Resulullah (SAV) buyurdular ki: “Bir
kimseye ırzında,yahut malında zulmeden, akça ve altının bedel olarak
verilemiyeceği, belki bedel olarak sevablarının verileceği ve sevabları yok
ise zulmettiği kimsenin günahının ona yükIeneceği gün gelmeden evvel ondan
helallik alsın.”
Aişe (RA) bir kadına dili uzundur” dedi. Resulullah
(SAV): “Ey Aişe, gıybet ettin, ondan helallık iste”, buyurdu.
Bir Hadis-i Şerif’te: “Bir kimse, bir
kimsenin gıybetini yaparsa, onun için Allah’tan (CC) mağfiret dilemelidir”
buyurulmaktadır.
Bazıları bu hadisin manasından tevbe edip
ona da istiğfar etmenin kifayet ettiğini, helallık istemeye lüzum olmadığını
anlamışlardır. Bunun, diğer hadislerin delili ile yanlış olduğu anlaşılır.
Zira mağfiret dilemek, ancak gıybet edilen kimsenin hayatta olmadığı zaman
olur. O zaman onun için istiğfar etmelidir. Helallık ise, tevazu meskenet,
tevbe ve pişmanlıkla onun huzuruna varıp “hata ettim, yalan söyledim; beni affeyle”
demektir.
Eğer affetmezse, ona dua edip övmeli,
hatırını almalı ve böylece gönlünü hoş edip helal ettirmeye çalışmalıdır. Yine
helal etmezse, onun hakkıdır. Kıyamet gününde alır. Gerçi yapılan hürmeti de
gıybet edene sevab olarak yazarlar. Fakat belki kıyamet gününde bu sevabları
gıybet edilen kimseye karşılık olarak verirler.
Gıybet edilen kimsenin hakkını helal
etmesi daha iyidir. Seleften bazıları gıybet hakkını helal etmediler, bizim
defterimizde ondan büyük sevab yoktur dediler. Fakat doğrusu affetmek ondan
daha büyük bir sevabtır.
Hasan-i Basri (RA) Hz.leri’ni bir kimse
gıybet etti. Hasan-i Basri (RA) ona bir tabak taze hurma gönderip: “Duydum ki
sen ibadetini bana hediye göndermişsin ben de ona bir karşılık vermek istedim.
Kusura bakma, tam karşılığını veremedim”, dedi.
Bil ki, helal etmesini istemek de ancak
önce her ne söyledi ise beyan edip ondan sonra helal etmesini dilemekle tam
olur. Zira bazılarına göre bilinmeyen bir şeyi ibraz etmek doğru olmaz.
www.GAVSUALAZAM.de
|