|
Hz. Peygamber’den (SAV) şöyle rivâyet olunmuştur: “Allah-ü
Teâlâ (CC) cehennemde bir zebânî grubu yaratmıştır. Onlarla düşmanı olan
kâfirlerden intikam alır. Bir kâfiri muâheze etmek istediğinde onlara şöyle der:
‘Bunu alın.’ Yetmiş bin zebânî beliriverir. O kişi o zebânîlerden birisinin
eline düşünce, yağın ateşte eridiği gibi erir. Zebânînin elinde yağdan başka
bir şey kalmaz. Allah-ü Teâlâ (CC) ona tekrar eski vücûdunu verir. Zebânîler
daha da aşırılaşırlar. Onu ateş ile bağlarlar. Ayaklarını ve başını da ateşle
bağlarlar. Sonra da öylece ateşe fırlatırlar.”
Birisi “havâtır”ı (ilhâmı) sordu. Dedim ki:
Havâtırın ne olduğunu sen ne bilirsin ki? Senin havâtırın şeytandan, kendinden,
hevandan ve dünyandan. Senin himmetin hep değersiz şeylere. Havâtırın da o
cinsten. Ne yapıyorsun? Hakk’tan (CC) gelen “hâtır” (ilham) sâdece ve sâdece
mâsivâdan boşalmış olan bir kalbe gelir. Allah-ü Teâlâ’nın (CC) tıpkı şöyle
buyurduğu gibi: “…Allah (CC) korusun! Biz sâdece malımızı yanında bulduğumuz
kişiyi alıkoyarız.”
Eğer Allah-ü Teâlâ (CC) ve O’nun (CC) zikri seninle
berâber ise, korkma; kalbin O’nun (CC) kurbiyeti ile dolar. Şeytandan, hevâdan
ve dünyâdan gelen havâtır senden kaçar. Eğer nefisten gelen hâtırdan, hevâdan
gelen hâtırdan, şeytandan gelen hâtırdan ve dünyâdan gelen hâtırdan yüz çevirirsen
âhiret hâtırı sana gelir. Sonra melekten sana hâtır gelir. Son olarak da Hakk’tan
(CC) sana hâtır gelir ki, işte bu hedeftir.
Ey sûfîler! Allah-ü Teâlâ (CC) “şükür
mü edeceksiniz, yoksa küfür mü edeceksiniz diye, O’nu (CC) tanıyacak mısınız
yoksa inkâr mı edeceksiniz” diye, “O’na (CC) itâat mi edeceksiniz yoksa isyan
mı edeceksiniz” diye size nîmetler verir. Ne “meşhur bir medh u senâ” (yalakaca
medhedilen kimseler) olun, ne de “gizli ayıp” (ayıbı gizli işleyenlerden) olun.
Fazla şımarmayın, zîrâ rüsvaylık er veyâ geç gelir.
Bişr-i Hâfî (RA) (v. 227/841) şöyle duâ ederdi: “Allah’ım
(CC)! Bana gücümün üstünde bir yük verdin. Adımı yücelttin, insanlar arasında
şöhret oldum. Allah’ım (CC)! Beni kıyâmet günü rüsvay eyleme. Çünkü ben ‘meşhur
bir medh u senâ ve gizli bir ayıp’ olduğumu biliyorum.”
Ey oğul! Nifâkın, güzel konuşman,
belâğatin sebebiyle yüzünün sararması, belinin bükülmesi ve bütün lutufların
gitmesi… işte bütün bunlar nefsinden, şeytanından, halkı şirk koşmandan ve
onlardan dünyâlık istemenden dolayıdır. Kendin dışındaki herkes hakkında
zannını güzelleştir. Nefsine ise kötü zan besle. Nefsini aşağıla, yaptıklarını
gizle, ortaya dökme. Sana: “Allah-ü Teâlâ’nın (CC) sana verdiği nîmetleri artık
anlat!” denilinceye kadar böyle ol. İbn Sem’ûn (v. 387/998) kendisine bir
“kerâmet” (ikram) geldiğinde şöyle dermiş: “Bu bir tuzak. Bu şeytandan.”
Kendisine “Sen kimsin? Baban kim? Sana verdiğimiz nîmeti anlat!” denilinceye
kadar böyle söylermiş.
Ey muhibler! Ey mürîdler! Hakk’ı (CC) kaybetmekten sakının. O’nu (CC) kaybettiğiniz
zaman her şeyi kaybetmişsinizdir. Allah-ü Teâlâ (CC) Îsâ (AS)’a şöyle vahyetti:
“Ey Îsâ (AS)! Beni kaybetmekten sakın! Beni kaybedersen her şeyi kaybetmişsindir.”
Îsâ (AS) da Rabbine (CC) münâcâtında şöyle duâ etti: “Yâ Rabbi (CC)! Bana
tavsiyede bulun.” Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk (CC) şöyle buyurdu: “Sana beni ve
beni talep etmeni tavsiye ederim.” Bu konuşma dört defâ tekrar etti. Her
defâsında Îsâ (AS) böyle duâ etti ve her defâsında böyle cevap verildi. O’na
(AS), “Dünyâyı talep et, âhireti talep et” diye buyurulmadı. Sanki O’na (AS) Cenâb-ı
Hakk (CC) şöyle buyuruyordu: “Sana, bana itâat etmeni, bana isyan etmemeni
tavsiye ederim. Yakınlığımı talep etmeni, tevhîdimi talep etmeni, benim için
amel işlemeni tavsiye ederim. Benden başka her şeyden yüz çevirmeni tavsiye
ederim.”
Ey
fukarâlar! Fakirliğinize
sabredin ki, dünyâda da âhirette de size zenginlik gelsin. Hz. Peygamber’den (SAV)
şöyle rivâyet olunmuştur: “Sabreden fakirler kıyâmet günü Allah-ü Teâlâ’nın (CC)
yanında otururlar.”
Fakirler Rahmân’ın (CC) yanında otururlar; bugün kalpleri ile, yarın bedenleri
ile. Fakirlik Hakk’ın (CC) fakîri olmaktır, O’na (CC) muhtaç olmaktır. Sabır
O’nunla (CC) birlikte gayrısına sabretmektir. Onların Rableri (CC) katındaki
kalpleri bir hoş buhardır. O’ndan(CC) başkasını kabul etmezler. Tıpkı Mûsâ (AS)
hakkında şöyle buyurduğu gibi: “Biz önceden, başkasından süt emmeyi O’na (AS)
haram kılmıştık.”
Kalp düzelince ve Hakk’ı (CC) tanıyınca O’ndan (CC) başkasını reddeder; O’nunla
(CC) ünsiyet bulur; başkasından uzaklaşır; O’nunla (CC) rahatlığa erer;
başkasıyla yorulur.
Ey cemâat! Ölümü ve daha sonrasını
hatırlayın. Fânî dünyâyı toplama hırsına vedâ edin. Emellerinizi kısaltın. Hırsınızı
azaltın. Sizin için en zararlı şey tûl-i emel (uzun emel) ve aşırı hırstır. Hz.
Peygamber’den (SAV) şöyle rivâyet olunmuştur: “İnsanoğlu ölüp kabrine
konulduğu zaman oraya dört melek gelir. Biri başında, biri sağında, biri
solunda ve biri de ayak ucunda durur. Başında duran şöyle der: ‘Ey Âdemoğlu!
Ecel geldi, emeller yarım kaldı.’ Sağında duran şöyle der: ‘Ey Âdemoğlu! Mal
mülk gitti, ameller kaldı.’ Solunda duran şöyle der: ‘Ey Âdemoğlu! Şehvetler
gitti, yorgunluklar kaldı.’ Ayak ucunda duran da şöyle der: ‘Ey Âdemoğlu! Eğer
helâl kazandın ve “Cebbâr” olan Allah’a (CC) itâat ettin ise ne mutlu sana!’
”
Ey camâat! Bu nasîhatlerden öğüt
alın, özellikle de Allah-ü Teâlâ’nın (CC) nasîhatlerini, resullerinin (AS) nasîhatlerini
iyi dinleyin. Allah’ım (CC)! Bana şâhit ol ki, ben kullarına bol bol vaaz u
nasîhatte bulunuyor, onların ıslâhı için çabalıyorum.
Ey tekkede,
savmaada, zâviyede oturanlar! Gelin. Sözlerimden bir harf bile olsa zevk alın. Bir gün,
ya da bir hafta olsun benim sohbetime katılın, umarım ki, size faydası
dokunacak bir şeyler öğrenirsiniz.
Vahlar size! Çoğunuz boş hevesler
içindesiniz. Dergahlarınızda Hâlık’a (CC) ibâdet etmeye mi çalışıyorsunuz? Bu
iş öyle halvete çekilip câhilce oturmakla olmaz. Yuh sana! Tâkâtin tükenip, topukların güçten kesilinceye kadar,
ilmi ve ulemâyı bulma talebi peşinde koş. Şâyet âciz kalırsan, o zaman otur.
Önce zâhirinle, sonra kalbinle ve mânân ile yürü. Zâhir ve bâtınınla yürümeye
muvaffak olduğun zaman, Allah-ü Teâlâ’ya (CC) kurbiyeti elde edersin ve O’na (CC)
vâsıl olursun.
Ey evlat! Sen daha yumurtada
civcivsin, horozlanma! Bedenin oluşup yumurtadan ayrılıncaya kadar sana söz
hakkı yok. Annenin kanatları altında, Peygamberinin (SAV) şerîatinin kanatları
altında annenin ağzındaki ile beslenip îmânın kuvvetleninceye kadar sana
konuşma hakkı yok! Salâh senin içinde yerleşince Rabbinin (CC) fazîlet
tânelerini toplarsın. O zaman tavukların başına horoz kesilirsin, onları
muhabbetle idâre edersin. Onlara bekçi olursun, onlara gelecek âfetleri sen
karşılarsın, kendini onlara fedâ edersin. Kul, sapasağlam olunca halkın yükünü
taşır ve onlara kutub ve direk olur. Hz. Peygamber’den (SAV) şöyle rivâyet
olunmuştur: “İlim öğrenen, öğreten ve onunla amel eden kimse melekût
âleminde “azîm” (büyük) diye çağırılır.”
Ben de Emîrü’l-mü’minîn Alî b. Ebî Tâlib (KV)’nin dediği gibi diyorum: “Benim
koltuğumun altında taşıdığım bir ilmim var; eğer sizden o ilme ehil kimseler
bulsaydım esrâr (sırlar) kapısını kapalı tutmaz ve anahtarlarıyla o kapıyı
açardım. Fakat ben o esrârı gizlemekle ehli gelinceye kadar muhâfaza ediyorum.”
Sâhip olduğun şeyleri muhâfaza et. Senden istenince
de açıkla. Benim her şeyimi açıklamam mümkün değil. Çünkü gizlenmesi gereken
haller vardır. İbn Sem’ûn şöyle dermiş: “Söylediğime inanmak velâyettir. Onda
“kıdem”i olan varsa, o da onun için ziyâdedir.” Ancak dinlediği bu sözleri
destekleyen, ona inanan, onunla amel eden, onda ihlaslı olan kimse Kitap ve
Sünnetin hidâyetine ulaşır. Allah’a (CC) yemin olsun ki, Kitap ve Sünnet ile
terbiye olan, onlarla neşv ü nemâ bulan ve onların belirlediği hudûdu
aşmayanlar felâha ermişlerdir. Korkarım ki, senin îmânın da, islâmın da iğreti
ve utanç verici. Bu sebeple havfini (korkunu) artır, orucunu, namazını ve seher
vakti uyanık olmayı çoğalt. Sûfîlerin yüzleri üstünde uyuyup kalmaları bu
yüzdendir. Bu yüzdendir ki, onlar vahşî hayvanlara karışmışlar, onların yediği
otlardan yemişler, onların içtiği sudan içmişlerdir. Böylece onların gölgeleri,
korunakları güneş, lambaları ise ay ve yıldızlar olmuştur. O’na (CC) vuslattan
önce tâate ve kurbiyete çok çok özen gösterin. O’na (CC) karşı cüretlenme ve
isyanlar ile nefislerinizi karartmayın.
Allah’ım (CC)! Bizi sana tâatte muvaffak kıl. Sana
isyan etmekten uzak tut. “Bize dünyâda da, âhirette de güzellik ver ve
cehennem azâbından bizi koru.”
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|