|
Ey cemâat! Rabbinize (CC) ibâdetinizi
artırın, uzatın. Çünkü O (CC) kendisine samîmiyetle, çokça ibâdet edenleri
övmüştür. Hz. Peygamber (SAV)’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Kulun Rabbi
için namaz kılarken kıyâmı uzadığında, kurumuş yaprakların şiddetli rüzgârın
estiği günde ağaçtan yere serpildiği gibi günahları kendisinden dökülür.”[1]
Kul, Allah’a (CC) itâatinde ne kadar samîmî olursa günahları o derecede
zâhirinden ve bâtınından dökülür. Kalbi nurlanır. Sırrı safâ bulur.
Ey oğul! Sahih ol ki, fasih
olasın. Halvetinde sahih ol ki, celvetinde fasih olasın. Dünyâda sahih olursan,
âhirette Allah’ın (CC) huzûrunda konuşmada fasih olursun. Şefaat eder ve şefaat
edilirsin. Seni yarattıklarından istediğine kendi izni ve emriyle şefaatçi
kılar. Senin başkalarına şefaat etmeni sana bir ikram olsun diye ve indindeki
değerini göstermek açısından kabul eder. Rabbin (CC) ile arandaki işlerde sahih
ol ki, halkını eğitmede fasih olasın. Halka bir terbiyeci, bir öğretici olasın.
Yazık sana! Bu makamda oturuyorsun, insanlara
vaaz ediyorsun ve sonra da onlarla berâber gülüyorsun, komik fıkralar
anlatıyorsun; zararı yok, ne sen felah bulursun, ne de onlar! Vâiz bir ilim
öğreticisidir, bir edep öğreticisidir, vâiz bir öğretmen ve bir eğitmendir.
Dinleyiciler çocuk gibidir. Çocuklar kendilerine sert davranılırsa, asık surat
gösterilirse öğrenirler. Ama onlardan çok az kimse de vardır ki, Allah-ü
Teâlâ’nın (CC) kendilerine bir mevhibesi, bir mevhibesi (bağışı) olarak bunun
tersi metotla öğrenirler.
Ey sûfîler! Dünyâ fânîdir. Dünyâ ayak
bağı, hüzün, sıkıntı ve Rabbinize (CC) bir perdedir. O’na (CC) baş gözlerinizle
değil, kalp gözlerinizle bakın. Kalp gözü mânâya bakar, baş gözü ise sûrete
bakar. Mü’min her şeyiyle Allah-ü Teâlâ (CC) içindir, onda halk için bir zerre
dahi olamaz. O zâhiriyle de, bâtınıyla da O’nunla (CC) berâberdir. Hareketi
O’nadır (CC), sükûnu O’nun (CC) içindir. Ancak O’nunla (CC) hareket eder, ancak
O’nunla (CC) sükûn eder. Mü’min O’ndandır (CC), O’nunladır (CC), O’nun (CC) içindir.
Mü’mini kısmeti, o habersiz olduğu halde gelir ve onun kapısını bulur. Ona
gelir ve onun hizmetini bekler. Sizin ise bütün meşgûliyetiniz kısmetinizin
sırtına atlamak ve ona karşı harîs olmak.
Ölümü ve sonrasını unuttunuz. Cenâb-ı Hakk’ı (CC) unuttunuz.
O’nu (CC) sırtınızın arkasına attınız. O’dan (CC) yüzçevirdiniz ve dünyâya,
halka ve sebeplere sarıldınız. Sizden pek çok kimse dünyâya ve dirheme tapıyor.
Hâlık’a (CC) ve Rezzâk’a (CC) kulluğu terkediyor. Bütün bu hastalıklar
nefislerinizdendir. Onu, kuru yiyeceklere ve bir yudum suya râzı olup, ondan
emin oluncaya kadar mücâhede hapishânesinde hapsetmeli ve gıdâlarından mahrum
bırakmalısınız. Bunlar bile onun zevkleridir. Eğer onu türlü zevkleriyle
beslerseniz o zaman sizi de yer. Tıpkı şu sözdeki gibi olur: “Köpeğini beslersen
seni yer.” Allah-ü Teâlâ (CC) onun hakkında: “Muhakkakki, nefis kötülüğü
emrecidir, Rabbimin (CC) merhamet ettiği müstesnâ”[2]
diye buyurmuşken, nefisten ne hayır beklenir?
Ey sûfîler! Hakk’ı hatırlayın ve
zikredin. Zîrâ ancak “lüb” (gönül) sâhipleri O’nu (CC) hatırlar. Sûfîler gönül
sâhibidirler. Onlar dünyâyı anlamışlardır da, ona karşı zâhid olmuşlardır.
Sonra da âhireti anlamışlar ve ona dalmışlardır, tâ ki, âhiret ağaçları onlar
için bitmiş, büyümüştür. Âhiretin nehirleri onlar için akmıştır. Uyku hâlinde
olsun, uyanıklık hâlinde olsun onda yer edinmişlerdir. Cenâb-ı Hakk’ın (CC) mubabbeti
onlara gelince, âhiretten kalkmışlar, oradan sefer etmişler ve oradan
göçmüşlerdir. Kalplerini kuvvetlendirip, Rablerinin(CC) kapısına doğru yönelmişlerdir. Başka bir şey
değil, sâdece O’nun (CC) rızâsını umanlardan olmuşlardır. Bu topluluğu tebrik
edin. Onlara karşı samîmî olun. Onlara hizmet edin. Onları iyi tanıyın. Onların
sohbetinde edepli olun.
Allah’ım
(CC)! Bizi her hâlimizde, sana ve sâlih kularına karşı güzel edeple
rızıklandır. “Bize dünyâda da, âhirette de güzellik ver ve cehennem
azâbından bizi koru.”
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|