|
Ey Allah’ın (CC) kulları! Zulümden kaçının. Çünkü o kıyâmet
günü karanlık getirir. Zulüm yüzü ve kalbi siyahlaştırır. Mazlumun
bedduâsından, ağıtından sakının. Mazlumun kalbinin yanmasından sakının. Zîrâ
mü’min kendisine zulmedeni yere serinceye, onun ölümünü, ocağının söndüğünü,
evlâdının tükendiğini, malının elinden alınıp velâyetinin başkasına intikal
ettiğini görmedikçe ölmez.
Mü’min “kalp” olduğu zaman, ekseriyetle onun aleyhine
hüküm vermemek gerekir. Bilakis onun lehine hüküm verilir. İşler onun aleyhine
değil tersine, lehine kolaylaştırılır. Yükü ağırlaştırılmaz, aksine,
kolaylaştırılır. Mahremiyeti mübahlaştırılmaz. Küçük düşürülmez. Zâlimlerin
eline teslim edilmez.
İçinizden üzerinde günah kalıntıları olan çok az
kimse vardır ki, onlar türlü âfetler, türlü belâlar ile temizlenirler. Bu durum
onları âhirette ulaşılamayan derecelere ulaştırır. Size düşen kazâya rızâ
göstermek, hükümleri yerine getirmek ve sıkıntıda, rahatlıkta, her hâlükârda
sâlih amele sarılmaktır. İşte o zaman nefret ettiğiniz şeyi seversiniz.
Sâlihlerden biri şöyle demiştir: “Allah-ü Teâlâ’nın (CC) kazâsına rızâ
göstermeyenin ahmaklığına devâ yoktur: İstese de istemese de kader
gerçekleşecektir!”
Yazık sana! Ey kaderinden dolayı Allah-ü
Teâlâ’ya (CC) îtiraz eden, boşu boşuna hezeyanlar, saçmalıklar yapma! Kaderi
değiştirecek bir kimse yoktur. Onu bertaraf edecek kimse yoktur. Teslim ol ki,
rahat edesin. Şu geceyi ve gündüzü geri döndürmen mümkün mü? Gece geldiği zaman
gelir; sen istesen de, istemesen de. Gündüz de aynen böyle. Her ikisi de sana
rağmen gelir. Fakirlik gecesi geldiği zaman teslim ol ve zenginlik gündüzünü
bekle. Hastalık gecesi geldiği zaman teslim ol ve sıhhat gündüzünü bekle.
Sevmediğin bir gece geldiğinde teslim ol ve sevdiğin gündüzün gelmesini bekle.
Hastalık, rahatsızlık, fakirlik ve hayal kırıklığı gecelerini müsterih bir kalp
ile karşıla. Allah-ü Teâlâ’nın (CC) takdîrini, kazâsını ve kaderini reddetme,
sonra helâk olursun, îmânın gider, kalbin kederlenir, bulanır ve sırrın ölür.
Allah-ü Teâlâ (CC) bir vahyinde şöyle buyurmuştur:
“Ben o Allah’ım ki (CC), benden başka ilah yoktur. Kaderime teslim olan,
belâma sabreden ve verdiğim nîmetlere şükredenin ismini indimde ‘sıddık’ diye
yazarım ve onu sıddıklarla berâber haşrederim. Kaderime teslim olmayan, belâmâ
sabretmeyen ve verdiğim nîmetlere şükretmeyen kimse benden başka bir rab
arasın!”
Kadere râzı olmazsan, belâya sabretmezsen, nîmetlere şükretmezsen, senin rabbin
yoktur! O’ndan (CC) başka rab ara. O’ndan (CC) başka Rab yoktur ki!
Kaderi kabullenirsen, acısıyla tatlısıyla kaderi,
hayrın ve şerrin Allah’tan (CC) olduğuna inandığın vakit, senin başına ne
gelirse gelsin, endişelenme; gayretin ve taleplerinden dolayı düştüğün hatâlar
sana musîbet getirmez. Îmanda tahkîke ulaştığın zaman velâyet kapısına
gelirsin. İşte o zaman O’na(CC) kulluğu sapasağlam gerçekleştirmiş olan
“ricâlullâh”tan (Allah CC. erlerinden) olursun.
Velîliğin alâmeti, her hâlinde Allah-ü Teâlâ’ya (CC)
muvâfakat göstermektir. Velînin muvâfakatı, emirleri edâ etmek ve nehiylerden
kaçınmakla birlikte “niçin”siz ve “nasıl”sız olur. Hoş, dâimâ O’nun (CC) sohbetinde
(yakınlığında) olursun. Böyle birisi sırtı olmayan bir göğüs olur. Uzaklığı
olmayan yakınlık olur. Bulanıklığı olmayan bir “safâ” (uruluk) olur. Şerri
olmayan bir hayır olur.
Ey oğul! “Müslim” (müslüman)
olmayı sağlamlaştırmadan, ibâdet ve emirleri yerine getirmeden nasıl “mü’min”
(îmanı kalbine iyice yerleşmiş kimse) olursun? Îmânı sağlamlaştırmadan nasıl
“îkân” (tereddütsüz îman) sâhibi olursun? Îkânı sağlamlaştırmadan nasıl bir
ârif, bir velî ve bir bedel olursun? Mârifet, velâyet ve bedel olma ilmini
sağlamlaştırmadan nasıl nefsinden fânî ve O’nunla (CC) vücut, varlık bulmuş bir
muhib olursun? Kitap ve sünnetle emrolunduğun ve sen de onların ahkâmını yerine
getirmediğin, onlara ittibâ etmediğin halde kendini nasıl “müslim” (müslüman)
diye adlandırabilirsin? Allah-ü Teâlâ’yı (CC) talep eden O’nu (CC) bulur. O’nun
(CC) uğrunda mücâhede edene O (CC) hidâyet yolunu gösterir. Zîrâ O (CC) Kitâb-ı
Kerîm’inde şöyle buyurmuştur: “Bizim uğrumuzda mücâhede edenlere, biz
hidâyet yollarımızı gösteririz. Muhakkakki, Allah (CC) ihsan
sâhipleri ile berâberdir.”
O (CC) zâlim de değildir, zulmü de sevmez. Hele
hele kullarına hiç de zulmetmez. O (CC) karşılıksız olarak ihsân eder, bağışta
bulunur. Karşılık olunca kimbilir ne yapar? O (CC) şânı yüce olan Allah-ü Teâlâ
(CC) şöyle buyurmuştur: “İyiliğin karşılığı iyilik değil midir?”
Dünyâda amelini güzel yapana Allah (CC) dünyâda da, âhirette de ihsanda
bulunur.
Sizi O’na (CC) itâatten ve tevhidden alıkoyan ancak
günahlarınız, cehâletiniz, dindarlığınızın haraplığı ve mahrûmiyetinizdir.
Yakında pişman olursunuz. Kur’ân’ın âyetlerini kalp kulaklarınızla dinleyin.
Her kapıdan O’na (CC) koşun. Bütün kapıları terkedin, O’nun (CC) kapısına
sarılın. O (CC) zararları defeder. O (CC) muztarip kimse duâ ettiğinde icâbet
eder, karşılık verir. O’na (CC) karşı sabırlı olun ki, hayrı göresiniz. Size
icâbet ettiğinde O’na (CC) şükredin. İcâbet geciktiğinde ise O’na (CC) karşı
sabırlı davranın. Cesur olmak sabretmektir.
Ey zararları
ve belâları defeden! Zararlarımızı ve belâlarımızı defet. Muhakkak ki, Sen
muztarip biri Sana duâ ettiğinde ona icâbet edersin. Ey istediğini yapan! Ey
her şeye kâdir ve kadîr olan! Ey her şeyi bilen! Sen muhtaç olduğumuz şeyleri
en iyi bilensin. İhtiyaçlarımızı gidermeye kâdir olan da Sensin. Ayıplarımızı
ve günahlarımızı Sen biliyorsun. Onları setretmeye ve affetmeye kâdir olan yine
Sensin. Bizi senden başkasına gönderme. Bizi başkasına bırakma. Bizi Senin
kapından başka kapıya yöneltme. Bizi Senden başkasına yollama. “Bize dünyâda
da, âhirette de güzellik ver ve cehennem azâbından bizi koru.” (Âmin)
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|