Yüce Allah (CC) Hz.leri bu
hakikati Mucizel Beyanı’nda buyurur: “Zekeriyya (Peygamber) (AS) ne zaman
Meryem’in bulunduğu Mihraba girdiyse, onun yanında bir yiyecek buldu. ‘Ey
Meryem! Bu sana nereden geliyor?’ dedi. O da ‘Bu Allah (CC) tarafından. Şüphe
yok ki Allah (CC) dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır.’ dedi.”
Bu Ayet-i Celile’de, Hz. İsa’nın (AS) annesi Hz. Meryem’in genç yaşta iken
ilahi rızka kavuştuğu beyan ediliyor.
Diğer Ayet-i Kerime’de şöyle
buyurulur: “Yanında kitaptan bir ilim olan (yani Asaf bin Berhiya) ‘Ben gözün
sana dönmeden (gözünü yumup açmadan) evvel onu sana getiririm’ dedi. Vaktaki
(Süleyman AS) onu (Belkıs Hanımın tahtını) yanında durur bir halde gördü ve ‘Bu
Rabbimin fazlın(Lütfu)ndandır’ dedi.”
Bu Ayet-i Celile’de de uzak mesafedeki sarayın, tahtın gözü yumup açıncaya
kadar Hz. Süleyman’ım (AS) huzuruna getirilmesini, bir evliya kerameti ile
Allah Teala (CC) Hz.leri’nin izniyle sağlıyor.
Kitap ve sünnetin hükümlerini
beyan eden İslâm Akaidinde şu hükümler zikredilmistir: “Evliyaların Kerameti
Haktır.”
Evliyanın Kerameti harikulade
bir şeyin zuhurundan ibarettir. Kerametin haklılığı hususundaki delili
zikretmiştik. Binaenaleyh, gerek Sahabe-i Kiram’ın (RA), gerek onlardan sonra
gelen salik kulların çoğundan görüldüğü ve Nebiler Nebisi’nin (SAV) devamı olan
Evliya İzamından da görüldüğü naklonulan işlerdir ki, inkarı mümkün olmayacak
derecede meşhurdur. Evet! Evliyanın Kerameti ortada cereyan eden insanların
adedine muhalif ve tabiat üstü olarak az bir zaman zarfında uzak mesafeyi
katetmek gibi, su üzerinde yürümek, havada uçmak ve nebadatın ve hayvanların
konuşması gibi şeylerdir. Evliyaullahtan bu gibi harikulade acaip ve garaip
işlerin zuhuru, kendisi Peygamberlerin Ümmetlerinden bir Ümmet olması halindedir.
Binaemaleyh, Resülullah (SAV) Efendimiz’in Nübüvvetinden itibaren Evliyada
keramet olarak görülen şeyler, Peygamber Efendimiz’in (SAV) mucizesi sayılır.
Zira Evliyanın Veliliği o kerametler ile meydana çıkar. Öyle ise bir kimse
dininde sabit ve Hak üzere olmadıkça velilik mertebesine yükselemez. Keramet
sahibi de olamaz. Hulasa-i kelam, harikulade olan bir şey, Peygambere nisbetle
mucizedir. Evliyaya nisbetle ise keramettir.
Evliya izamı şu sözde ittifak
etmişlerdir: “Bir istikamet, bin kerametten hayırlıdır.”
Keramet, Cenab-ı Hak (CC)
tarafından emrolunmamıştır ve terk edilmesi hiçbir mahzur teşkil etmez. Belki
kerametin terk edilmesi izhar edilmesinden daha evladır.
Silsile-i Saadat
Efendilerimizden Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri’ne denilmiş ki: “Falan kimse bir
gecede Mekke’ye yürüyor.” Bunun üzerine Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri: “Allah
(CC) Hz.leri’nin lanetinde olan şeytan da bir saatte doğu ile batının arasını
kateder.” diyor. Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri’ne başka bir zamanda yine
deniliyor: “Falan kimse gökte uçuyor.” Bunun üzerine Seriyyi Sekati (RA)
Hz.leri: “Kara sinek de aynı gökte uçuyor.” diyor. Yine diyorlar ki: “Falan
kimse, suyun üzerinde yürüyor.” Bunun üzerine Seriyyi Sekati (RA) Hz.leri:
“Balık da suyun üzerinde yürüyor, yüzüyor.” diyor. Bu büyük zatın cevaplarından ve izahından
anlaşılmıştır ki, uçmak, kaçmak, su üzerinde yürümek büyük bir meziyet
değildir. Bunu en aciz mahluk da yapıyor. Esas fazilet, istikametli ve Halik’ın
(CC) rızasını kazanan bir kul olabilmektir.
Böyle olmakla beraber keramet
haktır. Keramet, sihirbazlıkla karıştırılmamalıdır. Bu ancak istidracat olur.
İstidracat: Kafir ve zalim kimselerin bela ve azabını artırmak veya
tuğyanlarının artmasıyla muahaza ve cezalarını bir müddet sonraya bırakmak
suretiyle kendilerinin ellerinde veya şahıslarında arzu ve iddialarına göre
zuhur eden harikulade hallerdir. Bu hususta Yüce Allah (CC) Hz.leri buyurur:
“Ben onlara mühlet (zaman) veriyorum. (İplerini uzatıyorum) Şüphe yok ki benim
fendim sağlamdır.”
“Onun için bunlar (azgın adamlar), kendilerine ne hatırlatıldı ve öğüt verildi
ise, onları unutunca üzerlerine her şeyin (her zevkin ve her nimetin)
kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen o şeyler (o genişlik ve
serbestlik) yüzünden (tam şımarıp) ferahlandıkları vakit de onları (nimet
azgınlarını) ansızın tutup yakalayıverdik ve artık o anda onlar bütün ümitlerinden
mahrum kaldılar.”
Mesela Firavun, dört yüz sene
yaşıyor ve bu hayatı boyunca mutfağında bir tası, su kupası dahi kırılmıyor.
İşte bu hal istidracdır.”
Bu hususta Nebiler Nebisi (SAV) buyurur: “Kulun, masiyete devam ve israr
etmesine rağmen, Allah (CC) Hz.leri’nin onu nimetten sevdiği şeyi verdiğini
görürsen, bu ancak ondan (Cenab-ı Hak’tan) bir istidracdır.”
Evet günümüzde de pek çok
kafir ve zalimlere verilen debdebeli hayat, bol servet, istediklerine nail
olmak ve küfür zulüm hareketlerinde bulundukça nimetin artması halleri, elbet
istidracdır. Ehl-i sünnet alimleri sözbirliği ile bildiriyor ki, Peygamberlerin
(AS) mucizeleri olduğu gibi evliyanın da kerametleri vardır. Çünkü
Peygamberlere (AS) tabi olanları, onlara uyanları Allah-ü Teala (CC) Hz.leri
çok sever. Onlara diri iken de vefatlarından sonra da kerametleri ihsan eder.
Peygamberlerin (AS) ve evliyanın vefatlarından sonra da mucize ve keramet göstermeleri
onladır, doğru söylediklerini daha iyi bildirmektedir. Çünkü diri iken olan
mucizeleri ve kerametleri gören kafirler, bunları başkasından öğrenerek
yapıyorlar sanırlar. Fakat vefatlarından sonra hasıl olan mucize ve kerametler
için böyle sanmak ve söylemek olamaz.
Mucizeleri ve Kerametleri
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri yaratmaktadır. Yalnız O'nun (CC) kudreti ile
olmaktadır. Peygamberlerine (AS) ve velilerine ihsan ederek ikram ederek
onların sebebi ile onların şefaatleri ile yaratmaktadır. Peygamberler (AS)
masumdur, hiç günah işlemezler. Şeytan Peygamberin (AS) şekline giremez. Evliya
da Peygamberlerin (AS) varisleridir. Şeytan onlara da yaklaşamaz.
www.GAVSULAZAM.de
|