- ALLAH (CC HZ) LERİ KATINDA ÜSTÜNLÜK:
“…Şüphesiz, Allah (CC) katında sizin en
üstün (kerim) olanınız, takvaca (Allah CC. korkusunda) en ileride olanınızdır.
Şüphesiz Allah (CC), bilendir, haber alandır.”
Elbette ki bir insanın Allah (CC) katındaki
üstünlüğü, Allah’ı (CC) gereği gibi takdir ettiği, Allah’ın (CC) razı olduğu
hayırlı işlerde bulunduğu, Kuran’ın hükümlerini yerine getirdiği, Allah’ın (CC)
beğendiği ahlakı üzerinde taşıdığı, samimi ve ihlaslı olduğu oranda olacaktır.
Allah’a (CC) yakınlaştıran tüm bu özelliklere de Allah’tan (CC) korkup
sakındığı ölçüde sahip olabilir. İşte bu nedenle kişinin kalbinde taşıdığı
Allah (CC) korkusunun derecesi onun Allah (CC) katındaki üstünlük derecesinin
de bir göstergesidir.
“Onlara Adem’in (AS) iki oğlunun gerçek
olan haberini oku: Onlar (Allah’a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı.
Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul
edilmeyen) Demişti ki: ‘Seni mutlaka öldüreceğim.’ (Öbürü de:) ‘Allah (CC),
ancak korkup sakınanlardan kabul eder’.”
Hz. Adem’in (AS) oğullarından birinin de
söylediği gibi, ancak Allah’tan (CC) korkan kimselerin niyetleri ve amelleri
Allah (CC) katında makbuldür. Çünkü Allah (CC) korkusu olmayan bir kimse en
başta Allah’ın (CC) kudretini gereği gibi takdir edememiş, Allah’a (CC) karşı
duyması gereken saygıyı hissedememiş bir kimse demektir. Böyle bir kişi zaten
temelinde bozuk ve yanlış bir bakış açısına, Allah’ın (CC) razı olmadığı,
beğenmediği bir ahlak yapısına sahip olduğu için, yaptığı işlerin de Allah (CC)
katında hiçbir değeri olmayabilir. Bu nedenle Allah (CC), insanın herşeyden
önce Allah (CC) korkusu ve rızası temeline dayanan bir kişilik edinmesi
gerektiğini, aksine bir yapının hüsranla sonuçlanacağını şöyle bir misalle
bildirmiştir: “Binasının temelini, Allah (CC) korkusu
ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini
göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi
içine yuvarlanan kimse mi? Allah (CC), zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.”
Diğer yandan Allah (CC) korkusu ve rızası
taşımayan bir kimsenin ibadetleri hiçbir zaman gerektiği gibi ihlaslı ve samimi
olamaz. Yaptığı işlerin, ibadetlerin altında her zaman gösteriş, büyüklenme,
başkalarının rızasını arama, rekabet hissi gibi çarpık niyet ve
arayışlar bulunur. Bu yüzden
hayatı boyunca yaptığı tüm işler –tevbe edip Allah’a (CC) yönelmezse-
boşa gitmiş olur.
- ALLAH’IN (CC) RAHMETİNDEN İKİ KAT
VERMESİ:
“Ey
iman edenler, Allah’tan (CC) sakınıp korkun ve O’nun (CC) elçisine iman edin,
size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle
yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah (CC) çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir.”
Allah (CC) Kuran’da, Kendisi’nden korkup
sakınarak hareket eden kullarını hem dünyada hem de ahirette maddi manevi
nimetlerinin içinde yaşatacağını vaat eder. Çünkü ayetin ifadesiyle, “Allah (CC) onlardan razı olmuş, onlar da
Allah’tan (CC) razı olmuşlar”dır.
Bir mümin için Allah’ın (CC) kendisini
rahmetine alması kuşkusuz herşeyin üzerindedir. Unutulmamalıdır ki Allah (CC) dünyada
bir insana güzellikler, bolluk, bereket, huzur ve güvenlik duygusu verir.
Ahirette ise Allah’tan (CC) korkan bir
insan için, dünyadakilerle kıyas edilemeyecek üstünlükte nimetler ve Allah’ın
(CC) sonsuz rahmeti vardır.
- İŞİNDE KOLAYLIK GÖSTERİLMESİ:
“…Kim
Allah’tan (CC) korkup sakınırsa (Allah CC.) ona işinde bir kolaylık gösterir.”
Allah (CC), kendi rızasını gözeten ve
sınırlarını koruyan müminlere her işlerinde onlar üzerindeki rahmetini,
korumasını ve desteğini hissettirir. Yaptıkları işlerde önlerini açar ve bir
başka ayetin ifadesiyle “kolay olanda
başarılı kılar”.
Bu kolaylık maddi ve manevi her konu için
geçerlidir ve bazen açık, bazen de gizli olarak kullarına ulaşır.
- ALLAH’IN (CC) ÇIKIŞ YOLU GÖSTERMESİ:
“…Kim
Allah’tan korkup sakınırsa, (Allah CC.) ona bir çıkış yolu gösterir.”
Allah’ın (CC) takva kulları için hiçbir
işte çözümsüzlük ya da tıkanma söz konusu olmaz. Rablerinin kendilerine verdiği
akıl ve anlayış sayesinde her türlü engeli aşabilecek güçtedirler.
En açmaz gibi görünen durumlarda dahi Allah
(CC) kendilerine mutlaka bir çıkış gösterir. Ve zorlukları açıp giderinceye
kadar onları içinde bulundukları durumda bırakmaz. Bu Allah’ın (CC) inananlara
vaadidir.
- ALLAH’IN (CC) KULUN KÖTÜLÜKLERİNİ
ÖRTMESİ, BAĞIŞLAMASI VE ECRİNİ ARTIRMASI:
“Bu,
Allah’ın (CC) size indirdiği emridir. Kim Allah’tan (CC) korkupsakınırsa,
Allah, (CC) kötülüklerini örter ve onun ecrini büyütür.”
Ölümlerinden sonra Allah’ın (CC) huzurunda
sorguya çekilen müminler için kolay bir hesap olacaktır. Çünkü dünyadaki
yaşamını, kendisini yaratan Rabbi’nin istediği şekilde sürdürmüştür. Elbette
hatasız değildir, günahları da olmuş olabilir ama bunlar, “(Benden onlara) de ki: ‘Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü
taşıran kullarım. Allah’ın (CC) rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah (CC),
bütün günahları bağışlar. Çünkü O (CC), bağışlayandır, esirgeyendir.”
ayetinde bildirildiği gibi sonsuz rahmet sahibi Allah (CC) tarafından
bağışlanır. Böylece yaptıklarının ecrini fazlasıyla alacağı, sınırsız
nimetlerle dolu Cennete kavuşur. Allah’ın (CC) sonsuz şefkati müminler üzerinde
dünyada da tecelli eder.
Allah (CC) titizliklerinin ve kendisine
olan bağlılıklarının karşılığında bu kullarına, sundukları güzelliklerin,
iyiliklerin ve salih amellerin ecirlerini kat kat artırarak verir. Bu Allah’ın
(CC) şanındandır. Yoksa insan kendisine can bağışlayan, sayısız nimet içinde
yaşatan Rabbine karşı zaten kullukla sorumludur. Allah’ın (CC) bunun
karşılığında onları ödüllendirmesi de tamamen lütfundan ve karşılıksız ihsan
etmesindendir.
- ALLAH’TAN (CC) KORKANLARIN GÖRECEKLERİ
KARŞILIK DÜNYADAYKEN MÜJDELENMELERİ:
Allah’tan (CC) korkup sakınanlar ahirette
her türlü korkudan emniyete kavuşacaklar ve Rablerinin korumasında ve
inayetinde bir yaşam süreceklerdir. Tüm hayatları boyunca kıyamet saatinden,
hesap gününden ve cehennemden içleri titreyerek korkan müminler, o gün
geldiğinde her türlü korkudan uzak tutulacaklar ve güvende olacaklardır.
Allah (CC) bunun müjdesini daha
dünyadayken ayetleriyle verirken, o gün geldiğinde de kullarına hitap edecek ve
daha nice müjdeler verecektir: “Ey
kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız. Ki onlar,
benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır. ‘Siz ve eşleriniz cennete
girin; sevinç içinde ağırlanacaksınız.’ Onların etrafında altın tepsiler ve
testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk)
aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız. İşte, yaptıklarınız
dolayısıyla mirasçı kılındığınız Cennet budur. Orada sizin için birçok meyveler
vardır; onlardan yiyeceksiniz.”
Bir başka ayetinde ise Allah (CC) bu
müjdeyi melekleri aracılığı ile verir. Kuşkusuz bu, cenneti şiddetle arzulayan
müminler için tarifsiz bir sevinçtir: “Şüphesiz:
‘Bizim Rabbimiz Allah’tır (CC)’ deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar
(yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) ‘Korkmayın ve hüzne
kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında da, ahirette
de sizin velileriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve
istediğiniz herşey de sizindir. Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan (CC) bir
ağırlanma olarak’.”
Ayette de vurgulandığı gibi, sonsuz
güzelliklere uzanan bu müjde mümin daha dünyadayken ona erişmeye başlar.
Allah (CC) iman etmeyen ve Kendisi’nden
korkup sakınmayanların, azabı hak ettikleri gibi, dünya hayatındaki bolluk ve
bereketten de mahrum kaldıklarını şöyle haber verir: “Eğer
o ülkeler halkı inansalardı ve korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem
gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar
yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.”
İman eden ve Allah’tan (CC) korkup
sakınanlar ise, ahirette cennetle müjdelendikleri gibi, bu dünyada da Allah’ın
(CC) lütuf ve ikramından, nimetlerinden en güzel şekilde yararlandırılırlar.
Allah (CC) ayetinde bunu güzel bir hayat olarak nitelendirmiştir: “Erkek
olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç
şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını,
yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.”
Nasıl inkarcıların ebedi azapları daha bu
dünyadan başlıyorsa, sakınan müminler için vaat edilen ebedi güzellikler de
kendilerine dünyada gösterilmeye başlanır.
Zenginlik ve güzellik cennetin en temel
özelliklerinden olduğundan Allah (CC) sevdiği takva kullarına cennetini
tanıtacak, onların cennete olan özlemlerini ve arzularını artıracak nimetlerin
ve ortamların benzerlerini bu dünyada da yaratır.
Öte yandan kendisini Yaratan Allah’ın (CC)
emir ve yasaklarına uymasından, O’nun (CC) dinini yaşamasından ve en önemlisi
daima O’na (CC) güvenip dayanmasından ve ahireti için umut beslemesinden dolayı
mümin, dünyadaki yaşamı boyunca her türlü üzüntü ve sıkıntıdan uzak tutulur.
Bunun yerine Allah (CC) kalbine ayetin
ifadesiyle “huzur ve güvenlik duygusu”
indirmiştir.
Küçük büyük yaptığı her işte, her ibadette
ve sergilediği güzel ahlakta Allah’ın (CC) kendisini gördüğünü, meleklerin
bunları amel defterlerine yazdığını, ahirette tüm bunların karşılığını alacağını
bilmenin getirmiş olduğu bir huzurdur bu. Ancak unutulmaması gereken bir nokta
da vardır ki, dünya bir imtihan yeridir. Elbette mümin de çeşitli zorluk ve
sıkıntılarla karşılaşabilir. Ancak Allah’tan (CC) korkan bir mümin her durumda
en güzel Kurani tavrı göstereceğinden bu zorluk ve sıkıntılar kendisi için bir
anda rahmete ve ecire dönüşecektir.
Kendisini yalanlayan kavmi tarafından
ateşe atılmak istendiği halde, imanından, teslimiyetinden, tevekkülünden en
ufak bir taviz vermeyen Hz. İbrahim’in (AS) durumu buna çok güzel örnektir.
Görünüşte bir insan için çok büyük bir azap olan ateş, Hz. İbrahim’e (AS) “soğuk ve esenlik” kılınmış, ona hiçbir
zarar ve sıkıntı vermemiştir.
Sıkıntı, azap ve belanın ancak insanın
kendi yanlış tutum ve davranışlarının bir karşılığı olarak, bir ceza ya da
uyarı olarak verildiği, “Size isabet
eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır…”
ayetiyle bildirilmiştir. Yoksa Allah’tan (CC) gücü yettiğince korkan, her tutum
ve davranışında Allah’ın (CC) rızasını gözeten, dosdoğru davranan samimi bir
mümin için azap söz konusu değildir.
Dünyada imtihan olarak karşısına çıkan
zorlukların tümü müminlerin Allah’a (CC) duydukları saygıyı ve korkuyu, cennete
olan isteklerini daha da artırır. Çünkü mümin, bu zorlukların hem denenmesi ve
olgunlaşması için yaratıldığının, hem de güzel bir ahlak
sergilediği, sabrettiği ve Allah’a (CC) güvendiği takdirde ahiretini
güzelleştirmek için ecir fırsatı olduğunun bilincindedir.
Nitekim tüm olaylara hayır gözüyle
bakmanın Allah’tan (CC) sakınan müminlerin bir özelliği olduğunu ayetlerde
görüyoruz: “(Allah’tan
CC.) Sakınanlara: ‘Rabbiniz (CC) ne indirdi?’ dendiğinde, ‘Hayır’ dediler. Bu
dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha
hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.”
Dünyada hayır içinde yaşatılan müminin
ölümü de güzel ve rahat olacak, ahiret hayatı meleklerin karşılamasıyla
başlayacaktır. Bunun devamında ise yine mümini rahatlık ve kolaylık
beklemektedir..
Müminler, ahirette kötü hesapla
karşılaşmaktan korktukları için hayatları boyunca hayırlarda yarışır, Allah’ın
(CC) sınırlarını titizlikle gözetirler. Müminlerin bu korkuları ayetlerde şöyle
tarif edilmektedir: “Adaklarını
yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar.
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire
yedirirler. (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) ‘Biz size, ancak Allah’ın
(CC) yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir
teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz’den (CC) korkuyoruz’.
Allah’tan (CC) ve O’na (CC) verecekleri
hesaptan korkanların Allah (CC) ahirette yüzlerini ağartır, onların kitapları
sağ yanlarından verilir ve korktukları hesap kendilerine kolaylaştırılır:“Artık
kimin kitabı sağ yanından verilirse, o, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya
çekilecek, ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.”
Hesaba çekilmeleri bittiğinde artık
müminler Cehennem azabından kurtulmuş olmanın mutluluğu içindedirler. Ayette
belirtildiği gibi yakınlarının yanına sevinç içinde dönerler.
- SONSUZ BİR CENNET HAYATI:
“Ama
Rablerinden (CC) korkup sakınanlar; onlar için Allah (CC) katında bir şölen
olarak altlarından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetler vardır.
İyilik yapanlar için, Allah’ın (CC) katında olanlar daha hayırlıdır.”
“Takva
sahiplerine (Allah’tan CC. korkanlara) vadedilen cennet; onun altından ırmaklar
akar,yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkupsakınanların (mutlu)
sonudur, inkar edenlerin sonu ise ateştir.”
Dünyada hayatları boyunca Cenneti
kaybetmekten, sonsuz Cehennem azabına uğramaktan korkarak, Allah’a (CC) karşı
gelmekten sakınmış olan müminler, Allah’ın (CC) korkup sakınanlara vaat ettiği
mükafata kavuşmuşlardır. Artık, ebedi yurtlarına girmek üzere sevk edilirler: “Rablerinden
(CC) korkupsakınanlar da, Cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya
geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: ‘Selam
üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.’
(Onlar da) Dediler ki: ‘Bize olan vaadinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı
kılan Allah’a (CC) hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz.
(Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir’.”
Cennete girecek müminleri burada bekleyen
bir sürpriz daha vardır ki, bu an onlara herşeyin üzerinde bir mutluluk ve
heyecan yaşatır: Rablerinden kendilerine sözlü bir selam…
“Çok
esirgeyen Rabb’dan (CC) onlara bir de sözlü ‘Selam’ (vardır).”
Yüce Allah (CC) cennetteki müminlere şöyle
hitab eder:“Ey
kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız.”
İnsanı yaratmış olan Allah (CC) , onun
neler isteyebileceğini ondan daha iyi bilmektedir ve bunları bir mükafat olarak
Cennette mümin kulları için yaratacaktır.
Nitekim nimetlerle donatılmış olan Cennet
insanın düşünce sınırlarının çok üzerinde özelliklere sahiptir. Daha önce
hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği sayısız nimetler müminlere
sunulacaktır. Her şey ve her durum sonsuza kadar müminin tam istediği gibi
olacaktır: “…Rableri
(CC) katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük)
budur.”
Müminlerin cennette yaşadıkları yerler,
doğal güzellikler, yiyecekler, giyecekler, bulundukları ortam, eşleri,
kendilerini bekleyen nice sürprizler gibi Cennetteki sonsuz yaşama dair tüm
ayrıntılar Kuran ayetlerinde tasvir edilmiştir.
Bir ayette de Allah’tan (CC) korkanların
içinde yaşadıkları ebedi hayat ile Allah’tan (CC) korkmayanların karşılaştıkları
korkunç son şöyle karşılaştırılmıştır: “Takva
sahiplerine (Allah’tan CC. korkanlara) va’dedilen Cennetin misali (şudur):
İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için
lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar
için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden (CC) bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve
bağırsaklarını ‘parça parça koparan’ kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur
mu?”
Hiç şüphesiz ki, vicdanlı bir kişinin
yalnızca bu ayeti biraz tefekkür edip zihninde canlandırması dahi, Allah’tan (CC)
gücü yettiğince korkması için yeterli olacaktır.
Cennete giren müminlerin duydukları en
büyük manevi haz, Allah’ın (CC) bundan sonra kendilerinden razı olduğunu,
kendilerini sevdiğini, onlara hiçbir zaman gazaplanmayacağını,ebediyen Allah’ın
(CC) dostu olacaklarını bilmeleridir.
Allah’ın (CC) rızasını kazanmış olmak
insana hiçbir maddi güzellikle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sevinç ve
mutluluk verir.
Nitekim cennet nimetlerini değerli kılan
da Allah’ın (CC) rızasıdır.
Sunulan nimetler son derece değerlidirler
ama bunlardan daha değerli olan alemlerin Rabbi olan Allah’ın (CC) ikramına
layık görülmenin vermiş olduğu zevktir: “(Allah
CC. şöyle der:) 'Ey huzur içinde olan (tatmin olmuş) nefis! Sen O’ndan (CC)
razı, O da (CC) senden razı olarak Rabbine (CC) dön! (İyi) kullarımın arasına
gir. Cennetime gir.”
İçlerinde Allah (CC) korkusu taşımayan
cahiliye insanlarının müslümanlık adına türettikleri kurallar, Kuran’ın
hükümlerinden çok farklıdır.
Örneğin, Kur’an’a göre çok önemli olan ve Allah’ın
(CC) uyulmasını kesin emrettiği bir konu, kendi yüzeysel mantıklarına göre o
kadar da fazla önemi olmayan, üzerinde durulmayacak bir konu olarak
değerlendirilir. Böylece, kendi uydurdukları dinin ölçüleri kendilerine, Allah (CC)
korkusundan tamamen uzak bir hayat modeli sunar.
Allah bir ayetinde bu insanların bozuk
mantığına şöyle dikkat çekmiştir: “De
ki: ‘Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik
olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri
eviripçeviren kimdir? Onlar: ‘Allah’ (CC) diyeceklerdir. Öyleyse de ki: ‘Peki
siz yine de korkup sakınmayacak mısınız?’.”
Bütün ömrü boyunca kendi bildiği dini
uygulayan ve böylece gerçek dinin hiçbir hükmünü yerine getirmeyen üstelik de
bu şekilde cennete gireceklerini iddia eden bu tür kişiler büyük bir aldanış
içinde yaşantılarını korkup sakınmaksızın geçirirler.
Fakat her ne kadar kendilerini kandırsalar
da vicdanları her fırsatta kendilerine gerçeği hatırlatır. Kuran’ın
gerçekleriyle karşılaşıp koskoca bir ömrü günahlarla ve yanlışlarla
geçirdiklerini öğrenmek istemedikleri için kendilerine gerçek dini anlatan
kişileri de kesinlikle dinlemek istemezler.
Bu konu üzerinde düşünmemek için bilinçli
olarak başka konularla dikkatlerini dağıtırlar. Başka bir deyişle, korkmalarına
sebep olacak bir konu geçtiğinde ya da akıllarına bir düşünce geldiğinde bunu
hemen örtbas ederek eski rahatlıklarına, gafletlerine geri dönmek isterler.
Allah’ı (CC), O’nun (CC) tehdidini, O’nun (CC)
azabını akıllarına getirmekten, diğer bir deyişle Allah (CC) korkusundan
sürekli bir kaçış içindedirler.
Halbuki bu çok büyük bir akılsızlıktır.
Çünkü bu kaçış onları kendilerini bekleyen korkunç sondan kurtaramayacaktır.
- EN BÜYÜK MÜKAFAT: ALLAH’IN (CC) EBEDİ
RIZASI
“Allah
(CC), mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından
ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etmiştir.
Allah’tan (CC) olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk
budur.”
Cennete giren müminlerin duydukları en
büyük manevi haz, Allah’ın (CC) bundan sonra kendilerinden razı olduğunu,
kendilerini sevdiğini, onlara hiçbir zaman gazaplanmayacağını, ebediyen Allah’ın
(CC) dostu olacaklarını bilmeleridir. Allah’ın (CC) rızasını kazanmış olmak
insana hiçbir maddi güzellikle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sevinç ve
mutluluk verir. Nitekim cennet nimetlerini değerli kılan da Allah’ın (CC) rızasıdır.
Sunulan nimetler son derece değerlidirler ama bunlardan daha değerli olan
alemlerin Rabbi olan Allah’ın (CC) ikramına layık görülmenin vermiş olduğu
zevktir: “Ey
mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine (CC) hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak
dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir.”
www.GAVSULAZAM.de
|