|
Kahrolasın,
ey dünyânın kulu, ey halkın kulu! Ey
gömleğin, sarığın, dinarın, dirhemin, övgünün ve yerginin kulu! Yuh sana!
Her şeyin dünyâ için. Her şeyin Rabbinden (CC) başkası için. Halvette ve
celvette O’nunla (CC) berâber olma zevkin nerede? Halbuki, O (CC) seni sâdece
kendisine ibâdet etmen için yaratmıştır. Aklı, gönlü, kalbi ve bilgisi olan
kimse Rabbine (CC) ibâdet eder. Önemli işlerinde O’na (CC) yönelir. Aklı
olmayan kimse ise böyle davranmaz; onun kalbini dünyâ sevgisi ve halk kaplar.
Sizden çoğu zâhiriyle müslüman olduğunu iddiâ eder,
fakat kâfirlerin şu sözlerini söyler: “Bizim için hayat sâdece bu dünyâ
hayâtından ibârettir; ölürüz ve diriliriz. Bizi “dehrden” (zamandan) başka bir
şey de öldürücü değildir.”
Kâfirlerin çoğu bu sözü söyler, sizden de böyle söyleyenler çoktur. Onlar bunu
gizlerler, ama kendilerinden sâdır olan fiillerle böyle söylerler. Onların
benim katımda bile sivrisinek kadar değerleri, kıymetleri yokken Hakk (CC) katında
nasıl olur? Akılsızdır onlar. Zararı ve faydayı ayırdedecek kâbiliyetleri
yoktur onların.
Ey Allah’ın (CC)
kulları!
Ölümü ve ölümden sonrasını düşünün. Cenâb-ı Hakk’ı (CC), halkı üzerindeki
tasarrufunu, rubûbiyetini ve azametini düşünün. Ailenizden yalnız kaldığınızda,
gözler uyuduğunda siz bunları düşünün. Kalp, Allah-ü Teâlâ (CC) için düzelip
sapasağlam olunca, Allah-ü Teâlâ (CC) o kalbi alış verişle, sebeplere
sarılmayla uğraştırmaz. Onu diğerlerinden ayırır, kurtarır. Düştüğü yerden
kaldırır. Kapısının önüne oturtur. Lutuf denizinde uyutur.
Ey Rabbinden
(CC) yüzçeviren! Toz duman kalktığında göreceksin. Eğer O’na (CC) dönmez, O’na (CC) yönelmez
ve uyanmazsan, evinin haraplığını, Hakk’ın (CC) seni tutup yakalayıvermesini
yakında göreceksin.
Yazık sana! İslâm gömleğin
paramparça. Îman gömleğin pislik içinde. Îmânın çıplak. Kalbin câhil. Sırrın
bulanık. Sadrın İslâm’a açılmamış. Bâtının harap, ama zâhirin mâmur. Sayfaların
simsiyah. Sevdiğin dünyâ seni terkediyor. Kabir ve âhiretin yaklaşıyor. Uyan,
çok yakında gideceğin yer konusunda dikkatli ol! Sonra bu mümkün olmayabilir.
Belki de ölümün bugün, hattâ şimdi gerçekleşecek. Seninle emellerin arasına
duvar konacak.
Ne istediğini bilene, harcadığı az ve hafif gelir.
Muhabbette sâdık olan, mahbûbundan başkasıyla berâber duramaz. Halktan biri:
“Biz “Orada nefislerin çektiği ve gözlerin zevk aldığı şeyler vardır”
âyeti ile cennet hakkında haberdâr olduk, bunun bedeli nedir?” diye sorarsa ona
deriz ki: “Allah (CC), mü’minlerden canlarını cennet mukâbilinde satın aldı.”
Nefsi ve malı teslim et ki, onlar senin için olsun.
Başka biri de şöyle diyebilir: “Ben sâdece O’nun (CC)
rızâsını gözetleyenlerden olmak istiyorum. Kalbim kurbiyet kapısını gördü. O
kapıdan içeri giren ve dışarıda olan muhibler bana gösterildi. Onların üzerinde
Melik’in elbisesi var. O kapıdan içeri girişin bedeli nedir?” Ona deriz ki:
“Her şeyini harca, ver. Zevklerini, istek ve arzularını terket. Bu işte
kendinden fâni ol. Cenneti ve içindekini terket. Nefsi, hevâyı, hevesi bırak.
Dünyevî ve uhrevî arzu ve isteklerde yüzçevir. Her şeyi terket ve kalbinin
arkasına at. Sonra içeri gir. İşte o zaman gözlerin görmediği, kulakların
işitmediği ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen şeyi göreceksin.
[Allah’ım (CC)! “Bize dünyâda da, âhirette de
güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru.” (Âmin)
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|