Kereme
nail olan büyük şeyhler anlatılan istiharesiz telkin işini ve icmal yollu
günahlara tevbeyi Resulullah’a (SAV) Efendimize iktida ederek yaparlar.
Nitekim,
Resulullah’a (SAV) Efendimize biat edenlerin bazıları, biat ettikleri zaman;
Resulullah (SAV) Efendimiz şöyle
buyururdu: “Bunu terk etmeyesin.”
Daha başka bir şey eklemezdi. İşte buna uyarak, şeyhler işin başında, tevbe
için icmal yolunu tercih ederler.
Sebebine gelince, kendilerinde şöyle bir itimat vardır: İlâhi nur, o kulun
kalbinde yerleşirse, duruşunda ve hareketlerinde Sübhan olan Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri’nin zatından gayrı şeylerle olmaktan kaçar.
Yukarıda
anlatılan tevbe işinden sonra şeyh, mürid olana, onun haline uyun zikir
telkinini yapar. Teveccühü ve himmeti ile ona imdad eder. Tarikatın edeblerini,
şartlarını anlatır. Kur’an-ı Kerim’e ve Resulullah (SAV) Efendimizin sünnetine
uymaya teşvik eder. Şu cümleyi, müridin yanında kesin olarak anlatır: “Maneviyata
giren dervişe yeni hususi bir dosya açılır. Her sene muharremül Haram ayının
1nden 10una kadar senesi, Emir dağı Karacalarda Alemlerin Sultanı (SAV) Efendimizin
teşrifiyle kontrol edilir.
Eğer
derviş nefeslerinin değerini bilip çalıştıysa makamı yükseltilir ve dereceleri
artar. Bunun yanında derviş maneviyatta ne kadar yol alırsa o kadar da ızdırabı
ve çilesi artar.
Bu hususta Cenabı Hak buyurur ki: “(Hayırda)
önde olanlar, (ecirde de) öndedirler. İşte bunlar, naim Cennetlerinde (Allah’a
CC.)en yakın olanlardır.”
Matluba
vasıl olmak,ancak Kur'ânın emrine ve Resulullah (SAV) Efendimizin Sünnetlerine
tabi olmakla mümkündür.
Şunu da
tenbih etmelidir: Olagelen manevi vakalar, Kur’an’a ve Resulullah (SAV)
Efendimizin Sünnetine az muhalefet sonu elde edilmiş olsa dahi, hiç birine
basiret sahibi zatlar iltifat etmezler. Sonra, itibar mizanında da tartılmaz.
Tarikat
almak isteyen bazı erkek ve kadınlar bahsinde İmam-ı Rabbani (RA) Hz.lerine erkek ve kadınların tarikatı
telkin almasından sordular. Bu şekilde soranlara şu cevabı verdi : “Onlara zikir telkin ediniz ve öğretiniz. Haramdan
kaçmaya da teşvik ediniz.”
İmam-ı
Rabbani Hz. tarafından izah edilen mana Resulüllah (SAV) Efendimizden de dinlenmiştir.
Bu mana icabı olarak, marifetler üzerine kelâm ettiklerinde şöyle dediler: “Bir Hak yolcusu talip desinlere ve
işitsinlere dair nefsinde bir karışıklık duyarsa, ibadeti terk etmemeli.
Allah-ü Teala (CC) Hz.lerine istiğfar etmeli.”
İmam-ı
Rabbani (RA) Hz.leri’ne, kadınlara tarikat talimi için sordular, şöyle anlattı:
“Kadın tarikatı verenin mahremi ise, ne gibi bir mani olabilir?. Mahremi değilse,
perde arkasında oturur; tarikat alır. (Bu vesile ile fitne ve fesad önlenmiş
olur buyurdu.)
Hz. Pir
Gavsul Azam (KSA) şöyle anlattı:
“İrşad
talebi ile bu yola girenleri, taat vazifelerine ve edeb ve erkan yollarına
riayete teşvik etmek gerekir. Asıl gaye ise, manevi nisbetin husulüdür. Bu
nisbetin husulü babında bir malumat sahibi olmak, ayrı bir iştir; şayet Allah-ü
Teâlâ (HZ)leri bu hususta fazlından bir
ihsanda bulunursa.. bu ondan gelen bir ikramdır. Ancak, bildirilmediği
takdirde bir zarar edilmiş olmaz.”
Devam etti :
“Bu
manevi nisbetin süratli ve kolay olması,
hâsılatın aceleden meydana gelmesi, anlayışı kıt olan için pek iyi olmaz. Bu
işin kolay yoldan elde edilişi dolayısı ile; değerli bir iş sayamaz. Halbuki,
talep, matlub olanın değerli bir şey olmasını, şânının üstün bulunmasını icab
ettirir.
Durum,
anlatıldığı gibi olunca, biri çıkar da anlatılan manevi nisbetin çabuk husule
gelmesini isterse, o hakiki bir talip sayılmaz. Sohbet için ehil bir kimse
değildir.
Hele
dünya taliplerine bir bak. Onlara baktığın zaman, göreceksin ki: Nice zor
işlere tahammül ederler. Vatanlarından ayrılırlar. Uzun süre, ihvandan uzak
kalırlar. Dünya talipleri anlatıldığı gibi olunca, şanı yüce Hakk Teala (CC) Hz.lerinin talipleri için ne düşünülür? Hak Teala (CC) Hz.leri’nin
talipleri için daha fazla gayret ve emek harcamak icab etmez mi? Nitekim, geçmişte
yaşayan büyük zatlar, bu uğurda ömürlerini verdiler, vatanlarını, evlerini
bıraktılar.”
Bu
arada, bazıları, kendisine, taliplerin istikamet üzere olmadıklarını, bir
kısmının bu yola ve maneviyat büyüklerine karşı
soğuk davrandığından bahsettiler ve bunların durumunu Hz.
Pir Gavsul
Azam Abdulkadir-i Geylani (KSA) Efendimize sordular. Bunlara da şu cevabı verdi: “Bu zamanda,
taliplerin pek çoğu öyle. İyileri bize kendini adadılar, biz de kötülere
kendimizi adadık buyurdu.” Onların sadık olanlarını nasıl bulunsun?
Bu
durumda, layık olan odur ki :Tarikat talimi yapıldığı zaman; istihare ve
itminan husulünden sonra yapılsın. Bundan sonra, girdikleri yolda istikamet
sahibi olurlarsa, kurtulurlar. Aksi halde, zararı kendilerinedir; size bir şey
olmaz.
Yukarıda
anlattıkları dışında Hz. Pir Abdulkadir-i Geylani (KSA) Efendimiz şöyle
buyurdu: “Şeyhe yakışan odur ki, taliplere karşı sükûnet ve vakarla muamele
ede. Onlarla karışıp durmaya ve onlara ciddiyetten uzak bir kapı açmaya. Ta ki:
Onların kalbinden heybeti gitmesin. Onların
kalbinden heybetinin gitmesi, helâklarını doğurur; hüsrana uğratır. Onların
gözüne, derli toplu görünmeli. Böyle yapması, onları kendisine karşı edebli
olmaya ve tazime teşvik eder. Bu edeb ve ta'zim işinde onların lehine kurtuluş
ve necat vardır.”
Hz. Pir Abdulkadir-i
Geylani (KSA) Efendimiz’in halifelerinden biri, mektup yazıp bazı hususları
sormuştu.Gelen mektupta şöyle deniyordu: “Emri âlinize göre, tarikat talimi
yapmaktayım. Teveccüh ile tesir almayan, talipler içinde hiç kimse kalmadı. Pek
çoğu, ilk himmette ve ikbalde tesir aldılar.”
Buna
karşılık olarak şu cevabı yazdı: “Bunun için, Allah’a (CC) hamd et. Bu büyük nimet
için sana şükretmek düşer. Sonra bu anlattıkların manevi hallerin oluşu dolayısı
ile gurura kapılıp kabarmaktan sakınman gerekir. Kusurları itiraf etmeli; hatanı
ikrar etmelisin. Sonra müridleri gözetmeyi ve onlara teveccühü bırakmayasın.
Zira bu : İbadetlerin en büyüğüdür.”
Anlatılan
tarikat talimi ve tebliğini bitirdikten sonra, hemen ibadet vazifelerine
koşunuz. Bu ibadet vazifeleri, Allah (CC) Hz.lerinin rızası için zikir ve çeşitli dersler olabilir.
Şu bir
hakikattır ki: Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin kulları arasında en çok sevdiği, kendisini kullarına
sevdirendir. Bu anlatılanlar, Resulullah (SAV) Efendimizin edebleri
arasındadır. Bu edebleri, şânı büyük, şânı yüce Rabbi (CC) O’na (SAV) öğretmişti.
O’na (SAV) şöyle buyurdu : “Boş kalma, ibadete koyul; ancak Rabb’ına sarıl.”
Şeyh, bir
kimseden tarikata girmesi için ahd alacağı zaman, namazda oturuşu gibi
oturmasını emreder: Bundan sonra müridin istidadına göre, Kadiri Tarikatının
Silsile Yollarında izah edilen zikirleri telkin eder.
Müride
teveccüh esnasında, kapıları kapatır. Kadiri Tarikatı meşrebinde Allah-ü Teala (CC)
Hz.leri bu yoldakilerin yüce sırlarını takdis eylesin. Onların bu işi
yapmaktaki kaynakları, Ârif-i Billâh Şarani (RA) Hz.leri’nin NEFEHAT-I KUDSİYE adlı eserinde; Taberani,
İmam-ı Ahmed (RA), Bezzaz ve daha başkalarının HASEN usulünde rivayet ettikleri
bir Hadis-i Şerife dayanır. Rivayet şöyledir :
Bir gün
Resulullah (SAV) Efendimiz Ashabı (RA) ile toplantı halindeydi. Şöyle sordu: “İçinizde yabancı var mı?” Yani: Ehl-i
kitaptan yabancı bir kimse… “Hayır.” cevabını alınca, kapıyı kapama emrini
verdi. Sonra, şöyle buyurdu: “Ellerinizi kaldırınız ve : LÂ İLÂHE İLLALLAH
(İlâh yoktur, ancak Allah CC.vardır), deyiniz.”
Şeddad
b. Evs diyor ki : “Ellerimizi kaldırdık, bir saat kadar LÂ İLÂHE İLLALLAH, dedik.
Sonra, Resulullah (SAV) Efendimiz şöyle buyurdu : ‘Allahım (CC)! Sen beni bu
kelime ile ba's ettin; onu söylememi emrettin; onunla cenneti bana vaad ettin.
Sen vaadinden dönmezsin’.”
Bundan
sonra. şöyle buyurdu: “Dikkat ediniz, sizi müjdeliyorum,bağışlandınız.”
Bu
Hadis-i Şerifte, Şeyhlerin cemaat halinde müridlere zikir telkini için delâlet
vardır. Onların, tek tek zikir telkini işine gelince, onu da anlatalım:
İmam-ı Ali
(KV) Hz.leri’nden rivayet edilen Hadis-i Şerifte İmam-ı Ali (KV) Hz.leri diyor
ki:
“Resulullah’a
(SAV) Efendimize sordum: !Ya Resulullah (SAV)! Yolların Allah’a (CC) en
yakınını, kullar için en kolayını, Allah (CC) katında en faziletlisini bana
bildir.’ Bunun üzerine, Resulullah (SAV) Efendimiz şöyle buyurdu: ‘Aşikâr ve
Gizli zikre devam etmelisin.’ Tekrar sordum: ‘Ya Resulullah (SAV)! Herkes zikri
yapıyor. İstiyorum ki, benim için ayrıca hususiyet taşıyan bir şey olsun.’ Bunun
üzerine şöyle buyurdu : ‘Evet ya Ali (KV), benim okuduğum ve benden önceki
peygamberlerin okuduğu en faziletll cümle: LÂ İLÂHE İLLALLAH (İlâh yoktur:
ancak Allah CC. vardır), kelime-i tevhididir. Eğer yer ve semalar, terazinin
bir gözüne; LÂİLÂHE İLLALLAH kelime-i tevhidi de diğer gözüne konsa, LÂ İLÂHE
İLLALLAH kelime-i tevhidi daha ağır gelir.’ Sonra, Resulullah (SAV) şöyle
buyurdu : ‘Ya Ali (KV)! Yeryüzünde ‘Allah,Allah...’ diyen kaldıkça kıyamet
kopmaz.’Tekrar
sordum: ‘YA RESULULLAH (SAV)! NASIL ZİKREDEYİM? ŞÖYLE BUYURDU: ‘Gözlerini yum, benden
üç defa LÂ İLÂHE İLLALLAH'ı dinle. Sonra, üç defa sen, LÂ İLÂHE İLLALLAH oku;
ben dinleyeyim’.”
Bu
Hadis-i Şerif, mana itibarı ile anlatıldığı gibidir. Evliyanın dayandığı sened
de anlatıldığı manaya uygundur. Ancak, bazı açıklamalar yapmak gerekir.
Resulullah
(SAV) Ashabının (RA) toplanmasından meydana gelen cemaate kapının kapanma
emrini vermesi ve: “İçinizde yabancı var mı?.” Buyurması, şu manada bir
tenbihtir :
Evliya
yolu, sırra ve kendilerinden olmayan, yollarına inanmayan kimselerin huzurdan
çıkarılması babında tasfiyeye müstenid kurulmuştur. İnanmayan biri olursa çoğu
kez, onlarla alay edebilir, bu yüzden, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin gazabına
uğrar. Anlatılan bu manadan ötürüdür ki: Bazı alimler, İmam-ı Ali (KV) Hz.lerinin,
Hasan-ı Basri (RA) Hz. lerine yaptığı zikir telkinini inkâr etmişlerdir. Şöyle
dediler : “Biz, onunla buluştuğunu dahi duymadık, zikir telkini alması şöyle
dursun.”
Ancak,
gerçek şudur : O (RA), İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile toplantı yaptı; kendisine
zikir telkinini İmam-ı Ali (KV) Hz.leri yaptı ve hırka giydirdi. Bu haber, evliya
arasında mutevatir derecesinde bir haberdir…
www.GAVSULAZAM.de
|