İmam-ı Ali (KV) Hz.leri Sıffin
harbine giderken yolda susayan askeri için su bulamayınca bir çoklarının
kaldıramadığı bir taşı tek başına kaldırdı, altında leziz bir su çıktı,
içtiler. O taşı yine yerine koydu. Bu hadisenin geçtiği yerde kilise vardı.
Rahip hadiseyi oradan gördü. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin yanına geldi: “Sen
Peygamber misin?” diye sordu. “Hayır, ben son Peygamber Muhammed bin
Abdullah'ın (SAV) halifesiyim.” buyurdu. Rahip: “Elini ver ki, müslüman
olayım.” dedi. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri elini uzattı. Rahip Kelime-i Şehadet
getirerek müslüman oldu. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri rahibe: “Sen bu yaşa kadar
kendi dinini yaşamışsın ne sebeple bizim dinimizc girdin?" diye sordu.
Rahib: “Ey Emirül-mü'minin! Biz kitaplarımızdan okuduk. Bu taşı Peygamber veya
(peygamber varisi) kaldırabilir. Senin bu taşı kaldırdığını görünce arzuma
kavuştum. Yıllarca beklediğim şeyi buldum.” dedi. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri bu
sözü işitince ağladı. Gözlerinin yaşından sakalı ıslandı. Sonra: “Allah-ü Teala
(CC) Hz.lerine hamd olsun ki, beni unutulmuşlardan değil, kitabında
zikredilenlerden eyledi.”.
..........................................
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri Küfede
kılıç darbesi alınca huzuruna girdim, başını bir şey ile sarmıştı. Dedim ki:
“Ey mü'minlerin emiri! Yarayı bana gösterir misin?” Hemen sargıyı açtı, baktım
bir şey yok. Hafif bir yaradan ibaret dedim. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri: “Evet
sizden ayrılmaktayım” dedi. Kerimesi Ümmü Gülsüm perde arkasından ağlamaya
başladı. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri: “Kızım sükut et eğer benim gördüklerimi
görecek olsan ağlamazsın” dedi. “Ya Emirel Mü'minin ne görüyorsun?” diye
sordum. Buyurdu ki: “İşte bunlar melekler ile nebiler cemaati. İşte bu da
Muhammed (SAV) Efendimiz. Ya Ali müjde sana, teveccüh etmekle bulunduğun hal,
şu içinde bulunduğun halden daha hayırlıdır diye buyuruyor.”
..........................................
Allah-ü Teâlâ Hz.leri İmam-ı
Ali (KV) Hz.leri için güneşi iki kere batarken geri çevirmiştir. Birisi
Resûlüllah'ın (SAV) Efendimiz’in zamanı şeriflerinde idi. Peygamber
(SAV)Efendimiz huzurlarında İmam-ı Ali (KV) Hz.leri olduğu halde evlerinde
idiler. Cebrail (AS) vahy getirdi. Resûl-i Ekrem (SAV) vahyin ağırlığından
mübarek başını İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin dizine koydu. Güneş batıncaya kadar
kaldıramadı ve namazını oturduğu yerde ima ile kıldı. Resûl-i Ekrem’i (SAV)
rahatsız etmemek için yerinden kalkmadı. Sultan-ı Kâinat Efendimiz (SAV) vahyin
ağırlığından kurtulunca: “Ya Ali (KV) ! İkindi namazını kıldın mı?” diye
sordular. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri: “İma ile kıldım.” dedi. Habibullah güneşe
geriye dönerek dağın üzerinde durması için emir verdiler. Güneş geriye dönerek
dağın üzerinde durdu. H İmam-ı Ali (KV) Hz.leri namazını kıldı, güneş tekrar
yerine gitti. İkincisi Resülüllah (SAV) Efendimizden sonra İmam-ı Ali (KV)
Hz.leri Babile giderken Fırat nehrinden geçmek icabetti. İkindi vakti idi.
Beraberindekilerin bir kısmı ile kendileri ikindi namazını kıldılar. Bir kısmı
da hayvanlarını sudan geçirmeye uğraştı, güneş battı. Bunlar ikindi namazını
kılamadılar. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri dua buyurdu. Hak Teâlâ (CC) Hz.leri güneşi
geriye getirdi. Namazını kılmayanlar selam verinceye kadar güneş kaldı. Sonra
korkunç bir ses çıkararak battı.
..........................................
Kâbe-i Muazzama, Mekke
fethinde putlardan temizleniyordu. Peygamberler Peygamberi (SAV) Efendimiz
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin sırtına basarak Kabe duvarına yetişmenin imkânsız
olduğunu anlayınca kendisi çöktü ve: “Ya Ali! Üzerime çık.” İmam-ı Ali (KV) Hz.leri: “Ya Resûlüllah!
Sizin omuzunuza nasıl çıkayım? Siz benim omuzuma çıkın.” dedi. Nebiler Nebisi
(SAV): “Ya Ali sen buna dayanamazsın. Çık omuzuma.” buyurunca İmam-ı Ali (KV)
Hz.leri Âlemlerin fahri ebedisinin (SAV) sırtına çıkıyor. Putların bulunduğu
noktaya çıkıyor. O demde Hz. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri öyle bir yere çıkmıştır
ki, bütün ufukları kucaklayabileceğini sanıyor ve her nereye baksa onsekiz bin
âlemin efendisini görüyor ve kalan putları oradan temizleyerek Nebiler
Nebisi’nin (SAV) sırtından iniyor.
..........................................
Âlemlerin Efendisi (SAV) hasta
yatıyorlar. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ziyarete geliyorlar. Resul Efendimiz’e
(SAV): “Ya Resûlüllah (SAV) ! Rüyamda gördüm giymiş olduğum zırhı üzerimden
çıkardılar.” buyuruyor. Hz. Resul (SAV) Efendimiz de: “Ya Ali (KV), o zırh
bendim, bütün hilekârlıktan o (zırh) seni korurdu. Vakit ki, ben gideyim ve sen
yalnız başına belalara uğrarsın. Ey Ali (KV)! Sakın gönül darlığı çekip
sızlanmayasın ve sabırdan başka bir yola girmeyesin.” buyurdu. Bu esnada
Fatımatüzzehra (RA) validemiz de ağlamaya başladı. “Ya Resûlüllah (SAV) !
Rüyamda elimde bir mushaf yaprağı tutuyordum. Ansızın elimden kayboldu.” Hz.
Peygamber (SAV) buyurdu ki: “Ey Fatıma (RA)! O yaprak bendim. Gözünün önünden
kaybolsam gerektir.” dedi. O esnada İmam-ı Hasan (RA) ve İmam-ı Hüseyin (RA)
Efendilerimiz de oradalardı. “Ey büyük dedemiz! Rüyamızda havada giden bir
tahtırevanın altında başı açık yürüdüğümüzü gördük.” Hz. Peygamber (SAV)
buyurdu ki: “Ey ciğer köşelerim! O taht benim naşımdır ki, siz saçlarınızı açıp
onun altında yürüyeceksiniz.” Bu esnada Ehlibeyt (RA) ve Sahabe (RA) güz yaşlarını
yere revan ettiler.
..........................................
Bir gün Hz. Peygamber (SAV)
Efendimiz İmam-ı Aliyyel Mürteza’nın (KV) pak alnını öpmüştü. Abdulmuttalib
oğlu Hz. Abbas (RA) sordu: “Ya Resûlüllah (SAV)! Bu adamı seviyormusun?” Hz.
Peygamber (SAV): “Ey Abbas (RA)!” dedi. “Bu şahıs benim mahbubumdur. Bunun
sevgisinden gaflete düşmek benim için mümkün değildir.”
Devamında da buyurur ki: “Her kim beni severse Ali'yi (KV) de sever ve her kim
Ali'yi (KV) sevmezse beni de sevmez.”
..........................................
Bir gün Hz. İmamı Ali (KV)
Hz.leri’ne biri geldi. “Bana bilinmeyen şeyleri öğret, bellet.” dedi. Buna
cevap olarak Hz. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri sordu: “İlmin başını ne yaptın?” Adam
sordu: “İlmin başı nedir?” İmam-ı Ali (KV) Hz.leri sordu: “Rabbini bildin mi?”
Bu soruya adam: “Evet.” dedi. Hz. İmam Ali (KV) Hz.leri tekrar sordu: “Bu babda
ne gibi işler yaptın?” Buna karşılık adam: “Allah (CC) Hz.leri’nin dilediğini.”
dedi. Bundan sonra sözü Hz. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri aldı ve şöyle dedi: “Kalk
git artık, bu halini kuvvetlendir. Sonra bana gel o zaman sana bilinmeyen
şeyleri belletirim.” dedi.
..........................................
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri irfan
sahibi için şöyle buyurdu: “İrfan sahibi bu dünyadan göçünce onu kıyamet günü
ne Sıddıklar ne de Şehidler görebilir. Cennet sahibi cennette bulamaz.” Bunun
üzerine orda bulunanlar: “O halde nerede bulunur?” diye sordular. İmam-ı Ali
(KV) Hz.leri şu ayeti kerimeyi okudu: “Rıza gösterilen bir yerde... Kudretine
nihayet olmayan bir Melik'in (her şeye hakim bulunan Allah Teâlâ'nın)
huzurunda...”
Bu bir Ayeti Kerime idi. Onlara okudu sonra şöyle devam etti: “Onlar mezardan
kalkınca Cebrail’i (AS), Mikail’i (AS), cenneti, sevabı, eşlerini ve
yavrularını sormazlar. Şöyle derler; ‘Nerede sevdiğim? Hani iyiliğimi kendisi
ile bulduğum zat?’ derler.”
..........................................
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri namaz
kıldığı zaman baygınlık hali sorulunca şöyle anlatırdı: “Yerin ve göğün kabul
etmediği emaneti yerine getirmek kolay değildir. Nitekim bu hususta
buyurulmuştur: Eğer biz bu Kur'an'ı hir dağın üzerine indirseydik, muhakkak o
dağı Allah korkusundan baş eğmiş parçalanmış görürdün.”
..........................................
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri
hayatının sonuna kadar Nebiler Nebisi’nin (SAV) yanından hiç ayrılmamıştır.
İlminde derya olup bir eliften kırk deve yükü kadar mana çıkaracak mertebeye
erip ilmin kapısı ve kapıcısı ve yine ilmin onda dokuzunun sahibi, onuncudan da
hisse sahibi olan silsile yolunun Nebiler Nebisi’nden (SAV) sonra ilk İmamıdır.
..........................................
Kerametler sarayının eşşiz
sultanı Cenab-ı İmam-ı Ali (KV) Hz.leri elinde avucunda ne varsa son meteliğine
kadar harcardı. Nur asrında bir gündü. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri bütün kadınların
efendisi, derinlik ve incelik misali Fatımatüzzehra'ya (RA): “Ya Fatıma (RA)!”
dedi. “Evimizde yiyecek bir şey var mı?” Fatıma (RA) annemiz: “Hayır Ya Ali
(KV)!” buyurdu. Yüce Allah (CC) Hz.leri onlar isteseydi, uhud dağını altın
yaratıp emirlerine sunardı ama onlar şu üç günlük dünyada midelerine taş sarıp
günlerce yiyecek birşeyler bulamadıkları halde sonsuzluk âleminin saadeti için
şu dünya cilvelerine aldanmaınışlardır.
..........................................
Bir gün Ashab-ı Kiram,
Resûlüllah (SAV) Efendimiz’den İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ni çok sevmelerinin
sebebini sordular. Serveri âlem (SAV) Efendimiz: “Varın, Ali'yi (KV) çağırın.”
buyurdular. Ashabı kiramdan birisi, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’ni çağırmaya gitti.
Habibi Ekrem (SAV) İmam-ı Ali (KV) Hz.leri gelince: “Ya Ali (KV) ! Sen birine
iyilik etsen o sana kötülük yapsa sen ne yaparsın?” buyurdular. İmam-ı Ali (KV)
Hz.leri: “İyilik yaparım, Ya Resulallah (SAV) .” dedi. Resulü Ekrem (SAV) aynı
soruyu yedi kere sordu. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri yine: “İyilik yaparım, ya
Resulallah (SAV).” dedi ve ilave ederek: “O kimse bana hep kötülükte bulunsa,
ben hep yine ona iyilik yaparım.” dedi. Bunun üzerine Eshabı Kiram: “Ya
Resûlüllah (SAV)! Ali’yi (KV) çok sevmenizin sebebini anladık. Bu sevgiye lâyık
olduğunu gördük.” dediler.
..........................................
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri
Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz’in yatağında canı pahasına yatmış, bilahare
Medine'ye Nebiler Nebisi’nin (SAV) yanına ayakları şişmiş parçalanmış olarak
vasıl olmuştur. Nebiler Nebisi (SAV) meşakkate katlanmış olan narin, nazik
ayaklarını okşamış, kendisine afiyeti için dua buyurmuştu. Hatta İmam-ı Ali
(KV) Hz.leri’nin bu fedakârlığı üzerine şu ayeti kerime nazil olmuştur:
“İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah'ın (CC) rızası için nefsini feda eder.”
..........................................
Nebiler Nebisi (SAV) O’nun (KV)
için buyurdu ki: “Ya Ali (KV)! Seni ancak mü'min olan sever, sana ancak münafık
olan buğz eder.”
..........................................
İmam-ı Ali (KV) Hz.leri
Irak'a giderken Abdullah b. Selam (RA) O'nun ziyaretine gelmiş: “Ya Ali! Irak'a
gitme, korkarım ki orada vücuduna bir kılıç ağzı isabet eder.” demiştir. İmam-ı
Ali (KV) Hz.leri: “Evet Allah (CC) Hz.leri’ne yemin ederim ki, bunu bana
Resûlüllah (SAV) haber vermiştir.” diye buyurmuştur.
www.GAVSULAZAM.de
|