Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri bir
gün bir yere giderlerken yolda bir kaç sarhoşa rastlar. Bunlar Şeyh (RA)
Hz.leri’ni rahatsız ederler. Müridleri bu kimselere beddua etmesini isterler. O
da: “Peki edelim.” der ve ellerini kaldırıp: İlâhi! Bunları dünyada
neşelendirdiğin gibi ahirette de neşelendir.” diye dua eder. Bunu duyan
sarhoşların hepsi ellerindeki şarap kablarını yere atıp Şeyh (RA) Hz.leri’nin
ayağına kapanıp tevbe ederler. Şeyh Hz.leri: “Biz cefalarından, kendileri de
sarhoşluk belasından kurtuldular, duamızın hayır ve bereketiyle.” diye
buyurdular.
..........................................
Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’nin
dayısı şehrin valisi idi. Bir gün mahallede dolaşıyordu. Maruf-i Kerhi (RA)
Hz.leri’ni gördü. Bir kenarda oturmuş ekmek yiyor, önünde de bir köpek. Bir
lokma kendi ağzına bir lokma da köpeğin ağzına koyuyordu. Dayısı: “Köpekle birlikte yemeye utanmıyormusun?”
diye çıkıştı. O mübarek de: “Utandığım için bu zavallıyı yediriyorum.” dedi ve
başını kaldırıp havadaki kuşa seslendi. Kuş uçup geldi eline kondu ve kanadıyla
başını ve gözünü örttü. Maruf: “Allah (CC) Hz.leri’nden utanandan her şey
utanır.” dedi ve dayısı bu hali görüp, bu sözü işitmekle hem hayret etti, hem
de oradan uzaklaştı.
..........................................
Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’nin
bir gün abdesti bozuldu. Hemen oracıkta teyemmüm etti. Kenidsine: “işte Dicle,
niçin teyemmüm ettiniz?” diye sorduklarında, şu cevabı verdi: “Oraya gitmeye
ömrüm yeter mi? Ölüverirsem abdestsiz olmayayım.”dedi.
..........................................
Muhammed bin Mansur, Tusi
haber veriyor: “Bağdat’ta Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’nin huzuruna gittim.
Yüzünde bir yara izi gördüm. ‘Dün burada iken yüzünüzde bir şey yoktu. Bu
nedir, birşey mi oldu?’ diye sordum. ‘Seni ilgilendirmeyen şeyi sorma, sana
yarayanı sor.’ dedi. ‘Allah (CC) aşkına söyle.’ dedim. O’da: ‘Bu gece namaz
kılıyordum. Mekke’ye gidip Kabe’yi tavaf etmek istedim. Su içmek için zemzem
kuyusuna gittim. Ayağım kaydı ve yüzüm oraya çarptı, bu iz ondandır.’ buyurdu.”
..........................................
Cenab-ı İmam-ı Musa Rıza (RA)
Hz.leri, Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’nin zahiri ve batini bütün ilimlerde
yetişmesi için Himmet ve Lütfunda bulundu. O sayede Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri
tarikatın İmamı, Hakikat Erbabının önderi oldu. Din ve dünyaca “Maruf” diye
anıldı. Tümde, fende, fetva ve takvada büyük bir şöhret kazandı. O Hakk’ın (CC)
sevgilisi, Hakk (CC) da O’nun sevgilisiydi. Kendisi de: “Muhabbet Hak
sevgisidir, çalışmakla elde edilmez.” buyurur. O Haktan gayrı olanı ayakları
altına aldı ve toprağa gömdü. O’nun Hakk’a, Hakk’ın da ona muhabbeti vardı. O
hakikati şeriati, Allah’ın (CC) emirlerini, mana ilminin derinliğinde buldu ve
herşeyi mana ilmi uğrunda terketti. Arifler: “Eğer O arif olmasaydı, O’na Maruf
denilmezdi.” buyurdular.
..........................................
Abdülaziz bin Mansur diyor ki:
“Babamdan işittim. Babam şöyle anlattı: ‘Biz Ahmet bin Hanbel (RA) ile
beraberdik. Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’nden bahsedildi. Orada bulunanlardan
bazıları onun ilmi zayıftır dediler. Bunun üzerine Ahmet bin Hanbel (RA) :
‘Böyle konuşmayın, siz Maruf’un kavuşmuş olduğu ilimden birşeye kavuşabildiniz
mi?’ diye cevap vererek onları susturmuştu.”
..........................................
Yahya bin Muin ve Ahmed bin
Hanbel Hz.leri Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’nin yanına geldiler. Yahya bin Muin,
Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’ne Secde-i Sehv’i sormak istiyordu. Ahmed bin Hanbel
(RA) Hz.leri Yahya’ya: “Sus.” dedi. Fakat o susmadı ve: “Ya Ebel Mahfuz,
Secde-i Sehv hakkında ne dersin?” diye sordu. Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri:
“Kalbin namazdan gafil olup namazdan başka bir şeyle meşgul olmasından dolayı
bir cezadır.” deyince Ahmed b. Hanbel (RA) Hz.leri: “Ne güzel ve manalı
cevaptır.” buyurdu.
..........................................
Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri
anlatır: “Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’ni rüyamda gördüm. Arşın altında durmuş,
gözü açık halde kalmış, hayran hareketsiz kendinden geçmiş bir halde idi.
Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri meleklere: ‘Bu kimdir?’ diye sordu. “Ya Rabbi (CC)!
Sen daha iyi bilirsin.’ dediler... Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri: ‘Bu Maruf’tur,
Benim muhabbetimden mest ve hayran olmuştur. Beni görmeyince, kendine gelmez.’
buyurdu.”
..........................................
Maruf-i Kerhi (ra. Hz.)'leri
Ramazan ayından başka ayda nafile oruç tutarken Bağdat çarşısından geçiyordu.
İkindi vakti bir sebil su dağıtıcısı, “Benim suyumdan içene Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri
rahmet etsin” diye bağırıyordu. Hz. Maruf-i Kerhi (RA) sucunun elindeki bardağı
alıp içti. Talebeleri; “Efendim siz oruçlu değil miydiniz?” “Evet oruçlu idim,
fakat bu su dağıtıcısının duası üzerine nafile orucu bozdum.” diye cevapladı. Maruf-i
Kerhi (RA) Hz.leri’ni vefat edince kendisini rüyada gördüler. Dediler ki: “Allah-ü
Teâlâ (CC) Hz.leri sana ne muamele eyledi?” “O su dağıtıcısının duası ile daha
fazla ihsana kavuştum” dedi.
..........................................
Mar’uf-ı Kerhi Hazretlerini
sadece Müslümanlar değil, Hıristiyanlar da çok sever. Bir defasında bunlardan
biri gelir, “çocuk sahibi olabilmek” için dua ister. Büyük veli bir fırsatını
bulup onu zarif bir şekilde İslâm’a davet eder. Adam “İyi ama” der, “ben buraya
din değiştirmeye gelmedim ki. İstediğim sadece bir evlad.”
- “Allah (CC) sana hayırlı bir
evlad nasip etsin. Onun elinden imana gelesin.”
Çok geçmez, adamcağızın çok
akıllı bir oğlu olur. Okul çağı gelince onu kilise mektebine gönderir. Rahip
ilk gün teslisi anlatır ama çocuk bir tuhaf olur. “Hayır” der, “kalbim
daralıyor, dilim söylemiyor.”
-“Tamam, bunları sonra
konuşuruz. Şimdi alfabeye geçelim. Haydi bana harfleri oku.”
Çocuk bir şiir okur ki ilk beyit
elif, beyle başlar son beyit lamelif, ye ile biter. Her mısra Allah-ü Teâlâ’nın
(CC) sıfatlarını ve Muhammed Aleyhisselam’ın meziyetlerini anlatır ki
sanatlarla doludur. Çocuk, alfabeyi bitirip devam eder. “Ağlatan, güldüren,
öldüren, dirilten Allah’a (CC) yemin ederim ki / O’nun (CC) kapısından
başkasına giden mutlaka zarar etti/ O’ndan (CC) başkasından ne zarar gelebilir,
ne fayda/ Kul isyan eder, örter Aliyy-ul A’â (CC).
Rahip bu sözleri söyleyeni
değil söyleteni arar ve doğruyu bulur. Çocuğun babasını da İslâm’a davet eder.
Adamcağız itiraz etmez, zira yıllar evvel Şeyh Maruf-i Kerhi (RA) Hz.leri’nin
ettiği dua kulaklarında çınlamaktadır.
..........................................
Muhammed Mansuri Tusi anlatır:
“Bir gün Maruf’u (RA) Bağdat'da gördüm.Yüzü sıyrılmış. Sebebini sordum. ‘Sana
ait olmayan şeyi neden sorarsın?’ dedi. Yemin verdirdim. ‘Kimseye söyleme. Bir
gün sabah namazını Bağdat'da kıldım. Sonra vardım Kabe’yi tavaf ettim. Zemzem
kuyusuna su içmek için gittim. Ayağım kaydı, düştüm, yüzüm sıyrıldı.’ dedi.”
..........................................
Dayısı şehrin naibi idi. Bir gün geçerken gördü ki Maruf-i Kerhi
(RA) Hz.leri ekmek yer, bir kendi ısırır bir köpeğe veriyor. “Ey Maruf (RA)!
Utanmaz mısın ki köpekle beraber yersin” dedi. Hazret: “Haklısın, ben de
utandığımdan böyle yerim.” cevabını verip başını kaldırdı. Havada gördüğü bir
kuşu çağırdı. Kuş başını tüyü arasına gizledi. Hazretin önünde oturdu. Dayısı:
“Bu kuş niçin başını gizleyip, göstermez?” diye sorunca kendisine şu cevabı verdi:
“Ben Allah'tan (CC) utanırım. O da (kuş) benden utanır. Her kim Allah'tan (CC) utanırsa,
halk da ondan utanır.” dedi. Dayısı utandı.
Yüce Allah (CC) Hz.leri
şefaatlarından, al-i himmet, nazar ve muhabbetlerinden, feyiz ve
bereketlerinden bizi ayırıp mahrum etmesin. (AMİN)
www.GAVSULAZAM.de
|