|
Saçmalıkları, kıyl-u kâli bırakın. Malı zâyi
etmekten sakının. Yakınlarla, komşularla, dost ve ahbaplarla sebepsiz yere
çokça oturmayı terkedin. Bu boş bir hevestir. O gibi yerlerde genellikle yalan,
gıybet ve günah olan konuşmalar geçer. Günah iki kişi arasında tamamlanır.
Evinizden dışarı çıktığınızda yegâne maksadınız gerek kendiniz, gerekse
âilenizin menfaati olsun.
Her işte söze önce başlayan sen olmayasın. Bilakis
sözün cevap olsun. Birisi sana bir şey sorduğunda o soruya cevâbın senin ve
soruyu soranın hayrına ise cevapla, yoksa cevaplama. Müslüman kardeşine
rastladığında ona “nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” gibi sorular sorma.
Ola ki, o sana nereden gelip, nereye gittiğini bildirmek istemez de, sana yalan
söyler; sen de onu yalana itmiş olursun.
Kirâmen kâtibîn meleklerinden utan! Onların
elindeki defteri ancak ve ancak seni kıyâmet günü sevindirecek ve ferahlatacak
mallar ile doldur. O defteri tesbîhat ile, Kur’ân tilâveti ile, senin ve halkın
hayrına olan sözler ile doldur. Onların mürekkebi senin gözyaşın olsun.
Tevhîdin ile onların kalemlerini kuvvetlendir. Sonra onlarla birlikte “kapı”nın
önüne gel ve Rabbinin (CC) katına yalnızca sen gir.
Emellerinizi
kısaltın!
Ölümü gözünüzün önüne dikin. Bir kardeşinizi gördüğünüzde ona vedâ edin. Ona
vedâ selâmı ile selam verin. O kimse tıpkı bu şekilde, evinden çıktığı zaman da
ailesiyle gönülden vedâlaşsın; ola ki, ölüm meleği onu çağırır ve onlara dönmek
mümkün olmaz. Ola ki, ecel onu yolda karşılar. Bundan dolayı Hz. Peygamber (SAV)
şöyle buyurmuştur: “Sizden hiç kimse, vasiyeti başının altında olmadan
uyumasın.”
Birinizin üzerinde borç varsa ve ödemeye de gücü yetiyorsa ödesin. Onu ödemeyi
geciktirmesin. Onu daha sonra ödeyip ödeyemeyeceğini bilemez ki!… Borcunu
ödemeye gücü yetip de onu ödemeyen nefsine zulmetmiştir. Zîrâ Hz. Peygamber (SAV)
şöyle buyurmuştur: “Zenginin (gücü yetenin) borcunu ödemeyip uzatması
zulümdür.”
Kavim (sûfîler) belâya sabır konusunda direnç
gösterirler, sizin gibi sızlanmazlar. Onlardan birisi her gün bir belâya uğrar;
bir gün belâ gelmezse: “İlâhî (CC)! Bugün ne günah işledim de “belâm”ı
vermedin?” diye duâ eder. Belâlar çeşit çeşittir. Bâzısı bedende olur. Bâzısı
kalpte olur. Bâzısı halktan gelir. Bâzısı Hâlık’tan (CC) gelir. Çile çekmemiş
kimsede hayır yoktur. Belâlar Hakk’ın (CC) çengelleridir. Âbidin ve zâhidin
dünyâda “himmet”e (ilâhî yardıma) nâil olması dünyâda Hakk’ın (CC) ikramları ve
âhirette de cennetlerdir. Ârifin dünyâdaki himmeti îmânının bâkî kalması,
âhiretteki himmeti ise Allah’ın (CC) ateşinden kurtulmasıdır. Ona kalbinden
şöyle denilinceye kadar onun isteği ve arzusu bitmez: “Ne oluyor! Sâkin ol.
Dur! Sende îman sâbittir. Mü’minler îmanları için senin nûrundan nurlanıyorlar.
Ve sen yarın da şefâatçi, sözü makbul biri olacaksın. Halktan pek çoğunun
cehennemden kurtuluşuna vesîle olacaksın. Şefâatçilerin önderi olan
peygamberinin (SAV) yanında olacaksın. Başka bir şeyle meşgul ol!” İşte bu,
sonunda îmânın, mârifetin, selâmetin altına mühürün basılmasıdır,
imzâlanmasıdır. Halkın havâssı olan nebîlerle (AS), resullerle (AS),
sıddıklarla birlikte yürümektir.
Ey münâfık! Nifakla, yapmacık
davranışlarla eline ne geçer? Sen izzet ve şerefini düşünüyorsun. Halkın kalbinde
yer tutmayı düşünüyorsun. Elinin öpülmesini düşünüyorsun. Sen kendini de,
besleyip büyüttüğün kimseleri de, kendine tâbi kıldığın kimseleri de hem
dünyâda, hem de âhirette ancak felâkete sürüklersin. Sen riyâkârsın, deccalsin,
halkın malının üzerine oturan zorbasın. Hoş, senin makbul bir duan olmadığı
gibi, sıddıkların kalplerinde de senin bir yerin yok! Allah (CC) seni bir ilim
üzerine saptırmıştır. Toz toprak kalktığında altındakinin at mı, eşek mi
olduğunu göreceksin! Toz toprak kalkınca “ricâl-i Hakk’ın” (Hak erlerinin) asil
atlar üzerinde ve kendinin de topal eşek üzerinde olduğunu göreceksin.
Şeytanların ve iblislerin panikçileri seni alıp götürecekler.
Sûfîler, öyle bir dereceye ulaşırlar ki, orada
onlar ne duâ ederler, ne de bir şey isterler. Ne her şeyin iyi gitmesi, ne de
zararın defedilmesi gibi bir arzuları olmaz. Onlar ancak kalplerinden gelen bir
emir üzerine duâ ederler; bâzan kendileri için, bâzan halk için. Dilleri duâ
eder, ama onlar yaptıkları duâdan haberleri olmaz.
Allah’ım
(CC)! Her hâlimizde sana karşı güzel edeple bizi rızıklandır. “Bize dünyâda
da, âhirette de güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru.”
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|