Sebepsiz yere gülmeye, yani
kahkahaya gelince bu mekruhtur ve sadece aptallara yaraşır bir davranıştır. Seher
vaktini uykuda geçirmek, yani seher vakti uyanmaksızın yeni doğan günü uykuda
geçirmek de bir çeşit aptallıktır.
Nitekim Peygamberimiz (SAV) “Günün
başında uyumak aptallık, ortasında uyumak iyi bir huy ve sonunda uyumak
cahillik alâmetidir.” buyurmuştur.
İbni Ömer’den (RA) rivâyet
edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz bir defasında ansızın içeri
giriverince bazı Sahabelerin (RA) söyleşip gülüştüklerini gördü. Bunun üzerine
olduğu yerde durup Selâm verdi. Arkasından gülüşen Sahabelere “Hazları kökünden
söken olayı hatırlayınız.” buyurdu. Sahabelerin “Nedir o?” diye sormaları
üzerine “O ölümdür” diye cevap verdi.
Başka bir seferinde de yine
bazı gülüşen Sahabeler ile karşılaşınca şöyle buyurdu: “Nefsimi kudret elinde
tutan Allah’a (CC) yemin ederim ki, benim bildiklerimi bilmiş olsanız; az
güler, çok ağlardanız.”
Başka bir gün yine söyleşip,
gülüşen bazı Sahabeler (RA) ile karşılaşınca da kendilerine selâm verdikten
sonra şöyle buyurdu: “İslâmiyet garip geldi, garip gidecektir. Kıyamet günü,
gariplere ne mutlu!”
Sahabelerin “Kıyâmet günü,
garipler kimlerdir?” diye sorunca da onlara şöyle cevap verdi: “İnsanlar
bozulunca, bozulmamış kalabilenlerdir.”
İshak b. Mansur’un (RA)
anlattığına göre Hz. Musâ (AS), Hz. Hızır’dan ayrılacağı sıra kendisine “Bana
bir öğüt ver” dedi. Hz. Hızır da ona
şunları söyledi: “Ey insanoğlu, sakın katı ve inatçı olma. Lüzumsuz yere adım
atma. Boşuboşuna kahkaha atma. Başkalarını işledikleri hatalardan dolayı
kınayacağına kendi hatalarına ağla.”
Avf b. Abdullah’ın (RA) anlattığına
göre Peygamberimiz (SAV) hiç bir zaman gülmez, sadece gülümserdi ve birine
bakarken ona tam dönerdi.
Bu rivâyetten anlaşıldığına
göre gülümsemek mubahtır ve yasak olan şey kahkaha atmaktır. Buna göre aklı
başında olan kimse kahkaha atmamalıdır.
Çünkü dünyada birazcık kahkaha
atan kimse ahirette çok ağlayacaktır. Öyle olunca dünyada sık sık kahkaha
atanların, çok gülenlerin kıyâmette hali ne olacak?
Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) şöyle
buyuruyor: “Az gülsünler ve çok
ağlasınlar.”
Rebü b. Haysem bu âyeti “Dünyada
az gülsünler ve âhirette çok ağlasınlar” şeklinde açıklarken Hasan-ı Basrî (RA)
ayni âyet ile ilgili olarak Dünyada
az gülsünler ve ahirette yaptıkları günahların cezası olarak Cehennem ateşinde
yanarken çok ağlasınlar” demiştir.
Yine Hasan-ı Basri (RA): “Önünde
Cehennem varken gülen ve ilerisinde ölüm varken neşelenebilen kimseye hayret
ederim!” demiştir.
Anlatıldığına göre Hasan-ı
Basri (RA), bir defasında kahkaha atan bir delikanlı ile karşılaşınca
kendisine: “Yavrum, sırat köprüsünü geçtin mi?” diye sordu. Delikanlı “hayır”
deyince, bu defa kendisine: “Cennete mi, yoksa Cehenneme mi gideceğin belli
oldu mu?” diye sordu. Delikanlı yine “hayır” diye cevap verince Hasan-ı Basrî (RA)
ona: “O halde attığın bu kahkahanın sebebi nedir ki?” Bu sözlerden çok
etkilenen delikanlının bir daha kahkaha attığı hiç görülmemiştir.
İşte o zamanın alimleri böyle
idi. Yani öğüt verdikleri zaman söyledikleri sözler kalbleri etkilerdi. Çünkü
bildikleri ile amel ettikleri için ilimleri başkalarına yararlı olabiliyordu.
Fakat günümüzün alimlerine
gelince bunlar bilgileri ile amel etmedikleri için ilimleri başkalarına hiç bir
fayda sağlamamaktadır.
İbni Abbas’tan (RA) rivâyet
edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kim gülerek günah
işlerse ağlaya ağlaya Cehenneme girer.”
Söylendiğine göre dünyada çok
gülenler ahirette çok ağlayacaklardır. Buna karşılık dünyada çok ağlayanlar
Cennette çok güleceklerdir.
Yahya b. Muaz’ (RA) dediğine
göre şu dört şey, mümini gülmekten ve neşelenmekten alıkor:
1 - Âhiret endişesi,
2 - Geçim derdi,
3 - Günahların üzüntüsü,
4 - Ardı-arkası gelmeyen musibetler.
Yani bu dört şey mümini meşgul
etmeli, onu gülüp eğlenmekten alıkoymalıdır. Sebebine gelince gülmek mümine
yaraşır huylardan değildir.
Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) bir
kavmi güldüklerinden dolayı ayıplayarak şöyle buyurmuştur: “Şimdi siz bu sözden mi (Kur’ân’dan) hayret ediyor, gülüyorsunuz da
ağlamıyorsunuz? Ve başkaldırıyorsunuz?”
Buna karşılık yine Cenab-ı
Hakk (CC) bazı kavimleri ağladıkları için överek şöyle buyuruyor: “Ağlayarak çeneleri üstüne kapanırlar ve
(Kur’an’ı dinlemek) onların derin saygısını uyandırır.”
Söylendiğine göre yaşayanların
tasası beş şeydir. Buna göre herkes şu beş şeyi derd etmelidir:
1 - Geçmiş günahların tasası. Çünkü insan geçmişte çok sayıda
günah işlemiş ve bu günahların affedildiği henüz kesinlik kazanmamıştır.
2 - İnsan bazı iyi ameller işlemiş ve fakat bu iyiliklerin
kabul edildiği henüz kesinlik kazanmamıştır.
3 - İnsan ömrünün yaşanmış kısmının nasıl geçtiğini bilmekte,
fakat ömrünün geriye kalan kısmının nasıl geçeceğini bilmemektedir.
4 - İnsan Allah’ın (CC) ahirette iki yurdu olduğunu bilmekte fakat
kendisinin bu yurtların hangisine gideceğini bilmemektedir.
5 - İnsan, Allah (CC) kendisinden razı mıdır, yoksa ona kızgın
mıdır? Bu konuda hiç bir şey bilmemektedir.
Hayattayken bu beş şeyi dert
edinen kimse gülmeye fırsat bulamaz. Buna karşılık hayattayken bu beş şeyi
düşünüp tasalanmayan kimseyi, öldükten sonra şu beş tasa karşılar:
1 - Helâl-Haram ayırımı gözetmeksizin, biriktirip de şimdi
kendisine düşman kesilen varislerine bırakmış olduğu mirasın hasreti.
2 - Amel defteri verildiğinde iyiliklerinin az olduğunu görüp
de iyi amel işlemek üzere tekrar dünyaya dönmek isteyince bu isteği
reddedildiği zaman dünyadayken iyi amel işlemeyi gelecek günlere bıraktığından
dolayı pişmanlık duymak.
3 - Amel defterinde günahlarının çok olduğunu görüp de tekrar
dünyaya dönerek tevbe etmek isteyince kendisine izin verilmediği zaman işlemiş
olduğu günahlardan dolayı hayıflanmak.
4 - Kıyâmet günü kendisinden çok sayıda kimsenin davacı
olduğunu görmek ve bu davacı iyi amellerinden vermek dışında hiç bir yolla razı
edememek.
5 – Allah’ı (CC) kendisine karşı öfkeli bulmak ve O’nu (CC)
hoşnut etmenin çaresini bulamamak.
Ebû Zerr Gifari’den (RA) rivâyet
edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Eğer benim
bildiklerimi bilmiş olsaydınız, çok ağlar, az gülerdiniz. Eğer benim
bildiklerimi bilmiş olsaydınız, dağlara çıkararak Rabbinize (CC) sığınır ve
ağlardınız. Benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, eşlerinizle oynaşamaz ve yataklarınızda
rahat uyuyamazdanız!”
Hasan-ı Basri’ye (RA) göre mümin
hüzünlü olarak akşamlamalı ve yine hüzünlü olarak sabahlamalıdır.
Nitekim Hasan-ı Basrî (RA)
çoğunlukla başına büyük bir musibet gelmiş gibi üzgün görünürdü. Başka bir
rivâyete göre o, çoğunlukla anasını yeni toprağa vermiş de dönmüş gibi üzgün
görünürdü.
Evzaî (RA): “Bu kitaba ne
olmuş ki, küçük-büyük hiç bir günahı bırakmayarak hepsini saymış!” mealindeki ayeti şöyle
açıklıyor: “Küçük günahtan maksad, hafifçe gülmek; büyük günahtan maksat da
kahkaha atmaktır.” Demek ki, kahkaha ile gülmek büyük günahlardandır.
Abdullah b. Amribnil as (RA) der
ki: “Benim bildiklerimi bilseniz, çok ağlar, az gülerdiniz. Benim bildiklerimi
bilseniz, beliniz kopuncaya kadar secde eder ve sesiniz kesilinceye kadar feryad
ederdiniz. Ağlayarak Allah’ın (CC) dergahına yöneliniz. Eğer ağlayamıyorsanız,
ağlar gibi yapınız.”
Muhammed b. Aclan (RA) bir
hadisi açıklarken şöyle dedi: “ Kıyâmet günü, şu üçü dışında kalan tüm gözler
ağlayacaktır:
1 - Dünyada Allah (CC) korkusu ile ağlayan göz.
2 - Allah’ın (CC) haramlarına bakmaktan sakınan göz.
3 - Allah (CC) yolunda (düşman karşısında nöbet tutarken)
uykusuz olarak sabahlayan göz.
Abidlerden Muhammed b.
Abdullah’a göre lüzumsuz şeylere bakmayı terkeden kimse huşu sahibi olmayı
başarır. Kibirliliği bırakan kimse alçak gönüllü olmayı başarır. Gevezeliği
bırakan kimse hikmet sahibi olmayı başarır. Oburluktan sakınan kimse ibadetten
haz almayı başarır. Şakacılığı, alaycılığı bırakan kimse değerli olmayı
başarır. Gülmeyi bırakan kimse heybetli ve saygıdeğer olmayı başarır.
Başkalarının malına göz dikmeyen kimse sevilmeyi başarır. Onun-bunun gizli
yanlarına burnunu sokmayan kimse kusurlu yönlerini düzeltmeyi başarır. Allah!ın
(CC) sıfatları konusunda akıl yürütmeyi bırakan kimse şüpheden ve münafıklıktan
uzak kalmayı başarır.
Rivayet edildiğine göre
Peygamber (SAV) Efendimiz: “O duvarın
altında onlara ait bir define vardı.” meâlindeki Âyeti
açıklarken şöyle buyurmuştur: “Yıkılmak üzere iken Hızır tarafından doğrultulan
duvarın altında, üzerinde şu beş satırlık yazı bulunan bir altın levha vardı:
1 - Öleceğine kesinlikle inanan kimsenin nasıl neşelenebildiğine
şaşıyorum.
2 - Cehennemin varlığına kesinlikle inanan kimsenin nasıl
gülebildiğine şaşıyorum.
3 - Kaderin gerçek olduğuna kesinlikle inanan kimsenin nasıl
üzülebildiğine şaşıyorum.
4 - Dünyanın geçiciliğine ve hiç kimseye yar olmadığına
kesinlikle inanan kimsenin ona nasıl güvenebildiğine şaşıyorum.
5 - Lâilâhe illâllah, Muhammedürresulûllah (Allah’tan CC. başka
ilâh yoktur ve Muhammed Allah’ın resûlüdür).
Sabit-ül Bennanî (RA) der ki :
“Derler ki, mümin gülmesi, ahiret konusundaki gafilliğinden ileri gelir.
Gerçekten eğer bu konuda gafil olmasaydı, gülemezdi.”
Yahya b. Muaz razi (RA) der
ki: “Hüzünsüz neşeyi, neşesiz hüzün karşılığında ara.”
Bu sözün anlamı şudur: Eğer
Cennete kavuşmak istiyorsan, dünyada hiç gülüp neşelenmeksizin her zaman üzgün
ol ki, Cennetin huzuruna eresin. Çünkü Cennetin huzuru, üzüntü ile karışık
olmayan bir huzurdur.”
Söylendiğine göre şu üç şey kalbin
kararmasına yo laçar:
1 - Boşuboşuna kahkaha ile gülmek,
2 - Aç değilken yemek yemek,
3 - Lüzumsuz yere konuşmak.
Behz b. Hekim’in (RA) babasından
ve babasının da dedesinden rivâyet ettiğine göre Peygamberimiz (SAV) şöyle
buyuruyor: “Karşısındakileri güldürmek için yalan söyleyen kimsenin vay gele
başına! Vay gele başına, vay gele başına!”
İbrahim Nehei (RA) der ki : “İnsan
çevresindekileri güldürmek için öyle bir söz söyler ki, bu söz Allah’ın (CC) kendisine
öfkelenmesine yol açar. Adam bu söz yüzünden Allah’ın (CC) öfkesine uğrayınca,
Allah’ın (CC) öfkesi çevresindekileri de kapsamına alır. Buna, karşılık insan
Allah’ın (CC) rızasını kazandıracak bir söz söyleyince kendisi Allah’ın (CC) rızasını
kazandığı gibi Allah’ın (CC) hoşnutluğu çevresinde bulunanları da kapsamına
alır.
Ebû Hureyre’den (RA) rivâyet
edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: “Ey Ebû
Hureyre (RA)! Takva sahibi ol ki, insanların en çok ibadet edeni olasın.
Kanaatkâr ol ki, insanların en çok şükredeni olasın. Kendin için ne istiyorsan
başkası için de onu iste ki, Mümin olasın. Komşularınla iyi geçin ki, Müslüman
olasın. Bir de az gül. Çünkü çok gülmek kalbi öldürür.”
Ahnef b. Kays’a (RA) göre Hz.
Ömer (RA) dedi ki: “Kim çok gülerse heybeti, başkalarının gözündeki saygısı
eksilir. Kim başkaları ile alay ederse bu yüzden hafife alınır. Kim bir şeyi
sık sık yaparsa onunla meşhur olur. Kim çok konuşursa çok yanılır. Kim çok
yanılır, çok gaf yaparsa ar damarı çatlar, utanma duygusu zayıflar. Kimin
utanma duygusu zayıflarsa takvası eksilir. Kimin takvası eksilirse kalbi ölür.
Kimin kalbi ölü olursa Cehennemlik olmaya layık olur.”
Buna göre kardeşim, kahkaha
ile gülmekten sakınmalısın. Çünkü kahkaha ile gülmenin şu sekiz zararı vardır:
1 - Alimlerin ve akıllıların gözünden düşersin.
2 - Aptalların ve cahillerin sana sataşmalarına yol açarsın.
3 - Cahilsen, cehaletin artar. Alimsen ilmin eksilir. Çünkü
Peygamberimizin (SAV) buyurduğuna göre “Alim, bir kahkaha atınca İlminin bir
kısmını uzağa fırlatmış olur.”
4 - Kahkaha, geçmiş günahlarını unutmana yol açar.
5 - Kahkaha, ilerde günah işleme cüretini arttırır. Çünkü kahkaha
ile gülünce kalbin kararır.
6 - Kahkaha, sana ölümü ve ölümden sonraki ahiret safhalarını
unutturur.
7 - Güldürdüğün kimselerin günahı da senin boynuna yüklenir.
8 - Dünyada kahkaha ile gülen kimse ahirette çok ağlamak
zorunda kalır.
Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) şöyle
buyuruyor: “Buna göre, onlar işledikleri
günahlara ceza olarak az gülsün ve çok ağlasınlar.”
Rivâyete göre Ebû Zerr (RA)
yukardaki ayeti şöyle açıklamıştır: “Dünya hayatı zaten kısadır. Buna göre
günahkârlar burada diledikleri kadar gülsünler. Buna karşılık Allah’ın (CC)
huzuruna vardıkları zaman, göz yaşları hiç dinmeyecek, devamlı
ağlayacaklardır.”
Asıl uzun süre ahiret dönemi
olduğu için yüce Allah (CC) “Günahlarına
ceza olarak çok ağlasınlar” buyurmuştur.
Gülmek uygun mudur?
Tebessüm etmek, güler yüzlü
olmak çok iyidir. Peygamber (SAV) Efendimiz kahkaha ile gülmezdi. Fakat herkese
güler yüz gösterir, tebessüm ederdi. Kahkaha ile gülmek mekruhtur.
Hadis-i Şeriflerde buyuruldu
ki:
“Hayrı, iyiliği güzel yüzlü
olanların yanında arayınız!”
“Mümin kardeşinin yanında
suratı asık durana, Melekler lanet eder.”
“İyiliği, güzel yüzlü
kimselerden talep ediniz.”
İmam-ı Gazali (RA) Hz., İhya’da,
Allah (CC) korkusundan ağlamanın faziletini anlatırken, “Az gülüp, çok
ağlasınlar” mealin-deki Âyet-i Kerimeyi bildirmektedir.
Bir bayan okuyucu, İmam-ı
Gazali (RA) Hz.leri’nin tenkit ediyor: “O âyet kâfirler için inmiştir.
Müslümanın ağlaması doğru değildir.” diyor.
İmam-ı Gazali (RA) Hz.leri o ayetin
kim için indiğini bilmez mi? Demek ki Müslümanların da az gülüp çok ağlaması
gerekiyor ki, o ayeti bildirmiştir. Âyeti en iyi anlayan Peygamber (SAV)
Efendimiz, bu konuda şunları buyurmaktadır:
“Eğer Cennet ve Cehennemi
görseydiniz, az güler çok ağlardınız.”
“Gülerek günah işleyen,
ağlayarak Cehenneme gider.”
“Çok gülmek kalbi öldürür ve
müminin değerini düşürür.”
“Allah’ın (CC) kendinden razı
olup olmadığını bilmeden kahkaha ile gülene şaşılır.”
“Mescitte gülmek, Kabirde
karanlıktır.”
Peygamber (SAV) Efendimiz, Hz.
Mikail’in gülmeyişinin sebebini Hz. Cebrail’e (AS) sual eder. O da: “Cehennem
yaratıldığından beri hiç gülmemiştir.” cevabını verir.
Bezzar ve Buhari’de
bildiriliyor ki, Peygamber (SAV) Efendimiz de, rastgele gülenleri görünce, “Benim
bildiğimi siz bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız” ve “Kur’an-ı kerim, Cennet
ve Cehennemin halini bildirirken nasıl böyle gülersiniz” buyurdu. Sonra şu
mealdeki âyet-i kerimeler nazil oldu: “Kullarıma haber ver ki, çok bağışlayıcı
ve pek merhametli olduğum gibi, azabım da çok şiddetlidir.”
Enbiya ve ulema çok gülmek
hakkında şunları buyurdular:
“Ey Havariler, sizde iki
cahillik alameti vardır. Hayret veren bir şey olmadan gülüyor ve sabaha kadar
hiç kalkmadan uyuyorsunuz.”
“Güler yüzlü ol, hiddetlenme!
Hep faydalı iş yap, az da olsa zararlı iş yapma! Boş yere gülme, lüzumsuz
dolaşma, hiç kimseyi kusurundan dolayı ayıplama, husumette kötü konuşmaktan
kaçın! Bir işin olmadan bir yere gitme, günahların için ağla!”
“Çok gülenin heybeti azalır,
çok şaka yapan hafife alınır.”
“Ömrümde bir defa güldüm, ona
da pişmanım.”
“Cennette ağlamak ve
Cehennemde gülmek çok tuhaftır. Fakat Cennete mi, Cehenneme mi gideceğini
bilmeden gülmek daha çok tuhaftır.”
“Dört şey, mümini gülmekten
alıkoymalıdır: Ahiret işleri, geçim derdi, günahların verdiği sıkıntı,
musibetlerden gelen elem.”
Üç şey kalbi katılaştırır:
1 - Şaşılacak bir şey olmadan gülmek,
2 - Acıkmadan yemek,
3 - Lüzumsuz konuşmak.
Şu beş şeyi de düşünen kahkaha ile gülemez:
1 - İşlediği günahları düşündükçe, endişe içinde olur,
gülemez.
2 - Yaptığı iyi amellerin kabul olduğunu bilmeden, gülmesi
doğru olmaz.
3 - Acaba gelecekte neler yapar, akıbeti nasıl olur diye düşünen
kimse, endişe içinde olur.
4 - Cennet ve Cehennemden hangisine gideceğini bilmeyenin
üzülmesi gerekir.
5 - Acaba, Allah-ü Teala (CC) kendisinden razı mı, yoksa kendisine
dargın mı? Bunları düşünen,kahkaha ile nasıl gülebilir?
Lüzumsuz yere çok gülmek,
devamlı mide ile meşgul olmak iyi değildir. Ramazan-ı Şerif haricinde de ara
sıra oruç tutulmalıdır!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Aç ve susuz kalarak üzüntülü olmaya çalışın.”
Gülerek küfre düşmek:
Bazı cahiller, şaka ile “Ben
hocaların bulunduğu Cennete değil, artistlerin, dansözlerin şarkı çalıp
oynadığı Cehenneme gitmeyi isterim.” diyerek gülüyorlar. Böyle söyleyenlere
gülen de kâfir olur mu?
Cehennem gülüp oynama yeri
değil, şiddetli azap çekme yeridir. Dinin bir emrini böyle alaya almak küfrü
gerektirir. İsteyerek buna gülen de küfre girer. Yani kâfir olur. İradesi
dışında gülerse küfür olmaz. Din ile alay edenler, gülerek günah işleyenler
cezalarını elbette ahirette görürler.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.”
İnanmayanların alay ettikleri
gibi, Cehennem gülüp oynama yeri değil, zalimlerin, hainlerin şiddetli azap görecekleri bir ceza yeridir.
Cehennem o kadar korkunç bir yerdir ki günahsız olan melekler bile, onun
dehşetinden korkarlar.
Peygamber (SAV) Efendimiz,
Cebrail’i (AS) çok üzgün görünce sebebini sorar. O da, “Cehennemin öyle kızgın
bir alevini gördüm ki, onun tesirinden hâlâ kendime gelemedim.” diye cevap
verir.
Yine söylendiğine göre yüce Allah
(CC) şu üç çeşit uyku ile şu üç çeşit gülmekten nefret eder.
Allah’ın (CC) nefret ettiği üç uyku şunlardır :
1- Zikir meclisinde uyumak,
2 - Sabah namazından sonra ve yatsı namazından önce uyumak,
3 - Farz namazları kılarken uyumak.
Allah’ın (CC) nefret ettiği üç gülme de şunlardır:
1 - Cenazenin arkasından giderken gülmek,
2 - Zikir meclisinde gülmek,
3 - Mezarlıkta gülmek.
Ziyad Nümeyri (RA) Allah-ü Teala’nın
(CC) indirdiği bâzı ilâhi kitaplarda şöyle buyurduğunu anlatır: “Bir kul, Ben’den
korkarak ağlarsa, onu azabımdan kurtarırım. Bir kul, Ben’den korkarak ağlarsa, onu
Kuddûs nurumda, yani Cennette güldürürüm.”
İbrahim Teymi (RA) diyor ki: “Kim
emin olur, korkulu olmazsa Cennetliklerden olamayacağından endişe etmek
gerekir. Çünkü Cennetlikler şöyle diyeceklerdir: ‘Biz, bundan önce, ailelerimiz
arasında akıbetimizden korkardık.”
Enes b. Malik’in (RA) rivâyet
ettiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Yaş döken ve ağlaya
ağlaya zayıflayan gözü yakmayı Allah (CC) Cehenneme haram kılmıştır. Eğer göz
yaşı sahibinin yüzüne akarsa Allah (CC) onu ne karartır ve ne de zillete
uğratır. Her iyi amelin bir sevabı vardır. Yalnız göz yaşı müstesna. Göz yaşı
Cehennem alevlerini söndürür. Eğer bir ümmetin arasında Allah (CC) korkusu ile ağlayan bir tek kişi
bulunursa o tek kulun ağlaması sayesinde Allah (CC) o ümmetin tümünü rahmetinin
kapsamına alır.”
Anlatıldığına göre Kâab-ül Ehbar
(RA) diyor ki: “Ağırlığım kadar altını sadaka olarak dağıtacağıma Allah (CC)
korkusu ile ağlayarak elmacık kemiklerimden yaş akıtmam daha iyidir.Her hangi
bir kimse Allah (CC) korkusu ile ağlar da göz yaşının bir damlası yere düşerse
yere düşen yağmur damlası su halinde tekrar göğe çıkmadıkça o kimseye Cehennem
ateşi değmez. Bilindiği gibi yere düşen yağmur damlası su halinde asla göğe
dönmez. Buna göre nasıl yere düşen yağmur damlası su halinde tekrar göğe
dönemiyorsa dünyada Allah (CC) korkusu ile yaş döken kimseye de asla Cehennem
ateşi değmez.”
İbn-i Mesud’un (RA) rivâyet ettiğine
göre Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Her hangi bir kimse Allah (CC)
korkusu ile ağlar ve bir sinek veya sinek başı kadar bir yaş döker de göz
yaşının ısısı yanağına değerse ona asla Cehennem ateşi değmez.”
İbn-i Abbas (RA) diyor ki: “Gözün
yaş akıtması, Allah’ın (CC) kereminin eseridir. Her hangi bir kimsenin kalbini
Melek okşamadıkça gözlerinden yaş gelmez.”
Ziyad Numeyri’nin (RA)
belirttiğine göre Aziz ve Celil olan Allah (CC) semavî bir Kitabında şöyle
buyurmuştur: “Benden korkarak ağlayan kulumu mutlaka Azabımdan korurum. Benim
korkumla ağlayan kulu mutlaka Cennetimde güldürürüm.”
Anlatıldığına göre Ömer b.
Abdülâziz (RA) bir gece Namazda Zammi Sûre olarak şu Âyeti okudu: “Boyunlarında
boyunduruklar ve zincirler bulunduğu zaman, bu vaziyette sıcak suyun içinde
sürüklenecekler, sonra ateşte yakılacaklardır” Ömer b. Abdülâziz (RA) bu
âyeti göz yaşları içinde tekrar ede ede sabaha erdi.
Anlatıldığına göre Temim-i
Darî (RA) Kur’ân okurken sıra şu ayete gelince onu göz yaşları arasında tekrar
ede ede sabahladı. Ayet şudur: “Yoksa kötülükleri işleyenler, kendilerini iman
edip iyi amel ve hareketlerde bulunanlar gibi yapacağımızı mı sanıyorlar?”
Anlatıldığına göre
Peygamberimiz (SAV) Kur'ân okurken sıra şu ayete gelince onu göz yaşları arasında
tekrar ede ede sabahladı: “Eğer onlara azab çektirirsen, onlar senin
kullarındır. Eğer onları af edersen, hiç şüphesiz sen aziz ve hakimsin.”
Anlatıldığına göre Hz. Davud (AS)
bir kusur işledikten sonra bir şey içmek isteyince içtiğinin yarısı göz yaşı
olurdu.
Behz b. Hakim (RA) anlatıyor:
“Raret b. Ebû Evfa (RA) bir gün bize Namaz kıldırıyordu. Zammi Sûre okurken
sıra şu ayete gelince yere düşüp öldü ve biz de ölüsünü kaldırdık: ‘O boruya üflenince...’ ”
Anlatıldığına göre Yezid b.
Mirsed’in (RA) göz yaşları hiç dinmez, devamlı ağlarmış. Kendisine neden böyle
hareket ettiği sorulunca şu cevabı vermişler: “Eğer yüce Allah (CC) beni günah
işlediğim takdirde ebediyyen hamama kapatılacağımı bildirseydi, hiç dinmemesiye
göz yaşı dökmem gerekirdi. Oysa şimdi bana üç bin yıl boyunca yakılan Cehennem
ateşine kapatılacağımı bildirdiğine göre nasıl ağlamayayım.”
www.GAVSULAZAM.de
|