Tevbeden maksat, nefsin kötü ve çirkin sıfatlarını yok etmektedir. Yani
kulun “İrciî” (Dön) hitabına müstehak olmasıdır. Bu müstehaklık ise ancak tevbe
ve ihlas ile mümkündür. Tevbe ettikten sonra iyi amellerde bulunmalı, nedametle
devamlı günahına tevbe etmelidir. Riyazata düşmeli, Zikrullaha devam etmelidir.
Nefs-i emmarenin bütün kötü yönlerini iyiye çevirebilmek için günahına nedamet
edenin Takva (Tarikat) okuluna başlaması lazımdır. (Geniş bilgi için “Tasavvuf”
ve “Dervişler” bölümlerine bakınız) Bu bahtiyar okulunun temelini Nebiler
Nebisi (SAV) Efendimiz Asr-ı Saadette Ashab-ı Soffa’sıyla (RA) beraber attı. Bu
bahtiyar okula o zamandan beri devam edenler nice yolda kalmışlara yardım
ettiler. Bu şekilde tevbe edenler için ne büyük bir saadet, ne büyük bir
devlettir. Kainatın Halik’ı (CC) kullarını ikaz için şöyle buyurur: “Şurası
muhakkak ki, şeytan sizin düşmanınızdır. O halde sizde onu bir düşman bilin.
Vesveselerine kapılarak aldanmayın.”
“Şeytan sizi aldatıp, Allah (CC) yolundan alıkoymasın.”
Ayet-i Kerime’lerle sabit olduğu gibi şeytan insanoğlunu aldatmakta, onun Allah
(CC) Hz.leri’nin yolundan çıkmasına veya o yoldan uzak kalmasına, uzak kalmakta
devam etmesine sebep olmaktadır. İnsanoğluna kuruntular verir. Der ki: “Ne
işlersen işle Allah (CC) Hz.leri Kerim’dir. Ümid edilir ki, azab eylemez sonra
nasıl olsa tevbe edersin.” der. Halbuki akıllı müslümanlar böyle kuruntularla
meşgul olmazlar. Kuruntulara aldanmaz ve aldırmaz bu şeytanın vesveselerine
asla kapılmazlar.
Bir diğer Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hakk (CC) uyurur ki: “Zira o, sizin
apaçık düşmanınızdır.”
Evet, gerçekten şeytan eski bir düşmandır. Şeytan iman harmanını kibir ateşi
ile yakar, yaktırır. O halde sen, ey müslüman kardeş! Bir an önce gaflet
uykusundan uyan, şeytanın hile, desise ve vesveselerine aldanma.
Aziz Müslüman kardeşim! Biraz insafa gel! Nefsinin elinden Peygamberler,
Veliler, Mürşid-i Kamiller emin olmamışlar. Yusuf (AS)'da Yüce Allah (CC)
Hz.leri’ne niyazda bulunmuştur. Bu vakayı Yüce Mevlamız (CC) söyle beyan
ediyor: “Ben nefsimi temize de çıkarmıyorum. Çünkü nefis, gerçekten kötülüğü
şiddetle emreder. Ancak Rabbimin (CC) esirgediği nefis müstesnadır. Çünkü Rabbim
(CC) Gafurdur, Rahimdir.”
Aziz dostum! Peygamberler bile nefislerinden emin değillerken, nefislerinden
Yüce Allah (CC) Hz.leri’ne sığınırlarken sen ise, “sonra tevbe ederim ve iyi
şeyler yaparım” diyorsan, ölüm daha önce gelebilir. Pişman olup kalırsın. Yarın
tevbe etmeyi, bugün etmekten kolay sanıyorsan, aldanıyorsun. Çünkü tevbe
geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca faidesi olmaz.
Ey insan günahlara dalmışsın. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bu halini görmüyor
sanıyorsan imanın zayıftır. Bak Yüce Mevla (CC) ne buyuruyor: “Şiddetli azab
olsun, insafsız yalancıya, çok günah işleyene.”
“Her kim Rabbine (CC) suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki, ona Cehennem var,
orada ne ölür (ne rahata kavuşur) ne de dirilir, (ne de fayda görür).”
Ey Allah (CC) Hz.leri’nin kulu! Bilmiş olasın ki, tevbenin aslı
pişmanlıktır. Neticesi ise, o pişmalıktan doğan Hakk’ın (CC) fermanı meyl ve
idaredir. O pişmanlığın alameti olarak da devamlı kaygı çekip devamlı işi yalvarma
ve ağlayıp sızlanma derecesinde gören bir kimse hasret ve üzüntüden nasıl boş
olur? Hasret ve pişmanlık ateşi ne kadar kuvvetli olursa, günaha keffaret
olmasında, o kadar tesiri büyük olur. Zira kalbinde günahtan meydana gelen pası
hasret ve pişmanlık ateşinden başka birşey eritip silemez. Çünkü ancak bu
ateşin tesiriyle kalb saf ve ince olmaya yönelir. Zira tevbe eden, tasavvufa
intisab edince şüpheli yemeklerden el çekmedikçe, tevbesi tamam olmaz. Şehvet
duygularını kısmadıkça, şüpheli şeylerden el çekemez. Eğer zina, livata,
hırsızlık, içki içmek ve Allah (CC) Hz.leri’nin hakkı ile ilgili had cezası
lazım gelen büyük günahlardan işlemiş ise onların, tamamından tevbe etmelidir.
Yüce Allah (CC) Hz.leri buyuruyor: “Sizden zina edenlerin her ikisini de eziyetlendirin;
(dövün ve azarlayın) Eğer onlar tevbe edip ıslah olurlarsa, eziyet etmeyin.
Allah (CC) tevbeleri, ziyadesiyle kabul edicidir. Çok esirgeyicidir.”
Tevbesinden kararlı iken bir günah sadır olan kimse hemen tevbe etmelidir.
Tevbe etmeyenlerin insafa gelip tevbe etmelerinin ilacı şudur ki, niçin tevbe
etmediklerini ne sebeple günaha ısrar ettiklerini bilmelidirler.
Bil ki, tevbenin şartları mevcut olursa mutlaka kabul olur. Tevbenin kabul
olmasında şüphe yoktur. Şartlarının yerine getirilip getirilmediğinde şüphe
olabilir. İnsan kalbinin hakikatini bilen Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Hz.leri
ile olan münasebetini onu Allah (CC) Hz.leri’nden ayıran perde olduğuna
tevbenin ise kabul sebebi olduğuna şüphesi kalmaz. Zira, insanın kalbi, aslında
meleklerin cevherinin cinsinden yaratılan temiz, bir cevherdir. Eğer kalb pas
tutmadan temiz olarak dünyadan götürülebilirse, Allah (CC) Hz.leri’nin
cemalinin göründüğü bir aynadır. İşlediği her günahtan o aynanın yüzünde bir
karartı meydana gelir. Yaptığı her hayırlı taatten ise o aynaya bir nur peyda
olur. Günah karartısını ondan uzaklaştırır. Daima taatlerin nurlar ve
günahların karartıları birbirlerine ardınca kalb aynası üzerinde tesirlerini
gösterirler. Kalb ancak dilin ucu ile tevbe eder, çeşitli pisliklerle kirlenen
elbise sabunla yıkanıp temizlendiği gibi insan kalbide günah karartısından taat
nuruyla öylece temizlenir.
Ey günah üzerine günah işleyen bedbaht insan! Daha tevbe edeceğin vakit
gelmedi mi? Bak! Gözünün feri, dizinin de dermanı kalmamış. Saçın sakalın
ağarmış. Ömür sermayenden de az bir şey kalmış. Ömrünün bu anına kadar ne
gördün, neden tad alabildin ve neyi hatırlıyabiliyorsun? Gel bu Ayet-i
Kerimelerden ve menkıbelerden ibret al. Tevbeye gel ve ömrünün kalan kısmında
nedametle gözyaşı dökerek tevbei istiğfara devam et ve bir daha günah
işlememeye gayret et. Bak Yüce Mevlamız (CC) ne Buyuruyor: “Çünkü biz, size
(Ahirette olacak) yakın azabı haber verdik. O gün kişi, ellerinin kazanıp öne
(Ahirete) gönderdiği amellere bakacak ve kafir şöyle diyecektir: ‘Ah ne olurdu,
ben bir toprak olaydım’.”
Ebedi Alemde mahlûkat hakkını alıp tekrar Emri Subhani ile toprak
olacaklardır. Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hz.leri bu hadiseyi bin dörtyüz küsur
sene evvel bildirmiştir, itiraz yoktur. Çünkü kıyamette artık itiraz etmenin ve
“bizi yeryüzüne çıkar” demenin hiç bir faidesi olmayacaktır. Bu hususta bakın
Yüce Mevlamız (CC) ne buyuruyor: “Ateş karşısında durdurulup da şöyle
söyledikleri zaman bir görsen: ‘Ah ne olurdu, biz dünyaya geri çevrilsek de
Rabbimizin (CC) Ayetlerini inkar etmesek, müminlerden olsak’.”
“Hayır, evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı da ondan böyle
söylüyorlar. Yoksa geri çevrilselerdi, muhakkak o alıkonmak istendikleri
fenalığa yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar, yine yalancıdırlar.”
“Hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez. Sonunda dönüşünüz
Rabbinizedir.”
Zira Yüce Allah (CC) Hz.leri Mûcizel beyanında şöyle buyuruyor: “Her nefis
ölümü tadacaktır. Sonra (yaptıklarınızın karşılığını görmek, üzere) bize
döndürüleceksiniz.”
“O gün (kıyamette) insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek
için (rütbelerinin icabı) fırka fırka (kabirlerinden) çıkacaktır.”
“Kim de nefsinin hırsından korunursa, işle bunlar (azabdan) kurtulanlardır.”
“Ey iman edenler! Allah’tan (CC) korkun ve herkes, yarın için önden ne
göndermiş olduğuna baksın.”
Ey insan! Bil ki daima kötülüğe meyleden nefis, senin için şeytandan daha
düşmandır. Şeytan, ancak nefsin heva ve hevesi ile sana galebe ederek Allah
(CC) Hz.leri’nin yolundan çıkarabilir. Nefsin, seni boş emeller ve kuru
hayallerle aldatmasın. Çünkü nefs, tiynetı icabı rahat, vurdum duymazlık,
gaflet ve tembellik içinde ömür geçirmek ister. Eğer nefsinin arzusundan
hoşlanır, isteklerine uyarsan, ebedi alemde sen de “keşke toprak olaydım” dersin.
İnsan Allah (CC) Hz.leri yolunda neler yaptığına dair ömrünün geçen kısmı
üzerinde bir düşünse, bu düşünüş bir nevi kalbini yıkama olur. Hz Süleyman (AS)
nefs hakkında şöyle buyurur: “Bence nefsini sindirip terbiye edebilen kimse,
tek başına bir şehri fetheden savaşçıdan daha kuvvetlidir.”
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri de şöyle buyurur: “Ben ve nefsim bir sürünün
çobanına benzeriz. Çoban sürüyü bir tarafa toplar, sürü diğer taraftan dağılır.
Kim nefsini öldürerek onun isteklerini durdurursa, rahmet kefenine sarılır ve
keramet toprağına defnedilir. Kim de kalbini öldürerek oradan ilâhî ve insânî
duyguları yok ederse, lanet kefenine durulur ve azap toprağına defnedilir.”
YA İLAHİ! SEN
GÜNAHLARIMIZI BAĞIŞLA! SANA, SENİN İSTEDİĞİN GİBİ BİR KUL OLMAYI BİZE NASİP
EYLE! (AMİN!)
www.GAVSULAZAM.de
|