Zalim olan hükümete karşı isyan etmek de
haramdır. Mazlumlar isyan ederse, bunlara yardım etmek de haramdır. İsyan
etmenin zararı, günahı, zulmün zararından ve günahından daha çoktur.
İmamın, sünnet olan miktardan fazla
okuyarak namazı uzatması da, fitne çıkarmaktır. Cemaatin hepsi razı olursa,
fitne olmaz, caiz olur. Vaizlerin, din adamlarının, cemaatin anlayamayacakları
şeyleri söylemeleri ve yazmaları da, fitne olur. Herkese, anlayabileceği kadar
söylemelidir. Müslümanlara yapamayacakları ibadetleri emr etmemelidir. Zaif
kavi olsa bile, yapabileceklerini söylemelidir. Emr-i maruf yaparken de fitne
çıkarmamaya dikkat etmek lazımdır. Emr-i maruf yaparken, kendini tehlikeye
sokmak, emr olunmadı. Dine ve başkalarına zarar vererek, dünya fitnesine de,
sebeb olmamalıdır. Kendine dünyevi zararı dokunacak emr-i marufu yapmak caiz
olur, cihad olur. Sabr edemeyecekse, bunu da, yapmamalıdır. Fitne zamanında
evinden çıkmamalı, kimse ile görüşmemelidir. Fitneye yakalanınca, sabr
etmelidir.
İmam-ı Rabbani (CC) ikinci cildin
altmışsekizinci mektubunda buyuruyor ki: “Sevgili yavrum! Tekrar tekrar
yazıyorum ki, şimdi, günahlarımıza tevbe edecek, Allah’ımızdan (CC) af
dileyecek zemandayız. Fitnelerin çoğaldığı bu zamanda, eve kapanıp, kimse ile
görüşmemelidir. Fitneler, nerdeyse yağmur gibi yağarak, heryeri kaplayacak.
Hadis-i şerifde buyuruldu ki, “Kıyamet
kopmadan evvel, her yeri fitneler kaplıyacak. Fitnelerin zulmeti, ortalığı
karanlık gece gibi yapacak. O zaman, evinden mümin olarak çıkan kimse, akşam
kafir olarak evine dönecek. Akşam mümin olarak evine gelen, sabah kafir olarak
kalkacak. O zaman oturmak, ayakta kalmaktan hayrlıdır. Yürüyen, koşandan daha
iyidir. O zaman oklarınızı kırınız! Yaylarınızı kesiniz. Kılınclarınızı taşa
çalınız! O zaman, evinize birisi gelince, adem nebinin iki oğlundan iyisi gibi
olsun!” Eshab-ı Kiram (RA), bunu işitince, “O zamanda bulunacak müslümanlara ne
yapmayı emr edersiniz?” dediler. Cevabında, “Evinizin eşyası olunuz!” Bir
rivayetde, “Öyle fitne zamanında, evinizden dışarı çıkmayınız!” buyurdu.
“Tezkire-i Kurtubi” muhtasarında diyor ki:
Hadis-i şerifde, “Fitne çıkarmayınız! Söz ile çıkarılan fitne, kılınç ile olan
fitne gibidir. Zalimlere, facirlere milleti çekişdirmekten, yalan ve iftira
söylemekten hasıl olan fitne, kılınç ile yapılan fitneden daha zararlıdır” buyuruldu.
Alimlerin hemen hemen hepsi, sozbirliği
ile bildiriyorlar ki, malını, canını kurtarmak zorunda kalanın da, isyan etmemesi, hükümete,
kanunlara karşı gelmemesi lazımdır. Çünki, zalim olan hükümete karşı
sabr etmeği hadis-i şerifler emr etmektedir.
Resulullah’ın (SAV), (Allâhümme innî es’elüke
fi’lel hayrât ve terkel münkerât ve hubb el mesâkîn ve izâ eradte fitneten fî
kavmi fe teveffenî gayre meftûn” duasını okuduğunu İmam-ı Muhammed (RA) bildiriyor.
Bu dua, “Ya Rabbi (CC)! Bana hayrlı işler yapmak, çirkin şeyleri terk etmek ve
fakirleri sevmek nasib eyle! Kavmim arasında fitne çıkarmak istediğin zaman,
fitneye karışmadan canımı al!” demektir. İmam-ı Kurtubi (RA) diyor ki, bu
hadis-i şerif, fitneden sakınmak, ona karışmamak lazım olduğunu, fitneye
karışmaktansa, ölmenin hayırlı olacağını açıkça göstermektedir.
“Mişkat”daki hadis-i şeriflerde buyuruyor
ki, “Fitne zamanında, müslümanlara ve onların reislerine tabi olunuz. Hak yolda
olan yoksa, fitneciler, isyancılar arasına karışmayınız! Ölünceye kadar,
fitneye katılmayınız!” “Fitne zamanında, hükümetinize tabi olunuz. Size zulm
etse, mallarınızı alsa da, ona itaat ediniz!” “Fitne zamanında, islamiyyete
sarılınız. Kendinizi kurtarınız. Başkalarına akıl vermeyiniz! Evinizden dışarı
çıkmayınız. Dilinizi tutunuz!” “Fitne zamanında, çok kimse öldürülür. Onların
arasına karışmıyan kurtulur.” “Fitnecilere karışmıyan, saadete kavuşur. Fitneye
yakalanıp, sabr eden de, saadete kavuşur.” “Allah-ü Teala (CC), Kıyamet günü,
bir kuluna soracak: ‘Günah işlayeni gördüğün zaman, niçin mani olmadın.’
diyecek. O kul, ‘onun zararından, düşmanlık yapmasından korktum ve Senin afv ve
mağfiretine güvendim.’ diyecek.” Bu hadis-i şerif, düşmanın kuvvetli olduğu zamanlarda,
emr-i marufu ve nehy-i münkeri terk etmek caiz olacağını göstermektedir.
“Şiratül-islam” şerhinde diyor ki, farzın
yapılmasını, haramdan sakınılmasını emr etmek, farz-ı kifayedir. Sünnetin
yapılmasını emr, mekruhtan nehy, men etmek, sünnettir. Haram işlemekte olan, el
ile men edilmez. Söz ile men edilir. Yani, kötülüğü, zararı anlatılır. Haram
işlemeye hazırlanan, el ile men edilir. Söz ile, el ile nehy ederken, fitne,
zarar çıkarmamak lazımdır. Nehyin faideli olacağını önceden bilmek lazımdır.
Zann-ı galib, yani çok zan etmek de, bilmek demektir. Hubb-u fillah, buğd-u
fillah olmayınca, yapılan ibadetlerin faidesi olmaz. Emr-i maruf özürsüz terk
edilirse, dualar kabul olmaz. Hayır ve bereket kalmaz. Cihatta ve müşkül
işlerde zafer nasib olmaz. Gizli işlenen günah, bunu işleyene zarar verir.
Açıkça işlenirse, herkese zararı dokunur. Bir kimsenin kötülemesi ile, bir
insanı kötü bilmemelidir. Bir kimsenin kötülemesi gıybet olur. Bunu dinlemek de
haram olur.
Bir insanın fasık olduğu, iki adil
şahidin, bunun bir münker işlediğini gördüklerini bildirmeleri ile veya kendi
tecribesi ile anlaşılır. Günah işleyeni görüp de, gücü, kudreti olduğu halde,
nehy etmemek, “Müdahene” olur. Müdahene edenlerin, kabrden maymun ve hınzır
şeklinde kalkacakları, hadis-i şerifde bildirilmişdir.
Emr-i maruf yapanı, arkadaşları sevmez.
Müdahene yapanı severler. Zalim olan hükümet adamlarına söz ile emr-i maruf
yapmak, cihadın en kıymetlisidir. Nasihat vermeye gücü yetmezse, kalbi ile red
etmek de cihad olur. Devlet adamları el ile, alimler söz ile, diğer müslümanlar
kalb ile emr-i maruf yapar. Emr-i marufu Allah (CC) rızası için yapmak ve
söylediğinin kitabtan vesikasını bilmek ve fitneye sebeb olmamak lazımdır.
Sözünün faidesi olmayacağını ve fitne çıkmasına sebeb olacağını bilen kimsenin
emr-i maruf yapması vacib olmaz. Hatta, bazan haram olur. Böyle zamanda,
fitneye sebeb olmamak için, evinden çıkmamalıdır. [Yani, fitnecilerin arasına
karışmamalıdır.] Fitne çıkarsa veya hükümet zulm yapar, fesad çıkarırsa, o
şehrden, beldeden hicret etmek lazım olur. Hicret mümkün iken, hükümetin ikrah
etmesi, zorlaması, günah işlemek için özür olmaz. Hicret mümkün olmazsa, bir
kenara çekilmeli, kimseye karışmamalıdır. Sözünün faidesi olmayacağını ve fitne
çıkacağını bilirse, emr-i maruf yapmak vacib olmaz, müstehab olur.
Sözünün faideli olacağını, fakat fitneye
sebeb olacağını da bilirse, yine vacib olmaz. Fitne, dövülmek gibi küçük ise,
müstehab olur. Fitne büyük ve tehlikeli ise, emr-i maruf yapması haram olur.
Emr-i marufu yumuşak yapmak vacibdir. Sertlik, fitneye sebeb olur. Müslümana ve
zimmi kafire karşı, silah ile işaret etmemeli, bunlara da, zulm, işkence
yapmamalıdır.
www.GAVSUALAZAM.de
|