Allah’tan
(CC)
başkasına gönül bağlamayıp ürken, Allah (CC) ile gönül alışkanlığı içinde ünsiyet
kuran GAVS-I A’ZAM (KSA) diyor ki:
“Cenâb-ı Hakk
(CC) bana (ilham yoluyla) şöyle buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)!
- Buyur Allah’ım (CC)
buyur, emrine amadeyim!
-
İnsanlık alemiyle melekût âlemi arasındaki her hal
ve sınır, ŞERİAT’ın kendisidir. Melekût alemiyle, Allah’a (CC)
varmanın üçüncü
basamağı olan CEBERUT âlemi arasındaki her hal ve sınır, TARİKAT’ın
kendisidir. CEBERUT alemiyle LÂHUT (ilâhî âlem) arasındaki her hal ve sınır
ise, HAKİKAT in kendisidir.”
Ve sonra
Allah (CC) şöyle buyurdu:
- “Ey
Gavs-i A’zam (KSA)! Ben, insanda zahir (belirgin) olduğum kadar hiçbir şeyde zâhir olmadım.”
Bu beyandan
sonra bu kez ben, Rabbime (CC) sordum:
- Sizin için, size mahsus bir yer var mıdır?
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Yerleri (mekânları) yaratıp
oluşturan Benim. Bu bakımdan Benim için hiçbir mekân olamaz. buyurdu.
- Ya Rab! Sizin yemeniz ve içmeniz olur mu?
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Fakirin yemesi ve içmesi benim
yemem ve içmemdir.
Ve sonra
şöyle sordum:
- Ya Rab
(CC)! Melekleri neden ve hangi şeyden
yarattın?
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Melekleri insanın nurundan
yarattım; insanları da kendi nurumdan vücuda getirdim.
Buyurdu ve
şöyle devam etti:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Ben ne güzel istekliyim, insan
da ne güzel istenilendir! Binici olarak ne güzeldir İNSAN ve ne güzeldir ona binit
olan varlıklar!
Rabbim (CC) sonra devamla buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! İNSAN benim sırrımdır; Ben de
onun sırrıyım. Eğer insan benim katımdaki mevkiini bilmiş olsaydı, her nefes
alıp verişinde “BUGÜN MÜLK KİME AİTTİR?" (Âyet meali) derdi.
Ve sonra Rabbim buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! İnsan ne yerse, ne içerse, ne
kadar ayağa kalkar ve ne kadar oturursa; ne kadar konuşur ve ne kadar susarsa;
ne kadar bir iş işler, ne kadar bir şeye yönelir ve ne kadar bir şeyden
uzaklaşıp aynlırsa mutlaka Ben onda bulunuyor ve onu harekete geçiriyorum,
(çünkü KUDRETİM her varlığı kapsayıp içine almıştır)!
Rabbim (CC) sonra buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! İnsanın cismi, nef.si, kalbi,
ruhu, kulağı, gözü, ayağı, dili var ya. işte onların hepsinde BEN varım (hepsi
de Benim tecellimle) zahir olur; Ben onların başkası değilim.
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Fakirlik ateşiyle yananı, yoksulluk kırgınlığıyla kırgın bulunanı
gördüğün zaman ona derhal yaklaş; çünkü Benimle onlar arasında hiçbir perde
yoktur.
Rabbim (CC) yine buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Bir şey yediğin, bir şey
içtiğin ve bir uykuya yattığında her halde uyanık bir kalb ve gören bir göz
ile olsun!
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Bâtında (gizli ve kapalı olan hal) Bana olan yolculuktan mahrum bulunan
kimse, zahirî (açık ve seçik) yolculukla imtihan edilir de bu yolculuğunda
Benden ancak uzaklaşmayı artırır.
Ve sonra devamla Rabbim buyurdu ki:
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! İttihad (birleşme, bir arada olma) öyle bir haldir ki, kelime ile
anlatılamaz ve ona bir tâbir de verilemez. Bu hal (gönülde yer bulup) mevcut
olmadıkça ona (ittihada) inanan kimse küfre düşer. Kim de (Hakk’a) vuslat peyda
ettikten (Bana gönül yoluyla kavuştuktan) sonra (vuslattan gaflet içinde)
ibâdet etmek isterse, o, Allah’a (CC) eş-ortak koşmuş olur.
Rabbim (CC) yine buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Kim ezelî (öncesi olmayan)
saadetle mutlu olursa, ona müjde!.. Çünkü o, ebediyen rezîl ve rüsvây olmayacaktır.
Kim de ezelî şekavetle (mutsuzluk ve bedbahtlık) mutsuz olursa, ona da
yazıklar olsun! O artık bir daha makbul bir insan olmayacaktır!
Ve yine Rabbim (CC)
buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Fakirlik ve yoksulluğu insana
binek yaptım; bu bineğe kim binecek olursa, çölleri ve vadileri aşmadan Önce
yüce makama ulaşır.
Sonra yine
buyurdu:
- Ey Gavs-ı A’zam
(KSA)! Eğer insan ölümden sonra
meydana gelen şeyleri bilmiş olsaydı, dünyada yaşamayı hiç de temenni ve arzu
etmez ve Benim huzurumda her ân ve her dakika “YA RAB (CC)! CANIMI AL” diye
yalvarırdı.
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Halkın kıyamet günü Benim katımdaki hüccetleri, sadece “ONLAR
SAĞIRDIRLAR, DİLSİZDİRLER, KÖRDÜRLER” (âyet meali) hükmü olacak ve sonra da
hasret ve ağlamak...
Kabirdeki
durumları da böyledir.
Rabbim (CC) devamla buyurdu ki:
-Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Muhabbet (gönülden gelen sevgi) daima iki taraflıdır; sevgi sevenle
sevilen arasındadır. Seven, sevgiyi aşıp fena bulunca sevgilisine kavuşur.
Rabbim (CC) yine buyurdu:
-Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Ruhları, kendilerine “BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?” (âyet meali)
hitabımdan sonra verdim. Ruhların kendi kalıplarında kıyamete kadar beklemekte
olduklarını görüyorum.
GAVS-I A’ZAM
(KSA) DİYOR Kİ:
- (Mânâ âleminde) Rabbimi
(CC) gördüm; bana buyurdu
ki: “Ey Gavs-ı A’zam
(KSA)! Kim ilimden (bilgi
edindikten) sonra Benden rü’yeti (Beni
görmekliği) İsterse, hakikat o, rü’yet
ilmîyle mahcûbdur (rü’yet ilmi ara yerde perdedir). Kim de rü’yetin ilimden başka olduğunu zannederse, hakikat o, RÜ’YETULLAH
İle aldanmıştır!”
Sonra Rabbim (CC)
buyurdu ki:
-Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Beni gören kimsenin artık her halükarda sormaya ihtiyacı kalmaz. Beni
görmeyen kimseye ise, sormak fayda vermez. Böylesi sözü yönünden perde
arkasında kalmıştır. (Yani sözü onunla rü’yetullah arasında perde olmuştur.)
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Benim katımda fakir, hiçbir şeyi olmayan kimse demek değildir. Bilâkis
her hususta emir verme yeteneği olan kimsedir. O, bir şeye “ol!” deyince o da
oluverir.
Sonra yine Rabbim (CC)
buyurdu:
- Cennetlerde Benim zuhurumdan sonra artık ne
ülfet, ne de nimetin değeri kalır. Cehennemde de Benim onlara hitabımdan sonra
ne yabancılık kalır; ne de ateşte yanmak!
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Ben her cömert ve âlicenap
kişiden daha cömert ve ihsan sahibiyim ve Ben her merhamet edenden daha
merhamet ediciyim.
Rabbim (CC) devamla buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Benim katımda uyu, ama halkın
uyuduğu gibi değil, ancak o takdirde Beni görebilirsin.
Bunun üzerine Rabbime (CC)
dedim ki:
-“Ya Rabbî
(CC)!
Senin katında nasıl uyuyayım?”
Rabbim (CC) buyurdu ki:
- Bedeni lezzetlerden kesip dondurmakla; nefsi
şehvetlerden uzaklaştırmakla; kalbi hâtıralardan paklamakla; ruhu zaman mefhumundan
ilgisini kesmekle ve zâtını, Zât-i İlâhiyemde fena (yok) etmekle uyuyabilirsin.
Rabbim (CC) yine buyurdu:
- Ey Gavs-ı A’zam
(KSA) ! Kendi arkadaş ve yaranlarına
de ki: Sizden kim beni arzuluyorsa fakirliği seçip beğensin; sonra da
fakirliğin fakirliğini... İşte bu fakirlik tamamlanınca arlık onun ötesinde ancak
Ben varım.
-Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Yaratıklarıma karşı merhamet ve şefkatli olursan, o zaman müjde sana!..
Yine müjde sana yaratıklarıma karşı bağışlayıcı olursan!
Sonra Rabbim (CC)
yine buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Arkadaş ve dostlarına de ki:
Fakirlerin davetini ganimet bilsinler. Çünkü fakirler Benim yanımda Ben de onların
yanındayım.
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Ben her şeyin varılacak tek
sığmağıyım ve Ben her şeyin nazargâhıyım; dönüş bana olacaktır.
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Sen cennete de, ondaki mevcut nimetlere de bakma! O zaman Benim
(tecellimi) vasıtasız olarak görebilirsin. Bunun gibi cehenneme ve ondaki
şeylere de bakma; o zaman benim (tecellimi) vasıtasız olarak yine
görebilirsin.
Sonra Rabbim (CC)
devamla buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Cennet ehli, cennet ile;
cehennem ehli de cehennem ile meşguldür. Ey Gavs-i A’zam (KSA)! Cennet ehlinden bir
kısmı oradaki mevcut nimetlerden (bana) sığınırlar. Nitekim cehennem ehli de
cehennemin şiddetinden (bana) sığınırlar.
Ve Rabbim (CC)
buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Benim, Nebî ve Resullerden
(AS) başka öyle kullarım var ki, onlann ahvâline dünya ve âhiret ehlinden hiçbir
kimse muttali’ olamaz; hattâ ne cennet, ne de cehennem ehlinden bir kimse, ne
cennet bekçisi Ridvân (AS), ne de cehennem bekçisi Mâlik (AS)
onların ahvalini bilebilir.
Ben onları ne cennet ehli, ne de cehennem ehli kıldım. Ne sevap ehli, ne de
azâb ehli eyledim; ne huri için, ne de gılman için onlara bu imkânı verdim. Tanımasalar
bile onlara gönülden inanan kimselere müjdeler olsun!
Rabbim (CC) devamla buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! İşte sen onlardan birisin.
Onların şu dünyada alâmetleri şudur: Bedenleri az yemek ve az içmekten eriyip
incelmiştir. Nefisleri şehvetlerden (geri kalıp) yanmıştır. Gönülleri
hâtıralardan (paklanıp) ütülenmiştir. Ruhları zaman mefhumundan arınıp manevî
düzeye kavuşmuştur. Onlar, evet onlar BAKA YÂRANI’dır (ebedîleşen Allah
cc.
dostlarıdır).
LİKAA NÛR’U
(Allah’a cc. kavuşma nuru)yla kavrulmuşlardır.
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Çok sıcak bir günde susamış bir kimse sana gelir ve sen de soğuk suya
sahip bulunur, aynı zamanda suya ihtiyacın da olmazsa, eğer o susamışı sudan
men’edecek olursan, şüphesiz ki o zaman sen cimrilerin cimrisisin! Ve artık
Ben, kendimi merhamet edenlerin en çok merhamet edeni olarak tescil etmemle
beraber öylesine susamışları kendi rahmetimden nasıl men’ederim?..
Rabbim (CC) yine buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Günah işleyenlerden hiç biri
Benden uzaklaşmadı ve ibâdet ehlinden de hiçbir kimse Bana yaklaşmadı. (Çünkü
yakınlık ve uzaklık nisbîdir, izafîdir. Allah’ın (CC) ilmi, kudreti ve rahmeti her
şeyi içine alıp kuşatmıştır).
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Eğer bir kimse Bana yaklaşacak olsaydı, herhalde o, günahkârlardan biri
olurdu. Çünkü onlar âciz, yeteneksiz ve pişmanlık duyan kimselerdir.
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Aczini, yeteneksizliğini bilmek, nurların ve feyizlerin kaynağıdır.
Kendini beğenmişlik ise, karanlıkların menbaıdır.
Ve Rabbim (CC)
buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Günahkârlar günahları
sebebiyle mahcûbdurlar. (Günah, onlarla ilâhî tecelli arasında bir perde olur).
İbâdet ehli
ise, ibâdetleriyle mahcubdurlar. Bunlann ötesinde benim bir milletim daha var
ki, onlann ne günah üzüntüleri, ne de taat u ibâdet kederleri olur.
Sonra Rabbim (CC)
buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Günahkârları fazilet ve
iyiliğimle; kendini beğenenleri de adalet ve azabımla müjdele!
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! İbâdet ve taat ehli, Benim
NAÎM sıfatımı zikretmekte; günah ehli de Benim RAHİM sıfatımı anmaktadır.
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Ben, günahkâr kimseye yakınım; o günahtan vaz geçtiği zaman. İtaatkâr
kimseye uzağım, o taat ve ibâdeti bıraktığı zaman.
Ve Rabbim (CC)
buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Halk tabakasını yarattım,
Benim güzelliğimin nuruna güç getiremediler. Bu sebeple kendimle onlar arasına
zulmet perdesi gerdim.
Havass’ı
(seçkin kişileri) yarattım; onlar da bana komşu olmaya güç getiremediler. Bu
sebeple ilâhî nurlarımı kendimle onlar arasına perde yaptım.
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Arkadaş ve yaranma de ki:
Onlardan kim Bana kavuşmak istiyorsa, Benden başka her şeyden sıyrılıp çıksın!
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Dünyanın iniş ve yokuşlarından,
geçit ve derbentlerinden çık ki, âhirete ulaşasın! Âhiretîn de geçit ve derbentlerinden
çık ki Bana kavuşasın!
Sonra yine Rabbim buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Cisimlerden ve nefslerden
çıkıp uzaklaş, sonra da kalblerden ve ruhlardan sıyrılıp çık ve sonra hüküm ve
emir kaydından da çık ki, Bana kavuşasın!
Ve ben,
Rabbime (CC) sordum:
- Ey Rabbim
(CC)! Hangi namaz Sana daha çok yakındır?
Rabbim
(CC) buyurdu:
- Şu namaz ki içinde Benden başkası bulunmaz ve
namaz kılan da kıldığı o namazdan gâib bulunur.
Yine sordum:
- Hangi oruç Senin yanında daha üstündür?
- Şu oruç ki, onda Benden başkası yoktur ve o
oruçlu da ondan gâib bulunur...
- Hangi ağlayış Senin katında daha makbuldür?
- Gülenlerin ağlaması.
- Hangi gülmek Senin katında daha üstündür?
- Ağlayanların gülmesi.
- Hangi tevbe Senin yanında daha makbuldür?
- Günahtan korunmuşların tevbesi.
- Hangi korunma Senin katında daha iyidir?
- Tevbe edenlerin korunması.
Ve sonra Rabbim (CC)
buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! İlim sahibine Benim yanımda
hiçbir yol yoktur; ancak ilmi inkâr ettikten (yani imândan uzak bir ilmin yalnız
başına sahibini Allah’a cc. kavuşturacağını inkâr ettikten) sonra yol bulabilir.
Çünkü o ilmi (îmandan uzak bir şekilde) kendine alıp o vaziyette kalacak olursa,
şeytanlasır.
>>>>> • <<<<<
YÜCE RABBİMİ (CC)
MANA ALEMİNDE GÖRDÜM VE
KENDİSİNE SORDUM
- Ey Rabbim
(CC)! Dedim, Aşk’ın mânası nedir?
Buyurdu ki:
- Aşk, âşıkla maşuk arasında bir hicaptır.
Rabbim
(CC)
devamla buyurdu:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Tevbe etmek istediğin zaman,
günah üzüntüsünü iç âleminden; korku ve tehlikeleri gönülden çıkarman gerekir.
Bu takdirde Bana ulaşırsın! Aksi halde alay edenlerden, işi alaya alanlardan
olursun.
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Benim HARİM-İ İSMETİME girmek istediğin zaman, artık ne mülk ve melekûte
ve ne de ceberûta iltifat etme, çünkü mülk âlimin şeytanıdır. Melekût, arifin
şeytanıdır. Ceberut vâkıfın şeytanıdır. Bunlardan birine razı olan kimse Benim
katımda kovulmuşlardan sayılır.
Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Mücâhede, müşahededen bir denizdir. Bu denizin balıkları orada
bekleyenlerdir. O halde müşahede denizine girmek isteyen kimsenin, mücâhedeyi
seçip beğenmesi gerekir. Çünkü mücâhede, müşahedenin ay’ıdır.
Sonra Rabbim (CC)
bana buyurdu ki:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! İstekliler için mücâhede
lâzımdır, Bana olan lüzumları gibi.
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Kullarımdan Bana en sevgili
olan, anası -babası ve evlâdı bulunduğu halde kalbi benimle meşgul bulunan
kimsedir. O kadar ki, babası ölecek olursa onun için hiçbir üzüntü taşımaz.
Evlâdı ölecek olursa, evlâd üzüntüsü diye bir hali görülmez. İşte kulum bu
mertebeye yükselince artık o benim yanımda babasız ve evlâdsızdır. Öylesinin
dengi de bulunmaz.
VE RARBİM
(CC)
BUYURDU:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Benim sevgim sebebiyle baba
yokluğunun tadını hissetmiyen kimse, Vahdaniyet ve Ferdâniyet lezzetini bulamaz.
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Bir yerde Bana bakmak
istediğin zaman, içinde Benden başkası bulunmayan bir gönül seç!
Dedim ki:
- Ya Rab
(CC)! İlmin ilmi nedir?
- İlmin ilmi, ilimden yana bilgisizliktir,
buyurdu ve sonra devam etti:
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Gönlü mücâhedeye meyleden kula
müjde olsun!.. Gönlü şehvetlere meyleden kula da yazıklar olsun!
GAVS-I A’ZAM
(KSA)
DİYOR Kİ:
Rabbimden
(CC)
Mi’rac hakkında sordum. Buyurdu ki: Benden başka her şeyden sıyrılıp
yükselmektir. Böyle bir mi’racın kemâli yükselme ve huzurda sağa - sola İltifat
etmemektir.
Ve sonra
buyurdu Rabbim (CC) :
- Ey Gavs-i
A’zam (KSA)! Benim kalımda Mİ’RAC’ı olmayan
kimsenin namazı namaz, sayılmaz. Namazdan mahrum olan kimse Benim yanımda
mi’racdan da mahrumdur.
Ve burada Aziz
ve Celîl olan Allah’ın (CC) sebepleri kolaylaştırmasiyle GAVSİYYE, ki buna
Mİ’RACÎYYE de denir, tamamlandı.
Kaynak:Füyuzat-ı
Rabbaniyye
Hak Teâlâ ve tekaddes hazretleri yemekten, içmekten münezzehtir. O’nun (cc)
şanı
yücedir. Bütün kemal sıfatlarla sıfatlıdır..
Eserin bu ibaresi zahirî mânâ ile anlaşılmaz. Aşağıdaki hadîs-i şerifi
okursak ne denilmek istendiğini anlarız. Resûlullah (sav) Efendimizin şöyle
buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Kıyamet günü Allah-ü Teâlâ
(cc)
kuluna:
- Ey
Ademoğlu, Ben acıktım, Beni yedirmedin. O şahıs:
- Seti
âlemlerin Rabbisin (cc), ben Seni nasıl yedirecektim yâ Rab (cc), der. Allah-ü Teâlâ
(cc):
- Aç
olan din kardeşin sana geldi de sen onu yedirmedin, eğer onu yedirseydin, Beni
yedirmiş gibi olurdun, buyurur.” -Müslim
(ra), Ebû Hureyre’den (ra)
rivayet etmiştir.
www.GAVSULAZAM.de
|