Allah-ü Teâlâ (CC) şöyle buyurmuştur: “Allah (CC)
katında din İslâm’dır.”
İslâm’ın yâni “islâm” kelimesinin hakîkati “istislâm”dır (teslim olmak ve
teslimiyettir). Önce “İslâm’ı (İslâm Dînini) kabul edin, sonra da istislâmı
(teslîmiyeti) nefislerinizde gerçekleştirin. Dışınızı İslâm ile, içinizi de
“istislâm” (teslîmiyet) ile temizleyin. Kendinizi Rabbinize (CC) teslim edin.
O’nun (CC) tedbîrine ve takdîrine râzı olun. Bırakın, hakkınızda O’nun (CC) takdîri
hüküm versin. Kaderin getirdiği her şeyi makbul karşılayın. Rabbiniz (CC) sizi
sizden daha iyi bilir. “Müdebbir” (her şeyi idâre ve takdîr eden) ve “Hâkim”
(hüküm ve hikmet sâhibi) olarak O’ndan (CC) râzı olun. Yakın bir dost olarak O’nun
(CC) Kelâm’ından (Kur’ân’dan) râzı olun. O’nun (CC) emirlerini de, yasaklarını
da “kabul eli”yle karşılayın. O’nun (CC) dînini bütün kalbinizle karşılayın.
Kendinize o dîni şiar ve örtü edinin.
Ölüm gelmeden önce, Allah’tan (CC) dönüşün mümkün
olmadığı o gün, yâni kıyâmet günü gelmeden önce hayâtınızı ganîmet bilin.
Emellerinizi kısaltın. Çünkü felah bulan kimse, ancak emelini kısaltmak
sûretiyle felah bulmuştur. Dünyâya karşı hırsınızı azaltın. Harîs olmasanız
bile kısmetleriniz size gelecektir. Bu dünyâdan, nasiplerinizi elde etmeden
ayrılmayacaksınız.
Vah sana! Hevesi kov. Ölümün
elinden kurtuluş yok. Nereye gidersen git, nereye dönersen dön, o senin önünde
ve etrâfında. Kıyâmetten kurtulamazsın. Ölüm günün senin hakkında özel bir
kıyâmettir. Kıyâmet günü de hem senin için, hem de senin dışındakiler için
genel bir kıyâmettir. İlk kıyâmet ikinci kıyâmeti getirir: O zaman ölüm
meleğini görürsün; sana güler yüzle, mütebessim bir çehreyle gelir. Yanındakiler
de öyledir. Sana selam verirler. Tıpkı enbiyânın, şühedânın ve sâlihlerin
ruhlarını aldığı gibi senin rûhunu da yumuşaklıkla alır. Kıyâmet gününün senin
hakkında hayırlı geçeceğini müjdeler. İlk gün ikinci günü getirir: Eğer hayır
görürsen hayırdır; şer görürsen şerdir.
Ölüm meleği Mûsâ (AS)’a geldi, elinde bir elma
vardı. Elmayı Mûsâ (AS)’a koklattı. Bu koklama esnâsında O’nun (AS) rûhunu
aldı. Hepsi böyledir: Allah (CC) katında derecesi yüksek olanın rûhu en kolay
ve en güzel bir sûrette alınır.
Ey cemâat! Ölmeden önce
nefislerinizden ve irâdelerinizden ölün. Ölümü çokça zikredin ve gelmeden önce
ona hazırlanın. Ölmeden önce ölürseniz, ölüm size kolaylaşır. Ona karşı ne bir
ağırlık olur, ne de bir endişe. Ölüm ve kıyâmet günü mutlakâ gelecektir. Onları
bekleyin. Bu iki gün husûsunda Allah’tan (CC) bir kaçış yolu yoktur. Akıllı
olun! Ben sizde ne kalp görüyorum, ne de kalplerinizde bir mârifet!
Yazık sana! Zâhidlik iddiâsında
bulunuyorsun, zâhidlerin elbisesini giyiniyorsun, ama dünyânın çocukları (kulları)
olan zenginlerin ve yöneticilerin kapısına da gidiyorsun! Nefsine dönüyorsun ve
dünyâyı talep ediyorsun! Onda olanı istiyorsun! Hz. Peygamber’in (SAV): “Bir
çukurun etrâfında dolanan kimse oraya düşebilir”
buyurduğunu işitmedin mi?
Dünyâ ile meşgul olmak, Allah (CC) yoluna düşmüş
kimselerin yolunu keser bitirir; onları büyüler, akıllarını başlarından alır.
Bu genel bir kâidedir; Allah’ın (CC) dilediği müstesnâdır. Çok az kimse vardır
ki, Allah-ü Teâlâ (CC) onların kalplerine ve işlerine sâhip çıkar, onları
halvetlerinde ve celvetlerinde muhâfaza eder. Kudret eliyle onların
yiyeceklerini, içeceklerini ve giyeceklerini tertemiz eder.
Sûfîler, Resûl’ün (SAV) getirdiği ile amel
etmişlerdir; böylece Resûl (SAV) onlardan râzı olmuş, onlara sâhip çıkmış ve onları
sevmiştir. “Ev almadan önce komşu al!” “Yol’a girmeden önce yoldaş edin.” Bu
komşu ancak Allah-ü Teâlâ’ya (CC) yakınlıktır, mârifetullahtır, îmandır, O’na (CC)
tevekkül etmektir, O’nun vaadine bağlanmaktır. Sûfîlerin kalpleri işe vâkıf
olduklarından dolayı onlar, dünyâdan da, âhiretten de uzaklaşmışlardır. Diğer
şeylerden hep uzakta durmuşlardır.
Ey gâfiller! Size açıkladığım bu
hususlara ancak amel ile, bâzan beden ve bâzan da kalp ile, bâzan kalp bâzan
fiil ile amele dalmak sûretiyle, yâni bâzan konuşma bâzan susma, bâzan amel
bâzan talebi terk etmek metotlarıyla ulaşılabilir. Amel ve utanma ile
ulaşılabilir. Kalp gözünün amelini görmemesi, onun amelleri görmeye karşı bir
süre kapatılması yoluyla olur. Bu tamam olunca Allah-ü Teâlâ (CC) tarafından bir
hareket gelir ve ona şöyle seslenilir: “Hareket et ve yürü! Gözlerini aç. Baş
gözlerinle de kalp gözlerinle de bak.” Allah-ü Teâlâ’dan (CC) gelen şey ancak
O’nun (CC) kudret eliyle gelir.
Sûfîler dâimâ alçak gönüllü ve mütevâzi
davranırlar. Bu davranışı hiç elden bırakmazlar. Bunu da sırf Allah (CC) rızâsı
için yaparlar. Mü’min, elindekini çıkarmak ve “îsâr”
etmek için didinir durur. Çünkü o ihtiyaç ânında onu bulacağını bilir. Vera
sâhibidir ve bulduğu her şeyi tertemiz yapmaktan geri durmaz. Aslını ve
teferruatını bildiği “bir şey” bulmak için o her şeyi terkeder. Babasından ve
annesinden kendisine mîras olarak kalan elindeki her şeyi çıkarmak için
çalışır. “Belki onlar bu malı vera yoluyla
kazanmamışlardır” diyerek, elindeki mîrası fakirlere ve düşkünlere
dağıtır.
Allah’ım (CC)! Bize doğru yolu ilham et. Sevdiğin
ve râzı olduğun ameli işlemeye bizi muvaffak kıl. “Bize dünyâda da, âhirette
de güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru.”
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|