ESER HAKKINDA

ESERDEKİ DUA

HÂTİME

 
 
 
 

Saçmalıkları, kıyl-u kâli bırakın. Malı zâyi etmekten sakının. Yakınlarla, komşularla, dost ve ahbaplarla sebepsiz yere çokça oturmayı terkedin. Bu boş bir hevestir. O gibi yerlerde genellikle yalan, gıybet ve günah olan konuşmalar geçer. Günah iki kişi arasında tamamlanır. Evinizden dışarı çıktığınızda yegâne maksadınız gerek kendiniz, gerekse âilenizin menfaati olsun.

Her işte söze önce başlayan sen olmayasın. Bilakis sözün cevap olsun. Birisi sana bir şey sorduğunda o soruya cevâbın senin ve soruyu soranın hayrına ise cevapla, yoksa cevaplama. Müslüman kardeşine rastladığında ona “nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” gibi sorular sorma. Ola ki, o sana nereden gelip, nereye gittiğini bildirmek istemez de, sana yalan söyler; sen de onu yalana itmiş olursun.

Kirâmen kâtibîn meleklerinden utan! Onların elindeki defteri ancak ve ancak seni kıyâmet günü sevindirecek ve ferahlatacak mallar ile doldur. O defteri tesbîhat ile, Kur’ân tilâveti ile, senin ve halkın hayrına olan sözler ile doldur. Onların mürekkebi senin gözyaşın olsun. Tevhîdin ile onların kalemlerini kuvvetlendir. Sonra onlarla birlikte “kapı”nın önüne gel ve Rabbinin (CC) katına yalnızca sen gir.

Emellerinizi kısaltın! Ölümü gözünüzün önüne dikin. Bir kardeşinizi gördüğünüzde ona vedâ edin. Ona vedâ selâmı ile selam verin. O kimse tıpkı bu şekilde, evinden çıktığı zaman da ailesiyle gönülden vedâlaşsın; ola ki, ölüm meleği onu çağırır ve onlara dönmek mümkün olmaz. Ola ki, ecel onu yolda karşılar. Bundan dolayı Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştur: “Sizden hiç kimse, vasiyeti başının altında olmadan uyumasın.[1] Birinizin üzerinde borç varsa ve ödemeye de gücü yetiyorsa ödesin. Onu ödemeyi geciktirmesin. Onu daha sonra ödeyip ödeyemeyeceğini bilemez ki!… Borcunu ödemeye gücü yetip de onu ödemeyen nefsine zulmetmiştir. Zîrâ Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştur: “Zenginin (gücü yetenin) borcunu ödemeyip uzatması zulümdür.[2]

Kavim (sûfîler) belâya sabır konusunda direnç gösterirler, sizin gibi sızlanmazlar. Onlardan birisi her gün bir belâya uğrar; bir gün belâ gelmezse: “İlâhî (CC)! Bugün ne günah işledim de “belâm”ı vermedin?” diye duâ eder. Belâlar çeşit çeşittir. Bâzısı bedende olur. Bâzısı kalpte olur. Bâzısı halktan gelir. Bâzısı Hâlık’tan (CC) gelir. Çile çekmemiş kimsede hayır yoktur. Belâlar Hakk’ın (CC) çengelleridir. Âbidin ve zâhidin dünyâda “himmet”e (ilâhî yardıma) nâil olması dünyâda Hakk’ın (CC) ikramları ve âhirette de cennetlerdir. Ârifin dünyâdaki himmeti îmânının bâkî kalması, âhiretteki himmeti ise Allah’ın (CC) ateşinden kurtulmasıdır. Ona kalbinden şöyle denilinceye kadar onun isteği ve arzusu bitmez: “Ne oluyor! Sâkin ol. Dur! Sende îman sâbittir. Mü’minler îmanları için senin nûrundan nurlanıyorlar. Ve sen yarın da şefâatçi, sözü makbul biri olacaksın. Halktan pek çoğunun cehennemden kurtuluşuna vesîle olacaksın. Şefâatçilerin önderi olan peygamberinin (SAV) yanında olacaksın. Başka bir şeyle meşgul ol!” İşte bu, sonunda îmânın, mârifetin, selâmetin altına mühürün basılmasıdır, imzâlanmasıdır. Halkın havâssı olan nebîlerle (AS), resullerle (AS), sıddıklarla birlikte yürümektir.

Ey münâfık! Nifakla, yapmacık davranışlarla eline ne geçer? Sen izzet ve şerefini düşünüyorsun. Halkın kalbinde yer tutmayı düşünüyorsun. Elinin öpülmesini düşünüyorsun. Sen kendini de, besleyip büyüttüğün kimseleri de, kendine tâbi kıldığın kimseleri de hem dünyâda, hem de âhirette ancak felâkete sürüklersin. Sen riyâkârsın, deccalsin, halkın malının üzerine oturan zorbasın. Hoş, senin makbul bir duan olmadığı gibi, sıddıkların kalplerinde de senin bir yerin yok! Allah (CC) seni bir ilim üzerine saptırmıştır. Toz toprak kalktığında altındakinin at mı, eşek mi olduğunu göreceksin! Toz toprak kalkınca “ricâl-i Hakk’ın” (Hak erlerinin) asil atlar üzerinde ve kendinin de topal eşek üzerinde olduğunu göreceksin. Şeytanların ve iblislerin panikçileri seni alıp götürecekler.

Sûfîler, öyle bir dereceye ulaşırlar ki, orada onlar ne duâ ederler, ne de bir şey isterler. Ne her şeyin iyi gitmesi, ne de zararın defedilmesi gibi bir arzuları olmaz. Onlar ancak kalplerinden gelen bir emir üzerine duâ ederler; bâzan kendileri için, bâzan halk için. Dilleri duâ eder, ama onlar yaptıkları duâdan haberleri olmaz.

Allah’ım (CC)! Her hâlimizde sana karşı güzel edeple bizi rızıklandır. “Bize dünyâda da, âhirette de güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru.”

www.GAVSULAZAM.de


[1] Buhârî, es-Sahîh, “Vasâyâ” hadîs no: 2587.

[2] Buhârî, es-Sahîh, “Havâle” hadîs no: 2166; Müslim, es-Sahîh, “Havâle” hadîs no: 1564.

Kaynak: Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (KSA), Cilâü’l-hâtır fi’l-bâtın ve’z-zâhir

 
 
 
İndex|Tasavvuf|Derviş|Mürşid-i Kamil|Mekârim-i Ahlâk|Bir Damla Gözyaşı
WwW.Gavsulazam.de   2003-2006    Her Hakkı Mahfuzdur | Mesaj gönder | Misafir Defteri