Habib-i Acemi (RA) Hz.leri’nin
hanımı evde nafaka kalmadığını, erzak lâzım olduğunu bildirdi. Habib-i Acemi
(RA) Hz.leri sabahleyin: “Çalışmaya gidiyorum.” diyerek evden ayrıldı.
Kulübesine gidip ibadetle meşgul oldu, akşam eve gelince hanımına: “Öyle bir
zatın işinde çalışıyorum ki, gayet cömerttir... O zatın kereminden utandım bir
şey isteyemedim, on günde bir ücret vereceğini söylüyorlar. On gün sabret. On
günlük olunca kendisi verecektir.” dedi. Onuncu gün tamam olduğunda öğle
namazını kılınca: “Bu akşam hatuna ne söyleyeyim?” diye düşünüyordu. Tam bu
sırada Habib-i Acemi (RA) Hz.leri’nin hanesine beyaz elbiseli kimseler geldi.
Birisinin sırtında un çuvalı, birisinin sırtında içinde yağ, bal, baharat
vesaire bulunduğu tulum ve birisinin elinde içinde üçyüz gümüş bulunan bir kese
vardı. Habib-i Acemi (RA) Hz.leri’nin hanesinin kapısını çaldılar. Hatun kapıyı
açtı. Gelen kimseler ellerindekileri bıraktılar: “Bunları efendinizin çalıştığı
yerin sahibi gönderdi. ‘Eğer Habib işini artırırsa biz de ücretini artırırız’
diye söyledi.” dediler ve gittiler.
Habib-i Acemi (RA) Hz.leri
akşam olunca, mahzun şekilde evine döndü, evden yemek kokuları geldi, hanımı
karşıladı. Dedi ki: “Efendi kime çalışıyorsan çok iyi bir kimse, ikram ve ihsan
sahibi bir zatmış. Bugün öğle vaktinde şunları göndermiş. Ayrıca ‘Habib’e
söyle, eğer işini artırırsa biz de ücretini artırırız’ diye haber göndermiş.”
Bunun üzerine Habib-i Acemi (RA) Hz.leri hayretle: “Allah Allah, on gün
çalıştım, bana bu ihsanlarda bulundu, demek daha çok çalışsam kimbilir neler
verecek.” dedi ve kendini tamamen Hak Teala (CC) Hz.leri’ne ibadete verdi.
Böylece hem Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne ibadet ederek, hem de Hasan Basri
(RA) Hz.leri’nin kalblere tesir eden sohbetleri ile yükselerek duası makbul
olan büyük zatlardan oldu.
..........................................
Habib-i Acemi (RA) Hz.leri
Terviye günü Basra’da, Arefe günü Arafat’ta görülürdü. Bu halini anlamak
isteyenlere şöyle derdi: “Bir insan için bunlar çok görülmez, bunların aslında
pek değeri yoktur.”
..........................................
Bir gün Habib-i Acemi (RA)
Hz.leri’ne Hak Teala (CC) Hz.leri’nin rızası nerededir?” diye sordular. Hz.
Şeyh cevaben: “Münafıklığın tozu bulunmayan gönüldedir.” buyurdu.
..........................................
Bir dervişi anlatıyor:
“Habib-i Acemi (RA) Hz.leri’nin ümmiliğine rağmen mertebesinden hayret ettim.
Bir gün bunu düşünürken bir nida duydum. “Ümmidir amma, habibdir.”
..........................................
İmam-ı Şafi (RA) Hz.leri ile
İmam-ı Ahmet bin Hanbel oturuyorlardı. O sırada Habib-i Acemi (RA) Hz.leri geldi.
İmam-ı Ahmet (RA) Hz.leri: “Buna bir sual sorayım.” dedi. İmam-ı Şafi (RA)
Hz.leri: “Bunlar hal ehli, acaib kimselerdir, pek sual sorulmaz.” dedi. İmam-ı
Ahmet (RA) Hz.leri: “Soracağım.” dedi. Habib-i Acemi (RA) Hz.leri gelince
İmam-ı Ahmet (RA) Hz.leri: “Bir kimse beş vakit namazdan birini kaçırsa, ama
hangisini kılmadığını bilemezse ne yapmalıdır?” diye sordu. Habibi Acemi (RA)
Hz.leri tereddütsüz cevap verdi: “Bu Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden gafil olan
bir kalbin işidir. O kimse kendine ceza olarak beş vaktin hepsini kaza
etmelidir.” buyurdu. Her iki İmam bu cevaptan hayrete düştüler. İmam-ı Şafi
(RA) Hz.leri mukabele ettiler. “Ben size bunları imtihan caiz değildir dememiş
miydim?” dedi.
..........................................
Bir gün Haccac’ın adamları
Hasan Basri (RA) Hz.leri’ni aradılar. Hasan Basri (RA) Hz.leri onlardan
gizlenmek için Habib-i Acemi Hz.leri’nin kulübesine girdi. Haccac’ın adamları
Habib-i Acemi (RA) Hz.leri’ne: “Ey Habib! Hasan'ı (RA) gördün mü?” dediler.
“İşte kulübemdedir.” dedi. İçeri girdiler bulamadılar. “Yalan söylüyorsun,
içeride yok.” dediler. O: “İçeridedir, göremiyorsanız benim kabahatim nedir?”
dedi. Tekrar içeri girdiler, yine bulamadılar ve gittiler. Hasan Basri (RA)
Hz.leri: “Ey Habib! Burada olduğumu niçin söyledin?” diye sordu. Habib-i Acemi
(RA) Hz.leri: “Ey üstadım! Sizi görememeleri benim hürmetime değildir. Belki
doğru konuştuğumuzdandır.” dedi. Hasan Basri (RA) Hz.leri: “Ne yaptın da beni
göremediler?” diye sordu. O da: “Ayet-el Kürsi’yi, Amenerresûlü ve İhlâs
sûrelerini okuyup ‘Yarabbi! Üstadımı sana emanet ediyorum, onu sen koru.’
dedim” dedi. Hasan Basri (RA) Hz.leri buyuruyor ki: “Ben içeride iken, kaç defa
elleri bana değdi ama beni göremediler.”
..........................................
Hasan Basri (RA) Hz.leri Dicle
Nehri kenarında gemi bekliyordu. O sırada Habib-i Acemi (RA) Hz.leri oraya
geldi ve: “Üstadım ne bekliyorsun?” dedi. Hasan Basri (RA) Hz.leri “Gemiye
bineceğim, onu bekliyorum.” dedi. Hz. Habib (RA) Hz.leri: “Gemiye ne hacet,
suyun üzerinden yürüyerek geçiniz.” deyince Hasan Basri (RA) Hz.leri: “Suyun
üzerinde gitmeye sebep gemidir, biz sebeplere yapışarak hareket ederiz.”
Habib-i Acemi (RA) Hz.leri: “Siz yakin mertebesine ulaşmamışsınız.” diyerek su
üzerinden yürüyerek karşıya geçti. Derecesi kendisinden daha çok büyük olan
Hasan Basri (RA) Hz.leri ise: “Sen de İlm-ü Yakin derecesine kavuşamamışsın.”
dedi ve geminin gelmesini bekledi.
..........................................
Habib-i Acemi (RA) Hz.leri çok
ibadet eder, devamlı tefekkürde, fikirde, şükürde ve zikirde idi. Bazan bu
halde iken kendinden geçerdi. Yanındakiler uyuyor zannederlerdi. Komşularından
İsmail bin Zekeriyya diyor ki: “Ben akşam olduğu zaman Habib’in ağlamasını
sabah uyandığımda da ağlamasını duyardım. Evine sordum bir sıkıntısı mı var
diye. ‘O hep ölümü düşünür. Sabah olunca akşama ulaşamam der, akşam olunca da
sabaha ulaşamam der. Onun için ağlar’ dediler.”
..........................................
Buyurdu ki: “Kıyamet günü
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bana: ‘Ey Habib! Şeytanın vesvesesinden uzak olarak,
bir gün namaz kıldın mı? Bir gün oruç tuttun mu? Bir rek'ât olsun namaz kıldın
mı? Bir teşbih çektin mi?’ diye sorarsa ‘Evet Yarabbi’ demeye gücüm yetmez.
‘Evet Yarabbi’ demeye yüzüm olmaz. Böyle bir söz diyemem.”
..........................................
Buyurdu ki: “Boş oturmayınız,
çünkü ölüm peşinizdedir.” Yüce Şeyh (RA)
Hz.leri yine buyurdu ki: “Mana ehliyle dost olan menzile çabuk varır.”
..........................................
Horasanlı’nın biri Basra’ya
gelir. Önce hacca gidecek, dönüşte Basra’da bir ev alacak ve yerleşecektir.
Arkadaşları “Paranı yanında taşıma” derler, “Güvenilir birine emanet et, uygun
bir ev çıkarsa, senin adına satın alsın.”
Adam da öyle yapar, tutar
Habib-i Acemi (RA) Hz.leri’ne 10 bin dirhem bırakır. “Münasip bir ev bulursanız
alın” der, “bulamazsanız sizde kalsın, dönüşte alırım”.
İşte tam o günlerde Basra’da
görülmemiş bir kıtlık olur. Fukaranın feryadı göğe yükselince Habib-i Acemi (RA)
Hz.leri dayanamaz emanet paraları muhtaçlara dağıtır. “Eğer razı olmazsa,
borcum borç” der, “Nasıl olsa Rabbim (CC) bana yardım eder, öderim”. Aradan üç
ay mı geçer, beş ay mı bilemiyoruz ama Horasanlı hacdan döner. Habib-i Acemi
(RA) Hz.leri adama durumu izah ettikten sonra şöyle der: “Sana cennetten öyle
bir köşk aldım ki” der, “Altından ırmaklar akıyor.” Horasanlı bu Allah (CC) dostunu
kırmaz. Büyük bir teslimiyetle “Tamam kabul” der, “Ancak sened yazarsan!”
Mübarek eline kalemi alır ve
başlar yazmaya “Habib-i Acemi’nin Azîz ve Celîl olan Rabbinden (CC) şu
Horasanlı için satın aldığı köşkün senedidir. Allah-ü Teala (CC) vasıfları
yukarıda belirtilen köşkü Horasanlı’ya verecek ve Habib’i (RA) on bin dirhem
borçtan kurtaracaktır.” Senedin altına mühür basar, imzalar.
Bakın şu işe! Horasanlı o günlerde
vefat eder. Vasiyeti üzerine senedi de onunla beraber gömerler. Ertesi sabah
kabrin üzerinde nurla yazılmış bir mektup bulunur ki özetle şöyle demektedir.
“Şüphesiz ki Allah-ü Teala (CC) bahsi geçen köşkü Horasanlı’ya verdi. Herkes
bilsin ki Habib (RA) borçtan kurtulmuştur!”
..........................................
Bir gün ellerini ulvilik
alemlerine açtı. İçli içli ağladı. “Rabbim Rabbim (CC)!” dedi. “Seninle dost
olmayan hiçbir kimseye dost olamaz. Ya Rabbi (CC)! Kalbi seninle hoş olmayanın
katiyen göz seninle hoş olmayanın katiyyen gözü parlayıp ışıldamaz. Dünyayı çok
sevenlerle senli benli olanın nefsinde şeytan oyun arkadaşlığı yapmaktadır.”
..........................................
Ey dünya pazarında at
koşturanlar, daha ne diyelim ki? Hakkın veli kullarının işine bakınız da bir iş
elde ediniz. Yoksa yarın sonsuzluk aleminde nedamet etmek size bir şey
kazandırmaz vesselam.
www.GAVSULAZAM.de
|