• İMAM-I MUHAMMED BAKIR (RA) HZ LERİ:

 

“Allah-ü Teala (CC) HZ.Leri’nin korkusundan dolayı yaşaran göz, cehennem ateşinden yanmaz. Yani cehenneme girmez. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin rızası için bir kimsenin gözünden bir damlacık yaş dökülse, Allah-ü Teala (CC) HZ.leri o kimsenin çok günahını affeder.”(İslam Ansiklopedisi.2.C. S.310. Aleme Gönderiliş Gayesi Muttakiler Yolu. 1nci C. S.62)

 

İmam Muhammed Bakır (RA) Hz.leri şöyle buyuruyor:

“Kıyamet günü üç göz dışında bütün gözler ağlar olur: Birincisi geceleri Allah (CC) yolunda uyanık kalarak sabahlayan göz, ikincisi Allah’ın (CC) korkusundan ağlayan göz, üçüncüsü ise Allah’ın (CC) haram kıldığı şeylere bakmayan gözdür.” (Kafi, C.2, S.80)

 

  • İMAM-I HASEN-İ ASKERİ (RA) HZ.LERİ:

 

Bir gün Behlül Dane (RA) Hz.leri yolda giderken bir kaç çocuğun bir yerde oynadıklarını ve içlerinde bir çocuğun ağlamakta olduğunu görünce onun oyuncağı olmadığından ağladığını sandı. Behlül Dane (RA) Hz. leri: “Gel! Ağlama! Sana bir oyuncak alayım.” der.

İmam-ı Hasen-i Askeri (RA): “Ben oyuncaksızlıktan ağlamıyorum ki, biz onun için yaratılmadık ki.” deyince Behlül Dane (RA) Hz.leri: “Ya peki ne için yaratıldık?” diye sorar.

Buna İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri şu cevabı verir: “İlim ve ibadet için yaratıldık.” Behlül Dane (RA) Hz.leri:  “Nereden bildin?” diye tekrar sorar. Hz. İmam (RA): “Ben size mevzu ile alakalı ayet okuyacağım. Niçin yaratıldığımız orada şöyle yazılmıştır. Yüce Allah (CC) Hz..leri buyuruyor:

‘Ben insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.’[1]

‘Sizi ancak boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?’[2]

‘Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz.’[3]

İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri biraz daha konuştu, sonra düşüp bayıldı.

Behlül Dane (RA) Hz.leri:

“Sen daha çocuksun, günahın yok, niçin korktun?” diye sorunca, henüz çocuk yaşta olan Hz. İmam’ın (RA) verdiği cevap çok enteresan: “Cehennem azabından korkuyorum, ey Behlül. Beni fazla konuşturma, yoluna devam et.”[4]

 

 

  • HASAN BASRÎ (RA) HZ.LERİ:

 

Hasan Basri (RA) Hz.leri bir gün cenaze ile kabristana kadar gitti. Cenaze kabre konduktan sonra kabrin başında o kadar ağladı ki, toprak ıslandı. Şöyle dedi: “Ey Allah’ın (CC) kulları! Uyanık olunuz. Kabir ahiret menzilinin evveli, dünya menzilinin de ahiridir. Madem ki hepimiz sonunda bu yere gireceğiz, dünyada nasıl şadolup gezeriz?”[5]

 

**************************

 

Bir geceydi, yine zari zari ağlıyor ah ediyor, gözyaşı döküyordu. Tesadüfen evinin damı altından bir adam geçiyordu. Ay yüzlü Şeyh dam üstüne seccadeyi sermiş tefekkür ediyordu. Gözünden dökülen yaşlardan birkaç damla yoldan geçen adamın üstüne de düştü. Adam başını kaldırıp seslendi:

“Ey Cihanın ışığı, bana isabet eden bu su temiz midir?”

Hasan Basri (RA) Hz.leri alevler misali çırpınarak dedi ki:

“Aman ey adem! Hemen elbiseni temizle. Zira bu dökülen bir günahkarın gözünün yaşıdır.”

buyurdu ve yine buyurdu ki:

“Acele edin! Zira nefesleriniz bir defa kesildi mi, bir daha sizi Allah (CC) Hz.leri’ne yaklaştıracak amelleri işleyemezsiniz. Allah (CC) Hz.leri o kimseye rahmet etsin ki, günahlarını hatırlayıp saydıktan sonra kendisi için ağlamıştır. Zira yüce Allah (CC) Hz.leri buyurur ki: ‘Biz onların günlerini saydıkça sayıyoruz’.[6] Azrail (AS) bir evi hergün üç defa yoklar, ömrünü tamamlayanın canını alır, evdekiler feryad eder, Azrail (AS) kapıya kollarını gerer:

‘Ne ağlıyorsunuz? Bu adamın rızkı tükendi, canını aldım, boşuna ağlamayın. Devamlı olarak buraya gelip hiç birinizi bırakmayacağım.’ Ev halkı Azrail’i (AS) görse, dediklerini duysa ölüyü unutur, kendilerine ağlarlardı.” buyurdu.”[7]

 

**************************

 

Bir başka gün de güzel kıyafetler içinde genç bir adam Hasan Basri (RA) Hz.leri’nin önünden geçiyordu. Gururlu bir edası vardı.  Yüce Şeyh onu çağırdı:

“Ey Adem oğlu! Sanki mezarı geride bırakmış, amelinin mükafatını almış gibi gençliğine mağrur oluyorsun. Kabir henüz önündedir. Ecel peşindedir, tehlikeli geçitlerin hiç birini geçmemişsin, kalbine dön, düzelt. Rabbinin senden istediği beden ve elbisenin güzelliği değil, kalbinin İslah edilmesi ve hikmeti ile dolmasıdır.” buyurdu.

 

**************************

 

Bir mecliste delikanlı vardı, çok gülüyordu. Hasan Basri (RA) Hz.leri oradan geçiyordu. Delikanlıya sordu:

“Ey genç adam sıratı geçtin mi?”

Çocuk çarpılmış gibi oldu. “Hayır.” dedi.

Hz. Şeyh yine sordu:

“Gideceğin yerin cennet cehennem olduğunu biliyor musun?”

“Hayır.”

BU SEFER:

“O halde bu kahkaha nedir a yavrum?” diye sorunca delikanlının gözleri birden yaşlarla doldu. Bundan sonra bir daha güldüğü görülmedi.[8]

 

**************************

 

Hasan Basri (RA) Hz.leri:

“Yarın ruh cesetten ayrılmayacak mı? İnsan evladından ve malından ayrılmayacak mı? Kefene sarılıp mezara konmayacak mı? Ey insanoğlu, beldeler harab olacak, mal mülk dağılacak çocuklar yetim kalacak. Ey insan, insanların çokluğuna bakıp da aldanma, çünkü sen yalnızsın, yalnız öleceksin. Kabre yalnız gireceksin, kabirden yalnız kalkacaksın ve kendi hesabını kendin vereceksin” buyurdu.[9]

 

 

  • HABİB-İ ACEMİ (RA) HZ.LERİ:

 

Habib-i Acemi (RA) Hz.leri çok ibadet eder, devamlı tefekkürde, fikirde, şükürde ve zikirde idi. Bazan bu halde iken kendinden geçerdi. Yanındakiler uyuyor zannederlerdi. Komşularından İsmail bin Zekeriyya diyor ki:

“Ben akşam olduğu zaman Habib’in (RA) ağlamasını sabah uyandığımda da ağlamasını duyardım. Evine sordum bir sıkıntısı mı var diye. ‘O hep ölümü düşünür. Sabah olunca akşama ulaşamam der, akşam olunca da sabaha ulaşamam der. Onun için ağlar’ dediler.”

 

**************************

 

Bir gün ellerini ulvilik alemlerine açtı. İçli içli ağladı.

“Rabbim Rabbim (CC)!” dedi. “Seninle dost olmayan hiçbir kimseye dost olamaz.”[10]

 

 

  •  DAVUD-İ TAİ (RA) HZ.LERİ:

 

Davud-i Tai (RA) Hz.leri evinden namaz kılmaz için çıkar, camide namazını kılar, aceleyle evine dönerdi.

“Niçin acele ediyorsun?” diye sordular. O da:

“Askerler beni bekliyorlar.” dedi. “Hangi askerler?” diye sordular. O da:

“Mezarlıkta bulunan ölüler” dedi.

“İnsanlar dünyaya çok bağlanıyor, onlarla görüşünce kalbime dünya sevgisi geliyor.” der, insanlarla bir araya gelmemeye çalışırdı.

Yemek yerken vakitten tasarruf olsun diye ekmeği suyun içine doğrar, çorba gibi yapıp öyle yerdi.

“Çiğnemek, zamanı uzatıyor, bir lokmayı yemek elli ayeti kerimeyi okumama engel oluyor, niçin zamanımı zayi edeyim.” derdi.

 

**************************

Mehtaplı bir gecede evinin damına çıkmıştı. Gökyüzüne bakarak Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin kudretini düşünüyor, tefekkür ediyordu. Bu halde iken içi dolmuş, ağlamaya başladı. O kadar ağladı ki, kendinden geçip komşusunun damına düştü.

Ev sahibi Davud-i Tai (RA) Hz.lerini görünce:

“Seni buraya kim düşürdü?” diye sordu. O da:

“Kendimden geçmişim, bizim damdan sizinkine düşmüşüm farkında değilim.” dedi.

 

**************************

 

Davud-i Tai (RA) Hz.leri yine buyurdu ki:

“Kabirdekiler, kıyamet kopunca kabir azabı kalkacağı için kıyametin çabuk gelmesini beklerler. Halbuki dünyadakiler, kabirdekilerin pişmanlıklarını bilmedikleri için hep günah işlerler. Halbuki onlarda ölünce dünyada iken neden çok ibadet yapmadık diyerek pişman olurlar.”

 

**************************

 

Davudi Tai (RA) Hz.leri daima hüzünlü halde bulunurdu.

Geceleri Allah-ü Teala (CC) Hz.lerine yalvarır, dua eder,

“Ya Rabbi (CC)! Sana olan korku ve muhabbetim bende en büyük dert oldu, öbür dertleri düşünecek zaman bırakmadı. Senin derdin uykumla arama girdi.” der, sabahlara kadar Kur’anı Kerim okur, namaz kılar, istiğfar edip günahlarına pişmanlığını dile getirir, göz yaşı dökerdi.

 

**************************

 

Ebu Halid der ki, “Bizim evlerimiz karşı karşıya idi. Ben gecenin hangi saatinde uyansam, Davud-i Tai Hz.lerinin ışıkları yanardı, içeriden dua ve ağlama sesleri gelirdi. O (RA), geceleri hiç yatmazdı.”

Ebu Ayaş anlattı; “Davudi Tai (RA) Hz.lerinin evine ziyarete gittim. Elinde kuru bir ekmek vardı ve ağlıyordu…

‘Ya Davud, sana ne oldu, niçin ağlıyorsun?’ diye sorduğumda:

‘Bu ekmeği yemek istiyorum fakat helaldan mıdır, değil midir bilemiyorum.’ dedi.”

 

**************************

 

Hasan bin Rebi, İbni Mübarek’e:

“Davudi Tai’nin (RA) hali nedir ki, ismi dillerde dolaşır.” diye sorar.

İbni Mübarek de;

“Davud’un (RA) insanlar arasındaki yerinin büyük olması kalbinin Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin muhabbetiyle dolu olması, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin sevgisinden başka hiçbir sevginin kalbinde olmaması onun uzleti seçmesi, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin marifetine kavuşması içindir.”

 

**************************

 

İşte kendini aciz ve zavallı hissettiği günlerden birinde gönlünün gamını dağıtmak, teselli ve dua almak için Cafer-i Sadık (RA) Hz.lerine gider.

“Ey Efendimizin (SAV) mübarek torunu” der, “n’olur bu günahkara nasihat edin.”

“Ya Davud (RA) bu zavallı senin gibi bir zahide ne desin?”

“Aman efendim. Siz yüzü suyu hürmetine kainatın yaratıldığı Muhammed Aleyhisselam’ın torunusunuz. Elbette bizden üstünsünüz. Eğer elimizden tutmazsanız halimiz nice olur?”

“Ya benim elimden kim tutsun? Kıyamet günü Efendimizin (SAV) yakama yapışıp ‘Dini İslam’a niye layıkı ile hizmet etmedin’ diye azarlamasından öyle korkuyorum ki…”

Bu görüşme Davud-i Tai’ye (RA) çok tesir eder. Öyle ya, eğer Peygamber Efendimiz’in (SAV) şu güzide torunu bile hesap gününün dehşeti ile titriyorsa biz ne yapalım…[11]

 

 

  • SIRRİYİ SEKATİ (RA) HZ.LERİ:

 

Sırriyyi Sekati (RA) Hz.leri şöyle buyurdular:

“Gerçekten Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinden korkan halinin ne olacağını ve nereye varacağını bilinceye kadar yemesini ve içmesini terkeden ve uykuyu bırakan kimsedir.”

“Salih bir kul olmak isteyip de yarın yaparım diyerek günlerini geçiren kimse aldanmıştır.”

“Günahlara ağlamak,ayıpları ıslah etmek, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerine ibadet etmek, nefsinin arzu ve isteklerine boyun eğmek, korkan kalb mümin için ne güzeldir. Bir adam için de Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin yarattığı her türlü ağacın bulunduğu ve her çeşit kuşun bulunduğu bahçeye girse bu bahçedeki kuşlar ona ‘ey Allah’ın (CC) velisi, sana selam olsun’ deseler, nefs de bundan gururlanırsa, bu kimse nefsinin elinde esir olur.” “Kul; nafileleri yaparken farzları yapmayı unutursa ve bedeni ile ibadet ederken, kalbi Allah-ü Teala (CC) Hz.’erinden gafil olursa, Hak Teala (CC) Hz.lerinden uzaklaşır.”

 

**************************

 

Sırriyi Sekati (RA) Hz.lerinde Allah (C) korkusu, kendini küçük görme hali o derece fazla idi ki, “Bağdatta ölmek istemem, çünkü bu insanlar benim hakımda iyi zan sahibidirler, korkarım ki, toprak beni kabul etmez de herkese rezil olurum.” derdi...

“Kabahatlerimden dolayı yüzümün kararacağından korkarak, hergün bir kaç defa aynaya bakarım ve ‘Keşke bütün insanların kalblerindeki sıkıntı ve üzüntüler bende olsa ve insanlar hep rahat olsalar’.” diye buyururlardı.

 

 

  • EBU BEKRİ ŞİBLİ (RA) HZ.LERİ:

 

Bir gün Ebubekir Şibli (RA) Hz.leri “Allah Allah” deyip duruyordu. O sırada bir genç “Niçin Lailahe illallah demiyorsun?” diye sordu.

Bunun üzerine Şibli Hz.’leri derin ah çekerek; “Lailahe der, illallah diyemeden vefat ederim diye korkuyorum.” dedi.

Bu sözler gence çok dokundu ve orada bir ah çekerek vefat etti. Bunun üzerine gencin yakınları ve varisleri Şeyh Şibli (RA) Hz.lerini halifeye şikayet ettiler.

Halife:

“Ya Şibli bunların dediklerine ne dersin?” deyince, Şibli (RA) Hz.leri:

“Ya Emirel-lMü’minin. O gencin ruhu, Mukaddes olan Allah-ü Teala (RA) Hz.lerinin cemaline kavuşmayı beklerken, aşk ateşinin bir kıvılcımıyla yanmış, herşeyden alakasını kesmiş, takati son dereceye varmış, onun ruhu bir kuş gibi kafesinden uçup gitmiştir. Şiblinin bunda ne günahı var?” dedi.

Bunun üzerine halife:

“Derhal bu zatı evine gönderin. Kendimi öyle bir hal kapladı ki, sanki divandan düşecekmiş gibi oluyorum” dedi.

 

 

  • ABDULVAHİD ET-TEMİMİ (RA) HZ.LERİ:

 

Abdulvahid (RA) Hz.lerine sordular:

“Allah (CC) Hz.lerine en çok yaklaştıran nedir? Onu bize anlat, sonra Allah (cc Hz.) ‘leri katında en çok mükafata layık olan nedir?” diye sordular.

Buyurdu ki:

“Allah (CC) Hz.lerinin sevdiğini sevmek.” Yine sordular:

“Sevginin şeklini de açıkla.” Bunun üzerine Abdulvahid (RA) Hz.leri ağlamaya başladı.

Bu arada şu soruyu sordu: “Tahammül edebilir misiniz?”

“Allah (cc hz.) ‘lerinin dilediği kadar.” dediler.

Abdulvahid (RA) Hz.leri bir miktar anlattı ama soruyu soranlar dayanamayıp düşüp bayıldılar. Ayıldıkları zaman şöyle dediler:

“Buna kim güç yetirebilir? Bu işin hakiki cephesini tam olarak kim dile getirebilir?”

Abdulvahid (RA) Hz.leri onlara şöyle dedi:

Bir kısım kalbler vardır ki sevgilisini kasdedip yola çıkar. Bu yolda ona ne esen rüzgar yetişebilir, ne de şimşek. Onlar hakkın sevgisini alırlar.Onun güzel davetini işitirler. Bundan sonradır ki akılları uçar, kalbleri O’na koşar. Dolayısıyla sarhoş olurlar. Heyhat nerede sevgi ehilleri? Nerede sevgi temizliğine erenler? O sevgiyi kazanacak kimseler hani? Ancak Allah (CC) Hz.lerinin sevgiye hak kazandırdığı kimseler erebilir. Bir an olsun o sevgi tadından ayılmayanlar neredeler?”[12]

 

 

  • HZ. PİR ABDULKADİR-İ GEYLANİ (KSA)

 

“Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak. Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak, ahirete götürüleceksin.

Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama. Resuli Ekrem (SAV); ‘Hayat, ahiret hayatıdır’ buyurdu.”

Yine Gaflet hakkında buyurdu ki:

“Allah’tan (CC) hakkıyla haya ediniz. Gaflette olmayınız. Zamanınız, zayi olup gidiyor. Halbuki siz, yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamak, ulaşamayacağınız şeylerin peşinde koşmak, oturamayacağınız binaları kurmakla meşgul oluyorsunuz.

Bütün bunlar size, Rabbinizin (CC) huzurunda hesap vermek için duracağınızı unutturuyor. Halbuki Allah’ı (CC) anmak, ariflerin kalblerinde yerleşir. Onların kalblerini kuşatır. Onlara, Allah’ı (CC) hatırlamaya mani olan her şeyi unutturur.

Rasulüllah (SAV) Efendimiz daima tefekkür ederdi. Sevinçleri az, hüzünleri çoktu. Az gülerdi. Sadece başkasının kalbini ferahlandırmak için tebessüm buyururlardı.”[13]

 

 

  • HACI HALİL (HİLMİ) (KSA) HZ. LERİ:

 

Hacı Halil (KSA) Hz.leri bir sohbetinde şöyle buyurmuştu:

“Gurbiyyet yakınlık, vuslat da vasıl olmaktır. Kelimei Tevhidi okurken sana da bir zevk gelir, gözlerinden yaş gelir.

İşte kevser şarabı böyle içilir. Kelimei Tevhitle necat bulanlara “Fırka-i Naciye”, hepsine birden “Güruh-u Naci” denir.

Bunlar hiç mahşere uğramazlar. Bunların hesaplarına bakılmaz. Bunlar mizan terazi bilmezler bunlar sırat korkusu görmez, cennet hadimleri sorarlar. ‘Siz sırat mizan görmediniz mi?’ derler.

Bunlar hayır bizler sıratı mizanı dünyada iken geçtik derler ve kuş gibi cennet makamlarına girerler.”[14]

 

Hacı Halil Hilmi Arcan (KSA) Hz.leri bu sözleriyle, Allah-ü Teala’dan (CC) korkmak gerektiğini, Allah-ü Teala’ya (CC) ulaşmanın ibadette, Zikrullahta gizli olduğunu ve Allah’ı (CC) bilmek ve bulmak isteyenlerin, buna devam etmesi gerektiğini vurgulamıştır. Allah (CC) cümlesinden razı ve memnun olsun. Bizleri şefaatlerinden ayırıp mahrum etmesin.

 

AMİN

www.GAVSULAZAM.de


[1] Ez-Zariyat S.  A.56

[2] El-Mü'minun S.  A.115

[3] El-Enbiya S. A.35

[4] İslam Ansiklo-pedisi 3.Cilt S.182,183

[5] Tercüme-ü Tezkiratül Evliya S.37

[6] Meryem S. A.84

[7] El İhya 4/339

[8] El İhya 4/339

[9] İslam Ansiklopedisi 2.Cilt. 8:200,205 (Tafsilat Hasan Basri Hz. adlı kitapta mevcuttur

[10] İslam Ansiklopedisi 2.Cilt S.184,188

[11] Aleme Gönderiliş Gayesi Muttakiler Yolu 1 nci C. S.104, 105. İslam Ansiklopedisi 2. C. S.154-158

[12] Onların Alemi S.293,359; Aleme Gönderiliş Gayesi Muttakiler Yolu 1. C. S. 123; İslam. Ansiklopedisi 2. C. S. 108

[13] Aleme Gönderiliş Gayesi Muttakiler Yolu 1. C. S.134. Gavsül Azam Abdülkadir Geylani Hz. El Fethürrabbani Vel Feyzürrahmani, Abdülkadir Geylani KSA Hz. İlahi Armağan adlı eseri. Meclis konuşmalarından özetler.

[14] Aleme Gönderiliş Gayesi Muttakiler Yolu 1. C. S. 179,249 ISBN:975974550X

© 2003-2005    www.GAVSULAZAM.de    Her Hakkı Mahfuzdur...