Ey oğul! Sûfîlerin dağlar kadar
hayırlı amelleri olur. Ama onlar onu amelden saymazlar. Bu amelleriyle onlar
ancak tevâzu ve tezellül gösterirler. İşte sen de akıllı ol; zül ve tevâzu
ayakların üzerinde dur. Tevâzu üzere, sakınma üzere, mahvolma ve sırrını
temizleme kederinden ve darlığından doğan korku üzere ol. Eğer bu hal üzere
devam edersen Allah (CC) tarafından sana bir emniyet gelir. Kalbine ve sırrına
mührünü vurur. Halvet duvarına yazısını yazar. Orada ve bütün uzuvlarında
işâretler, diller, tesbîhler ve zikirler olur. Kalbin acâip şeyler işitir;
halbuki senden bir kelime bile çıkmaz. Zâhirin ve halk senden bir kelime bile
işitmezler. O senden dışarı çıkmayan bir şeydir. Senin için tanıdığın bir
bildik olur. Kendi kendine onunla konuşursun.
“Rabbinin (CC) nîmetini anlat.”
Ey velî! Bu gizli nîmeti anlat! Sen,
sen, bizzat sen ey oğul! Rabbinin (CC) celvette bile sana bahşettiği
nîmetini anlat. Zîrâ velîliğin şartlarından birisi de kitmândır (saklamak ve
saklanmaktır). Nebîliğin şartı ise ızhârdır (açıklık ve açıklamaktır). Velî
durumunu Allah-ü Teâlâ’ya (CC) ızhar eder. Eğer o durumunu halka ızhar edecek olursa
belâya dûçar olur ve hâli kendisinden alınır. Eğer onun durumu kendisi
tarafından değil de, Allah-ü Teâlâ (CC) tarafından, O’nun (CC) bir fiili
vesîlesiyle ortaya çıkacak olsa, o zaman velî için bir muâhaze (sorgulanma)
veyâ bir ayıp sözkonusu olmaz. Çünkü fâil başkasıdır, o değil.
Biri bana şöyle dedi: “Bu iş başına gelenlerin
hepsi gizliyor, ama sen ızhar ediyorsun?” Ona dedim ki: “Vah sana! Bir şey
ızhar etmiyoruz; galebe ile ve kasıtsız olarak ortaya çıkıyor.” Havuzum ne
zaman dolsa onu azaltırım. Ama sel gelince havuz etrâfına gayr-i ihtiyârî
taşıyor. Buna ben ne yapabilirim?”
Yazık sana! “Fütûhat” (ilâhî
feyizler) için zâviyeye çekiliyorsun ama kalbin halkla dolu! Sahrâlara git,
çöllere düş. Oralara düştüğünde kurb hazînesini elde edersin. Sonra halk
arasına oturur ve o zaman halka devâ olursun. Söylediklerime inanana,
söylediklerimden zevk alana, “halvette ve celvette” (yalnızken ve halkın içinde
iken) söylediklerimle amel edene Allah (CC) merhamet etsin.
Ey cemâat! Mücâhede edin, çabalayın
ve ümitsizliğe düşmeyin; çok yakın bir zamanda kurtulacaksınız. İşitmediniz mi,
Allah-ü Teâlâ (CC) nasıl buyuruyor: “Umulur ki, Allah (CC) ondan sonra yeni
bir iş (uygun bir durum) ortaya çıkarır!”
Rabbinizden (CC) korkun ve O’ndan (CC) ümitvâr olun. O’nun (CC) nasıl
buyurduğunu işitmediniz mi: “Allah (CC) sizi kendisinden çekindirir.”
“Havf u hazer”iniz (korku ve çekinme duygunuz) kadar emân ve emniyet
görürsünüz. Rabbinize (CC) tevekkül edin ve O’na (CC) karşı takvâ sâhibi olun.
O’nun (CC): “Allah’a (CC) tevekkül edene O (CC) yeter”
buyruğunu işitmediniz mi?
Allah’ım (CC)! Bizi yarattıklarından müstağnî kıl,
onlara muhtaç etme. Bizi, halkın malını minderlerinin altında toplayıp
saklayanlara ve o mallarıyla halka karşı böbürlenenlere muhtaç etme. Onlar ucüp
ve kibir çöllerine dalmışlar; fakirler onlardan dileniyorlar, onlardan yardım
istiyorlar da onlar duymazdan geliyorlar. Allah’ım (CC)! Bizi ihtiyaçları
senden gelen, sıkıntılarında da senden yardım dileyen kimselerden eyle.
Süfyân-ı Sevrî’ye (v. 161/777), “câhil kimdir?”
diye sorulduğunda o şöyle cevap verdi: “Câhil, ihtiyaçlarını Allah-ü Teâlâ’dan (CC)
isteyinceye kadar O’nu (CC) tanımayan kimsedir.” Câhilin durumu, bir hükümdarın
evinde bir işle meşgul olan bir adamın durumuna benzer: Hükümdar ona bir iş
buyurur, o da o işi bırakır, hükümdarın komşularından birisinin kapısına gider.
Ondan, yemek için bir dilim ekmek parçası ister. Hükümdar bu yaptığını bilseydi
onu öldürmez miydi? Ona sarayına girmeyi yasaklamaz mıydı?
Ey kalpleri
ölüler!
Beni iyi dinleyin. Ben, o adamın sıfatını sizde görüyorum. Rabbinizi (CC) tanımadan
nasıl ölürsünüz!
Allah’ım
(CC)! Bizi mârifetinle, amellerimizde sana karşı ihlaslı olmakla, senden
başkası için amel etmemekle rızıklandır. Bizi zâhir ve bâtın hükümlerinin ilmi
ile rızıklandır. Bize sabır ver, rızâ ver. İlminin ve kaderinin gereği olan
belâların acılarını bizlere tatlılaştır. Kalp etlerimizi erit ki, kudretinin
gereği olan elemleri hissetmeyelim ve Seninle sohbetimiz dâim olsun. “Bize
dünyâda da, âhirette de güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru.”
(Âmin)
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|