Süfyan b. Uyeyne’ye göre Hz. İsa (AS) Havarilerine şöyle seslenir: “Ey yeryüzünün tuzu demek olan Âlimler! Yeryüzünde bozgunculuk yapmayınız. Çünkü bozulan maddeler tuzla korunur. Ama bizzat tuzun kendisi bozulursa onu koruyacak başlıca hiç bir madde yoktur. Ey Havariler, öğrettiğiniz bilgiler karşılığında hiç bir ücret almayınız. Sadece bana verdiğiniz gibi bir ücret alınız. Hiç şüphesiz sizde cehaletten kaynaklanan iki kötü huy vardır. Bunlar sebepsiz yere kahkaha ile gülmek ve seher vaktini uykuda geçirmektir.”

 

 

Sebepsiz yere gülmeye, yani kahkahaya gelince bu mekruhtur ve sadece aptallara yaraşır bir davranıştır. Seher vaktini uykuda geçirmek, yani seher vakti uyanmaksızın yeni doğan günü uykuda geçirmek de bir çeşit aptallıktır.

 

Nitekim Peygamberimiz (SAV) “Günün başında uyumak aptallık, ortasında uyumak iyi bir huy ve sonunda uyumak cahillik alâmetidir.” buyurmuştur.

 

İbni Ömer’den (RA) rivâyet edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz bir defasında ansızın içeri giriverince bazı Sahabelerin (RA) söyleşip gülüştüklerini gördü. Bunun üzerine olduğu yerde durup Selâm verdi. Arkasından gülüşen Sahabelere “Hazları kökünden söken olayı hatırlayınız.” buyurdu. Sahabelerin “Nedir o?” diye sormaları üzerine “O ölümdür” diye cevap verdi.

 

Başka bir seferinde de yine bazı gülüşen Sahabeler ile karşılaşınca şöyle buyurdu: “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a (CC) yemin ederim ki, benim bildiklerimi bilmiş olsanız; az güler, çok ağlardanız.”[1]

 

Başka bir gün yine söyleşip, gülüşen bazı Sahabeler (RA) ile karşılaşınca da kendilerine selâm verdikten sonra şöyle buyurdu: “İslâmiyet garip geldi, garip gidecektir. Kıyamet günü, gariplere ne mutlu!”

 

Sahabelerin “Kıyâmet günü, garipler kimlerdir?” diye sorunca da onlara şöyle cevap verdi: “İnsanlar bozulunca, bozulmamış kalabilenlerdir.”[2]

 

İshak b. Mansur’un (RA) anlattığına göre Hz. Musâ (AS), Hz. Hızır’dan ayrılacağı sıra kendisine “Bana bir öğüt ver” dedi.  Hz. Hızır da ona şunları söyledi: “Ey insanoğlu, sakın katı ve inatçı olma. Lüzumsuz yere adım atma. Boşuboşuna kahkaha atma. Başkalarını işledikleri hatalardan dolayı kınayacağına kendi hatalarına ağla.”

 

Avf b. Abdullah’ın (RA) anlattığına göre Peygamberimiz (SAV) hiç bir zaman gülmez, sadece gülümserdi ve birine bakarken ona tam dönerdi.

 

Bu rivâyetten anlaşıldığına göre gülümsemek mubahtır ve yasak olan şey kahkaha atmaktır. Buna göre aklı başında olan kimse kahkaha atmamalıdır.

 

Çünkü dünyada birazcık kahkaha atan kimse ahirette çok ağlayacaktır. Öyle olunca dünyada sık sık kahkaha atanların, çok gülenlerin kıyâmette hali ne olacak?

 

Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) şöyle buyuruyor: “Az gülsünler ve çok ağlasınlar.”[3]

 

Rebü b. Haysem bu âyeti “Dünyada az gülsünler ve âhirette çok ağlasınlar” şeklinde açıklarken Hasan-ı Basrî (RA) ayni âyet ile ilgili olarak       Dünyada az gülsünler ve ahirette yaptıkları günahların cezası olarak Cehennem ateşinde yanarken çok ağlasınlar” demiştir.

 

Yine Hasan-ı Basri (RA): “Önünde Cehennem varken gülen ve ilerisinde ölüm varken neşelenebilen kimseye hayret ederim!” demiştir.

Anlatıldığına göre Hasan-ı Basri (RA), bir defasında kahkaha atan bir delikanlı ile karşılaşınca kendisine: “Yavrum, sırat köprüsünü geçtin mi?” diye sordu. Delikanlı “hayır” deyince, bu defa kendisine: “Cennete mi, yoksa Cehenneme mi gideceğin belli oldu mu?” diye sordu. Delikanlı yine “hayır” diye cevap verince Hasan-ı Basrî (RA) ona: “O halde attığın bu kahkahanın sebebi nedir ki?” Bu sözlerden çok etkilenen delikanlının bir daha kahkaha attığı hiç görülmemiştir.

 

İşte o zamanın alimleri böyle idi. Yani öğüt verdikleri zaman söyledikleri sözler kalbleri etkilerdi. Çünkü bildikleri ile amel ettikleri için ilimleri başkalarına yararlı olabiliyordu.

 

Fakat günümüzün alimlerine gelince bunlar bilgileri ile amel etmedikleri için ilimleri başkalarına hiç bir fayda sağlamamaktadır.

 

İbni Abbas’tan (RA) rivâyet edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kim gülerek günah işlerse ağlaya ağlaya Cehenneme girer.”[4]

 

Söylendiğine göre dünyada çok gülenler ahirette çok ağlayacaklardır. Buna karşılık dünyada çok ağlayanlar Cennette çok güleceklerdir.

 

Yahya b. Muaz’ (RA) dediğine göre şu dört şey, mümini gülmekten ve neşelenmekten alıkor:

1 - Âhiret endişesi,

2 - Geçim derdi,

3 - Günahların üzüntüsü,

4 - Ardı-arkası gelmeyen musibetler.

Yani bu dört şey mümini meşgul etmeli, onu gülüp eğlenmekten alıkoymalıdır. Sebebine gelince gülmek mümine yaraşır huylardan değildir.

 

Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) bir kavmi güldüklerinden dolayı ayıplayarak şöyle buyurmuştur: “Şimdi siz bu sözden mi (Kur’ân’dan) hayret ediyor, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? Ve başkaldırıyorsunuz?”[5]

 

Buna karşılık yine Cenab-ı Hakk (CC) bazı kavimleri ağladıkları için överek şöyle buyuruyor: “Ağlayarak çeneleri üstüne kapanırlar ve (Kur’an’ı dinlemek) onların derin saygısını uyandırır.”[6]

 

Söylendiğine göre yaşayanların tasası beş şeydir. Buna göre herkes şu beş şeyi derd etmelidir:

1 - Geçmiş günahların tasası. Çünkü insan geçmişte çok sayıda günah işlemiş ve bu günahların affedildiği henüz kesinlik kazanmamıştır.

2 - İnsan bazı iyi ameller işlemiş ve fakat bu iyiliklerin kabul edildiği henüz kesinlik kazanmamıştır.

3 - İnsan ömrünün yaşanmış kısmının nasıl geçtiğini bilmekte, fakat ömrünün geriye kalan kısmının nasıl geçeceğini bilmemektedir.

4 - İnsan Allah’ın (CC) ahirette iki yurdu olduğunu bilmekte fakat kendisinin bu yurtların hangisine gideceğini bilmemektedir.

5 - İnsan, Allah (CC) kendisinden razı mıdır, yoksa ona kızgın mıdır? Bu konuda hiç bir şey bilmemektedir.

 

Hayattayken bu beş şeyi dert edinen kimse gülmeye fırsat bulamaz. Buna karşılık hayattayken bu beş şeyi düşünüp tasalanmayan kimseyi, öldükten sonra şu beş tasa karşılar:

1 - Helâl-Haram ayırımı gözetmeksizin, biriktirip de şimdi kendisine düşman kesilen varislerine bırakmış olduğu mirasın hasreti.

2 - Amel defteri verildiğinde iyiliklerinin az olduğunu görüp de iyi amel işlemek üzere tekrar dünyaya dönmek isteyince bu isteği reddedildiği zaman dünyadayken iyi amel işlemeyi gelecek günlere bıraktığından dolayı pişmanlık duymak.

3 - Amel defterinde günahlarının çok olduğunu görüp de tekrar dünyaya dönerek tevbe etmek isteyince kendisine izin verilmediği zaman işlemiş olduğu günahlardan dolayı hayıflanmak.

4 - Kıyâmet günü kendisinden çok sayıda kimsenin davacı olduğunu görmek ve bu davacı iyi amellerinden vermek dışında hiç bir yolla razı edememek.

5 – Allah’ı (CC) kendisine karşı öfkeli bulmak ve O’nu (CC) hoşnut etmenin çaresini bulamamak.

 

Ebû Zerr Gifari’den (RA) rivâyet edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Eğer benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, çok ağlar, az gülerdiniz. Eğer benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, dağlara çıkararak Rabbinize (CC) sığınır ve ağlardınız. Benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, eşlerinizle oynaşamaz ve yataklarınızda rahat uyuyamazdanız!”

 

Hasan-ı Basri’ye (RA) göre mümin hüzünlü olarak akşamlamalı ve yine hüzünlü olarak sabahlamalıdır.

 

Nitekim Hasan-ı Basrî (RA) çoğunlukla başına büyük bir musibet gelmiş gibi üzgün görünürdü. Başka bir rivâyete göre o, çoğunlukla anasını yeni toprağa vermiş de dönmüş gibi üzgün görünürdü.

 

Evzaî (RA): “Bu kitaba ne olmuş ki, küçük-büyük hiç bir günahı bırakmayarak hepsini saymış!”[7] mealindeki ayeti şöyle açıklıyor: “Küçük günahtan maksad, hafifçe gülmek; büyük günahtan maksat da kahkaha atmaktır.” Demek ki, kahkaha ile gülmek büyük günahlardandır.

 

Abdullah b. Amribnil as (RA) der ki: “Benim bildiklerimi bilseniz, çok ağlar, az gülerdiniz. Benim bildiklerimi bilseniz, beliniz kopuncaya kadar secde eder ve sesiniz kesilinceye kadar feryad ederdiniz. Ağlayarak Allah’ın (CC) dergahına yöneliniz. Eğer ağlayamıyorsanız, ağlar gibi yapınız.”

 

Muhammed b. Aclan (RA) bir hadisi açıklarken şöyle dedi: “ Kıyâmet günü, şu üçü dışında kalan tüm gözler ağlayacaktır:

1 - Dünyada Allah (CC) korkusu ile ağlayan göz.

2 - Allah’ın (CC) haramlarına bakmaktan sakınan göz.

3 - Allah (CC) yolunda (düşman karşısında nöbet tutarken) uykusuz olarak sabahlayan göz.

 

Abidlerden Muhammed b. Abdullah’a göre lüzumsuz şeylere bakmayı terkeden kimse huşu sahibi olmayı başarır. Kibirliliği bırakan kimse alçak gönüllü olmayı başarır. Gevezeliği bırakan kimse hikmet sahibi olmayı başarır. Oburluktan sakınan kimse ibadetten haz almayı başarır. Şakacılığı, alaycılığı bırakan kimse değerli olmayı başarır. Gülmeyi bırakan kimse heybetli ve saygıdeğer olmayı başarır. Başkalarının malına göz dikmeyen kimse sevilmeyi başarır. Onun-bunun gizli yanlarına burnunu sokmayan kimse kusurlu yönlerini düzeltmeyi başarır. Allah!ın (CC) sıfatları konusunda akıl yürütmeyi bırakan kimse şüpheden ve münafıklıktan uzak kalmayı başarır.

 

Rivayet edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz: “O duvarın altında onlara ait bir define vardı.”[8] meâlindeki Âyeti açıklarken şöyle buyurmuştur: “Yıkılmak üzere iken Hızır tarafından doğrultulan duvarın altında, üzerinde şu beş satırlık yazı bulunan bir altın levha vardı:

1 - Öleceğine kesinlikle inanan kimsenin nasıl neşelenebildiğine şaşıyorum.

2 - Cehennemin varlığına kesinlikle inanan kimsenin nasıl gülebildiğine şaşıyorum.

3 - Kaderin gerçek olduğuna kesinlikle inanan kimsenin nasıl üzülebildiğine şaşıyorum.

4 - Dünyanın geçiciliğine ve hiç kimseye yar olmadığına kesinlikle inanan kimsenin ona nasıl güvenebildiğine şaşıyorum.

5 - Lâilâhe illâllah, Muhammedürresulûllah (Allah’tan CC. başka ilâh yoktur ve Muhammed Allah’ın resûlüdür).

 

Sabit-ül Bennanî (RA) der ki : “Derler ki, mümin gülmesi, ahiret konusundaki gafilliğinden ileri gelir. Gerçekten eğer bu konuda gafil olmasaydı, gülemezdi.”

 

Yahya b. Muaz razi (RA) der ki: “Hüzünsüz neşeyi, neşesiz hüzün karşılığında ara.”

 

Bu sözün anlamı şudur: Eğer Cennete kavuşmak istiyorsan, dünyada hiç gülüp neşelenmeksizin her zaman üzgün ol ki, Cennetin huzuruna eresin. Çünkü Cennetin huzuru, üzüntü ile karışık olmayan bir huzurdur.”

 

Söylendiğine göre şu üç şey kalbin kararmasına yo laçar:

1 - Boşuboşuna kahkaha ile gülmek,

2 - Aç değilken yemek yemek,

3 - Lüzumsuz yere konuşmak.

 

Behz b. Hekim’in (RA) babasından ve babasının da dedesinden rivâyet ettiğine göre Peygamberimiz (SAV) şöyle buyuruyor: “Karşısındakileri güldürmek için yalan söyleyen kimsenin vay gele başına! Vay gele başına, vay gele başına!”

 

İbrahim Nehei (RA) der ki : “İnsan çevresindekileri güldürmek için öyle bir söz söyler ki, bu söz Allah’ın (CC) kendisine öfkelenmesine yol açar. Adam bu söz yüzünden Allah’ın (CC) öfkesine uğrayınca, Allah’ın (CC) öfkesi çevresindekileri de kapsamına alır. Buna, karşılık insan Allah’ın (CC) rızasını kazandıracak bir söz söyleyince kendisi Allah’ın (CC) rızasını kazandığı gibi Allah’ın (CC) hoşnutluğu çevresinde bulunanları da kapsamına alır.

 

Ebû Hureyre’den (RA) rivâyet edildiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur: “Ey Ebû Hureyre (RA)! Takva sahibi ol ki, insanların en çok ibadet edeni olasın. Kanaatkâr ol ki, insanların en çok şükredeni olasın. Kendin için ne istiyorsan başkası için de onu iste ki, Mümin olasın. Komşularınla iyi geçin ki, Müslüman olasın. Bir de az gül. Çünkü çok gülmek kalbi öldürür.”[9]

 

Ahnef b. Kays’a (RA) göre Hz. Ömer (RA) dedi ki: “Kim çok gülerse heybeti, başkalarının gözündeki saygısı eksilir. Kim başkaları ile alay ederse bu yüzden hafife alınır. Kim bir şeyi sık sık yaparsa onunla meşhur olur. Kim çok konuşursa çok yanılır. Kim çok yanılır, çok gaf yaparsa ar damarı çatlar, utanma duygusu zayıflar. Kimin utanma duygusu zayıflarsa takvası eksilir. Kimin takvası eksilirse kalbi ölür. Kimin kalbi ölü olursa Cehennemlik olmaya layık olur.”

 

Buna göre kardeşim, kahkaha ile gülmekten sakınmalısın. Çünkü kahkaha ile gülmenin şu sekiz zararı vardır:

1 - Alimlerin ve akıllıların gözünden düşersin.

2 - Aptalların ve cahillerin sana sataşmalarına yol açarsın.

3 - Cahilsen, cehaletin artar. Alimsen ilmin eksilir. Çünkü Peygamberimizin (SAV) buyurduğuna göre “Alim, bir kahkaha atınca İlminin bir kısmını uzağa fırlatmış olur.”

4 - Kahkaha, geçmiş günahlarını unutmana yol açar.

5 - Kahkaha, ilerde günah işleme cüretini arttırır. Çünkü kahkaha ile gülünce kalbin kararır.

6 - Kahkaha, sana ölümü ve ölümden sonraki ahiret safhalarını unutturur.

7 - Güldürdüğün kimselerin günahı da senin boynuna yüklenir.

8 - Dünyada kahkaha ile gülen kimse ahirette çok ağlamak zorunda kalır.

 

Nitekim Cenab-ı Hakk (CC) şöyle buyuruyor: “Buna göre, onlar işledikleri günahlara ceza olarak az gülsün ve çok ağlasınlar.”[10]

 

Rivâyete göre Ebû Zerr (RA) yukardaki ayeti şöyle açıklamıştır: “Dünya hayatı zaten kısadır. Buna göre günahkârlar burada diledikleri kadar gülsünler. Buna karşılık Allah’ın (CC) huzuruna vardıkları zaman, göz yaşları hiç dinmeyecek, devamlı ağlayacaklardır.”

 

Asıl uzun süre ahiret dönemi olduğu için yüce Allah (CC) “Günahlarına ceza olarak çok ağlasınlar”[11] buyurmuştur.

 

Gülmek uygun mudur?

Tebessüm etmek, güler yüzlü olmak çok iyidir. Peygamber (SAV) Efendimiz kahkaha ile gülmezdi. Fakat herkese güler yüz gösterir, tebessüm ederdi. Kahkaha ile gülmek mekruhtur.

 

Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:

“Hayrı, iyiliği güzel yüzlü olanların yanında arayınız!”[12]

 

“Mümin kardeşinin yanında suratı asık durana, Melekler lanet eder.”[13]

 

“İyiliği, güzel yüzlü kimselerden talep ediniz.”[14]

 

İmam-ı Gazali (RA) Hz., İhya’da, Allah (CC) korkusundan ağlamanın faziletini anlatırken, “Az gülüp, çok ağlasınlar” mealin-deki Âyet-i Kerimeyi bildirmektedir.

Bir bayan okuyucu, İmam-ı Gazali (RA) Hz.leri’nin tenkit ediyor: “O âyet kâfirler için inmiştir. Müslümanın ağlaması doğru değildir.” diyor.

 

İmam-ı Gazali (RA) Hz.leri o ayetin kim için indiğini bilmez mi? Demek ki Müslümanların da az gülüp çok ağlaması gerekiyor ki, o ayeti bildirmiştir. Âyeti en iyi anlayan Peygamber (SAV) Efendimiz, bu konuda şunları buyurmaktadır:

 

“Eğer Cennet ve Cehennemi görseydiniz, az güler çok ağlardınız.”[15]

 

“Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.”[16]

 

“Çok gülmek kalbi öldürür ve müminin değerini düşürür.”[17]

 

“Allah’ın (CC) kendinden razı olup olmadığını bilmeden kahkaha ile gülene şaşılır.”[18]

 

“Mescitte gülmek, Kabirde karanlıktır.”[19]

 

Peygamber (SAV) Efendimiz, Hz. Mikail’in gülmeyişinin sebebini Hz. Cebrail’e (AS) sual eder. O da: “Cehennem yaratıldığından beri hiç gülmemiştir.” cevabını verir.[20]

 

Bezzar ve Buhari’de bildiriliyor ki, Peygamber (SAV) Efendimiz de, rastgele gülenleri görünce, “Benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız” ve “Kur’an-ı kerim, Cennet ve Cehennemin halini bildirirken nasıl böyle gülersiniz” buyurdu. Sonra şu mealdeki âyet-i kerimeler nazil oldu: “Kullarıma haber ver ki, çok bağışlayıcı ve pek merhametli olduğum gibi, azabım da çok şiddetlidir.”[21]

 

Enbiya ve ulema çok gülmek hakkında şunları buyurdular:

 

“Ey Havariler, sizde iki cahillik alameti vardır. Hayret veren bir şey olmadan gülüyor ve sabaha kadar hiç kalkmadan uyuyorsunuz.”[22]

 

“Güler yüzlü ol, hiddetlenme! Hep faydalı iş yap, az da olsa zararlı iş yapma! Boş yere gülme, lüzumsuz dolaşma, hiç kimseyi kusurundan dolayı ayıplama, husumette kötü konuşmaktan kaçın! Bir işin olmadan bir yere gitme, günahların için ağla!”[23]

 

“Çok gülenin heybeti azalır, çok şaka yapan hafife alınır.”[24]

 

“Ömrümde bir defa güldüm, ona da pişmanım.”[25]

 

“Cennette ağlamak ve Cehennemde gülmek çok tuhaftır. Fakat Cennete mi, Cehenneme mi gideceğini bilmeden gülmek daha çok tuhaftır.”[26]

 

“Dört şey, mümini gülmekten alıkoymalıdır: Ahiret işleri, geçim derdi, günahların verdiği sıkıntı, musibetlerden gelen elem.”[27]

 

Üç şey kalbi katılaştırır:

1 - Şaşılacak bir şey olmadan gülmek,

2 - Acıkmadan yemek,

3 - Lüzumsuz konuşmak.

 

Şu beş şeyi de düşünen kahkaha ile gülemez:

1 - İşlediği günahları düşündükçe, endişe içinde olur, gülemez.

2 - Yaptığı iyi amellerin kabul olduğunu bilmeden, gülmesi doğru olmaz.

3 - Acaba gelecekte neler yapar, akıbeti nasıl olur diye düşünen kimse, endişe içinde olur.

4 - Cennet ve Cehennemden hangisine gideceğini bilmeyenin üzülmesi gerekir.

5 - Acaba, Allah-ü Teala (CC) kendisinden razı mı, yoksa kendisine dargın mı? Bunları düşünen,kahkaha ile nasıl gülebilir?[28]

 

Lüzumsuz yere çok gülmek, devamlı mide ile meşgul olmak iyi değildir. Ramazan-ı Şerif haricinde de ara sıra oruç tutulmalıdır!

 

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Aç ve susuz kalarak üzüntülü olmaya çalışın.”[29]

 

Gülerek küfre düşmek:

Bazı cahiller, şaka ile “Ben hocaların bulunduğu Cennete değil, artistlerin, dansözlerin şarkı çalıp oynadığı Cehenneme gitmeyi isterim.” diyerek gülüyorlar. Böyle söyleyenlere gülen de kâfir olur mu?

 

Cehennem gülüp oynama yeri değil, şiddetli azap çekme yeridir. Dinin bir emrini böyle alaya almak küfrü gerektirir. İsteyerek buna gülen de küfre girer. Yani kâfir olur. İradesi dışında gülerse küfür olmaz. Din ile alay edenler, gülerek günah işleyenler cezalarını elbette ahirette görürler.

 

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider.”[30]

 

İnanmayanların alay ettikleri gibi, Cehennem gülüp oynama yeri değil, zalimlerin, hainlerin  şiddetli azap görecekleri bir ceza yeridir. Cehennem o kadar korkunç bir yerdir ki günahsız olan melekler bile, onun dehşetinden korkarlar.

 

Peygamber (SAV) Efendimiz, Cebrail’i (AS) çok üzgün görünce sebebini sorar. O da, “Cehennemin öyle kızgın bir alevini gördüm ki, onun tesirinden hâlâ kendime gelemedim.” diye cevap verir.[31]

 

Yine söylendiğine göre yüce Allah (CC) şu üç çeşit uyku ile şu üç çeşit gülmekten nefret eder.

 

Allah’ın (CC) nefret ettiği üç uyku şunlardır :

1- Zikir meclisinde uyumak,

2 - Sabah namazından sonra ve yatsı namazından önce uyumak,

3 - Farz namazları kılarken uyumak.

 

Allah’ın (CC) nefret ettiği üç gülme de şunlardır:

1 - Cenazenin arkasından giderken gülmek,

2 - Zikir meclisinde gülmek,

3 - Mezarlıkta gülmek.

 

Ziyad Nümeyri (RA) Allah-ü Teala’nın (CC) indirdiği bâzı ilâhi kitaplarda şöyle buyurduğunu anlatır: “Bir kul, Ben’den korkarak ağlarsa, onu azabımdan kurtarırım. Bir kul, Ben’den korkarak ağlarsa, onu Kuddûs nurumda, yani Cennette güldürürüm.”[32]

 

İbrahim Teymi (RA) diyor ki: “Kim emin olur, korkulu olmazsa Cennetliklerden olamayacağından endişe etmek gerekir. Çünkü Cennetlikler şöyle diyeceklerdir: ‘Biz, bundan önce, ailelerimiz arasında akıbetimizden korkardık.”[33]

 

Enes b. Malik’in (RA) rivâyet ettiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Yaş döken ve ağlaya ağlaya zayıflayan gözü yakmayı Allah (CC) Cehenneme haram kılmıştır. Eğer göz yaşı sahibinin yüzüne akarsa Allah (CC) onu ne karartır ve ne de zillete uğratır. Her iyi amelin bir sevabı vardır. Yalnız göz yaşı müstesna. Göz yaşı Cehennem alevlerini söndürür. Eğer bir ümmetin arasında Allah  (CC) korkusu ile ağlayan bir tek kişi bulunursa o tek kulun ağlaması sayesinde Allah (CC) o ümmetin tümünü rahmetinin kapsamına alır.”

 

Anlatıldığına göre Kâab-ül Ehbar (RA) diyor ki: “Ağırlığım kadar altını sadaka olarak dağıtacağıma Allah (CC) korkusu ile ağlayarak elmacık kemiklerimden yaş akıtmam daha iyidir.Her hangi bir kimse Allah (CC) korkusu ile ağlar da göz yaşının bir damlası yere düşerse yere düşen yağmur damlası su halinde tekrar göğe çıkmadıkça o kimseye Cehennem ateşi değmez. Bilindiği gibi yere düşen yağmur damlası su halinde asla göğe dönmez. Buna göre nasıl yere düşen yağmur damlası su halinde tekrar göğe dönemiyorsa dünyada Allah (CC) korkusu ile yaş döken kimseye de asla Cehennem ateşi değmez.”

 

İbn-i Mesud’un (RA) rivâyet ettiğine göre Peygamber (SAV) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Her hangi bir kimse Allah (CC) korkusu ile ağlar ve bir sinek veya sinek başı kadar bir yaş döker de göz yaşının ısısı yanağına değerse ona asla Cehennem ateşi değmez.”

 

İbn-i Abbas (RA) diyor ki: “Gözün yaş akıtması, Allah’ın (CC) kereminin eseridir. Her hangi bir kimsenin kalbini Melek okşamadıkça gözlerinden yaş gelmez.”

 

Ziyad Numeyri’nin (RA) belirttiğine göre Aziz ve Celil olan Allah (CC) semavî bir Kitabında şöyle buyurmuştur: “Benden korkarak ağlayan kulumu mutlaka Azabımdan korurum. Benim korkumla ağlayan kulu mutlaka Cennetimde güldürürüm.”

 

Anlatıldığına göre Ömer b. Abdülâziz (RA) bir gece Namazda Zammi Sûre olarak şu Âyeti okudu: “Boyunlarında boyunduruklar ve zincirler bulunduğu zaman, bu vaziyette sıcak suyun içinde sürüklenecekler, sonra ateşte yakılacaklardır”[34] Ömer b. Abdülâziz (RA) bu âyeti göz yaşları içinde tekrar ede ede sabaha erdi.

 

Anlatıldığına göre Temim-i Darî (RA) Kur’ân okurken sıra şu ayete gelince onu göz yaşları arasında tekrar ede ede sabahladı. Ayet şudur: “Yoksa kötülükleri işleyenler, kendilerini iman edip iyi amel ve hareketlerde bulunanlar gibi yapacağımızı mı sanıyorlar?”[35]

 

Anlatıldığına göre Peygamberimiz (SAV) Kur'ân okurken sıra şu ayete gelince onu göz yaşları arasında tekrar ede ede sabahladı: “Eğer onlara azab çektirirsen, onlar senin kullarındır. Eğer onları af edersen, hiç şüphesiz sen aziz ve hakimsin.”[36]

 

Anlatıldığına göre Hz. Davud (AS) bir kusur işledikten sonra bir şey içmek isteyince içtiğinin yarısı göz yaşı olurdu.

 

Behz b. Hakim (RA) anlatıyor: “Raret b. Ebû Evfa (RA) bir gün bize Namaz kıldırıyordu. Zammi Sûre okurken sıra şu ayete gelince yere düşüp öldü ve biz de ölüsünü kaldırdık: ‘O boruya üflenince...’[37]

 

Anlatıldığına göre Yezid b. Mirsed’in (RA) göz yaşları hiç dinmez, devamlı ağlarmış. Kendisine neden böyle hareket ettiği sorulunca şu cevabı vermişler: “Eğer yüce Allah (CC) beni günah işlediğim takdirde ebediyyen hamama kapatılacağımı bildirseydi, hiç dinmemesiye göz yaşı dökmem gerekirdi. Oysa şimdi bana üç bin yıl boyunca yakılan Cehennem ateşine kapatılacağımı bildirdiğine göre nasıl ağlamayayım.”[38]

www.GAVSULAZAM.de


[1] Müslim

[2] Buhari

[3] Tevbe S. A.82

[4] Müslim

[5] Necm S. A.59-61

[6] İsra S. A.109

[7] Kehf S. A.49

[8] Kehf S. A.82

[9] Buhari

[10] Tevbe S. A.82

[11] Tenbihü’l Gafilin. S.189-196. Ebu’l-leys  Semerkandi. Hz. Sohbetleri. Abdul kadir Sezgin. Diyanet İşleri Başkanlığı Baş müfettişi

[12] Dare Kutni

[13] Hatib

[14] Beyhekî

[15] Müslim

[16] Ebu Nuaym

[17] Tirmizi

[18] Ebu Nuaym

[19] Deylemi

[20] İmam Ahmed

[21] Hicr S. A.49,50

[22] Hz. İsa (AS)

[23] Hz. Hızır (AS)

[24] Hz. Ömer (RA)

[25] İmam-ı Azam Ebu Hanife (RA)

[26] Muhammed bin Vasi (RA)

[27] Yahya bin Muaz (RA)

[28] Tenbihul Gafilin

[29] Taberani

[30] Ebu Nuaym (RA)

[31] Taberani

[32] Tenbihü’l Gâfilin. ve Bustanü’l Arifin. 2. C.S. 662. Ebu’l-Leys Semerkandi ra Hz leri

[33] Tur S. A.26

[34] Mümin S. A.71

[35] Casiye S. A.21

[36] Maide S. A.118

[37] Müddessir S. A.8

[38] Tenbi-hü’l Gafilin. S.56. Ebu’l-leys  Semerkandi. Hz. Sohbetleri. Abdul kadir Sezgin Diyanet İşleri Başkanlığı Baş müfettişi

© 2003-2005    www.GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur...