*Basiret, ruh gözesinden
gelir. Evliya için “FÜAD” makamından açılır. Elde ediliş tarzına gelince,
zahiri bilgi ile olmaz. Ötelerden, batından coşup gelen ilim lazım... Şu ayet-i
kerime bizi, işin özüne iletir;
*--- “Ona canibimizden
-ötelerden- ilim vermiştik.”
*İnsana gereken, basiret
sahiplerini bularak, telkin yolu ile onlardan birşeyler almaktır. O telkini
yapan zat, veli, mürşid ve lahut aleminden haber veren olmalı...
*Kardeşler!... Ayıkınız. Tövbe
yolu ile Rabbınızdan (CC) marifet talebinde bulununuz. Bunun için koşunuz...
*Yola giriniz. Şu ruhani
kafilelerle Rabbınıza (CC) dönünüz.
*Marifet, nefsin kara
perdesini kalb aynasından açmak ve onu temizlemekle hasıl olur. O zaman cemal-i
ilahi'nin gizli hazinesi gözükmeye başlar. Ki bu, kalb sırrının özünde gözükür.
*--- “Her kim, yaratanına kavuşmayı
diliyorsa yarar iş görsün; yaratanına yaptığı ibadete, kimseyi ortak etmesin..”
*--- “Alimin uykusu, cahilin
ettiği ibadetten hayırlıdır.”
Burada kastedilen alim, tevhid
nuru ile içini nur eden; sonrada, harfsiz, sessiz, sır dili ile TEVHİD ESMASINA
devam eden zattır. Asıl insan budur. Bunu anlatan birkaç tane hadis-i kudsi
zikredelim.
-- “İnsan, sırrımdır; ben de
onun...”
-- “Batın ilmi sırlarımdan bir
sırdır; onu, kullarımın kalbine koyarım, benden gayrı o hali bilen olmaz.”
*Her kim, ilahi marifeti
düşünür; Allah-ü Teala’ya (CC) karşı tam irfan duygusuna sahip olmayı dilerse,
bunun yaptığı tefekkür de bin yıllık ibadete bedel olur. Asıl irfan ilmi budur.
İrfan ilmi demekle TEVHİD halini kasd ediyorum. Arif kişi irfan iştiyakını
duyduğu zata, mahbubunda bununla erer. Bu halin neticesinde ise, ruhani bir
halle; tam yakınlık alemine uçup gitmek olur...
*İlahi sevgi, vücud düşmanı
ölmeyince ele gelmez. Vücudun, ilk defa emmare, levvame ve mülhime
derecelerinde olan nefisten temizlenmesi lazımdır.
*Peygamber (SAV) Efendimizin
dilinden söylenen: “Ben ve bana tabi olanlar basiret üzere...”
Ayetindeki “bana uyan” cümlesinde bir işaret vardır. Peygamber’e (SAV) tam
varis olan kamil mürşidi anlatır. Demek olur ki, benden sonra irşad; her
yönden, benim batıni basiretime sahip olan kimse tarafından yapılacaktır.
Burada tam velayet haline sahip olan zat murad edilmektedir: “Veli olan mürşid”
Ayeti de aynı şeye işaret eder.
*Peygamber (SAV) Efendimiz
hayatta olsaydı, doğrudan alınacak ondan alınırdı, gayrına ihtiyaç kalmazdı.
Öbür aleme intikal ettikten sonra, tecerrüd haline geçiyor, bizzat kendisi ile
bağ kurulamıyor. İrşada memur veliler de aynıdır.onlar da bu alemden göçüp
gidince, irşad olacak olmaz. Anlayış ehli isen anla, değilsen, bu anlayışı ara...
*Hayatta olan Velinin,
Peygamber (SAV) Efendimizle her bakımdan ilgisi vardır. Tam veraset hali bunu
gerektirir. Hayatta olduğu müddet o veraseti ve irşad makamını idare eder. Bu
hali taşıyana Peygamber’den (SAV) rehberlik ve kulluk yardımı gelir. Bu
yardımla; halk arasında tasavvuf yolunu devam ettirir; anla...
*Ergin, vuslat alemini
bulmuş, geçmiş zatlar tarafından makbul olan bir zatın telkini lazımdır. Bu
zat, o aleme erdikten sonra, Allah’ın (CC) emri ile, noksan kişilerin
eksikliğini tamamlamak için, bu aleme gönderilmiş olmalıdır. Bu gelişte vasıta
bizzat Peygamber (SAV) Efendimiz olmalıdır.
www.GAVSULAZAM.de
|