Ey oğul! “ ‘Allah (CC)’, de,
sonra da onları terket.”
De ki: “Beni yaratan beni hidâyete eriştirir.” Ey dünyâya karşı zâhid olan! Eğer kalbin âhirete tâlip olarak
dünyâdan ayrılmışsa, de ki: “Beni yaratan beni hidâyete eriştirir.” Ve sen de,
ey Cenâb-ı Hakk’ı (CC) dileyen, O’na (CC) yönelen, O’ndan (CC) başka her şeye
zâhid olan kimse! Eğer senin de kalbin Mevlâ’yı (CC) tâlip olarak cennet
kapısından çıkarılırsa sen de de ki: “Beni yaratan beni hidâyete eriştirir.”
Yol harâmîlerinden onun hidâyetine sığın.
Ey sûfîler! Bana icâbet ediniz. Zîrâ
ben Allah-ü Teâlâ’nın (CC) dâvetçisiyim. Kalbinizle yaratıcınıza dönün. Çok
yakında hepiniz öleceksiniz. O’na (CC) giden tevbe ve özür kapılarını aralayın.
O’nu (CC) gözetleyin. Bilin ki, O (CC) sizin her şeyinize muttalîdir. O (CC) gözetleyendir,
yakındır, şâhiddir, müşâhiddir. O’nun (CC): “Üç kişinin kendi aralarında
gizli konuşması olmasın ki, O (CC) onların dördüncüsü veyâ beş kişinin
altıncısı olmasın. Veyâ bundan çok veyâ az olsun, nerede olurlarla olsunlar O (CC)
onlarla berâberdir”buyruğunu işitmediniz mi?
O’nun (CC) zikir yemeğinden yeyin. O’nun (CC) ünsiyet
şarâbından için. O’nun (CC) kurbiyeti ile zenginleşin. Ey kalpleri ölüler! Ey “ribâ” (fâiz) üzerinde oturanlar! Boğulmadan
önce kalkın. Helâk olmadan önce kalkın. Ey “med” (ileri gelme) yerinde
oturanlar! “Cezir” (geri çekilme) gelmeden önce kalkın. Kalkın! Su
ayaklarınızın altına ulaştı. Şirk bölgesinden tevhîd bölgesine gidin.
Ey Rabbimiz
(CC)!
Bizi râzı olduğun caddede tut. “Hidâyet bulduktan sonra kalplerimizi
saptırma.”
Kalplerimizi Hak’tan başka şeye meylettirme. Onları senin kitâbına ve nebîn
Muhammed (SAV)’in sünnetine ittibâdan ve onlarla amel etmekten çıkarma. Bizi,
daha önce geçmiş olan Nebîlerin (AS), Resullerin (AS), şehitlerin ve sâlihlerin
yolundan çıkarma. Ruhlarımızı onların ruhlarıyla berâber eyle. Bizi âhiretten
önce, dünyâda iken kurbiyet evine al. “Bize dünyâda da, âhirette de güzellik
ver ve cehennem azâbından bizi koru.”
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|