Allah’ın (CC) Rasûlü
(SAV) «Her türlü noksanlıktan münezzeh
olan o Allah’tır ki (CC), kulunu gece Mescid-i Haram’dan o etrafını mübarek
kıldığımız Mescid-i Aksâya kadar götürdü; ona ayetlerimizden gösterelim diye
yaptık.»[1]
ilâhî hitabıyla şeref tacı oldu. Bu ayeti kerime mucibince Cenab-ı Hakk (CC)
nefsi kudsîsini tesbih, mele-i âlâdan önce tenzih ve takdis, Nebiyy-i Zişan’ına
(SAV) nübüvvet ve risalet lafızlarıyla değil kulluk kelimesiyle hitap etti.
Zira abdi nebi veyahut meleki nebi olmak arasında muhayyer buyrulmuşken abdi nebi
olmaklığı seçti. Binaenalayh bâtında melek, zahirde kul olduğu halde bütün mahlûkatın
efendisi oldu.
İşte nebimiz Hz.
Muhammed (SAV) Efendimiz varlığın ağacı, vücudun incisi ve (ol) kelimesinin
manasının sırrıdır. Ağaçtan murat bizzat olan şey, meyvadır. Ağaç, çiçeklerinin
inkişafı ve meyvesinin toplanması için muhafaza olunur.
Varlık ağacının
meyvesi olan Nebiyy-i Zîşan (SAV) Efendimizin hakikat meyvesinin huzurunda
cemâlin tecellîsi ve kudsî makamında kemâlin en yüksek mertebesinde hazreti
insiyesine tavaf ile ta’zim ve teveccüh olması lâzım geldiğinden vahdet
perdesinin sır yönünden hizmetçisi olan Cibril-i Emîni (AS) Habibinin (SAV)
yanında öz hizmetkârı gibi çalışmak için huzuruna gönderdi.
Vaktaki o, (SAV)
Efendimize derunî arzunun şiddetinden mütehayyir ve hayran olduğu halde Ümmü
Hânî’nin sarayına geldi. Rasûlüllah’ı (SAV) yatağında istirahat içinde kalp
gözü uyanık olduğu halde gözlerini uykuya dalmış buldu. Yatağının ayak ucunda
durup arzı selâm ve ihtiram eyledikten sonra: «Ey uyuyan kimse daldığın tatlı
uykudan uyan ki, ilâhî feyizlerin ganimetleri Senin için hazırlandı. Ey yetim-i
Ebitalib, ilâhî lütuf ve ihsanlar, talibin olan feyyazı ezel tarafından Senin
için biriktirilip saklandı.» müjdesiyle nida etti.
Seyyidül Kevneyn
(SAV) Efendimiz de: «Ey Cebrail (AS)! Nereye gidiyorsun?» deyince, Ruhul Emin (AS): «Ey Muhammed (SAV)! Aradan nereyi
kaldır. Şimdi ben cihet ve ara bilmiyorum. Zira Rabbın Teala (CC) zaman ve
mekândan münezzehtir. Lâkin ben rasûlü kıdem olduğum halde Senin
hizmetkârlarından olmak için huzuruna gönderildim. Ey Muhammed (SAV)! İlâhi ve
ezelî iradenin gaye-i şuhûdu, makam-ı saadet için meşiyyeti rabbaniyenîn
maksudu Sensin. Her şey Senin içindir. Sen ancak Zat-ı İâhiyyesi içinsin. Kâinatın
mümtaz ve muhtarı, sevgi kadehinin dolu olan neşesisin. Varlık ağacının meyvesi
ve temizlenmiş cevherin şuası Sensin. Latif olan ay Sensin, maarif güneşi Sensin,
kıyamet gününde bütün korkanların sığınağı Sensin. Bu âlem ancak Senin için
hazırlandı. Muhabbet kadehi mücerret yakınlığın için tasfiye kılındı. Bütün
kâinat Senin için yaratıldı. Âlemi meleküt vuslatın için başkalarından muhafaza
edldi. Kalk! Ey Habib-i Kibriya (SAV), Ey seyyidül Evvelin, İmamüs-sekaleyn! Ey
kurratül ayn, kalk ki, ilâhî nimetlerin sofraları Senin için kurulmuş duruyor.
Senin yollarından başka bütün yollar tıkalıdır. Mele-i Âlâ Senin gelmenle
seviniyor, darda olanlar Senin şerefinle mesrur oluyorlar. Onların hepsi şeref
ve ruhaniyyetnle nasıl şerefleniyorsa cisminin şerefiyle de öylece şeref ve
saadet bulmak istiyor. Yeryüzü, mübarek ayağınla üstüne bastığından dolayı
nasıl şeref ve saadet bulduysa sema kubbesi de öylece şeref ve nurlanmak için
can atıyor.
www.GAVSULAZAM.de
|