Diğer bir Hadis-i
Şerif’lerinde (SAV) Efendimiz buyururlar ki: “Ümmetimin içinde her yüz senede
iyiler bulunur. Bunlar beşyüz kişidir, kırkı ebdaldir. Bunlar her memlekette
bulunur. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin veli kulları, dünyanın ne olduğunu
hakikatini bildikleri için dünyaya önem vermezler. Dünyanın güzelliklerine ve
süsüne itibar etmezler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin veli kulları, dünyanın aldatmasından
korunmuşlardır.”
Resul (SAV) Efendimiz yine
buyurur ki: “Peygamberleri zikretmek ibadettir, ölümü zikretmek sadaka vermek
gibidir. Kabri zikretmek sizi cennete yaklaştırır. Salihleri zikretmek
günahlara kefarettir.”
Hadis-i Şerif’teki zikretmek,
onların yüksek mertebelerini, hallerini, güzel huylarını hatırlamak, söylemek
demektir. Böylece bunları sevmek, Allah (CC) Hz.leri sevgisindendir.
Evliyanın sohbetinde bulunmak,
zikirden va nefıle ibadetten daha faydalıdır. Eshab-ı Kiram, birbirlerini
görünce: “Biraz benimle otur, imanımı tazeleyeyim.” derlerdi.
Bakın Resul (SAV) Efendimiz ne
buyuruyor: “Ümmetimin kümmelini yağmur gibidir. Evvelinden mi ahirinden mi daha
ziyade nıüstefid olunacağı malum değildir. Yağmur toprağa nasıl hayat verirse,
evliya izamı da öylece ruhlara biiznillahi teala, feyz verir. Feyz almayan, yağmur
almayan toprak gibidir.
“Ey benim ümmetim! Size bir
müşkilat bir gam ve keder teveccüh edince Evliyaullah'ın ziyaretine koşunuz ki,
onların berekatıyle müşkilatınız hali gam ve kederiniz zail olsun.”
Bunun tasavvufi izahında şöyle denmektedir: “Kubürden murad evliyaullahtır.
Zira onlar “ölmeden evvel ölünüz” sırlarına mazhar olmuşlardır. Nefislerini
öldürmüşlerdir. Hak yolcularının Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hz.leri’ne
yaklaşabilmeleri için yegane sığınak göz yaşıdır.”
Alemlerin Efendisi’ne (SAV):
‘Allah’ın (CC) veli kulları kimlerdir?’ diye sorulduğunda şu cevabı
vermişlerdir: ‘Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah (CC) Hz.leri
hatıra gelir.”
Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz
buyurur ki: “Ümmetimin ebdali, cennete oruçlarının çokluğu, namazlarının
çokluğu ile değil, kalblerinin Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden başkasından
kurtulmuş olması, cömertlikleri ve müslümanlara nasihatleri sebebiyle
girerler.”
Hz. Peygamber şöyle
buyurdu:“Takvaya erenler, ulu kişiler, alimler, fakihler, ilmi tebliğ
edeceklerine dair kendilerinden kati söz alınmıştır. Yanlarında oturmak
bereket, yüzlerine bakmak ise aydınlıktır.”
Devamında da buyurur ki: “Takvaya erenler ulu kişilerdir. Fakihler öncülerdir.
Yanlarında oturmak kişinin (feyz ve bereketini) artırır, timi ile faydalanan
alim bin abidden (ibadet edenden) efdaldir.”
Ey dost! Gerçek dostlarla
iyilerle otur, iyilerle sohbet et ki, iyilerle haşrolasın. Bir insanın iyi
olmasının veya olmamasının alametleri vardır. İyi kişi iyi konuşur, iyilerle
sohbet edip gezer ve oturur. Kötü kişi ise kötü konuşur ve kötülerle gezer
oturur. Alemlerin Efendisi, Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz, ilmin kapıcısı olan
İmam- Ali (KV) Efendimiz’e şöyle buyurur: “Ey Ali! İslam üryandır. Giysisi takvadır,
tüyleri hidayettir, süsü ise hayadır, direği veradır, ayakta tutucusu da salih
ameldir. İslam’ın esası , beni ve Ehl-i Beyt’imi (RA) sevmektir.”
Diğer Hadislerinde de şöyle
buyurur: “Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvanın kaynağı ariflerin kalbleridir.”
Alemlerin Fahr-i Ebedi’si,
aleme gönderiliş gayesini yerine getirmeye gayret eden, Mucizel Beyan’a ve
Sünnet-i Seniyye’ye sarılan ve mana yolunda talib olanlara yol gösteren
Mürşid-i Kamil’e teslim olup Zikrullah ile iştigal (meşgul) olan ümmeti hakkında
da şöyle buyuruyor: “Her muttaki (gerçek anlamda sakınan) kimse, Muhammed’in (SAV)
ehlidir (ev halkıdır).”
“Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne
hakkıyle aşık olanların ciğerleri, O’nun (CC) rızasından mahrum kalmak
korkusuyla yanıp erir.”
Nebiler Nebisi (SAV)
Efendimiz, dünyanın kötülüğünü şöyle beyan ediyor. Dünya melundur, içindeki de
melundur. Ancak Allah (CC) Hz.leri’nin zikri ile ve Allah (CC) Hz.leri’ne gönül
verenler, ilmiyle amil olan alim veya talebe olanlar müstesna.”
Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz
gerçek varisleri hakkında şöyle buyurur: “Ümmetimin velileri cennete amellerle
girmezler. Cennete onlar Allah (CC) Hz.leri’nin rahmeti, nefis fedakarlığı,
kalb temizliği ve bir de müslümanlara karşı olan merhametleri sayesinde
girerler.”
Diğer Hadis-i Şerif’lerinde de
buyururlar ki: “Benden sonra ümmetimden bir kavim gelecek, Kur’an okuyacaklar,
din tahsili yapacaklar, şeytan onlara gelip ‘Sultana gelseniz de maddi
durumunuzu düzeltse, gene siz kendi inançlarınızı uygularsınız’ diyecek. İşte o
zaman onun emri dinlenmemeli. Ümmetimin sonlarına doğru, mescidlerini süsleyip
harebeye çeviren kavimler zuhur edecek, elbiselerine verdikleri önemi dinine
vermeyecek, dünyalık yerinde olduktan sonra artık dinlerine ne olursa olsun
aldırmayacaklar.”
Ey hakikati arayan kul! Yüce
Peygamberimizin (SAV) buyurduğu Hadis-i Şerif’ini okudun. Aynı zamanda değil
miyiz, her köşede camiler sıralanmış, ama içinde diri bir kişi kalmamış ve
bomboş. İçindeki kişiler ilimleri ile amil olmadıklarından, camideki cemaat Hak
ve Hakikatten mahrum bir vaziyette hayatını bitirip ebedi aleme perişan bir
vaziyette gidiyor. Bunun çaresi Allah (CC) Hz.leri’nin dostları, Nebiler Nebisi
(SAV) Efendimiz’in gerçek varislerine gidip aleme gönderiliş gayesini yerine
getirmekle mümkün olacaktır. Yoksa Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin dinini istismar
eden ve Ayet-i Kerime’lerin bazısını açıklayıp bazısını gizleyen kişilerin
cemaati, elbette hakikatten yoksun olup kalbi ölü olacaktır.
Hadis-i Şerif’lere devam
edelim. Yüce Allah (CC) Hz.leri’nin emirlerini sırf rızası için anlatan gerçek
varisleri hakkında şöyle buyuruyor: “Alimlere saygı göstere,n Allah’a (CC) ve
Resulüne (SAV) saygı göstermiş olur.”
Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz
buyuruyor: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bir kulu severse o kula günah zarar
vermez.”
Yani Cenab-ı Hakk (CC) Hz.leri
bir kulunu severse, onu hıfzu emanında kılar, hiçbir günah ve zarar ona isabet
etmez. O kimse, daima Allah (CC) Hz.leri’nin hıfzu emanında muhafaza edilir.
Evliyalar öyle zatlardır ki, görüldükleri zaman Allah (CC) Hz.leri’nin zikri
yad olunur, hatırlanır.”Yani Hak Teala (CC) Hz.leri’nin has kulları veliler görüldüğü zaman, Allah (CC)
Hz.leri’nin zikri ve haktan korkuları ve Hakk’ın (CC) Rahmetine sığınma gibi
Zikrullahla meşguliyet halleri, onları gören kimselere intikal eder ve o gören
kimselerde de aynı haller tecelli eder. Alim, kamil ve müttaki kimseler, halk
tarafından görüldüğü zaman, insanlarda bir çeki düzen ve Allah’ın (CC) zikri
görünür. İşte bu halin görülmesi, o görülen kimselerin Allah (CC) Hz.leri’nin
has kulları evliyadan olduklarının alametidir.
“Kalbden kalbe yol gider”
denildiği gibi manevi bir cazibe ve ilahi bir hal zuhur eder. Her müslümanım
diyenlerin bu hükümlere inanmak ve kabul etmek zorunluluğu vardır. Zira ilahi
hükümlere inanmak imanın şartlarındandır. Aksi halde, İslamla alakası kalmaz,
imansız olur. Nasıl mı?
Yani evliyalık müessesesi,
Kur’an ve Sünnet’le sabittir. Kur’anla sabit olan hükümleri inkar etmek ise,
küfrü mucib olur. Şu halde kitab ve sünnetle sabit olan İslami hükümleri hiç
bir mümin inkar edemez ve etmez. Ederse dinden çıkar ve yeniden iman tazelemesi
lazım gelir.
Nebiler Nebisi (SAV)
buyuruyor: “Bir kimse, fıkıh ilmini öğrenir de, tasavvuf (ahlak ve takva)
ilmini öğrenmezse, (o kimse) fasıklık etmiş olur. Ve yine bir kimse, tasavvuf
(ahlak ve takva) ilmini öğrenir de fıkıh ilmini öğrenmezse zındıklık etmiş
olur. Fakat bir kimse fıkıh ilmini ve tasavvuf (ahlak ve takva) ilmini
öğrenirse (yani her iki ilmi cem ederse) işte bu kimse hakikate eren kimse
olur.”
Evet, Hakk’ın (CC) dostu evliya kimseler, bu her üç ilmi öğrenen ve mucibiyle
amel eden kimselerdir.
Seyyid Ahmed Er Rufai (RA)
Hz.leri buyurmuştur ki: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, cahil kimseyi veli (dost)
tutmaz.”
Alemlerin Efendisi (SAV)
Efendimiz buyururlar ki: “Allah’ın (CC) kullarının içinde ancak O’nun (CC)
azamet ve
ceberutunu, izzet ve kudretini bilenler korkar.”
Burada alimlerden murad,
Cenab-ı Hakk’ı (CC) sıfatlarıyla bilip O’nu (CC) tazim edenlerdir. Kimin ilmi
yükselir ve artarsa, o nisbette Allah (CC) Hz.leri’nin korkusu da artar.
Zarurat-ı diniyyesini (dinin zaruretleri) bilen her kişi, bildiğinin alimidir.
Bu hususta Yüce Mevla (CC) Hz.leri buyuruyor: “(Ey Resulüm, onlara) de ki: ‘Hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak gerçek akıl sahihleri anlar (öğüt
alır).”
Allah (CC) Hz.leri’nin korkusu
bilgi ile olduğuna ve bilgi sahibi ile bilgisizin bir olmadığına göre, Cenab-ı
Hakk’ın (CC) ilim sıfatı ile muttasıf olmaya çalışan alim, kamil ve muttaki
kimseler, Allah (CC) Hz.leri’nin indinde elbette daha üstün ve daha sevgili
bahtiyar insanlardır.
Nebiler Nebisi (SAV)
Efendimiz, diğer bir Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyuruyor: “Kişi (insan) ilmi
ile amel etmediği müddetçe alim olamaz.”
“Kıyamet gününde azabın en
şiddetlisi, bilgisi kendine menfaat sağlamayan (ilmi ile amel etmeyen)
alimdir.”
Evet, bu Hadis-i Şerif’in
hükmü, günümüzde ayan beyandır. Zira pek abid ve zahid geçinenler, ilim ve
irfandan haberi olmayanlar imanın şartlarını, islamın şartlarını, namazın
şartlarını ve daha bilinmesi farz olanları bilmemektedirler. Hatta namaz caiz
olacak kadar kıraati dahi okuyamayanlara şahid olduğumuz kimseler çok
mevcuttur.
Hak yolcusu hakiki abid ve
fazılları da böyle cahil abidler lekeliyorlar. Bu cahil abidlerin hali böyle
iken, alim geçinen bir takım kişiler de kendilerinin ilmine mağrur olmuş, amel
yok, ahlaktan bihaber, birçok kötülüklere dalmıştır. Bu halleriyle de evliya ve
ibadet hakkında ölçüsüz, fitne ve fesat tohumlarını ortaya atan, sözde
alimlerde ortada dönmektedirler. Bu alim diye geçinen kimseler de Resulullah
(SAV) Efendimiz’in haber verdiği cahil alimlerdir. Böyle alimlerden de hazer
etmek lazımdır.
Evliya-i Kiram Hazeratı, ilim
ve hikmeti nereden ve kimden olursa alırlar ve bu ilmi, hangi dilden zuhur
ederse etsin daima bilmediklerini bilenlerden öğrenmeye çalışırlar.
Hidayet sahibi Allah (CC)
Hz.leri’nin dostu şu mısraları ne güzel yazmış: “İlmi ile amel etmeyen kötü
ahlak sahibi alim, fesad kimselerdendir, Cahil abidin fesadı ise, bu amelsiz
aliminkinden daha büyüktür. Bunların her ikisi de, dininde bunlara tabi olacak
kimse için dünyada büyük bir fitnedir.”
İşte amelsiz alimin ve ilimsiz
cahil abidin kötülüğü böylece ortaya çıkıyor. Eğer bir kimse alim olur ve ilmi
ile de amel edere, dine, millet ve vatana ilmi ile hizmet ederek Hakk’ın (CC) rızasını
kazanmaya çalışırsa, işte bu alim kamil mücahid ve muttaki insan, elbette Allah
(CC) Hz.leri’nin ın dostu ve velisidir. Zira Hak Teala (CC) Hz.leri’nin zatına,
sıfat ve sanatlarına hakkıyla alim kimse, elbette Cenab-ı Hak (CC) Hz.leri’nin
hakiki ve sevgili kuludur.
İmam-ı Şafii (RA) Hz.leri’nin
mübarek sözlerini okuyalım: “Eğer alimler, evliya olmazlarsa, Allah (CC) için
veli yoktur. Zira Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, cahil kimseyi veli ve dost
edinmez.”
Aziz müslüman kardeşim! Ayeti
Kerime ve Hadis-i Şerif’lerde gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Yolunuzu
kesmeye çalışan sapık, mülhid ve zındıklarla her zaman karşılaşabilirsiniz. Bu
yol kesici ve ilmiyle amil olmayanlara kulak vermeyiniz. İlmi ile amil, kamil,
muttaki bir alimi gören veya böyle bir evliyaya erişen her müslüman
kardeşlerimizin, onların dualarını almasını, hürmet etmesini ve ilminden ahlak
ve faziletinden istifade etmeye çalışmasını önemle tavsiye ederiz.
Hülasa-i Kelam, insan-ı kamil,
ilmi ile amel eden alim, fazıl ve muttaki kimselerdir. Öyle ise ey hakkı arayan
kişi... Allah (CC) Hz.leri’nin dostu ve evliyalara son derece hürmet etmekten
kaçma. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin sevdiği ve seveceği has kulları,
kendisinden en çok korkan ve yasaklarından son derece kaçıp emirlerini hakkıyla
tutan kimselerin olduğu Hadis-i Şerif’lerle beyan edilmiştir.
Alemlerin Efendisi (SAV)
Efendimiz’den soruldu: “İnsanların hangisi üstün ve efdaldir?” Bunun üzerine
Peygamber (SAV) şöyle dedi: “Onların (insanların) Allah (CC) Hz.leri’nden 'dan
çok korkanıdır.” buyurdu.
Binaenaleyh yukarıda kısaca
saydığımız bu vasıflar ve diğer sayılmadık güzel vasıfları kendilerinde
bulunduran zatı muhteremler, Evliyaullahtandırlar. İster bu zat, ehli Kur’an
olsun, ister ehli ilim olsun, ister ehli cihad olsun, ister tüccar, sanatkar ve
ziraatçı olsun, maddeten fakir olsun zengin olsun, hangi sınıftan olursa olsun,
mümini mütteki olan kimse, mutlak surette evliyaurrahman olan muhterem
kimselerdir.
Alemlerin Efendisi (SAV)
Efendimiz buyuruyor: “Her mümini mütteki, Muhammed’in (SAV) âlidir (yakini ve
evliya ümmetidir).”
Diğer bir Hadis-i
Şerif’lerinde buyurur ki: “Evliyalar, öyle zatlardır ki, görüldükleri zaman
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri hatırlanır.”
Yani alim, kamil, abid zahid ve mütteki kimseler görüldükleri zaman, Cenab-ı
Hakk (CC) Hz.leri hatıra gelir. Onlardaki Zikrullah, Aşkullah ve Havfullah
(Allah (CC) Hz.leri’nin korkusu), onları gören kimselere de akseder.
Dolayısıyle gayri ihtiyari onlarda da aynı haller zuhur eder. Cenab-ı Hak Celle
ve Ala Hz.leri bu her iki halin tecellisi ile bizleri mesrur buyursun. (Amin.)
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin
has kulları olan evliyaları, her müslümanın sevmesi lazımdır ve onların
sözlerinden , sohbetlerinden ve hallerinden istifade etmeye çalışmalıdırlar.
Şu ibareye dikkat etmeli:
“Büyükler dediler ki: ‘Ey mümin! Allah (CC) Hz.leri ile beraber ol. Şayet Allah
(CC) Hz.leri ile beraber olmaya kadir olamazsan, Allah (CC) Hz.leri’yle beraber
olan kimse ile beraber ol. Zira onunla beraber olman, seni Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’ne kavuşturur.”
Şeyhül İslam İbni Teymiye
merhum da, “Ubudiyyet risalesi” adlı eserinde şu cümleleri zikrediyor: “Kul,
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin ve Peygamberlerinin (AS) emirlerine itaat eder
ve Allah (CC) Hz.leri’nin dostu, mümini, mütteki olan evliyaları sever ve
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin düşmanlarına düşmanlık eder.”
Diğer satırlarında Şeyhül İslam İbni Teymiye merhum şöyle beyan ediyor: “Kul
üzerine kudreti nisbetinde emri bil maruf ve neyhi anil münker yapmak (Allah
(CC) Hz.leri’nin emirlerini yapmak ve yasakladıklarından sakınmak), kafir ve
münafıklarla savaşmak, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin sevgili kulları olan
evliyaları sevmek, Allah (CC) Hz.leri’nin düşmanlarına düşmanlık yapmak ve
Allah (CC) Hz.leri’nin rızası için sevmek, Allah (CC) Hz.leri’nin rızası için
buğuz etmek vacibdir.”
İmam-ı Nevevi’nin (RA) Hadis-i
Erbain şerhinde, Allame-i Teftazani şu kıymetli sözleri beyan etmiştir: “Allah
(CC) Hz.leri’nin velisi (dostu Peygamberlerden (AS) sonra) yaratılanların en
şereflisidir. O veli için, karemetle büyük kıymet vardır. Binaenaleyh bir
kimse, o velileri hakkıyla ve doğru bir şekilde severse, o (seven) kimseye,
kıyamet gününde velilerin şefaati erişir.”
Bu hususta Nebiler Nebisi (SAV) buyuruyor: “Kişi sevdiği ile beraberdir.”
Meşayih-i Kiram’dan Seyyid
Ahmed Er Rufai (RA) Hz.leri de şöyle buyuruyor: “Ey müminler! Allah (CC)
Hz.leri’nin dostları evliyalara yapışınız. Onları sevmeniz ve onlara
yaklaşmanız lazımdır. O evliyalara yaklaşmanız ve sevmeniz sebebiyle size
bereket ve lütuf hasıl olur ve ey müminler! Evliyalarla beraber olunuz. Zira
onlar Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin mensublarıdırlar.”
Evet, Hak yolcusu her
müslüman, Allah (CC) Hz.leri’nin dostları alim, kamil, mütteki, mütevazi,
şefkat ve merhametli olan evliyaları sevmesi, hürmet etmesi, dualarını alması
lazımdır. Ve ahirette şefaatlarına nail olma umudunu da Hak Teala (CC)
Hz.leri’nden beklemelidir.
Hadis-i Şerif’lere devam
edelim. Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyuruyor: “Benim ümmetimden Hakk’ın
(CC) zahiri üzere devam eden bir taife, kıyamete kadar devam eder.”
“Her asırda ümmetimden Allah
(CC) Hz.leri’ne itaat ve hayır yarışında bulunanlar olacaktır.”
Bu Hadis-i Şerif’lerde de beyan edildiği üzere, her asırda ve her mümin
topluluğu içinde Allah (CC) Hz.leri’nin sevgili kulları evliyalar bulunacaktır.
Allah (CC) Hz.leri’nin has kulları Evliyalar, dünyaya gelmelerinin gayesini iyi
bilirler ve Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hz.leri’nin hoşnut olduğu amelleri
işlerler. Resülullah (SAV) Efendimiz’in tavsiyelerine kulak vererek onun izini
nokta nokta takip ederler. Resülullah (SAV) Efendimiz’in şu tavsiyelerine
dikkat ederler: “Ey ümmetim! Bütün lezzet (ve zevk)leri kesici (yok edici)
ölümü çok hatırlayın.”
Evet Allah (CC) Hz.leri’nin
dostları evliyalar, maddi ve manevi bakımdan daima yükselmeye, saadete ve
istikamete devam etmek azmi içerisinde bulunurlar. Alim, kamil ve müttaki
kimseler, daima Hakk’ın (CC) rızasını düşünür. İbadet ve taatını O’nun (CC)
kabulüne arz eder.
Alemlerin Efendisi (SAV)
Efendimiz buyurur ki: “Kıyamet gününde, Peygamberler, ulemalar ve şehidler
şefaat eder (edecektir).”
Peygamber Efendimiz’den (SAV)
ve gerçek varisi evliyalardan biiznillahi Teala beklenen ve beklenecek olan
budur. İlm-i Ledün sahibi bunlardır. Varis-i Enbiya (SAV) bunlardır. İşte bu
zatlar Resülullah (SAV) Efendimiz’in şeriatı ve tarikatı ile amel ederler.
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri tarafından sevilirler. Bunlara her zahir ilmini hem
de batın ilmini verir. Yalnız şeriatle amel edip tarikata tasavvuf yoluna kulak
asmayanlar bu sırra, bu hikmete eremezler. “Ayet-i Kerimelerde arayınız” dediği
Resülullah (SAV) Efendimiz’in varisleri ve halifeleridirler.
Alemlerin Efendisi: “Allah-ü
Teala (CC) Hz.leri’nin rahmeti benim halifelerime olsun.” deyince, “Senin
halifelerin kim Ya Resülullah (SAV)” dediler? Buyurdu ki: “Sünnetimi ihya eder
ve nasa da öğretirler.” Bu sultanlar Resülullah (SAV) Efendimiz’in hem şeriatı,
hem tarikatı, hem hakikati ve hem marifeti ile çalışmışlar, sünnetini ihya
etmişler ve hem de nasa bu vuslat yolunu öğretmişlerdir. Biz de alimiz
diyenlere şöyle denir: “Eğer sen de aynı vazifelerle meşgul olup bu vazifeleri
nasa rıza bari için öğretebiliyorsan, iddian tamamdır. Yalnız şeriatta kalmış
isen, tarikat, hakikat ve marifet sünnetleri sende yoktur. İşte noksandasın.
Bu sözler sünneti tamam
tutanlaradır. Allah (CC) Hz.leri’nin rahmeti onlaradır.
www.GAVSULAZAM.de
|