DEDİ-KODUYA NASIL MUKABELE EDİLMELİ?

Gıybet ve iftira etmek büyük günah olduğu gibi, bunları dinlemek de haramdır...

Gıybet eden ve dinleyen, cehennem ateşinde yanacaktır. Söyleyeni susturmalı, susturamaz ise, ordadan kalkıp gitmelidir. Ve bunlar için de hayır dua etmelidir...


Dostların, ahbabların ismlerini yazıp, duvara asmalı, bu ismleri her görüşde, sahiplerine hayr düa etmelidir. Mezarların üzerine taşlar dikip, üzerlerine meyyitin ismi yazılır, geçenler, görenler, bu meyyite rahmet ve istiğfar okurlar. Senelerce bu düalara kavuşan meyyitler kabr azabından kurtulur.

 

Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz. Gıybet olunan kimse bunu işitirse, üzülür. Bedeninde, nesebinde, ahlakında, işinde, sözünde, dininde, dünyasında, hatta elbisesinde, evinde, hayvanında bulunan bir kusur, arkasından söylendiği zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur.

 

Kapalı söylemek, işaret ile, hareket ile bildirmek, yazı ile bildirmek de, hep söylemek gibi gıybetdir. Bir müslümanın günahı ve kusuru söylendikde, hafızların, din adamlarının, elhamdülillah biz böyle değiliz demeleri,gıybetin en kötüsü olur. Birisinden bahs edilirken: “Elhamdülillah, Allah (CC), bizi hayasız yapmadı.” gibi onu kötülemek, çok çirkin gıybet olur.

 

“Falanca kimse çok iyidir, ibadetde şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu” demek, gıybet olur. Hucurat suresinde, onikinci ayetinde mealen, “Birbirinizi gıybet etmeyiniz!” buyuruldu. Gıybet, adam çekiştirmek demekdir. “Birisini gıybet etmek, ölmüş insanın etini yemek gibi olur” buyuruldu.

 

Hadis-i şerifde, “Kıyamet günü, bir kimsenin sevab defteri açılır. Ya Rabbi (CC)! Dünyada iken, şu ibadetleri yapmışdım. Sahifede bunlar yazılı değil,” der.

 

“Onlar, defterinden silindi, gıybet etdiklerinin defterlerine yazıldı” denir  ve “Kıyamet günü bir kimsenin hasenat defteri açılır. Yapmamış olduğu ibadetleri orada görür. Bunlar seni gıybet edenlerin sevablarıdır,” denir buyuruldu.

 

Ebu Hüreyre (RA) diyor ki, Resulullah (SAV) ile oturuyorduk. İçimizden birisi kalkıp gitti. “Ya Resulallah (SAV)! Rahatsız olup gitti” denildi. “Arkadaşınızı gıybet etdiniz, etini yediniz” buyurdu.

 

Aişe (RA) diyor ki: “Resulullahın (SAV) yanında, bir kadının uzun olduğunu söyledim, “Ağzında olanı çıkar!” buyurdu. Tükürdüm. Ağzımdan et parçası çıktı. Allah-ü teala (CC) sıfatları, özellikleri, cisim şeklinde göstermeğe kadirdir.

 

Dindeki kusurları söylemek, mesela namaz kılmaz veya şarab içer veya sirkat eder veya söz taşıyıcıdır demek ve dünyadaki kusurlarını söylemek, mesela sağırdır, şaşıdır demek, gıybet olur. Dindeki kusurları, onu kötülemek için söylenirse, gıybet olur.

 

“Onun islahını düşünerek söylerse, gıybet olmaz. Acıyarak söylemek de, gıybet olmaz” denildi. “Bu köyde, namaz kılmıyan var veya komünist var, hırsız var” demek, gıybet olmaz. Çünki, belli bir şahs söylenmemişdir.

 

Bir kimse, namaz kılar, oruc tutar, hem de insanlara eli ile zarar verir. Mesela döver, mallarını gasb eder, sirkat eder. Yahud dili ile zarar verir. Mesela söver, iftira eder, gıybet eder, söz taşır. Aşikare yapılan fısk ve haramları ve bid’atları söylemek, gıybet olmaz. Bunları men’ etmesi için hükumete haber vermesi, günah olmaz.

 

Bir kimse, babasından gizli haram işleyince, babasının mani’ olacağını bilenin, babasına söylemesi veya yazarak bildirmesi lazımdır. Mani’ olacağı bilinmiyorsa haber vermek caiz olmaz. Çünki, düşmanlığa sebeb olur. Birinin zararlarını, ona acıdığı için veya başkalarının ondan sakınması için söylerse, gibet olmaz. Onu kötülemek için söylerse, gıybet olur.

 

Altı kişinin kusurlarını, ayblarını arkasından söylemek, gıybet olmaz: Ona acıdığı için söylemek, ona mani’ olunması için söylemek, fetva almak için söylemek, müslümanları onun şerrinden korumak için söylemek.

 

O kusur, ona ism olmuş ise, onu bu ism ile tanıtmak mecburiyyetinde olmak. Aşikare, herkesce bilinen fıskı, bid’ati ve zulmü söylemek. Kızarak, onu kötülemek niyyeti ile söylenen, gıybet olur.

 

Satılmakda olan malın kusurunu müşteriye söylemek, satıcıyı gıybet etmek olmaz. Evlenecek erkeğe, nikah edeceği kızın aybını, kusurunu haber vermek, gıybet olmaz, nasihat olur. Birşeyi bilmeyene nasihat vermek, vacibdir. Açıkca haram işliyenin ve zulm edenin, açık olmıyan başka ayblarını bildirmek, gıybet olur.

 

Hadis-i şerifde, “Haya cilbabını çıkaran kimseyi söylemek gıybet olmaz” buyuruldu.

 

Cilbab, kadınların geniş baş örtüsüdür. Burada, haya cilbabını çıkarmak, açıkca haram işlemek demekdir. Hadis-i şerif, böyle kimsenin hayası olmadığını işaret etmekdedir.

 

İmam-ı Gazali ve bazı alimler (RA), açık günah işliyenin ve başkalarının kusurunu söylemenin gıybet olmasında, onu kötülemek, şart değildir, dediler. Bunun için gıybet etmekden çok sakınmak lazım gelir.

 

İnsanı gıybet etmeğe sürükliyen sebebler çokdur. Burada onbiri bildirilecekdir: Ona karşı düşmanlık, yanında olanların fikrlerine uymak düşüncesi, sevilmiyen bir kimseyi kötülemek, kendisinin o günahda bulunmadığını bildirmek, kendinin ondan üstün olduğunu bildirmek, hased etmek, yanında bulunanları güldürmek, şakalaşmak, onunla alay etmek, ummadığı kimsenin haram işlemesine hayretini bildirmek, buna üzüldü-ğünü, ona acıdığını bildirmek, haram işlediği için onu sevmediğini bildirmek.

 

Gıybet, insanın sevablarının azalmasına, başkasının günahlarının kendisine verilmesine sebeb olur. Bunları, her zaman düşünmek, insanın gıybet etmesine mani’ olur.

 

Peygamber Efendimiz (SAV) Allah'ın (CC) Habibiydi, alemlere rahmetti. İnsanları cennete davet için, cehennemden sakındırmak için en acı sıkıntıları çekti. Ona akla hayale gelmeyecek iftiraları yaptılar, haşa, sihirbaz dediler, haşa, mecnun dediler, haşa, şair dediler, haşa, hanımına yani Aişe (RA) validemize iftira ettiler, çok eziyet ettiler, yollarına bile dikenler döşediler... Allah'ın (CC) Habibiyle (SAV) harp ettiler. Halbuki O (SAV) rahmet-i ilahi idi, insanlar yanmasın diye adeta çırpınıyordu. “Bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı” buyuruyordu.

 

İkinci binin müceddidi, hadis-i şerifle müjdelenen İmam-ı Rabbani’ye (RA) diğer iftiraların yanı sıra neler dediler. Hatta kitabını bile yazdılar. Serhend cahili dediler, bu isimle de kitabı yazıp dağıttılar.

 

Kim Muhammed aleyhisselam’a çok benzerse o derece, bu sıkıntılar, bu iftiralar başına gelir. Bunlar, bu yolun şanındandır. Eden kendine eder.

 

Allah-ü teala (CC) kimi azaba atmak isterse büyüklerin üstüne salar, yani o insanlar büyüklere dil uzatır. Yaradılışında said olanlar kesinlikle büyüklere dil uzatmazlar. Başka günahları olabilir ama büyüklere dil uzatmazlar.

 

“Kim bir müslüman(ı gıybet ve şerefini payimal etmek) sebebiyle tek lokma dahi yese, Allah (CC) ona mutlaka onun mislini cehennemden tattıracaktır. Kime de müslüman bir kimse(ye yaptığı iftira, gıybet gibi bir) sebeple (mükafaat olarak) bir elbise giydirilirse, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri mutlaka, onun bir mislini cehennemden ona giydirecektir. Kim de (malı, makamı olan büyüklerden) bir adam sebebiyle bir makam elde eder (orada salah ve takva sahibi bilinerek para ve makama konmak için riyakarlıklara girer)se Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Kıyamet günü onu mürailer makamına oturtarak (rezil eder ve mürailere münasib azabla azablandırır.)”[1]

 

Hz. Cabir (RA) anlatıyor: “Resulullah (SAV) buyurdular ki: ‘Ne fasık ne de mücahir (günahı açıktan işleyen) kimse için söylenen gıybet sayılmaz. Mücahir olan hariç, bütün ümmetim affa mazhar olmuştur’.”[2] Rezin ilavesidir. Buhari’de ikinci kısım mevcuttur.

 

Hz. Huzeyfe (RA) anlatıyor: “Resulullah (SAV) buyurdular ki: ‘Kattat (söz taşıyan) cennete girmeyecektir’.” Müslim’in rivayetinde “nemmam cennete girmeyecektir” şeklinde gelmiştir.[3]

 

İbni Mesud (RA) anlatıyor: “Resulullah (SAV) buyrdu ki: ‘Bana kimse, ashabımın birinden (canımı sıkacak bir) şey getirmesin. Zira ben, sizin karşınıza, içimde hiç bir şey olmadığı halde çıkmak istiyorum’.”[4]

 

Ebu Malik el-Eş’ari (RA) anlatıyor: “Resulullah (SAV) buyurdular ki: ‘Ümmetimde dört şey vardır, cahiliye işlerindendir, bunları terketmeyeceklerdir:

- Haseble iftihar.

- Nesebi sebebiyle insanlara ta’n,

- Yıldızlardan yağmur bekleme,

- (Ölenin ardından) matem!

Resulullah (SAV) sözlerine şöyle devam etti: ‘Matemci kadın, şayet tevbe etmeden ölecek olursa, Kıyamet günü üzerinde katrandan bir elbise, uyuzlu bir gömlek olduğu halde (kabrinden) kaldırılır’.”[5]

 

Hz. Aişe (RA) anlatıyor: “Bir adam, Resülullah’ın (SAV) huzuruna girmek için izin istemişti. Aleyhissalatu vesselam: ‘Bu aşiretin kardeşi ne kötü!’ buyurdu. Ama adam girince ona iyi davrandı, yumuşak sözle hitap etti. Adam gidince: ‘Ey Allah’ın (CC) Resulü (SAV)! Adamın sesini işitince şöyle şöyle söyledin. Sonra yüzüne karşı mültefit oldun, iyi davrandın’ dedim. Şu cevabı verdi: ‘Ey Aişe (RA)! Beni ne zaman kaba buldun? Kıyamet günü, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin yanında mevkice insanların en kötüsü, kabalığından korkarak halkın kendini terkettiği kimsedir’.”[6]

 

Adiyy İbnu Hatim (RA) anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın yanında bir adam bir hitabede bulundu ve dedi ki: ‘Kim Allah (CC) ve Resulüne (SAV) itaat ederse doğru yolu bulmuş, kim de o ikisine isyan ederse doğru yoldan sapmıştır.’ Resulullah aleyhissalatu vesselam: ‘Sen ne kötü hatipsin. Şöyle söyle: ...Kim Allah (CC) ve Resülüne (SAV) isyan ederse...’ buyurdular.”[7]

 

Hz. Huzeyfe (RA) anlatıyor: “Resulullah (SAV) buyurdular ki: ‘Allah’ın (CC) istediği ve falanın istediği’ demeyin, lakin şöyle deyin: ‘Allah’ın (CC) istediği, sonra da falanın istediği’.”[8]

 

Hz. Ebu Hureyre (RA) anlatıyor: “Resulullah (SAV) buyurdular ki: ‘İmanın en faziletlisi (nerede olursan ol) Allah’ın (CC) seninle beraber olduğunu bilmendir’.”[9]

 

Afv İbn Malik (RA) anlatıyor: “Resulullah (SAV) buyurdular ki: ‘Halka kıssa (mevize,nasihat) anlatma işini emir veya (emirin tayin edeceği) memur veya tekebbür sahibi yapar’.[10]

www.GAVSUALAZAM.de


[1] Ebu Davud, Edeb 40, (4881)

[2] Edeb, 60; Müslim, zühd 52, (2990)

[3] Buhari,Edeb 50,Müslim,İman 169,(105); Ebu Davud, Edeb 38, (4771); Tirmizi, Birr 79, (2027)

[4] Tirmizi, Menakıb (3893); Ebu Davud, Edeb 33, (4860)

[5] Müslim, Cenaiz 9, (934)

[6] Buhari, Edeb 38, 48; Müslim, Birr 73, (2591); Muvatta, Hüsnü'l-Hulk 4; (2, 903, 904); Ebu Davud, Edeb 6, (4791, 4792, 4793); Tirmizi, Birr 59, (1997)

[7] Müslim, Cum'a 48, (810); Ebu Davud, Edeb, 85, (4981), Salat 229, (1099); Nesai, Nikah 40, (6, 90)

[8] Ebu Davud, Edeb 84, (4980)

[9] Muhtaru’l Ehadisi’n Nebeviyye Tercümesi.S.25.Taberani

[10] Ebu Davud, İlm 13, (3665)

© 2003-2004   www.Gavsulazam.de   Her Hakki Mahfuzdur.