|
Himmet, kelime manasıyla
kalbi, iradeyi, duygu ve düşünceyi bir noktaya toplayıp, tek hedefe yönelmek
demek. Kelime kökü Arapça “hemm”. Hemm, iyi olsun kötü olsun, herhangi bir şeyi
yapmaya yönelmek, himmet ise, kıymetli, şerefli ve güzel şeylere yönelmek
manasını taşıyor.
Kelime manasıyla
düşündüğümüzde, her insanın azmettiği ve gayretini yönelttiği bir hedefi
mevcut. İnsanların kimi sadece karnına, kimi de kalbine yöneliyor. Herkesin
kıymeti de yöneldiği şeye göre ölçülüyor. Buradan hareketle, derdi yalnızca
dünya olanın Allah katında hiçbir kıymeti olmaz. Hedefi Allah (CC) Hz.leri'nin
rızası olanın ise, kıymeti kelimelerle ölçülemez.
Bugün günlük hayatımızda
himmet deyince akla yardım ve destek geliyor. ‘Falanın himmetiyle müşkilim
çözüldü’ derken, bana sağladığı destekle sıkıntıdan kurtuldum demeyi
kastediyoruz. Böyle bir himmeti inkar eden yok. Çünkü bütün insanlık, birbirine
muhtaç bir halde yaratılmıştır. Zayıflar güçlülere, fakirler zenginlere,
hastalar doktorlara, cahiller alimlere muhtaç edilmiş; kendisine maddimanevi
imkan ve nimet verilenler de, onu muhtaçlara ulaştırmakla görevlendirilmiştir.
Çokça tartışılan velilerin ve
kâmil mürşidlerin himmeti meselesine gelince; buna mürşidin teveccühü, manevi
tasarrufu, nazarı, feyzi ve duası da denir. Velilerin uzaktaki kimselere himmet
etmesine ve tasarrufta bulunmasına bazıları itiraz ediyor. Mesele, ruhani
alemde ruh vasıtası ile cereyan ettiği için, maddi şartlara mahkum olmuş akıl
onu anlamakta zorlanıyor. Çünkü bu himmet ve yardım farklı boyutlarda, bilinen
zaman ve mesafe ölçüleri dışında tezahür ediyor. Bu nedenle onu bizzat tecrübe
etmeyenler, olduğuna inanmak ve olayı anlamak için delil ve izah istemekteler.
Bunda haklılar. Biz de meseleyi işin ehline ve onu tecrübe edenlere soracağız.
Bu konudaki delilleri ortaya koyacağız. Yanlış anlama ve uygulamaları tesbit
edeceğiz.
Tasavvuf erbabına göre himmet;
kulun kendisini veya başkasını bir hayra ulaştırmak, bir şerden korumak veya
bir kemâli ele geçirmek için bütün ruhanî gücünü kullanarak kalbiyle Cenab-ı
Hakk’a (CC) yönelmesidir.
Himmet, ilahi nurla
temizlenmiş ve takva ile yücelmiş ruhların Allah’ın (CC) izniyle muhtaç kullara
yardım etmesidir. Bu âli ruhlar zamana bağlı değildir, mekan ile
sınırlanmazlar. Maddi şartlar engel olmaz onlara. Himmet, kâmil velilere emanet
edilmiş ilahi bir nurdur. O nur ile yol alır, hak yolcularını terbiye ve
takviye ederler.
Himmet, Allah’ın (CC) bir
rahmetidir. Himmet ehli, bir rahmeti yerine ulaştırmakla görevli Allah’ın (CC)
dostudur. Kur’an ifadesiyle onlara “cündullah (Allah’ın (CC) askerleri)” denir.
Sayılarını, yerlerini ve görevlerini ancak Allah bilir.
Onlar, meleklerden ve kâmil müminlerden oluşur. Cenab-ı Hak (CC) Hz.leri, onlar
vasıtasıyla dilediklerine yardım edip, müşküllerini çözer. Aslında kuluna
destek veren ve müşkülünü çözen Allah’tır (CC). Peygamber (AS) olsun, veli
olsun, diğer varlıklar vasıtadan başka bir şey değildir. Bu hakikati Rasulullah
(SAV) Efendimiz şöyle ifade buyuruyor: “Asıl veren Allah’tır (CC), ben ise
verileni taksim edip yerine ulaştırmakla görevliyim.” www.GAVSULAZAM.de
|
|