Ben sizlerin çoğunu, şer gördüğünde onu etrâfına
yayıyor, hayır gördüğünde ise onu gizliyor görüyorum; böyle yapmayın. Siz
insanların vekili değilsiniz. Bırakın insanlar Allah’ın (CC) “setri” (gizlemesi)
altında kalsın. İnsanları ellerinizden serbest bırakın. Onların hesâbı
Rabblerine (CC) âittir. Eğer Allah’ı (CC) bilseydiniz halka merhamet eder,
ayıplarını örterdiniz. Eğer O’nu (CC) bilseydiniz başkalarını inkâr eder, sonra
da O’nun (CC) gayrısını O’nun (CC) vâsıtasıyla bilirdiniz. Eğer O’nunla (CC) muâmelede
bulunsaydınız başkasıyla muâmelede bulunmaktan tiksinirdiniz. Eğer kalbiniz
O’nun (CC) kapısını bilseydi, başkasının kapısından dönerdi. Nîmeti O’ndan (CC)
bilseydiniz, O’na (CC) teşekkür eder, başkasına teşekkür etmeyi unuturdunuz.
O’ndan (CC) isteyin, başkasından istemeyin. O’nu (CC) “tevhîd edin” (birleyin)
ki, birlenesiniz. Birleyen birlenir. Talep eden ve cehdeden bulur. Teslim olan
ve teslîmiyet isteyen selâmet bulur. Muvâfakat eden muvâfakat bulur. Kaderle
münâzaaya giren kırılır, ölür.
Firavun kaderle münâzaa edip Allah-ü Teâlâ’nın (CC)
ilmini (hükmünü) değiştirmek isteyince, onu kırdı geçirdi. Onu denizde boğdu.
Mûsâ (AS) ve Hârûn’u (AS) ona vâris kıldı. Mûsâ’nın (AS) annesi, Firavun’un her
doğan çocuğu öldürmekle görevlendirdiği cellatlardan korkunca, Allah-ü Teâlâ (CC)
ona çocuğunu denize bırakmasını ilham etti. Annesi Mûsâ (AS) için çok
korkuyordu. Ona şöyle hitap edildi: “Üzülme, mahzun olma; biz onu sana
tekrar döndüreceğiz ve O’nu (AS) peygamberlerden biri yapacağız.”
Korkma, kalbin güvensin, sırrın sükûnet bulsun. Boğulacak ve ölecek diye
korkma. Biz onu sana iâde edeceğiz. Onunla senin fakirliğini zenginliğe
çevireceğiz.
Bu iş için bir sandık buldu, onun içine çocuğunu
koydu, suya bıraktı. Sandık suyun üzerinde, Firavun’un evine ulaşıncaya kadar
gitti. Oraya ulaşınca onu Firavun’un câriyeleri ve kızı buldular. Sandığı
açtılar, içinde küçük bir çocuk olduğunu gördüler. Ondan hepsi de hoşlandılar;
onların kalplerine ona karşı merhamet duygusu konuldu. Başına güzel kokular
sürdüler, giysilerini değiştirdiler. O câriyeler ve Firavun’un kızı için
insanların en sevimlisi oldu. Firavun’un yakınlarından onu kim gördüyse sevdi.
Bu Allah-ü Teâlâ’nın (CC): “Onun üzerine benden bir muhabbet ilkâ ettim
(bağışladım)”
buyruğunun mânâsıdır. Denir ki: Mûsâ’nın (AS) gözüne kim baksa O’na (AS) muhabbet
duyardı. Sonra Allah-ü Teâlâ (CC) onu annesine iâde etti. Mûsâ’yı (AS) Firavun’un
evinde ona rağmen yetiştirdi. Firavun’un O’nu (AS) öldürmeye gücü yetmedi.
Rabbin (CC) kendisi için seçtiğini kim kesebilir?
Kim öldürebilir? O’nun (CC) koruması altında ve O’nun (CC) muhâtabı olan
kimseyi kim boğabilir ki? Cenâb-ı Hakk’ın (CC) muhabbet ettiği kimseye kim
buğzedebilir? Hakk’ın (CC) yardım ettiği kimseyi bozguna uğratmaya kimin gücü
yetebilir? O’nun (CC) yücelttiğini yere çalmaya kimin kudreti vardır? Allah-ü
Teâlâ’nın(CC) tâyin ettiğini azletmeye kim güç yetirebilir? O’nun (CC) kurbiyetine
aldığı kimseyi oradan kim uzaklaştırabilir?
Allah’ım (CC)! Kurb kapını bize aç. Bizi
“mukarrebler”den (sana yakınlaşmışlardan) eyle. Bizi sana itâat ve çokça ibâdet
eden kimselerden eyle. Bizi senin askerlerinden eyle. Bizi fazîlet sofrana
oturt. Ünsiyet şarâbından bize içir. “Bize dünyâda da, âhirette de güzellik
ver ve cehennem azâbından bizi koru.”
www.GAVSULAZAM.de
Kaynak:
Gavsulazam Abdulkadir-i
Geylani (KSA),
Cilâü’l-hâtır
fi’l-bâtın
ve’z-zâhir
|