kaynatan Yüce Allah (CC) hakkı için yemin ederim ki; babam daha sözünü
bitirmeden benim sağ yanım kurudu. Harem-i Şerifin bir köşesine bırakılan bir
ağaç gibi kaldım.
Sabah akşam, halk benim
yanımdan geçerler ve birbirlerine şöyle derlerdi:
- İşbu kimse, babasının
bedduâsına uğrayan kimsedir. Hz. Ali (KV) ona tekrar sordu:
- Seni bu durumunda gördükten
sonra, baban ne yaptı? Şöyle anlattı:
- Ey Müminlerin Emiri, sonra
benden hoşnut oldu. Bunun üzerine, kendisine şöyle dedim:
- Bana bedduâ ettiğin yerde,
duâ et; Allah (CC) beni iyi etsin.
Benim bu dileğimi kabul etti.
Kabul edince, onu bir deveye bindirdim. Yola çıktık Erâk vadisine geldiğimiz
zaman, ağacın birinden bir kuş uçtu. Uçan bu kuş deveyi ürküttü; babam da ürken
deveden düşüp yolda iken öldü.
Bunun üzerine, Hz. Ali (KV)
ona şöyle dedi:
- Rasulüllah (SAV) Efendimizden
duyduğum bazı duâlar var; onları sana öğretmemi ister misin? Derde düşen her
kim o duâları okusa derdinden kurtulur. Sıkıntıda olan her kim o duâları okusa,
Allah sıkıntısını giderir.
Bu kere o kimse:
- Olur; öğret.
Deyince, Hz. Ali (KV) duâları
kendisine öğretti. O da, o duâları okuyunca, hastalığından kurtuldu. Ertesi
gün, sağlam olarak yanımıza geldi.
Sonra ben o kimseye sordum:
- O duâyı nasıl okudun,
okuyunca neler oldu; anlatır mısın?
Şöyle anlattı:
- Gözler uykuya daldıktan
sonra; ayık kimse görmedikten sonra o duâyı birinci, ikinci ve üçüncü kere
okudum. Üçüncüden sonra bana şu nida geldi:
- Allah (CC) sana yetişir; sen
Yüce Allah’a (CC) en büyük ismini vesile ederek duâ ettin. Kim o ismi vesile
edip duâ etse, makbul olur. Kim o duâları vesile edip bir şey istese kendisine
verilir.
Bundan sonra, beni bir ağırlık
bastı; uyudum. Rüyamda Rasulüllah (SAV) Efendimizi gördüm. O duâyı, kendisine
arz ettim, bana şöyle buyurdu:
- Emmim oğlu Ali (KV) doğru
söylemiş. Zira, o duâda, Yüce Allah’ın (CC) en büyük ismi vardır. Onunla kim
duâ etse, duâsı makbul olur. Onu okuyup kim bir dilekte bulunsa, dileği
verilir.
Daha sonra, beni bir daha uyku
bastırdı. Rasulüllah (SAV) Efendimizi ikinci kere gördüm.
Şöyle dedim:
- Ya Rasulellah (SAV), o duâyı
bir de senden dinlemek isterim.
Bunun üzerine, bana şöyle
okuyacağımı anlattı:
- Allah’ım (CC), ey gizlileri
bilen, ey semayı kudreti ile kuran, ey izzeti ile yeri döşeyen, ey güneş ve ay
celâl nuru ile aydınlanıp her yanı nura boğan, ey her temiz, pâk inanan nefsi
kabul buyuran, ey zatından korkanları ve çekinenleri sakinleştiren, ey
ihtiyaçlar katında yerine getirilen, ey Yusuf’u (AS) kölelikten kurtaran, ey
zatından başka çalınacak kapı bulunmayan, sığınılan arkadaş, bir şey veren
vezir zatından başka duâ edilecek Rabb bulunmayan sana dileklerimi bildiririm.
O’nun (CC) katına arz edilen
ihtiyaçlar nekadar artsa, o kadar kerem ve cömertlik gelir.
Allah-ü Teala (CC) Muhammed’e (SAV)
ve âline (RA) salât eylesin. Benim dileğimi yerine getir; sen her şeye
kâdirsin.
Ve, uykudan uyandığım zaman,
her bakımdan kurtulmuştum; tutukluğum geçmişti.
Hz. Ali (KV) şöyle demiştir:
- Bu duâyı bırakmayınız. Zira
o duâ, arş hazinelerinden bir hazinedir.
Bunun gibi bir rivayet, Hz.
Ömer (RA) zamanında dahi olmuştur ki:
Anlatılacak olsa şerhi uzun
olur.
Hâsılı: Hiç bir akıl sahibi;
masiyetleri, zulüm yollu edilen haksızlığı, mazlumun bedduâsını
küçümsememelidir.
Rasulüllah (SAV) Efendimiz
şöyle buyurmuştur:
- “Zulüm, kıyamet günü zulmetler olarak meydana gelir.”
Rasulüllah (SAV) Efendimiz,
bir başka hadis-i şerifinde ise, şöyle buyurdu:
- “Bir kul, iki elini açıp
Allah’a (CC) duâ ettiği zaman, onları boş çevirmekten utanır. Onun isteklerini
dünyada peşin olarak vereceği gibi; onun için âhirette bol sevab vermesi için
erteleyebilir.”
Bazıları bu manâda şöyle bir
şiir söylemiştir:
Dinlersin duâyı hiçe sayarsın;
Sonra sana neler eder
bakarsın.
Gece oku hedeften şaşmaz
lâkin;
Az yol alır, hedefe varır
bakın.
|