KONULAR  
 

 

Tevbe: Ayetlerle Geniş İzah
.........................................

 
 

 

Tevbeye Ait Hadis-i Kudsiler
.........................................

 

 

 

Tevbeye Ait Hadis-i Şerifler
.........................................

 

 

 

Tevbenin Kabul Şartı
.........................................

 

 

 

Tevbeye Mani Şeyler
.........................................

 

 

 

Tevbede Devamlılık
.........................................

 

Nasuh Tevbesi

.........................................

 


 

 

 

 

......................................

 

Ya RAbbi! Senden af ve mağfiretini talep ediyorum. Beni bağışla. Sen bağışlamazsan, halim nice olur... Ya kime yalvarayım, ya kime gideyim o zaman?

Ey lütfu çok, af etmeyi seven ulu Sahibim. Bana acı, beni tüm günahlarımla, bütün noksanlığımla yüce katında kabul eyle! (AMİN!)
......................................

 
 

NASUH TEVBESİ

 
 

“Ey mü'münler, Allah'a (CC) nasuh tevbesi ile (samimi bir tevbe ile) tevbe ediniz...”[1]

Nasuh: Yapılan hatalardan vazgeçmektir. Bir daha günah işlememeye azm etmek, murad etmek ve gayret etmektir. Nasihat sözcüğü ile ilgili olan nasuh, halislik ve safilik anlamı taşıdığı gibi, söküğü dikmek, yırtığı yamamak suretiyle onarmak anlamına da gelir. “Çok ıslah edici, hiçbir kir bırakmayıcı ve hiçbir gedik, yırtık bırakmayacak şekilde onarıcı” demektir. Nasuh tevbe de günahtan kalpte bir karartı bırakmayacak şekilde hem kalbi temizleme, hem de günahın kalpte açtığı yarayı tedavi etme, iman ve amelde meydana getirdiği açığı kapama olmaktadır.

Tevbe-i Nasuh dört şeyi kendinde toplar:

1: Lisan (dil) ile istiğfar (tevbe),

2: Günahı işleyen aza ile günahı terketmek, pişman olmak,

3: Bu günahı bir daha hiç işlemeyeceğine kati olarak karar vermek,

4: İnsanı günah işlemeye sevkeden kötü arkadaşlardan uzaklaşmaktır.

“O takva sahipleri, taat ve musibetlere sabreden (söz iş ve niyyetlerinde) sadakat gösteren, Allah’a (CC) itaat eden, Allah (CC) yolunda mallarını harcayan, seherlerde Allah’tan (CC) mağfiret isteyen ve namaz kılanlardır.”[2]

“Allah (CC) O’dur ki, imanları üstüne iman artırsınlar diye müminlerin kalbine manevi huzuru indirdi. (Müminlerin kalblerine, Allah'ın (CC) huzur indirmesi) erkek ve kadın bütün müminleri, ebedi olarak içlerinde kalmak üzere (ağaçtan) altından ırmaklar akar, Cennetlere koymak ve günahlarını onlardan örtmek içindir, işte bu, Allah katında en büyük bir zaferdir.”[3]

“Onun için, gücünüz yettiği kadar Allah'tan (CC) korkun. (Takva sahibi olun. Emirlerine uyun, yasaklarından kaçının) Öğütlerini dinleyin, emirlerine taat edin.”[4]

“Şüphesiz takva sahiplerine (her türlü kederden) kurtuluş (cennet) var... (Bu takva sahiplerinin işledikleri güzel amellere) bir karşılık ki, Rablerinden bir ihsandır.”[5]

“(Bütün bunlar, kendilerine) Rabbinden bir kerem ve ihsan olarak verilmiştir. İşte bu, en büyük kurtuluş ve saadettir.”[6]

“Onlar ki, küçük günahlar müstesna, günahın büyüklerinden (şirkten) ve fuhşiyattan kaçınırlar, muhakkak Rabbin (CC) geniş mağfiretlidir. (Onları bağışlar)”[7]

“O kimselerdir ki, büyük günahlardan ve açık rezaletlerden kaçınırlar, öfkelendikleri zaman da onlar kusur bağışlarlar.”[8]

“Doğruyu (Kur'anı) getiren (Hz. Peygamber SAV) ve O’nu (SAV) tasdik eden (Müminler) ise, işte bunlar takva sahibi kimselerdir.”[9]

Silsile-i Saâdât Efendilerimizden İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri: “Tevbesiz ibadet sahih olmaz.” buyurmuştur. Dolayısıyla insanın hakikatte ibadetlerinden lezzet alabilmesi için, gerçek manada tevbe etmesi gerekmektedir. Cüneyd-i Bağdadi (RA) Hz.leri de: “ Tevbenin üç mânâ ve merhalesi vardır: İlk olarak pişmanlık duymak, ikinci olarak yapılan kötü işi tekrar etmemeye azmetmek, üçüncüsü ise yapılan haksızlıkları helal ettirip düşmanlıktan arınmaktır.” diyerek, hakiki tevbenin aslını, nasıl tevbe edilebileceğini ifade buyurmuşlardır.

İnsanlar için felaket şu üç şeydedir: Tevbe ederiz ümidiyle günah işlerler. Daha yaşarız ümidiyle tevbe etmezler. Rahmet ümidiyle tevbe etmeden kalırlar. Bunlar tevbe etmezler.

Mevlana (RA) Hz.leri,  nasuh tevbesini şöyle anlatıyor: “Zamanın birinde Nasuh isminde birisi, kendini kadın suretinde gösterip, hanımların tellaklığını yapıyor. Epey bir zaman bu görevini devam ettirir. Bu vazifenin devamında bir gün, bir vezirin kızı hamamda yüzüğünü kaybediyor. Tabi kız vezir kızı, yüzük kıymetli, inciden. Hamamcıya haber veriliyor. Vezirin kızı hamamda yüzüğünü kaybetmiş, hemen hamamın kapıları kilitleniyor. Tabi herkes sırayla aranacak. Kadınları sıradan anadan doğma aramaya başlıyorlar. Bu anda Nasuh'tan ter boşanmaya başlıyor, sıra kendisine yaklaştıkça korku ve heyecan haddini buluyor ve sıra Nasuh'a gelmeden bir önceki kadında yüzük bulunuyor. Böylece Nasuh'un sırrı meydana çıkmadan kurtulmuş oluyor. Ama ondan sonra da tevbe ediyor. Artık bir daha böyle bir şeye teşebbüs eder mi? Etmez. İşte bir kimse de Allah (CC) Hz.leri’nin varlığıyla var olmuş, haberi yok. Fakat ne zaman kontrolden geçiyor, anlıyor ki kendisi hata etmiş ve bu hatasından tevbe ediyor. Fiiline tevbe ediyor, sıfatlarına tevbe ediyor, vücuduna tevbe ediyor.Yani eski zan ve bilişlerini neshediyor, onları kaldırıyor. İşte bu tevbe kabul olunur.”

www.GAVSULAZAM.de


[1] Et-Tahrim S. A.8

[2] Al-i İmran S. A.17

[3] El-Fetih S. A.4-5

[4] Et-Teğabün S. A.16

[5] En-Nebe S. A.31-36

[6] Ed-Duhan S. A.57

[7] En-Necm S. A.32

[8] Eş-Şura S. A.37

[9] Ez-Zümer S. A.33

 

 


© 2003 - 2004 Gavsulazam.de   Her Hakkı Mahfuzdur ...