• DOĞRUYU YANLIŞTAN AYIRAN BİR NUR VE ANLAYIŞ:

 

“Ey iman edenler, Allah’tan (CC) korkup sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah (CC) büyük fazl sahibidir.” (Enfal S. A.29)

Doğruyu yanlıştan ayıran bir nur, mümine verilen akletme yeteneğidir ve kuşkusuz insana dünyada verilebilecek en büyük ve en değerli nimetlerdendir. Doğruyu yanlıştan ayırabilen bir akla sahip olan insanın her sözü, her tavrı, aldığı her karar, verdiği her tepki isabetlidir. Allah’ın (CC) doğrularına uygundur. İyiyle kötüyü derhal ayırt edebildiği için Allah’tan korkan bir insan, her işinde Allah’ın (CC) rızasına uygun hareket eder.

Kararsızlık, çözümsüzlük, tereddüt, vesvese, aklının karışması gibi sorunları olmaz. Bunun tam tersi yani insanın böyle bir yetenekten mahrum olması ise dünyada da ahirette de kendisini helaka sürükleyecek bir eksikliktir.

 

 

  • ALLAH (CC HZ) LERİ KATINDA ÜSTÜNLÜK:

 

“…Şüphesiz, Allah (CC) katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca (Allah CC. korkusunda) en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah (CC), bilendir, haber alandır.”[1]

 

Elbette ki bir insanın Allah (CC) katındaki üstünlüğü, Allah’ı (CC) gereği gibi takdir ettiği, Allah’ın (CC) razı olduğu hayırlı işlerde bulunduğu, Kuran’ın hükümlerini yerine getirdiği, Allah’ın (CC) beğendiği ahlakı üzerinde taşıdığı, samimi ve ihlaslı olduğu oranda olacaktır. Allah’a (CC) yakınlaştıran tüm bu özelliklere de Allah’tan (CC) korkup sakındığı ölçüde sahip olabilir. İşte bu nedenle kişinin kalbinde taşıdığı Allah (CC) korkusunun derecesi onun Allah (CC) katındaki üstünlük derecesinin de bir göstergesidir.

 

  • İBADETLERİN KABULU:

 

“Onlara Adem’in (AS) iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah’a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: ‘Seni mutlaka öldüreceğim.’ (Öbürü de:) ‘Allah (CC), ancak korkup sakınanlardan kabul eder’.”[2]

 

Hz. Adem’in (AS) oğullarından birinin de söylediği gibi, ancak Allah’tan (CC) korkan kimselerin niyetleri ve amelleri Allah (CC) katında makbuldür. Çünkü Allah (CC) korkusu olmayan bir kimse en başta Allah’ın (CC) kudretini gereği gibi takdir edememiş, Allah’a (CC) karşı duyması gereken saygıyı hissedememiş bir kimse demektir. Böyle bir kişi zaten temelinde bozuk ve yanlış bir bakış açısına, Allah’ın (CC) razı olmadığı, beğenmediği bir ahlak yapısına sahip olduğu için, yaptığı işlerin de Allah (CC) katında hiçbir değeri olmayabilir. Bu nedenle Allah (CC), insanın herşeyden önce Allah (CC) korkusu ve rızası temeline dayanan bir kişilik edinmesi gerektiğini, aksine bir yapının hüsranla sonuçlanacağını şöyle bir misalle bildirmiştir: “Binasının temelini, Allah (CC) korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah (CC), zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.”[3]

 

Diğer yandan Allah (CC) korkusu ve rızası taşımayan bir kimsenin ibadetleri hiçbir zaman gerektiği gibi ihlaslı ve samimi olamaz. Yaptığı işlerin, ibadetlerin altında her zaman gösteriş, büyüklenme, başkalarının rızasını arama, rekabet hissi gibi çarpık  niyet ve  arayışlar  bulunur. Bu  yüzden  hayatı boyunca yaptığı tüm işler –tevbe edip Allah’a (CC) yönelmezse- boşa gitmiş olur.

 

  • ALLAH’IN (CC) RAHMETİNDEN İKİ KAT VERMESİ:

 

“Ey iman edenler, Allah’tan (CC) sakınıp korkun ve O’nun (CC) elçisine iman edin, size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah (CC) çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”[4]

 

Allah (CC) Kuran’da, Kendisi’nden korkup sakınarak hareket eden kullarını hem dünyada hem de ahirette maddi manevi nimetlerinin içinde yaşatacağını vaat eder. Çünkü ayetin ifadesiyle, “Allah (CC) onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan (CC) razı olmuşlar”dır.

 

Bir mümin için Allah’ın (CC) kendisini rahmetine alması kuşkusuz herşeyin üzerindedir. Unutulmamalıdır ki Allah (CC) dünyada bir insana güzellikler, bolluk, bereket, huzur ve güvenlik duygusu verir.

 

Ahirette ise Allah’tan (CC) korkan bir insan için, dünyadakilerle kıyas edilemeyecek üstünlükte nimetler ve Allah’ın (CC) sonsuz rahmeti vardır.

 

  • İŞİNDE KOLAYLIK GÖSTERİLMESİ:

 

“…Kim Allah’tan (CC) korkup sakınırsa (Allah CC.) ona işinde bir kolaylık gösterir.”[5]

Allah (CC), kendi rızasını gözeten ve sınırlarını koruyan müminlere her işlerinde onlar üzerindeki rahmetini, korumasını ve desteğini hissettirir. Yaptıkları işlerde önlerini açar ve bir başka ayetin ifadesiyle “kolay olanda başarılı kılar”[6].

 

Bu kolaylık maddi ve manevi her konu için geçerlidir ve bazen açık, bazen de gizli olarak kullarına ulaşır.

 

  • ALLAH’IN (CC) ÇIKIŞ YOLU GÖSTERMESİ:

 

“…Kim Allah’tan korkup sakınırsa, (Allah CC.) ona bir çıkış yolu gösterir.”[7]

 

Allah’ın (CC) takva kulları için hiçbir işte çözümsüzlük ya da tıkanma söz konusu olmaz. Rablerinin kendilerine verdiği akıl ve anlayış sayesinde her türlü engeli aşabilecek güçtedirler.

 

En açmaz gibi görünen durumlarda dahi Allah (CC) kendilerine mutlaka bir çıkış gösterir. Ve zorlukları açıp giderinceye kadar onları içinde bulundukları durumda bırakmaz. Bu Allah’ın (CC) inananlara vaadidir.

 

  • ALLAH’IN (CC) KULUN KÖTÜLÜKLERİNİ ÖRTMESİ, BAĞIŞLAMASI VE ECRİNİ ARTIRMASI:

 

“Bu, Allah’ın (CC) size indirdiği emridir. Kim Allah’tan (CC) korkupsakınırsa, Allah, (CC) kötülüklerini örter ve onun ecrini büyütür.”[8]

 

Ölümlerinden sonra Allah’ın (CC) huzurunda sorguya çekilen müminler için kolay bir hesap olacaktır. Çünkü dünyadaki yaşamını, kendisini yaratan Rabbi’nin istediği şekilde sürdürmüştür. Elbette hatasız değildir, günahları da olmuş olabilir ama bunlar, “(Benden onlara) de ki: ‘Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah’ın (CC) rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah (CC), bütün günahları bağışlar. Çünkü O (CC), bağışlayandır, esirgeyendir.”[9] ayetinde bildirildiği gibi sonsuz rahmet sahibi Allah (CC) tarafından bağışlanır. Böylece yaptıklarının ecrini fazlasıyla alacağı, sınırsız nimetlerle dolu Cennete kavuşur. Allah’ın (CC) sonsuz şefkati müminler üzerinde dünyada da tecelli eder.

 

Allah (CC) titizliklerinin ve kendisine olan bağlılıklarının karşılığında bu kullarına, sundukları güzelliklerin, iyiliklerin ve salih amellerin ecirlerini kat kat artırarak verir. Bu Allah’ın (CC) şanındandır. Yoksa insan kendisine can bağışlayan, sayısız nimet içinde yaşatan Rabbine karşı zaten kullukla sorumludur. Allah’ın (CC) bunun karşılığında onları ödüllendirmesi de tamamen lütfundan ve karşılıksız ihsan etmesindendir.

 

  • ALLAH’TAN (CC) KORKANLARIN GÖRECEKLERİ KARŞILIK DÜNYADAYKEN MÜJDELENMELERİ:

 

Allah’tan (CC) korkup sakınanlar ahirette her türlü korkudan emniyete kavuşacaklar ve Rablerinin korumasında ve inayetinde bir yaşam süreceklerdir. Tüm hayatları boyunca kıyamet saatinden, hesap gününden ve cehennemden içleri titreyerek korkan müminler, o gün geldiğinde her türlü korkudan uzak tutulacaklar ve güvende olacaklardır.

 

Allah (CC) bunun müjdesini daha dünyadayken ayetleriyle verirken, o gün geldiğinde de kullarına hitap edecek ve daha nice müjdeler verecektir: “Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız. Ki onlar, benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır. ‘Siz ve eşleriniz cennete girin; sevinç içinde ağırlanacaksınız.’ Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız. İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız Cennet budur. Orada sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz.”[10] 

 

Bir başka ayetinde ise Allah (CC) bu müjdeyi melekleri aracılığı ile verir. Kuşkusuz bu, cenneti şiddetle arzulayan müminler için tarifsiz bir sevinçtir: “Şüphesiz: ‘Bizim Rabbimiz Allah’tır (CC)’ deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) ‘Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin. Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de sizindir. Çok bağışlayan, çok esirgeyen (Allah)tan (CC) bir ağırlanma olarak’.”[11]

 

Ayette de vurgulandığı gibi, sonsuz güzelliklere uzanan bu müjde mümin daha dünyadayken ona erişmeye başlar.

 

  • GÜZEL BİR HAYAT:

 

Allah (CC) iman etmeyen ve Kendisi’nden korkup sakınmayanların, azabı hak ettikleri gibi, dünya hayatındaki bolluk ve bereketten de mahrum kaldıklarını şöyle haber verir: “Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.”[12]

 

İman eden ve Allah’tan (CC) korkup sakınanlar ise, ahirette cennetle müjdelendikleri gibi, bu dünyada da Allah’ın (CC) lütuf ve ikramından, nimetlerinden en güzel şekilde yararlandırılırlar. Allah (CC) ayetinde bunu güzel bir hayat olarak nitelendirmiştir: “Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.”[13]

 

Nasıl inkarcıların ebedi azapları daha bu dünyadan başlıyorsa, sakınan müminler için vaat edilen ebedi güzellikler de kendilerine dünyada gösterilmeye başlanır.

 

Zenginlik ve güzellik cennetin en temel özelliklerinden olduğundan Allah (CC) sevdiği takva kullarına cennetini tanıtacak, onların cennete olan özlemlerini ve arzularını artıracak nimetlerin ve ortamların benzerlerini bu dünyada da yaratır.

 

Öte yandan kendisini Yaratan Allah’ın (CC) emir ve yasaklarına uymasından, O’nun (CC) dinini yaşamasından ve en önemlisi daima O’na (CC) güvenip dayanmasından ve ahireti için umut beslemesinden dolayı mümin, dünyadaki yaşamı boyunca her türlü üzüntü ve sıkıntıdan uzak tutulur.

 

Bunun yerine Allah (CC) kalbine ayetin ifadesiyle “huzur ve güvenlik duygusu” indirmiştir.

 

Küçük büyük yaptığı her işte, her ibadette ve sergilediği güzel ahlakta Allah’ın (CC) kendisini gördüğünü, meleklerin bunları amel defterlerine yazdığını, ahirette tüm bunların karşılığını alacağını bilmenin getirmiş olduğu bir huzurdur bu. Ancak unutulmaması gereken bir nokta da vardır ki, dünya bir imtihan yeridir. Elbette mümin de çeşitli zorluk ve sıkıntılarla karşılaşabilir. Ancak Allah’tan (CC) korkan bir mümin her durumda en güzel Kurani tavrı göstereceğinden bu zorluk ve sıkıntılar kendisi için bir anda rahmete ve ecire dönüşecektir.

Kendisini yalanlayan kavmi tarafından ateşe atılmak istendiği halde, imanından, teslimiyetinden, tevekkülünden en ufak bir taviz vermeyen Hz. İbrahim’in (AS) durumu buna çok güzel örnektir. Görünüşte bir insan için çok büyük bir azap olan ateş, Hz. İbrahim’e (AS) “soğuk ve esenlik” kılınmış, ona hiçbir zarar ve sıkıntı vermemiştir.

 

Sıkıntı, azap ve belanın ancak insanın kendi yanlış tutum ve davranışlarının bir karşılığı olarak, bir ceza ya da uyarı olarak verildiği, “Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır…”[14] ayetiyle bildirilmiştir. Yoksa Allah’tan (CC) gücü yettiğince korkan, her tutum ve davranışında Allah’ın (CC) rızasını gözeten, dosdoğru davranan samimi bir mümin için azap söz konusu değildir.

 

Dünyada imtihan olarak karşısına çıkan zorlukların tümü müminlerin Allah’a (CC) duydukları saygıyı ve korkuyu, cennete olan isteklerini daha da artırır. Çünkü mümin, bu zorlukların hem denenmesi ve olgunlaşması  için  yaratıldığının, hem de güzel bir ahlak sergilediği, sabrettiği ve Allah’a (CC) güvendiği takdirde ahiretini güzelleştirmek için ecir fırsatı olduğunun bilincindedir.

 

Nitekim tüm olaylara hayır gözüyle bakmanın Allah’tan (CC) sakınan müminlerin bir özelliği olduğunu ayetlerde görüyoruz: “(Allah’tan CC.) Sakınanlara: ‘Rabbiniz (CC) ne indirdi?’ dendiğinde, ‘Hayır’ dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.”[15]

 

Dünyada hayır içinde yaşatılan müminin ölümü de güzel ve rahat olacak, ahiret hayatı meleklerin karşılamasıyla başlayacaktır. Bunun devamında ise yine mümini rahatlık ve kolaylık beklemektedir..

 

  • KOLAY BİR HESAP:

 

Müminler, ahirette kötü hesapla karşılaşmaktan korktukları için hayatları boyunca hayırlarda yarışır, Allah’ın (CC) sınırlarını titizlikle gözetirler. Müminlerin bu korkuları ayetlerde şöyle tarif edilmektedir: “Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar. Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) ‘Biz size, ancak Allah’ın (CC) yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz’den (CC) korkuyoruz’.[16]

 

Allah’tan (CC) ve O’na (CC) verecekleri hesaptan korkanların Allah (CC) ahirette yüzlerini ağartır, onların kitapları sağ yanlarından verilir ve korktukları hesap kendilerine kolaylaştırılır:“Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, o, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek, ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.”[17]

 

Hesaba çekilmeleri bittiğinde artık müminler Cehennem azabından kurtulmuş olmanın mutluluğu içindedirler. Ayette belirtildiği gibi yakınlarının yanına sevinç içinde dönerler.

 

  • SONSUZ BİR CENNET HAYATI:

 

“Ama Rablerinden (CC) korkup sakınanlar; onlar için Allah (CC) katında bir şölen olarak altlarından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah’ın (CC) katında olanlar daha hayırlıdır.”[18]

 

“Takva sahiplerine (Allah’tan CC. korkanlara) vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar,yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkupsakınanların (mutlu) sonudur, inkar edenlerin sonu ise ateştir.”[19]

 

Dünyada hayatları boyunca Cenneti kaybetmekten, sonsuz Cehennem azabına uğramaktan korkarak, Allah’a (CC) karşı gelmekten sakınmış olan müminler, Allah’ın (CC) korkup sakınanlara vaat ettiği mükafata kavuşmuşlardır. Artık, ebedi yurtlarına girmek üzere sevk edilirler: “Rablerinden (CC) korkupsakınanlar da, Cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: ‘Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin.’ (Onlar da) Dediler ki: ‘Bize olan vaadinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah’a (CC) hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir’.”[20]

 

Cennete girecek müminleri burada bekleyen bir sürpriz daha vardır ki, bu an onlara herşeyin üzerinde bir mutluluk ve heyecan yaşatır: Rablerinden kendilerine sözlü bir selam…

 

“Çok esirgeyen Rabb’dan (CC) onlara bir de sözlü ‘Selam’ (vardır).”[21]

 

Yüce Allah (CC) cennetteki müminlere şöyle hitab eder:“Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız.”[22]

 

İnsanı yaratmış olan Allah (CC) , onun neler isteyebileceğini ondan daha iyi bilmektedir ve bunları bir mükafat olarak Cennette mümin kulları için yaratacaktır.

 

Nitekim nimetlerle donatılmış olan Cennet insanın düşünce sınırlarının çok üzerinde özelliklere sahiptir. Daha önce hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği sayısız nimetler müminlere sunulacaktır. Her şey ve her durum sonsuza kadar müminin tam istediği gibi olacaktır: “…Rableri (CC) katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur.”[23]

 

Müminlerin cennette yaşadıkları yerler, doğal güzellikler, yiyecekler, giyecekler, bulundukları ortam, eşleri, kendilerini bekleyen nice sürprizler gibi Cennetteki sonsuz yaşama dair tüm ayrıntılar Kuran ayetlerinde tasvir edilmiştir.

 

Bir ayette de Allah’tan (CC) korkanların içinde yaşadıkları ebedi hayat ile Allah’tan (CC) korkmayanların karşılaştıkları korkunç son şöyle karşılaştırılmıştır: “Takva sahiplerine (Allah’tan CC. korkanlara) va’dedilen Cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden (CC) bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını ‘parça parça koparan’ kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?”[24]

 

Hiç şüphesiz ki, vicdanlı bir kişinin yalnızca bu ayeti biraz tefekkür edip zihninde canlandırması dahi, Allah’tan (CC) gücü yettiğince korkması için yeterli olacaktır.

 

Cennete giren müminlerin duydukları en büyük manevi haz, Allah’ın (CC) bundan sonra kendilerinden razı olduğunu, kendilerini sevdiğini, onlara hiçbir zaman gazaplanmayacağını,ebediyen Allah’ın (CC) dostu olacaklarını bilmeleridir.

 

Allah’ın (CC) rızasını kazanmış olmak insana hiçbir maddi güzellikle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sevinç ve mutluluk verir.

 

Nitekim cennet nimetlerini değerli kılan da Allah’ın (CC) rızasıdır.

 

Sunulan nimetler son derece değerlidirler ama bunlardan daha değerli olan alemlerin Rabbi olan Allah’ın (CC) ikramına layık görülmenin vermiş olduğu zevktir: “(Allah CC. şöyle der:) 'Ey huzur içinde olan (tatmin olmuş) nefis! Sen O’ndan (CC) razı, O da (CC) senden razı olarak Rabbine (CC) dön! (İyi) kullarımın arasına gir. Cennetime gir.”[25]

 

İçlerinde Allah (CC) korkusu taşımayan cahiliye insanlarının müslümanlık adına türettikleri kurallar, Kuran’ın hükümlerinden çok farklıdır.

 

Örneğin, Kur’an’a göre çok önemli olan ve Allah’ın (CC) uyulmasını kesin emrettiği bir konu, kendi yüzeysel mantıklarına göre o kadar da fazla önemi olmayan, üzerinde durulmayacak bir konu olarak değerlendirilir. Böylece, kendi uydurdukları dinin ölçüleri kendilerine, Allah (CC) korkusundan tamamen uzak bir hayat modeli sunar.

 

Allah bir ayetinde bu insanların bozuk mantığına şöyle dikkat çekmiştir: “De ki: ‘Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri eviripçeviren kimdir? Onlar: ‘Allah’ (CC) diyeceklerdir. Öyleyse de ki: ‘Peki siz yine de korkup sakınmayacak mısınız?’.”[26]

 

Bütün ömrü boyunca kendi bildiği dini uygulayan ve böylece gerçek dinin hiçbir hükmünü yerine getirmeyen üstelik de bu şekilde cennete gireceklerini iddia eden bu tür kişiler büyük bir aldanış içinde yaşantılarını korkup sakınmaksızın geçirirler.

 

Fakat her ne kadar kendilerini kandırsalar da vicdanları her fırsatta kendilerine gerçeği hatırlatır. Kuran’ın gerçekleriyle karşılaşıp koskoca bir ömrü günahlarla ve yanlışlarla geçirdiklerini öğrenmek istemedikleri için kendilerine gerçek dini anlatan kişileri de kesinlikle dinlemek istemezler.

 

Bu konu üzerinde düşünmemek için bilinçli olarak başka konularla dikkatlerini dağıtırlar. Başka bir deyişle, korkmalarına sebep olacak bir konu geçtiğinde ya da akıllarına bir düşünce geldiğinde bunu hemen örtbas ederek eski rahatlıklarına, gafletlerine geri dönmek isterler.

Allah’ı (CC), O’nun (CC) tehdidini, O’nun (CC) azabını akıllarına getirmekten, diğer bir deyişle Allah (CC) korkusundan sürekli bir kaçış içindedirler.

 

Halbuki bu çok büyük bir akılsızlıktır. Çünkü bu kaçış onları kendilerini bekleyen korkunç sondan kurtaramayacaktır.

 

  • EN BÜYÜK MÜKAFAT: ALLAH’IN (CC) EBEDİ RIZASI

 

“Allah (CC), mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etmiştir. Allah’tan (CC) olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”[27]

 

Cennete giren müminlerin duydukları en büyük manevi haz, Allah’ın (CC) bundan sonra kendilerinden razı olduğunu, kendilerini sevdiğini, onlara hiçbir zaman gazaplanmayacağını, ebediyen Allah’ın (CC) dostu olacaklarını bilmeleridir. Allah’ın (CC) rızasını kazanmış olmak insana hiçbir maddi güzellikle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir sevinç ve mutluluk verir. Nitekim cennet nimetlerini değerli kılan da Allah’ın (CC) rızasıdır. Sunulan nimetler son derece değerlidirler ama bunlardan daha değerli olan alemlerin Rabbi olan Allah’ın (CC) ikramına layık görülmenin vermiş olduğu zevktir: “Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine (CC) hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir.”[28]

www.GAVSULAZAM.de


[1] Hucurat S. A.13

[2] Maide S. A. 27

[3] Tevbe S. A.109

[4] Hadid S. A.28

[5] Talak S. A.4

[6] Ala S. A.8

[7] Talak S. A.2

[8] Talak S. A.5

[9] Zümer S. A.53

[10] Zuhruf S. A.68-73

[11] Fussilet S. A.30-32

[12] Araf S. A.96

[13] Nahl S. A.97

[14] Şura S. A.30

[15] Nahl S. A.30

[16] İnsan S. A.7-10

[17] İnşikak S. A.7-9

[18] Al-i İmran S. A.198

[19] Rad S.A.35

[20] Zümer S. A. 73-74

[21] Yasin S. A.58

[22] Zuhruf S. A.68

[23] Şura S. A.22

[24] Muhammed S.A.15

[25] Fecr S. A.27-30

[26] Yunus S.A.31

[27] Tevbe S.A.72

[28] Fecr S.A.27-30

2003-2005    www.GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur...