AYBLANMA KORKUSU

Kalp hastalklarından birisi de, insanların kötülemelerine, çekiştirmelerine, ayblamalarına üzülmektir...

Küfr-i Cuhudiye sebep olan şeylerin üçüncüsü, insanlardan utanmak ve başkalarının kötülemelerinden, ayblamalarından korkmaktır.


Ebu Talib’in kafir olmasının sebebi budur. Ebu Talib, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin babasıdır. Resulullah (SAV) Efendimiz’in Resulullah’ın (SAV) Peygamber olduğunu biliyordu. İnsanların kötüleyeceklerinden korkarak ve ayblıyacaklarını düşünerek, iman etmedi. Ebu Talib ölüm döşeğinde iken, Resulullah (SAV) onun yanına gelerek, “Ey amcam! Sana şefaat edebilmekliğim için, la ilahe illallah söyle!” buyurdu. Cevabında, “Ey kardeşimin oğlu, doğru söylediğini biliyorum. Lakin ölüm korkusu ile imana geldi denilmesini istemem” dedi. Beydavi tefsirinde, Kasas suresinin “Sevdiklerini hidayete getirmek senin elinde değildir” mealindeki, ellialtıncı ayet-i kerimesinin bu zaman indiği bildirilmiştir.

 

Bir rivayete göre, Kureyş kafirlerinin ileri gelenleri, Ebu Talibin yanına geldiler. “Sen, bizim emirimizsin, sözlerin başımızın üzerindedir. Fekat, senden sonra, Muhammed ile (SAV) aramızda düşmanlığın devam edeceğinden korkuyoruz. Ona söyle! Dinimizi kötülemesin”, dediler. Ebu Talib, Resulullah’ı (SAV) yanına çağırdı. İşittiklerini söyledi. Resulullah’ın (SAV), onlar ile sulh yapmıyacağını anlayınca, müslüman olacağı anlaşılacak bazı şeyler söyledi. Bunları işitince, amcasının iman etmesini istedi. “İşitenler bana dil uzatacaklarından korkmasaydım, iman ederdim. Seni sevindirirdim” dedi. Öleceği zaman, bir şeyler söyledi. Bunları işitebilmek için, Abdullah ibni Abbas (RA) yanına yaklaşdı. “İman ettiğini bildiriyor” dedi. Ebu Talibin iman ettiği şübhelidir. Ehl-i sünnet alimlerine göre, iman etmedi. İmam-ı azam Ebu Hanife (RA), “Ebu Talib kafir olarak öldü” demiştir. Hazret-i Ali (KV), Resulullah’a (SAV) gelerek, “Dalaletde olan amcan öldü” dedikte, “Yıka, kefen içine sar ve defn et! Men olununcaya kadar onun için dua ederiz” buyurdu. Birkaç gün evinden çıkmayarak, onun için çok dua etdi. Eshab-ı kiramdan (RA) bazıları bunu işitince, onlar da, kafir olarak ölmüş olan akrabaları için dua etmeye başladılar. Bunun üzerine, Tevbe suresinin, “Peygamber ve iman edenler, akrabaları olsalar da, müşrikler için istiğfar etmemelidirler” mealindeki yüzondördüncü ayet-i kerimesi nazil oldu. Bir hadis-i şerifde, “Kıyamet günü, kafirlerden azabı en hafif olanı, Ebu Talib’dir. Ayaklarında ateşten nalın olacak, bunların sıcaklığından dimağı kaynayacaktır” buyuruldu.

 

İnsanların kötülemelerinden ve ayblamalarından korkmaya karşı ilaç olarak şöyle düşünmelidir: “Kötülemeleri doğru ise, ayblarımı bana bildirmiş oluyorlar. Bunları yapmamağa karar verdim” demeli, böyle kötülemelerden ferahlık duymalıdır. Onlara teşekkür etmelidir. Hasen-i Basri’ye (RA), birisinin kendisini gıybet etdiğini haber verdiler. O’na (RA) bir tabak helva gönderip, “Sevablarını bana hediyye ettiğini işitdim. Karşılık olarak bu tatlıyı gönderiyorum” dedi.

 

İmam-ı azam Ebu Hanife’ye (RA), birisinin kendisini gıybet etdiğini söylediler. O’na (RA) bir kese altın gönderip, “Bize verdiği sevapları arttırırsa, biz de karşılığını arttırırız” dedi.

 

“Yapılan kötüleme yalan ise, iftira ise, zararı söyleyene olur. Onun sevablan bana verilir. Benim günahlarım, ona yüklenir” demelidir. İftira etmek, nemmamlık yapmak, gıybet etmekten daha fenadırlar. Nemime, müslümanlar arasında söz taşımaktır.[1]

www.GAVSUALAZAM.de


[1] Mektubat-ı Masumiyye ikinci cild, 123. cü mektubuna bakınız!


© 2003-2004   www.Gavsulazam.de   Her Hakki Mahfuzdur.