HADİS-İ ŞERİF'LERLE MÜRŞİD-İ KAMİLLER

Alemlerin Fahr-i Ebedisi (SAV) Efendimiz şöyle buyururlar: "Ümmetimin içinde bir takım seçilmiş kimseler verdır ki, zahiren Allah-ü Teala (CC) Hz.leri'nin rahmetinin genişliğinden dolayı gülerler, fakat azabının siddetli olduğunu bildikleri için de içlerinden ağlarlar."  (İyad bin Ganem'in (RA) riv.et.Had.Şer.)
 

Diğer bir Hadis-i Şerif’lerinde (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Ümmetimin içinde her yüz senede iyiler bulunur. Bunlar beşyüz kişidir, kırkı ebdaldir. Bunlar her memlekette bulunur. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin veli kulları, dünyanın ne olduğunu hakikatini bildikleri için dünyaya önem vermezler. Dünyanın güzelliklerine ve süsüne itibar etmezler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin veli kulları, dünyanın aldatmasından korunmuşlardır.”[1]

Resul (SAV) Efendimiz yine buyurur ki: “Peygamberleri zikretmek ibadettir, ölümü zikretmek sadaka vermek gibidir. Kabri zikretmek sizi cennete yaklaştırır. Salihleri zikretmek günahlara kefarettir.”[2]

Hadis-i Şerif’teki zikretmek, onların yüksek mertebelerini, hallerini, güzel huylarını hatırlamak, söylemek demektir. Böylece bunları sevmek, Allah (CC) Hz.leri sevgisindendir.

Evliyanın sohbetinde bulunmak, zikirden va nefıle ibadetten daha faydalıdır. Eshab-ı Kiram, birbirlerini görünce: “Biraz benimle otur, imanımı tazeleyeyim.” derlerdi.

Bakın Resul (SAV) Efendimiz ne buyuruyor: “Ümmetimin kümmelini yağmur gibidir. Evvelinden mi ahirinden mi daha ziyade nıüstefid olunacağı malum değildir. Yağmur toprağa nasıl hayat verirse, evliya izamı da öylece ruhlara biiznillahi teala, feyz verir. Feyz almayan, yağmur almayan toprak gibidir.[3]

“Ey benim ümmetim! Size bir müşkilat bir gam ve keder teveccüh edince Evliyaullah'ın ziyaretine koşunuz ki, onların berekatıyle müşkilatınız hali gam ve kederiniz zail olsun.”[4] Bunun tasavvufi izahında şöyle denmektedir: “Kubürden murad evliyaullahtır. Zira onlar “ölmeden evvel ölünüz” sırlarına mazhar olmuşlardır. Nefislerini öldürmüşlerdir. Hak yolcularının Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hz.leri’ne yaklaşabilmeleri için yegane sığınak göz yaşıdır.”

Alemlerin Efendisi’ne (SAV): ‘Allah’ın (CC) veli kulları kimlerdir?’ diye sorulduğunda şu cevabı vermişlerdir: ‘Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah (CC) Hz.leri hatıra gelir.”[5]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurur ki: “Ümmetimin ebdali, cennete oruçlarının çokluğu, namazlarının çokluğu ile değil, kalblerinin Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden başkasından kurtulmuş olması, cömertlikleri ve müslümanlara nasihatleri sebebiyle girerler.”[6]

Hz. Peygamber şöyle buyurdu:“Takvaya erenler, ulu kişiler, alimler, fakihler, ilmi tebliğ edeceklerine dair kendilerinden kati söz alınmıştır. Yanlarında oturmak bereket, yüzlerine bakmak ise aydınlıktır.”[7] Devamında da buyurur ki: “Takvaya erenler ulu kişilerdir. Fakihler öncülerdir. Yanlarında oturmak kişinin (feyz ve bereketini) artırır, timi ile faydalanan alim bin abidden (ibadet edenden) efdaldir.”[8]

Ey dost! Gerçek dostlarla iyilerle otur, iyilerle sohbet et ki, iyilerle haşrolasın. Bir insanın iyi olmasının veya olmamasının alametleri vardır. İyi kişi iyi konuşur, iyilerle sohbet edip gezer ve oturur. Kötü kişi ise kötü konuşur ve kötülerle gezer oturur. Alemlerin Efendisi, Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz, ilmin kapıcısı olan İmam- Ali (KV) Efendimiz’e şöyle buyurur: “Ey Ali! İslam üryandır. Giysisi takvadır, tüyleri hidayettir, süsü ise hayadır, direği veradır, ayakta tutucusu da salih ameldir. İslam’ın esası , beni ve Ehl-i Beyt’imi (RA) sevmektir.”[9]

Diğer Hadislerinde de şöyle buyurur: “Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvanın kaynağı ariflerin kalbleridir.”[10]

Alemlerin Fahr-i Ebedi’si, aleme gönderiliş gayesini yerine getirmeye gayret eden, Mucizel Beyan’a ve Sünnet-i Seniyye’ye sarılan ve mana yolunda talib olanlara yol gösteren Mürşid-i Kamil’e teslim olup Zikrullah ile iştigal (meşgul) olan ümmeti hakkında da şöyle buyuruyor: “Her muttaki (gerçek anlamda sakınan) kimse, Muhammed’in (SAV) ehlidir (ev halkıdır).”[11]

“Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne hakkıyle aşık olanların ciğerleri, O’nun (CC) rızasından mahrum kalmak korkusuyla yanıp erir.”[12]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz, dünyanın kötülüğünü şöyle beyan ediyor. Dünya melundur, içindeki de melundur. Ancak Allah (CC) Hz.leri’nin zikri ile ve Allah (CC) Hz.leri’ne gönül verenler, ilmiyle amil olan alim veya talebe olanlar müstesna.”[13]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz gerçek varisleri hakkında şöyle buyurur: “Ümmetimin velileri cennete amellerle girmezler. Cennete onlar Allah (CC) Hz.leri’nin rahmeti, nefis fedakarlığı, kalb temizliği ve bir de müslümanlara karşı olan merhametleri sayesinde girerler.”[14]

Diğer Hadis-i Şerif’lerinde de buyururlar ki: “Benden sonra ümmetimden bir kavim gelecek, Kur’an okuyacaklar, din tahsili yapacaklar, şeytan onlara gelip ‘Sultana gelseniz de maddi durumunuzu düzeltse, gene siz kendi inançlarınızı uygularsınız’ diyecek. İşte o zaman onun emri dinlenmemeli. Ümmetimin sonlarına doğru, mescidlerini süsleyip harebeye çeviren kavimler zuhur edecek, elbiselerine verdikleri önemi dinine vermeyecek, dünyalık yerinde olduktan sonra artık dinlerine ne olursa olsun aldırmayacaklar.”[15]

Ey hakikati arayan kul! Yüce Peygamberimizin (SAV) buyurduğu Hadis-i Şerif’ini okudun. Aynı zamanda değil miyiz, her köşede camiler sıralanmış, ama içinde diri bir kişi kalmamış ve bomboş. İçindeki kişiler ilimleri ile amil olmadıklarından, camideki cemaat Hak ve Hakikatten mahrum bir vaziyette hayatını bitirip ebedi aleme perişan bir vaziyette gidiyor. Bunun çaresi Allah (CC) Hz.leri’nin dostları, Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in gerçek varislerine gidip aleme gönderiliş gayesini yerine getirmekle mümkün olacaktır. Yoksa Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin dinini istismar eden ve Ayet-i Kerime’lerin bazısını açıklayıp bazısını gizleyen kişilerin cemaati, elbette hakikatten yoksun olup kalbi ölü olacaktır.

Hadis-i Şerif’lere devam edelim. Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin emirlerini sırf rızası için anlatan gerçek varisleri hakkında şöyle buyuruyor: “Alimlere saygı göstere,n Allah’a (CC) ve Resulüne (SAV) saygı göstermiş olur.”[16]

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bir kulu severse o kula günah zarar vermez.”[17]

Yani Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri bir kulunu severse, onu hıfzu emanında kılar, hiçbir günah ve zarar ona isabet etmez. O kimse, daima Allah (CC) Hz.leri’nin hıfzu emanında muhafaza edilir. Evliyalar öyle zatlardır ki, görüldükleri zaman Allah (CC) Hz.leri’nin zikri yad olunur, hatırlanır.”[18] Yani Hak Teala (CC) Hz.leri’nin has kulları veliler görüldüğü zaman, Allah (CC) Hz.leri’nin zikri ve haktan korkuları ve Hakk’ın (CC) Rahmetine sığınma gibi Zikrullahla meşguliyet halleri, onları gören kimselere intikal eder ve o gören kimselerde de aynı haller tecelli eder. Alim, kamil ve müttaki kimseler, halk tarafından görüldüğü zaman, insanlarda bir çeki düzen ve Allah’ın (CC) zikri görünür. İşte bu halin görülmesi, o görülen kimselerin Allah (CC) Hz.leri’nin has kulları evliyadan olduklarının alametidir.

“Kalbden kalbe yol gider” denildiği gibi manevi bir cazibe ve ilahi bir hal zuhur eder. Her müslümanım diyenlerin bu hükümlere inanmak ve kabul etmek zorunluluğu vardır. Zira ilahi hükümlere inanmak imanın şartlarındandır. Aksi halde, İslamla alakası kalmaz, imansız olur. Nasıl mı?

Yani evliyalık müessesesi, Kur’an ve Sünnet’le sabittir. Kur’anla sabit olan hükümleri inkar etmek ise, küfrü mucib olur. Şu halde kitab ve sünnetle sabit olan İslami hükümleri hiç bir mümin inkar edemez ve etmez. Ederse dinden çıkar ve yeniden iman tazelemesi lazım gelir.

Nebiler Nebisi (SAV) buyuruyor: “Bir kimse, fıkıh ilmini öğrenir de, tasavvuf (ahlak ve takva) ilmini öğrenmezse, (o kimse) fasıklık etmiş olur. Ve yine bir kimse, tasavvuf (ahlak ve takva) ilmini öğrenir de fıkıh ilmini öğrenmezse zındıklık etmiş olur. Fakat bir kimse fıkıh ilmini ve tasavvuf (ahlak ve takva) ilmini öğrenirse (yani her iki ilmi cem ederse) işte bu kimse hakikate eren kimse olur.”[19] Evet, Hakk’ın (CC) dostu evliya kimseler, bu her üç ilmi öğrenen ve mucibiyle amel eden kimselerdir.

Seyyid Ahmed Er Rufai (RA) Hz.leri buyurmuştur ki: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, cahil kimseyi veli (dost) tutmaz.”

Alemlerin Efendisi (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Allah’ın (CC) kullarının içinde ancak O’nun (CC) azamet ve ceberutunu, izzet ve kudretini bilenler korkar.”[20]

Burada alimlerden murad, Cenab-ı Hakk’ı (CC) sıfatlarıyla bilip O’nu (CC) tazim edenlerdir. Kimin ilmi yükselir ve artarsa, o nisbette Allah (CC) Hz.leri’nin korkusu da artar. Zarurat-ı diniyyesini (dinin zaruretleri) bilen her kişi, bildiğinin alimidir. Bu hususta Yüce Mevla (CC) Hz.leri buyuruyor: “(Ey Resulüm, onlara) de ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak gerçek akıl sahihleri anlar (öğüt alır).”[21]

Allah (CC) Hz.leri’nin korkusu bilgi ile olduğuna ve bilgi sahibi ile bilgisizin bir olmadığına göre, Cenab-ı Hakk’ın (CC) ilim sıfatı ile muttasıf olmaya çalışan alim, kamil ve muttaki kimseler, Allah (CC) Hz.leri’nin indinde elbette daha üstün ve daha sevgili bahtiyar insanlardır.

Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz, diğer bir Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyuruyor: “Kişi (insan) ilmi ile amel etmediği müddetçe alim olamaz.”[22]

“Kıyamet gününde azabın en şiddetlisi, bilgisi kendine menfaat sağlamayan (ilmi ile amel etmeyen) alimdir.”[23]

Evet, bu Hadis-i Şerif’in hükmü, günümüzde ayan beyandır. Zira pek abid ve zahid geçinenler, ilim ve irfandan haberi olmayanlar imanın şartlarını, islamın şartlarını, namazın şartlarını ve daha bilinmesi farz olanları bilmemektedirler. Hatta namaz caiz olacak kadar kıraati dahi okuyamayanlara şahid olduğumuz kimseler çok mevcuttur.

Hak yolcusu hakiki abid ve fazılları da böyle cahil abidler lekeliyorlar. Bu cahil abidlerin hali böyle iken, alim geçinen bir takım kişiler de kendilerinin ilmine mağrur olmuş, amel yok, ahlaktan bihaber, birçok kötülüklere dalmıştır. Bu halleriyle de evliya ve ibadet hakkında ölçüsüz, fitne ve fesat tohumlarını ortaya atan, sözde alimlerde ortada dönmektedirler. Bu alim diye geçinen kimseler de Resulullah (SAV) Efendimiz’in haber verdiği cahil alimlerdir. Böyle alimlerden de hazer etmek lazımdır.

Evliya-i Kiram Hazeratı, ilim ve hikmeti nereden ve kimden olursa alırlar ve bu ilmi, hangi dilden zuhur ederse etsin daima bilmediklerini bilenlerden öğrenmeye çalışırlar.[24]

Hidayet sahibi Allah (CC) Hz.leri’nin dostu şu mısraları ne güzel yazmış: “İlmi ile amel etmeyen kötü ahlak sahibi alim, fesad kimselerdendir, Cahil abidin fesadı ise, bu amelsiz aliminkinden daha büyüktür. Bunların her ikisi de, dininde bunlara tabi olacak kimse için dünyada büyük bir fitnedir.”[25]

İşte amelsiz alimin ve ilimsiz cahil abidin kötülüğü böylece ortaya çıkıyor. Eğer bir kimse alim olur ve ilmi ile de amel edere, dine, millet ve vatana ilmi ile hizmet ederek Hakk’ın (CC) rızasını kazanmaya çalışırsa, işte bu alim kamil mücahid ve muttaki insan, elbette Allah (CC) Hz.leri’nin ın dostu ve velisidir. Zira Hak Teala (CC) Hz.leri’nin zatına, sıfat ve sanatlarına hakkıyla alim kimse, elbette Cenab-ı Hak (CC) Hz.leri’nin hakiki ve sevgili kuludur.

İmam-ı Şafii (RA) Hz.leri’nin mübarek sözlerini okuyalım: “Eğer alimler, evliya olmazlarsa, Allah (CC) için veli yoktur. Zira Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, cahil kimseyi veli ve dost edinmez.”[26]

Aziz müslüman kardeşim! Ayeti Kerime ve Hadis-i Şerif’lerde gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Yolunuzu kesmeye çalışan sapık, mülhid ve zındıklarla her zaman karşılaşabilirsiniz. Bu yol kesici ve ilmiyle amil olmayanlara kulak vermeyiniz. İlmi ile amil, kamil, muttaki bir alimi gören veya böyle bir evliyaya erişen her müslüman kardeşlerimizin, onların dualarını almasını, hürmet etmesini ve ilminden ahlak ve faziletinden istifade etmeye çalışmasını önemle tavsiye ederiz.

Hülasa-i Kelam, insan-ı kamil, ilmi ile amel eden alim, fazıl ve muttaki kimselerdir. Öyle ise ey hakkı arayan kişi... Allah (CC) Hz.leri’nin dostu ve evliyalara son derece hürmet etmekten kaçma. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin sevdiği ve seveceği has kulları, kendisinden en çok korkan ve yasaklarından son derece kaçıp emirlerini hakkıyla tutan kimselerin olduğu Hadis-i Şerif’lerle beyan edilmiştir.

Alemlerin Efendisi (SAV) Efendimiz’den soruldu: “İnsanların hangisi üstün ve efdaldir?” Bunun üzerine Peygamber (SAV) şöyle dedi: “Onların (insanların) Allah (CC) Hz.leri’nden 'dan çok korkanıdır.” buyurdu.[27]

Binaenaleyh yukarıda kısaca saydığımız bu vasıflar ve diğer sayılmadık güzel vasıfları kendilerinde bulunduran zatı muhteremler, Evliyaullahtandırlar. İster bu zat, ehli Kur’an olsun, ister ehli ilim olsun, ister ehli cihad olsun, ister tüccar, sanatkar ve ziraatçı olsun, maddeten fakir olsun zengin olsun, hangi sınıftan olursa olsun, mümini mütteki olan kimse, mutlak surette evliyaurrahman olan muhterem kimselerdir.

Alemlerin Efendisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Her mümini mütteki, Muhammed’in (SAV) âlidir (yakini ve evliya ümmetidir).”[28]

Diğer bir Hadis-i Şerif’lerinde buyurur ki: “Evliyalar, öyle zatlardır ki, görüldükleri zaman Allah-ü Teala (CC) Hz.leri hatırlanır.”[29] Yani alim, kamil, abid zahid ve mütteki kimseler görüldükleri zaman, Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri hatıra gelir. Onlardaki Zikrullah, Aşkullah ve Havfullah (Allah (CC) Hz.leri’nin korkusu), onları gören kimselere de akseder. Dolayısıyle gayri ihtiyari onlarda da aynı haller zuhur eder. Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hz.leri bu her iki halin tecellisi ile bizleri mesrur buyursun. (Amin.)

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin has kulları olan evliyaları, her müslümanın sevmesi lazımdır ve onların sözlerinden , sohbetlerinden ve hallerinden istifade etmeye çalışmalıdırlar.

Şu ibareye dikkat etmeli: “Büyükler dediler ki: ‘Ey mümin! Allah (CC) Hz.leri ile beraber ol. Şayet Allah (CC) Hz.leri ile beraber olmaya kadir olamazsan, Allah (CC) Hz.leri’yle beraber olan kimse ile beraber ol. Zira onunla beraber olman, seni Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne kavuşturur.”[30]

Şeyhül İslam İbni Teymiye merhum da, “Ubudiyyet risalesi” adlı eserinde şu cümleleri zikrediyor: “Kul, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin ve Peygamberlerinin (AS) emirlerine itaat eder ve Allah (CC) Hz.leri’nin dostu, mümini, mütteki olan evliyaları sever ve Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin düşmanlarına düşmanlık eder.”[31] Diğer satırlarında Şeyhül İslam İbni Teymiye merhum şöyle beyan ediyor: “Kul üzerine kudreti nisbetinde emri bil maruf ve neyhi anil münker yapmak (Allah (CC) Hz.leri’nin emirlerini yapmak ve yasakladıklarından sakınmak), kafir ve münafıklarla savaşmak, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin sevgili kulları olan evliyaları sevmek, Allah (CC) Hz.leri’nin düşmanlarına düşmanlık yapmak ve Allah (CC) Hz.leri’nin rızası için sevmek, Allah (CC) Hz.leri’nin rızası için buğuz etmek vacibdir.”[32]

İmam-ı Nevevi’nin (RA) Hadis-i Erbain şerhinde, Allame-i Teftazani şu kıymetli sözleri beyan etmiştir: “Allah (CC) Hz.leri’nin velisi (dostu Peygamberlerden (AS) sonra) yaratılanların en şereflisidir. O veli için, karemetle büyük kıymet vardır. Binaenaleyh bir kimse, o velileri hakkıyla ve doğru bir şekilde severse, o (seven) kimseye, kıyamet gününde velilerin şefaati erişir.”[33] Bu hususta Nebiler Nebisi (SAV) buyuruyor: “Kişi sevdiği ile beraberdir.”[34]

Meşayih-i Kiram’dan Seyyid Ahmed Er Rufai (RA) Hz.leri de şöyle buyuruyor: “Ey müminler! Allah (CC) Hz.leri’nin dostları evliyalara yapışınız. Onları sevmeniz ve onlara yaklaşmanız lazımdır. O evliyalara yaklaşmanız ve sevmeniz sebebiyle size bereket ve lütuf hasıl olur ve ey müminler! Evliyalarla beraber olunuz. Zira onlar Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin mensublarıdırlar.”[35]

Evet, Hak yolcusu her müslüman, Allah (CC) Hz.leri’nin dostları alim, kamil, mütteki, mütevazi, şefkat ve merhametli olan evliyaları sevmesi, hürmet etmesi, dualarını alması lazımdır. Ve ahirette şefaatlarına nail olma umudunu da Hak Teala (CC) Hz.leri’nden beklemelidir.

Hadis-i Şerif’lere devam edelim. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Benim ümmetimden Hakk’ın (CC) zahiri üzere devam eden bir taife, kıyamete kadar devam eder.”[36]

“Her asırda ümmetimden Allah (CC) Hz.leri’ne itaat ve hayır yarışında bulunanlar olacaktır.”[37] Bu Hadis-i Şerif’lerde de beyan edildiği üzere, her asırda ve her mümin topluluğu içinde Allah (CC) Hz.leri’nin sevgili kulları evliyalar bulunacaktır. Allah (CC) Hz.leri’nin has kulları Evliyalar, dünyaya gelmelerinin gayesini iyi bilirler ve Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hz.leri’nin hoşnut olduğu amelleri işlerler. Resülullah (SAV) Efendimiz’in tavsiyelerine kulak vererek onun izini nokta nokta takip ederler. Resülullah (SAV) Efendimiz’in şu tavsiyelerine dikkat ederler: “Ey ümmetim! Bütün lezzet (ve zevk)leri kesici (yok edici) ölümü çok hatırlayın.”[38]

Evet Allah (CC) Hz.leri’nin dostları evliyalar, maddi ve manevi bakımdan daima yükselmeye, saadete ve istikamete devam etmek azmi içerisinde bulunurlar. Alim, kamil ve müttaki kimseler, daima Hakk’ın (CC) rızasını düşünür. İbadet ve taatını O’nun (CC) kabulüne arz eder.

Alemlerin Efendisi (SAV) Efendimiz buyurur ki: “Kıyamet gününde, Peygamberler, ulemalar ve şehidler şefaat eder (edecektir).”[39]

Peygamber Efendimiz’den (SAV) ve gerçek varisi evliyalardan biiznillahi Teala beklenen ve beklenecek olan budur. İlm-i Ledün sahibi bunlardır. Varis-i Enbiya (SAV) bunlardır. İşte bu zatlar Resülullah (SAV) Efendimiz’in şeriatı ve tarikatı ile amel ederler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri tarafından sevilirler. Bunlara her zahir ilmini hem de batın ilmini verir. Yalnız şeriatle amel edip tarikata tasavvuf yoluna kulak asmayanlar bu sırra, bu hikmete eremezler. “Ayet-i Kerimelerde arayınız” dediği Resülullah (SAV) Efendimiz’in varisleri ve halifeleridirler.

Alemlerin Efendisi: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin rahmeti benim halifelerime olsun.” deyince, “Senin halifelerin kim Ya Resülullah (SAV)” dediler? Buyurdu ki: “Sünnetimi ihya eder ve nasa da öğretirler.” Bu sultanlar Resülullah (SAV) Efendimiz’in hem şeriatı, hem tarikatı, hem hakikati ve hem marifeti ile çalışmışlar, sünnetini ihya etmişler ve hem de nasa bu vuslat yolunu öğretmişlerdir. Biz de alimiz diyenlere şöyle denir: “Eğer sen de aynı vazifelerle meşgul olup bu vazifeleri nasa rıza bari için öğretebiliyorsan, iddian tamamdır. Yalnız şeriatta kalmış isen, tarikat, hakikat ve marifet sünnetleri sende yoktur. İşte noksandasın.[40]

Bu sözler sünneti tamam tutanlaradır. Allah (CC) Hz.leri’nin rahmeti onlaradır.

www.GAVSULAZAM.de


[1] İbni Ömer’in (RA) riv.et.Had.Şer.

[2] Müsnetül Firdevs (Ebu Nasr (RA) rivayet etti)

[3] Keşfül Hafa, S.228

[4] Müsahabe. Cild 6. S.152

[5] Taberi. Cild4. S.2731 (Said İbnü Cübeyr (RA) rivayet etti)

[6] Enes B. Malik (RA) riv.et.Had.Şer.

[7] Ramuzel Hadis S.289. 2873 Nolu Had.Şer.

[8] Ramuzel Hadis S.289. 2874 Nolu Had.Şer.

[9] Ramuzel Hadis S.593. 6195 Nolu Had.Şer.

[10] Ramuzel Hadis S.430. 4339 Nolu Had.Şer.

[11] Ramuzel Hadis S.12. 17 Nolu Had.Şer.

[12] Ebul Hüseyn El Verrak (RA) riv.ed.Had.Şer.

[13] Ramuzel Hadis S.259. 2485 Nolu Had.Şer.

[14] Ramuzel Hadis S.159. 1502 Nolu Had.Şer.

[15] Ramuzel Hadis S.372-373. 3759 Nolu Had.Şer.

[16] Ramuzel Hadis 1127 Bıky Had. Şer.

[17] Şerhi Akaid S.75; Şerh. Aynül İlim Cild2. S.373

[18] Zadülmesir Fiilmittefsir Cild4. S.44 (İbni Abbas (RA) rivayet etti)

[19] Aynül İlim Cild1. S.33

[20] İbni Abbas (RA) riv.et.Had.Şer.

[21] Ez-Zümer S. A.9

[22] Beyhaki, (İbni Hibben (RA) riv.et.Had.Şer.)

[23] Beyhaki

[24] Elburhanülmüeyyed S.71

[25] Talimil Müteallim kitabı

[26] Mişkatül Meşabih H.Şerhi Mirkat Cild1. S.20

[27] Buhari ve Tefsiri Kasimi Cild9. S.3373

[28] Taberani Filevsat

[29] Elhakim

[30] Nasayih Vesaya Risalesi

[31] Ubudiyet Risalesi S.6

[32] Ubudiyet Risalesi S.7

[33] Hadis-i Erbain Şerhi S.114

[34] Buhari Ve Müslim

[35] Elburhanil Müeyyed S.28

[36] Şiratül İslam S.28

[37] Şiratül İslam S.28

[38] Tirmizi, Ahmed bin Hanbel (RA) riv.et.Had.Şer.

[39] İbni Mace

[40] Ebu Nasr Kitabı

 

Mürşid-i Kamil kimlerdir?

 

Mürşid-i Kamilin vazifeleri nedir?

 

Mürşid-i Kamil: Hadis-i Kudsiler

Mürşid-i Kamil: Hadis-i Şerifler

 

Mürşid-i Kamilin isbatı

 

 

Mürşid Şefaat edebilir mi?

 

Mürşid-i Kamilin lüzumu

 

Mürşid-i Kamil nasıl bulunur?

Mürşid-i Kamile intisap etmek

 

Mürşid-i Kamilin öncülüğü

 

 

Mürşid-i Kamilin İmdadı

 

Mürşid-i Kamil her asırda vardır

 

Mürşid-i Kamilin ehemmiyyeti

Mürşid-i Kamile ihtiyaç var mıdır?

 

Mürşidler Allah'ın (cc) askeridirler

 

© 2003-2004 GAVSULAZAM.de                          Her hakkı mahfuzdur.