Hz. İmam’ı (RA) sevenlerden
bir zat anlatır: “Zindana düşmüştüm, zindan çok dar ve ayağımdaki zincirler de
çok ağır idi. İmam-ı Askeri (RA) Hz.leri’ne bir mektup yazarak sıkıntımı
anlattım. Mektuba geçim sıkıntımın da olduğunu yazacaktım fakat utandığım için
yazamadım. İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri mektuba verdikleri cevapta şöyle
buyuruyordu: “Bu mektubu aldığın gün, öğle namazını evinde kılacaksın.”
Hakikaten o gün öğle üzeri beni zindandan çıkarıp serbest bıraktılar. Sevinç
içinde evime geldim, namazımı kıldım. Kapım çalındı, kapıyı açtığımda İmam-
Askeri (RA) Hz.leri’nin hizmetçisi ile karşılaştım. Bana yüz altın ile bir
mektup bıraktı. Mektubu açtığımda şunlarm yazılı olduğunu gördüm: ‘Ne zaman bir
ihtiyacın olursa iste, istediğin şeye Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’nin izniyle
kavuşursun.’
..........................................
İmam- Hasen-i Askeri (RA)
Hz.leri’ni sevenlerden biri başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatır: “Hz.
İmam’a (RA) bir mektup yazarak bazı şeyler sordum. Bahar hummasından da
soracaktım fakat unutmuşum. Daha sonra suallerimin cevabı geldi. Suallerin
cevabından sonra şöyle yazmışlar: ‘Bu suallerle beraber bahar hummasını da
soracaktın fakat unuttun. Onun cevabını da verelim. (Ey ateş İbrahim'in üzerine
soğuk ve emin ol.)
Ayet-i Kerimesini yazıp, hummalı hastanın boynuna aşılırsa şifa bulur’ buyurdu.
Dedikleri gibi yaptım. Hasta şifa buldu.”
..........................................
Halifenin huysuz bir atı
vardı. Değil binmek, eyer bile vuramazlardı. Halifenin hizmetçilerinden biri:
“Bu atı İmam-ı Askeri (RA) Hz.leri görsün. Ya bu at onu öldürür, veyahut at
kullanılır hale gelir.” dedi. Hz. İmam (RA) saraya çağırıldı. Sarayın bahçesine
girince, doğruca atın yanına gitti. Ata elini sürer sürmez at terlemeye başladı.
Sonra Halife Hz. İmam’ın (RA) yanına gelerek, tazimden sonra: “Efendim! Biz bu
atı hiç kullanamıyoruz. Terbiye de edemedik. Buna bir eyer vurup eğitebitir
misiniz?” diye sordu. Hz. İmam (RA) atın yanına vardı, eyerini vurdu. Halife:
“Bir de biner misiniz?” diye sordu. Hz. İmam (RA) bunun üzerine ata bindi.
Sarayın bahçesinde koşturdu. At, en ufak bir serkeşlik yapmadı. Sonra attan
inip halifenin yanına gelerek: “Bundan daha iyisini görmedim.” buyurdu. Halife
çok hayret etti ve atı İmam-ı Askeri (RA) Hz.leri’ne hediyye etti.
..........................................
İmam-ı Hasen-i Askeri (RA)
Hz.leri daha küçük iken onunla Behlül Dane olarak bilinen ve meşhur Harun
Reşid’in kardeşidir diye tanınan Ebu Vehib bin Ömer (RA) Hz.leri arasında bir
konuşma geçer. Bir gün Behlül Dane (RA) Hz.leri yolda giderken bir kaç çocuğun
bir yerde oynadıklarını ve içlerinde bir çocuğun ağlamakta olduğunu görünce
onun oyuncağı olmadığından ağladığını sandı. Behlül Dane (RA) Hz.leri: “Gel!
Ağlama! Sana bir oyuncak alayım.” der. İmam-ı Hasen-i Askeri: “Ben
oyuncaksızlıktan ağlamıyorum ki, biz onun için yaratılmadık ki.” deyince Behlül
Dane (RA) Hz.leri: “Ya peki ne için yaratıldık?” diye sorar. Buna İmam-ı
Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri şu cevabı verir: “İlim ve ibadet için yaratıldık.”
Behlül Dane (RA) Hz.leri: “Nereden
bildin?” diye tekrar sorar. Hz. İmam (RA): “Ben size mevzu ile alakalı ayet
okuyacağım. Niçin yaratıldığımız orada şöyle yazılmıştır. Yüce Allah (CC)
Hz.leri buyuruyor: ‘Ben insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye
yarattım.’
‘Sizi ancak boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi
sandınız?’
‘Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle
deneyeceğiz.’
” İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri biraz daha konuştu, snra düşüp bayıldı.
Behlül Dane (RA) Hz.leri: “Sen daha çocuksun, günahın yok, niçin korktun?” diye
sorunca, henüz çocuk yaşta olan Hz. İmam’ın (RA) verdiği cevap çok enteresan:
“Cehennem azabından korkuyorum, ey Behlül. Beni fazla konuşturma, yoluna devam
et.”
..........................................
Yüce Allah (CC) Hz.leri O’ndan
razı olsun ve bizi O’nun kudsi feyiz ve şefaatlarından ayırıp da mahrum
etmesin. (AMİN)
www.GAVSULAZAM.de
|