KONULAR

 

Hayatı

Tarikatı Telkin Alması

Vasiyyeti

Vefatı

Menkibeleri

Hikmetli Sözleri

Müridlerine Olan Şefaati

Evrad-ı Kadiriyye

Öğütleri

HU DESTUR EFENDİM

 

Bize Ali gülü derler

Kadiri bülbülü derler

Aşk narının külü derler...

Kadiriyiz şan bizimdir

Bu gece meydan bizimdir...

 

Aman saki doldur doldur

Dolan nur, dolduran nurdur

İçmeyenler Hak'tan durdur

Kadiriyiz şan bizimdir

Bu gece meydan bizimdir...

 

Abdulkadir-i Geylani (ksa) Hz.leri'nin Akidesi

Hamd o Allah'a (CC) ki, nicelik ve niteliği O (CC) nitelemiş ve kendisi nicelik ve nitelikten pâk ve münezzeh kalmıştır.

Zaman ve mekani O (CC) yaratıp meydana getirmiş ve kendisi zaman ve mekan kaydından pâk kalıp izzet ve şerefle saltanatını kurmuştur.

 

(İlmiyle, kudretiyle, rahmet ve inâyetiyle) her şeyde mevcud olmuş ve fakat zarfiyetten münezzeh ve mukaddes kalmıştır. Her şeyin yanında hâzır olmuş ve fakat bir şeyin yanında mekân tutmaktan çok yüce kalmıştır.

 

“Allah (CC) nerede”dir, dersen, onu mekânla talep etmiş olursun. “Allah (CC) nasıldır ve nicedir” dersen, O’nu (CC) nitelik ve nicelikle talep etmiş olursun. O’nun (CC) hakkında “ne zaman?” dersen, O’nu (CC) zaman kavramıyla kayıtlamış olursun! O’nun (CC) hakkında “değil” tâbirini kullanırsan, O’nu (CC) var oluşluktan ta’tîl etmiş olursun. O’nun (CC) hakkında “niçin” tâbirini kullanacak olursan, melekûtiyyet konusunda O’nunla (CC) çatışmış olursun. O'nu (CC) tenzih ederiz; öncelik O’na (CC) hastır; hiç bir şey O’nun (CC) önüne geçemez. Sonralığa ilhak edilemez. Benzerlikle kıyâs olunmaz; hiçbir şekil yakınlığıyla nitelenmez. Eşlik ve çiftlikle vasıflanmaz ve ayıplanmaz. Cisimlikle tanıtlanmaz. O’nu (CC) tenzih ederiz, O’nun (CC) şânı yücedir; eğer O (CC), bir şahıs olmuş olsaydı, kemiyyeti bilinmiş olurdu. Cisim olmuş olsaydı, bir takım organlardan meydana gelmiş olurdu.

 

Putperestleri reddederek deriz ki: Allah (CC) Bir'dir; hiçbir şeye muhtaç değildir; bütün eşya O’na (CC) muhtaç bulunuyor, çünkü O (CC) SAMAD’dır. O’nun (CC) dengi ve benzeri yoktur; O’na (CC) benzerlik koşanları reddederiz. Gizli, açık, karada, denizde hayır olsun şer olsun hiçbir şey O’nun (CC) irâdesi dışında hakket edemez, her şey O’nun (CC) yüksek iradesiyle hareket eder. Böylece Kaderiyye Mezhebi mensuplarını redediyoruz. O’nun (CC) yüksek kudreti hiçbir şeye benzemez; hikmetine bir son ve sınır olmaz; böylece Hüzeliy Mezhebi mensuplarını reddediyoruz. O’nun (CC) koymuş olduğu hukuk vâcibdir. Delil ve hücceti doruğuna yükselmiştir. Hiç kimsenin O’nun (CC) üzerinde bir hakkı yoktur. Bu bakımdan hiç kimse O’ndan (CC) bir hak iddia edemez. Bununla Nezzamiyye Mezhebi mensuplannı reddediyoruz.

 

Allah (CC) âdil’dir, hükümlerinde asla zulmetmez. Sâdık’dır, haber verdiği hiçbir şeyde döneklik yapmaz. Öncesi olmayan bir söz ile konuşucudur. O’nun (CC) sözünün başka hiçbir yaratıcısı yoktur. Kur’ân’ı indirip en güzel konuşanları acze düşürmüş ve böylece Muradiyye Mezhebinin hüccetlerini çürüğe çıkarmıştır. Rabbimiz (CC) ayıpları gizler; günahları bağışlar, tevbe edenlerin tevbesini kabul buyurur. Bir kişi günahına dönecek olursa, geçmişteki günahları (eğer tevbe edip bağışlanmışsa) tekrar dönmez. O (CC) bağışladığı şeyi geri döndürmekten münezzehtir; haksızlık ve zulümden uzak, her türlü adaletsizlikten mukaddestir.

 

Biz inanıyoruz ki, Allah (CC), mü'minlerin kalblerini bir araya getirip uyumlu kılmıştır. Kâfirleri de sapıklıklarıyla başbaşa bırakıp akl-ı selîm ve irâdenin kapısını açık bırakmıştır. Bununla Hişâmiyye Mezhebini reddediyoruz.

 

Biz tasdik ediyoruz ki, bu ümmetin fâsıkları, Yahûdî, Hıristiyan ve ateşperestlerden hayırlıdır. Bununla da Ca'feriyye Mezhebini reddediyoruz. Ve biz ikrar ediyoruz ki, O (CC), hem kendini, hem de başkasını görüyor ve O (CC) her sesi duyuyor. En gizli hâl ve düşünceleri görüyor. Bununla Ka’biyye Mezhebini reddediyoruz. Halkı (yaratıkları) en güzel fıtrat üzere yaratmıştır. Onları kabir çukurunun karanlığına birer fâni olarak çevirmiş ve ilk yarattığı gibi onları tekrar diriltip hayata döndürecektir. Bununla Dehriyye Mezhebini reddediyoruz.

 

Hesap günü insanları ve diğer canlıları bir araya toplayacağı gün, dostlanna (rahmet ve mağfiretle) tecellî eder. Dostları da O'nu (CC) dolunayı görür gibi görürler. O (CC), o gün perde gerisinde kalmıyacak. Mu’tezile’den rü’yeti inkâr edenleri reddediyoruz. O (CC), nasıl olur da dostlarına görünmez, perde gerisinde durup onları hesap alanında bekletir? Bu hususta O’nun (CC) kadim ve ezelî va'dleri vardır. Va'dlerini mutlaka yerine getiricidir.

 

“Ey itmi'nane ermiş ruh, dön Rabbine (CC), sen O'ndan (CC) razı, O (CC) senden razı olarak; haydi gir kullarımın içine, gir cennetime!”[1]

 

Sen cennetlerden huri nîmetiyle hoşnud olacağını mı zannediyorsun? Cennet bahçelerinde sündüsten yapılmış bir giysiye kanaat getireceğini mi sanıyorsun? Mecnun Leylâ'sız nasıl ferah bulup huzura kavuşabilir? Anber kokusunu almadan onu sevenler nasıl eğlenip rahat edebilirler? Bir takım cesetler ki, ubudiyyet tahkikinde erimişlerdir. Allah (CC) katında yer almakla nasıl nîmetlenmiş olmazlar? Karanlık gecelerden uykusuz kalmış bir takım gözler, Allah (CC) ile ünsiyet müşahedesine erişince nasıl lezzet almazlar? Bir takım gönüller ki, sevgi sütleriyle gıdalanmışlar, nasıl olur da Rabbânî şerbetle sulanmazlar? Bir takım ruhlar ki, beden şehrinde hapsedilmişlerdir; nasıl olur da kudsî bahçelerde gezip tozmazlar? Oranın yüce yerlerinde eğlenmezler? Oranın susuzluğu giderici sularından içmezler?

 

O günü nasıl tasvir edelim, aşırı derecede olan aşk ve şevki nasıl anlatalım? Âşıklar hâkimi o gün arz-i endam edecek, açıktan kendini gösterecek ve bu dâvayı O (CC) halledip hükme bağlıyacaktır.

 

O gün Mevlâsının hitabına mazhar olan, tahiyyat ile söze başlayacak; Mevlâsı da onu Cennet-i Adn'e buyur edecek. Ama bir takım kimseler Cennete girmek istemiyecek, Rablerinden başkasına bakmıyacaklarına and verecekler ve O'ndan (CC) başkasına niyet bağlamıyacaklar; varlık âleminden hiçbir şeye razı olmayacaklar; hem onların arzuları aşağı nesneler de olmayacak. Onlar hayatın lezzetinden ancak, övgü değer vuslatın hazzını almak için hicret etmişlerdi. Bu yüzden onlara ebedî rahatın kadehini sunucular şerbetler sunacak, öyle şerbetler ki hem katıksızdır, hem de yumuşak. Buna hasret olanlar üzerinde çevrilip açıktan açığa takdim edilince, sabah akşam onlan çepçevre kuşatınca, onların şâdilik ve iştiyaklarını arttıracak, göz ve gönül doldurucu nurlarına doğru heveslerini çekecek. Rabbim Senin Hakk ismine andolsun ki Senin cemâlini görmeyen bir göz herhalde şakıydir (bedbahttır). Rabbim (CC), kendi güzelliğinle Sen bütün âşıkları öldürdün. Sana olan gönül arzusu hakkı için senin emrin altında bulunanlara merhamet ve şefkat et! Öyle gönüller ki, şevk ve istekle Sana yönelip eriyorlar. Sana olan aşkları sebebiyle onlarda bir bakiyye kalmadı.

 

Şüphesiz ki, Rabbim (CC) ben Senin aşkından yana bir vasiyet üzere bulunuyorum; Sana kavuştuğum gün asla umutsuzluktan endişe etmiyorum. Ya İlâhî (CC)! Senin atıfetlerin hatâlarımızı silsin! Red nasıl olabilir kardeşlerim? Seher vakitlerinde rabbanî ânlar ve dakikalar vardır. Semavî işaretler, melekler âleminden nefhalar vardır!

 

Bu mesele ve önermenin doğruluğuna delîl, kuşların ağaçlar üzerinde davudi nağmelerle ötmeleridir. Ayrıca bağ bahçe aralarında kıvrıla kıvrıla akan suların çağlayan sesleri, esen rüzgârların dokunup nıksettirdiği ağaç dallarının sündüs giysilere bürünerek çıkardığı gönül çekici nağmeleri de buna delildir. Çünkü bunların, evet bu saydıklarımızın hepsi Allah'ın (CC) birliğini dile getirip ifâde etmektedirler.

 

Haberiniz olsun ey muhabbet ehli! Şüphesiz ki Cenâb-ı Hak (CC) seher vakti tecellî ederek şöyle seslenir: “Tevbe eden kimse var mıdır, onun tevbesini kabul edeyim! Günahının bağışlanmasını arzu eden bir kimse var mıdır, onun bütün hatâlarını bağışlayayım. Benden bir bağış isteyen var mıdır, ona nîmet ve basışlarımı bolca vereyim!”

 

Uyanık olun ki, ruhlar kir ve pastan arınıp sâfileşince, olanca güzelliğiyle ışık saçar, aydınlık verir; bir nice hallerde başına gelen dert ve musibetler eşit bir doğrultuda ona çok kolay gelir. Hiç şüphe yok ki, o ruhların gözlerinden akan yaşların kokusu, manevî ufuklarda misk kokusu neşreder. Onlar (fena âleminde) bir takım ayrılıkların hasretine sabrettikleri için, yüksek mertebelerde ki vuslata hak kazanmışlardır. Yine onların sözlerinin ve haberlerinin sıhhati dostlar tabakasında sened ve rivayet kabul edilir. Onlar sualsiz uçup gittiler; ihtiyaçları yerine getirilir. Sevgi hediyesi, apaçık sabahlamıştır. Artık onun için güzel kafiyeler neredesiniz? Onların akidesi, Hanefî, Şafiî, Mâliki ve Hanbelî mezheplerinin usûlü üzere idi.

 

Allah (CC) bizi ve sizi dinde ayrılık meydana getirip parçalanan, dağılan kimselerden korusun. Ayrılığa düşenler, okun hedefi delip geçtiğe gibi dinden öylece gelip geçtiler; üzerlerinde dinden hiçbir esere görünmemektedir. Cenâb-ı Hak (CC) beni de, sizi de kendilerine cennette yüksek menziller verilen, altlarında ve üstlerinde ilâhî füyuzatın eserleri görülen kullarından eylesin!

 

Allahım (CC)! Rahmet ve atıfetini, halkın en şereflisi Muhammed'e (SAV) ve O'nun (SAV) hanedan ve arkadaşlarına (RA) indir! Onları saygı ve ta’zîmin en şereflisine has kıl! Onları (RA) çokça ve ebediyen, ard arda, yeni yeni esenliğe her sabah ve her akşam mazhar eyle!

 

Âmin!.. Âmin!..

 

Kaynak: Füyuzat-ı Rabbaniyye


[1] Fecr S. A.28

www.GAVSULAZAM.de

 

HOME              İNDEX        DERVİŞ

YOLUMUZ

       MAİL          NOT BIRAK
 
2003-2004, GAVSULAZAM.de.        Her Hakkı Mahfuzdur.