|
Ey oğul! Muhibler, eğer kıyâmet
günü cennete girmekten kaçınmanın bir yolunu bulsalar, oraya girmezler. Çünkü
onlar derler ki: “Biz cenneti ne yapalım? Biz Hâlık’ı (CC) isteriz. Biz sun’u
(eşyâyı) ne yapalım? Biz Sâni’i (Yaratıcıyı) isteriz. Biz tekvîni (varlığı) ne
yapalım? Biz Mükevvin’i (Vareden’i) isteriz. Biz hâdisi (sonradan olanı) ne yapalım?
Biz Kadîm’i (Evveli Olmayan’ı) isteriz.
İşte bu kalp, eğer sahih, sapasağlam olursa,
böylesi sıfatlarla mücehhez olursa, Cenâb-ı Hakk’a (CC) kurbiyet de kazanır.
Kalbin dünyâyı ve halkı terketmesi sağlam olursa, onun kurbiyeti de o derece
sahih ve sağlam olur.
Sana
yazıklar olsun! Ben küçüklüğümden şu ânıma kadar Hakk (CC) kapısında duruyorum. Oysa
sen onu bir kere olsun görmedin. Kalbin ne o kapıyı, ne de o kapının sâhibini
bir kere olsun görmedi. Bu işâret ettiğim mağribde ise sen maşrıktasın.
Nasıl terbiye edildiğimi, nasıl yetiştirildiğimi
iyi anla! Aklım yettiğinden beri ben seçkin kulları ile birlikte O’nun (CC) kapısındayım.
“Emir doğru söylüyor” de, yoksa boynun uçurulur.
Ey Yûsuf’u
satan! Yanında neyin var? söyle.
Arkada neyin var? haber ver. Ey oğul!
Kalbinden ve sadâkatinden bahset; yoksa sus! Mâdeninden, hazînenden, evinden
infak et; yoksa hırsızlık etme, infak etme! İnsanlara sofrandan yedir. Kendi
kaynağından su içir. Ârif bir mü’min suyunu, aslâ kurumayan kaynaktan, mücâhede
ve sadâkat kazmaları ile kazdığı kaynaktan içer ve içirir.
Ey oğul! Dünyâ tarafında cennet
yoktur. O cennete de yaklaştırmaz. Kul, dünyâya yaklaşır ve onu ister. Sonra
onun ayıplarını ve kusurlarını görür; ona karşı zâhid, isteksiz olur. Yaşatacak
kadar dünyâlığa kanaat gösterir. Onu da şerîat, takvâ ve vera eliyle alır. Zühd
eliyle alır. Kalp eliyle alır, nefis, hevâ ve şeytan eliyle değil. Bu tamam
olunca ona cennet gelir. Çünkü onun dünyâya karşı zâhid olması cennetin bedeli
ve anahtarıdır. O zaman kalbiyle cennete girer, ayaklarıyla orada karar kılar;
sırrı oraya yerleşir; oranın işleri ona kolaylaşır. Bu durumda iken kendisine
doğru gelen Hakk (CC) erlerini görür. Onlara: “Nereye?” der. Şöyle cevap
verirler: “Biz Allah-ü Teâlâ’nın (CC), haklarında: “Ancak O’nun (CC)
rızâsını umarlar”
buyurduğu kimseleriz. Cennet bütün genişliğine rağmen ona dar gelir. Rabbinden (CC)
bağışlamasını ister ve şunları okur: “Bana hayırlı kapıyı göster ki, çıkayım.
Burada kafeste mahkum kuş gibi kaldım. Kalbim senin hapishânende. Çünkü dünyâ
mü’minin, sen de ârifin hapishânesisin.” Oradan koşarak çıkar ve o geçmiş olan
topluluğa katılır. Bu sâliklerin yoludur. Meczûbların yoluna gelince, kurbiyet
şimşeği, ne bir aşama, ne de bir vâsıta olmaksızın daha ilk adımda onları
avlar.
Allah’ım
(CC)! Kalplerimizi kendine cezbet, çek. “Bize dünyâda da, âhirette de
güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru.”
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|