Mümin olarak amel-i salih işleyen herkesi,
hoş ve güzel bir hayat ile yaşatacağına dair Allah-ü Teala (CC) Hz.leri Kuran-ı
keriminde buyurur ki:
“Kadın
olsun erkek olsun, her kim mümin olarak salih amel işlerse, Biz onu (dünyada)
mutlaka çok güzel bir hayat ile yaşatırız. (Ahirette ise) mükafatlarını
yaptıklarının en güzeli ile ödeyeceğiz.”
Allah-ü Teala (CC) Hz.leri sadece ahirette
değil, dünyada da huzurlu bir hayat bahşeder. Bu, iman edip salih ameller
işleyenlere bir vaad-i Sübhânî’dir.
Mümin, insanın rızkı Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin
takdiri ve tedbiriyle olduğunu bildiği için, ilahi taksime razı olur,rızkı ne
kadar az da olsa kalbi rahat eder.
Kafirin ise kanaatı olmadığından, rızkı ne
kadar çok ve zengin de olsa kalp darlığından kurtulamaz.
Diğer bir Ayet-i Kerime’de şöyle buyuruluyor:
“İman
edip ameli salih işleyenlerin kötülüklerini elbette örteriz ve onlara
yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.”
“Ey
iman edenler Allah’tan (CC) korkulması gerektiği gibi korkun ve ancak
müslümanlar olarak can verin (Ölün).”
“Hiçbir
günahkar bir başka günahkarın günahını yüklenemez. Eğer yükü ağır olan kimse
(bir başkasını) onu taşımaya çağırsa, bu, yakın akrabası da olsa kendisine
ondan hiçbir şey yükletilmez…”
“İman
edip salih amel işleyenler, Allah’tan (CC) korktukları, imanlarında sebat
ettikleri, salih amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah’tan (CC)
sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah’tan (CC) korktukları ve
iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir
günah yoktur. Allah (CC) iyilikte bulunanları sever.”
Kuran’da düşünen, düşündükten sonra
vicdanıyla gerçekleri gören ve bundan dolayı Allah’tan (CC) korkup sakınan
insanlardan bahsedilir. Hiç düşünmeden, bir gelenek gibi atalarından
gördüklerini körü körüne uygulayanların ise hatalı oldukları haber verilir.
Bu kişiler kendilerine sorulduğunda dindar
olduklarını, Allah’a (CC) inandıklarını söylerler. Ancak düşünmedikleri için
Allah’tan (CC) korkup sakınarak davranışlarını düzeltmezler.
Aşağıdaki ayetlerde düşünmeyen bu
kişilerin zihniyetleri şöyle belirtilmektedir:“De
ki: ‘Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?’.
‘Allah’ın dır (CC)’ diyecekler. De ki: ‘Yine de öğüt alıpdüşünmeyecek misiniz?’
De ki: ‘Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?’ "Allah’ındır (CC)’
diyecekler. De ki: ‘Yine de sakınmayacak mısınız?’ De ki: ‘Eğer biliyorsanız
(söyleyin:) Her şeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O (CC),
koruyup kolluyorken kendisi korunmuyor.’ ‘Allah’ındır (CC)’ diyecekler. De ki:
‘Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?’ (Allah’tan CC.) Sakınanlara
şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah’ı CC. Zikredip
anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Şeytan’ın) Kardeşleri
ise, onları sapıklığa sürüklerler,s onra peşlerini bırakmazlar.”
Ayette de haber verildiği gibi düşünen
insan doğru olanı görür, düşünmeyen insan ise şeytan onu nereye sürüklerse
oraya gider. Önemli olan bu tarz düşüncelerin insana hiçbir fayda
sağlamadığını, aksine gerçekleri, önemli olayları düşünmelerini engellediğini
bilmek ve zihni bunlardan arındırmaktır.
İnsan ancak boş düşüncelerden arınmış bir
zihinle gereği gibi düşünebilir. Bu şekilde Allah’ın (CC) Kur’an’da bildirdiği
gibi, “boş şeylerden yüz çevrilmiş” olur.
Abdullah İbnu’z-Zübeyr’in (RA) anlattığına
göre, “Kendilerinin müslümanlığı kabul
etmeleri ile, Allah’ın (CC) onları azarladığına dair (şu) ayetin inmesi
arasında dört yıldan fazla zaman olmamıştır.”
“Onlar, daha önce kendilerine kitap
verilen ve zaman geçtikçe kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Çünkü
onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdi.”[7]
Allah (CC) ve ahiret inancı güçlü olmayan,
Kuran’ı iyi bilmeyen insanlar hayır ve güzellik yönünde değil de, olumsuz yönde
düşündükleri için, düşünmelerinin sonucunda gerçekten de pek faydalı sonuçlar
çıkmaz. Örneğin dünya hayatının geçici olduğunu, bir gün gelip de öleceklerini
düşünürler, ancak bundan dolayı büyük bir karamsarlığa kapılırlar. Çünkü
vicdanen dünyada Allah’ın (CC) emirlerini uygulamadan geçirdikleri bir hayatın,
ahirette onlara kötü bir son hazırladığının farkındadırlar.
Bir kısmı da ölünce yok olacaklarına
inandıkları için karamsarlığa kapılırlar. Oysa Allah’a (CC) ve ahiret gününe
inanan, akıl sahibi bir insan dünya hayatının geçici olduğunu düşündüğünde
bambaşka sonuçlara varır. Herşeyden önce dünyanın geçici olduğunu anlaması,
ahiretteki gerçek ve sonsuz hayatı için çok şevkli bir çaba içerisine girmesine
neden olur.
Buradaki yaşamın er ya da geç biteceğini
bildiği için dünyevi çıkarların ve hesapların hırsına kendini kaptırmaz. Son
derece tevekküllü olur. Bu geçici hayatta meydana gelen hiçbir olay onu üzmez.
Daima sonsuz ve güzel bir hayata kavuşmanın umudunu taşır.
Dünyadaki nimetlerden ve güzelliklerden de
çok fazla zevk alır. Çünkü Allah (CC) dünyayı insanları denemek için eksik ve
kusurlu yaratmıştır. Bu eksik ve kusurlu dünyada bile insanın hoşuna giden çok
sayıda güzellik varsa, cennetteki güzellikler hayal edilemeyecek kadar
muhteşemdir diye düşünür.
Her gördüğü güzelliğin aslını ahirette
görebilmeyi umar. Ve bunların tümünü de derin derin düşünerek kavrar.
Dolayısıyla bir insanın “sonunda gerçekleri görerek ya karamsarlığa
düşersem” diye endişelenmesi ve bundan dolayı düşünmekten kaçması onun için
büyük bir kayıp olur. Çünkü Allah’a (CC) olan imanı sayesinde daima umut
içerisinde olan ve olumlu düşünen bir insan için karamsarlığa neden olabilecek
hiçbir olay yoktur.
www.GAVSULAZAM.de
|