- İMAM-I
HASEN-İ ASKERİ (RA) HZ.LERİ:
Bir gün Behlül Dane (RA) Hz.leri yolda
giderken bir kaç çocuğun bir yerde oynadıklarını ve içlerinde bir çocuğun
ağlamakta olduğunu görünce onun oyuncağı olmadığından ağladığını sandı. Behlül
Dane (RA) Hz. leri: “Gel! Ağlama! Sana bir oyuncak alayım.” der.
İmam-ı Hasen-i Askeri (RA): “Ben
oyuncaksızlıktan ağlamıyorum ki, biz onun için yaratılmadık ki.” deyince Behlül
Dane (RA) Hz.leri: “Ya peki ne için yaratıldık?” diye sorar.
Buna İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri şu
cevabı verir: “İlim ve ibadet için yaratıldık.” Behlül Dane (RA) Hz.leri: “Nereden bildin?” diye tekrar sorar. Hz. İmam
(RA): “Ben size mevzu ile alakalı ayet okuyacağım. Niçin yaratıldığımız orada
şöyle yazılmıştır. Yüce Allah (CC) Hz..leri buyuruyor:
‘Ben
insanları ve cinleri, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.’
‘Sizi
ancak boşuna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?’
‘Her
nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle
deneyeceğiz.’
İmam-ı Hasen-i Askeri (RA) Hz.leri biraz
daha konuştu, sonra düşüp bayıldı.
Behlül Dane (RA) Hz.leri:
“Sen
daha çocuksun, günahın yok, niçin korktun?” diye sorunca, henüz çocuk yaşta
olan Hz. İmam’ın (RA) verdiği cevap çok enteresan: “Cehennem azabından
korkuyorum, ey Behlül. Beni fazla konuşturma, yoluna devam et.”
- HASAN
BASRÎ (RA) HZ.LERİ:
Hasan Basri (RA) Hz.leri bir gün cenaze
ile kabristana kadar gitti. Cenaze kabre konduktan sonra kabrin başında o
kadar ağladı ki, toprak ıslandı. Şöyle dedi: “Ey Allah’ın (CC) kulları! Uyanık
olunuz. Kabir ahiret menzilinin evveli, dünya menzilinin de ahiridir. Madem ki
hepimiz sonunda bu yere gireceğiz, dünyada nasıl şadolup gezeriz?”[5]
**************************
Bir geceydi, yine zari zari ağlıyor ah
ediyor, gözyaşı döküyordu. Tesadüfen evinin damı altından bir adam geçiyordu.
Ay yüzlü Şeyh dam üstüne seccadeyi sermiş tefekkür ediyordu. Gözünden dökülen
yaşlardan birkaç damla yoldan geçen adamın üstüne de düştü. Adam başını
kaldırıp seslendi:
“Ey
Cihanın ışığı, bana isabet eden bu su temiz midir?”
Hasan Basri (RA) Hz.leri alevler misali
çırpınarak dedi ki:
“Aman
ey adem! Hemen elbiseni temizle. Zira bu dökülen bir günahkarın gözünün
yaşıdır.”
buyurdu ve yine buyurdu ki:
“Acele
edin! Zira nefesleriniz bir defa kesildi mi, bir daha sizi Allah (CC) Hz.leri’ne
yaklaştıracak amelleri işleyemezsiniz. Allah (CC) Hz.leri o kimseye rahmet
etsin ki, günahlarını hatırlayıp saydıktan sonra kendisi için ağlamıştır. Zira
yüce Allah (CC) Hz.leri buyurur ki: ‘Biz onların günlerini saydıkça sayıyoruz’. Azrail (AS) bir evi hergün üç defa yoklar,
ömrünü tamamlayanın canını alır, evdekiler feryad eder, Azrail (AS) kapıya
kollarını gerer:
‘Ne
ağlıyorsunuz? Bu adamın rızkı tükendi, canını aldım, boşuna ağlamayın. Devamlı
olarak buraya gelip hiç birinizi bırakmayacağım.’ Ev halkı Azrail’i (AS) görse,
dediklerini duysa ölüyü unutur, kendilerine ağlarlardı.” buyurdu.”
**************************
Bir başka gün de güzel kıyafetler içinde
genç bir adam Hasan Basri (RA) Hz.leri’nin önünden geçiyordu. Gururlu bir edası
vardı. Yüce Şeyh onu çağırdı:
“Ey
Adem oğlu! Sanki mezarı geride bırakmış, amelinin mükafatını almış gibi
gençliğine mağrur oluyorsun. Kabir henüz önündedir. Ecel peşindedir, tehlikeli
geçitlerin hiç birini geçmemişsin, kalbine dön, düzelt. Rabbinin senden
istediği beden ve elbisenin güzelliği değil, kalbinin İslah edilmesi ve hikmeti
ile dolmasıdır.” buyurdu.
**************************
Bir mecliste delikanlı vardı, çok
gülüyordu. Hasan Basri (RA) Hz.leri oradan geçiyordu. Delikanlıya sordu:
“Ey
genç adam sıratı geçtin mi?”
Çocuk çarpılmış gibi oldu. “Hayır.” dedi.
Hz. Şeyh yine sordu:
“Gideceğin
yerin cennet cehennem olduğunu biliyor musun?”
“Hayır.”
BU
SEFER:
“O
halde bu kahkaha nedir a yavrum?” diye sorunca delikanlının gözleri birden
yaşlarla doldu. Bundan sonra bir daha güldüğü görülmedi.[8]
**************************
Hasan Basri (RA) Hz.leri:
“Yarın
ruh cesetten ayrılmayacak mı? İnsan evladından ve malından ayrılmayacak mı? Kefene
sarılıp mezara konmayacak mı? Ey insanoğlu, beldeler harab olacak, mal mülk
dağılacak çocuklar yetim kalacak. Ey insan, insanların çokluğuna bakıp da
aldanma, çünkü sen yalnızsın, yalnız öleceksin. Kabre yalnız gireceksin,
kabirden yalnız kalkacaksın ve kendi hesabını kendin vereceksin” buyurdu.
- HABİB-İ
ACEMİ (RA) HZ.LERİ:
Habib-i Acemi (RA) Hz.leri çok ibadet
eder, devamlı tefekkürde, fikirde, şükürde ve zikirde idi. Bazan bu halde iken
kendinden geçerdi. Yanındakiler uyuyor zannederlerdi. Komşularından İsmail bin
Zekeriyya diyor ki:
“Ben
akşam olduğu zaman Habib’in (RA) ağlamasını sabah uyandığımda da ağlamasını
duyardım. Evine sordum bir sıkıntısı mı var diye. ‘O hep ölümü düşünür. Sabah
olunca akşama ulaşamam der, akşam olunca da sabaha ulaşamam der. Onun için
ağlar’ dediler.”
**************************
Bir gün ellerini ulvilik alemlerine açtı.
İçli içli ağladı.
“Rabbim Rabbim (CC)!” dedi. “Seninle dost
olmayan hiçbir kimseye dost olamaz.”[10]
- DAVUD-İ TAİ (RA) HZ.LERİ:
Davud-i Tai (RA) Hz.leri evinden namaz
kılmaz için çıkar, camide namazını kılar, aceleyle evine dönerdi.
“Niçin
acele ediyorsun?” diye sordular. O da:
“Askerler
beni bekliyorlar.” dedi. “Hangi
askerler?” diye sordular. O da:
“Mezarlıkta
bulunan ölüler” dedi.
“İnsanlar
dünyaya çok bağlanıyor, onlarla görüşünce kalbime dünya sevgisi geliyor.” der, insanlarla
bir araya gelmemeye çalışırdı.
Yemek yerken vakitten tasarruf olsun diye
ekmeği suyun içine doğrar, çorba gibi yapıp öyle yerdi.
“Çiğnemek,
zamanı uzatıyor, bir lokmayı yemek elli ayeti kerimeyi okumama engel oluyor,
niçin zamanımı zayi edeyim.” derdi.
**************************
Mehtaplı bir gecede evinin damına
çıkmıştı. Gökyüzüne bakarak Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin kudretini düşünüyor,
tefekkür ediyordu. Bu halde iken içi dolmuş, ağlamaya başladı. O kadar ağladı
ki, kendinden geçip komşusunun damına düştü.
Ev sahibi Davud-i Tai (RA) Hz.lerini
görünce:
“Seni
buraya kim düşürdü?” diye sordu. O da:
“Kendimden
geçmişim, bizim damdan sizinkine düşmüşüm farkında değilim.” dedi.
**************************
Davud-i Tai (RA) Hz.leri yine buyurdu ki:
“Kabirdekiler,
kıyamet kopunca kabir azabı kalkacağı için kıyametin çabuk gelmesini beklerler.
Halbuki dünyadakiler, kabirdekilerin pişmanlıklarını bilmedikleri için hep
günah işlerler. Halbuki onlarda ölünce dünyada iken neden çok ibadet yapmadık
diyerek pişman olurlar.”
**************************
Davudi Tai (RA) Hz.leri daima hüzünlü
halde bulunurdu.
Geceleri Allah-ü Teala (CC) Hz.lerine
yalvarır, dua eder,
“Ya
Rabbi (CC)! Sana olan korku ve muhabbetim bende en büyük dert oldu, öbür
dertleri düşünecek zaman bırakmadı. Senin derdin uykumla arama girdi.” der, sabahlara
kadar Kur’anı Kerim okur, namaz kılar, istiğfar edip günahlarına pişmanlığını
dile getirir, göz yaşı dökerdi.
**************************
Ebu Halid der ki, “Bizim evlerimiz karşı karşıya idi. Ben gecenin hangi saatinde
uyansam, Davud-i Tai Hz.lerinin ışıkları yanardı, içeriden dua ve ağlama
sesleri gelirdi. O (RA), geceleri hiç yatmazdı.”
Ebu Ayaş anlattı; “Davudi Tai (RA) Hz.lerinin evine ziyarete gittim. Elinde kuru bir
ekmek vardı ve ağlıyordu…
‘Ya
Davud, sana ne oldu, niçin ağlıyorsun?’ diye sorduğumda:
‘Bu
ekmeği yemek istiyorum fakat helaldan mıdır, değil midir bilemiyorum.’ dedi.”
**************************
Hasan bin Rebi, İbni Mübarek’e:
“Davudi
Tai’nin (RA) hali nedir ki, ismi dillerde dolaşır.” diye sorar.
İbni Mübarek de;
“Davud’un
(RA) insanlar arasındaki yerinin büyük olması kalbinin Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin
muhabbetiyle dolu olması, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin sevgisinden başka
hiçbir sevginin kalbinde olmaması onun uzleti seçmesi, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin
marifetine kavuşması içindir.”
**************************
İşte kendini aciz ve zavallı hissettiği günlerden birinde gönlünün gamını
dağıtmak, teselli ve dua almak için Cafer-i Sadık (RA) Hz.lerine gider.
“Ey
Efendimizin (SAV) mübarek torunu” der, “n’olur
bu günahkara nasihat edin.”
“Ya
Davud (RA) bu zavallı senin gibi bir zahide ne desin?”
“Aman
efendim. Siz yüzü suyu hürmetine kainatın yaratıldığı Muhammed Aleyhisselam’ın
torunusunuz. Elbette bizden üstünsünüz. Eğer elimizden tutmazsanız halimiz nice
olur?”
“Ya
benim elimden kim tutsun? Kıyamet günü Efendimizin (SAV) yakama yapışıp ‘Dini
İslam’a niye layıkı ile hizmet etmedin’ diye azarlamasından öyle korkuyorum ki…”
Bu görüşme Davud-i Tai’ye (RA) çok tesir
eder. Öyle ya, eğer Peygamber Efendimiz’in (SAV) şu güzide torunu bile hesap
gününün dehşeti ile titriyorsa biz ne yapalım…[11]
- SIRRİYİ
SEKATİ (RA) HZ.LERİ:
Sırriyyi Sekati (RA) Hz.leri şöyle
buyurdular:
“Gerçekten
Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinden korkan halinin ne olacağını ve nereye
varacağını bilinceye kadar yemesini ve içmesini terkeden ve uykuyu bırakan
kimsedir.”
“Salih
bir kul olmak isteyip de yarın yaparım diyerek günlerini geçiren kimse
aldanmıştır.”
“Günahlara
ağlamak,ayıpları ıslah etmek, Allah-ü Teala (CC) Hz.lerine ibadet etmek,
nefsinin arzu ve isteklerine boyun eğmek, korkan kalb mümin için ne güzeldir.
Bir adam için de Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin yarattığı her türlü ağacın bulunduğu
ve her çeşit kuşun bulunduğu bahçeye girse bu bahçedeki kuşlar ona ‘ey Allah’ın
(CC) velisi, sana selam olsun’ deseler, nefs de bundan gururlanırsa, bu kimse
nefsinin elinde esir olur.” “Kul; nafileleri yaparken farzları yapmayı unutursa
ve bedeni ile ibadet ederken, kalbi Allah-ü Teala (CC) Hz.’erinden gafil
olursa, Hak Teala (CC) Hz.lerinden uzaklaşır.”
**************************
Sırriyi Sekati (RA) Hz.lerinde Allah (C) korkusu,
kendini küçük görme hali o derece fazla idi ki, “Bağdatta ölmek istemem, çünkü bu insanlar benim hakımda iyi zan
sahibidirler, korkarım ki, toprak beni kabul etmez de herkese rezil olurum.”
derdi...
“Kabahatlerimden
dolayı yüzümün kararacağından korkarak, hergün bir kaç defa aynaya bakarım ve ‘Keşke
bütün insanların kalblerindeki sıkıntı ve üzüntüler bende olsa ve insanlar hep
rahat olsalar’.” diye buyururlardı.
- EBU
BEKRİ ŞİBLİ (RA) HZ.LERİ:
Bir gün Ebubekir Şibli (RA) Hz.leri “Allah Allah” deyip duruyordu. O
sırada bir genç “Niçin Lailahe illallah
demiyorsun?” diye sordu.
Bunun üzerine Şibli Hz.’leri derin ah
çekerek; “Lailahe der, illallah
diyemeden vefat ederim diye korkuyorum.” dedi.
Bu sözler gence çok dokundu ve orada bir
ah çekerek vefat etti. Bunun üzerine gencin yakınları ve varisleri Şeyh Şibli (RA)
Hz.lerini halifeye şikayet ettiler.
Halife:
“Ya
Şibli bunların dediklerine ne dersin?” deyince, Şibli (RA) Hz.leri:
“Ya
Emirel-lMü’minin. O gencin ruhu, Mukaddes olan Allah-ü Teala (RA) Hz.lerinin
cemaline kavuşmayı beklerken, aşk ateşinin bir kıvılcımıyla yanmış, herşeyden
alakasını kesmiş, takati son dereceye varmış, onun ruhu bir kuş gibi kafesinden
uçup gitmiştir. Şiblinin bunda ne günahı var?” dedi.
Bunun üzerine halife:
“Derhal
bu zatı evine gönderin. Kendimi öyle bir hal kapladı ki, sanki divandan düşecekmiş
gibi oluyorum” dedi.
- ABDULVAHİD
ET-TEMİMİ (RA) HZ.LERİ:
Abdulvahid (RA) Hz.lerine sordular:
“Allah
(CC) Hz.lerine en çok yaklaştıran nedir? Onu bize anlat, sonra Allah (cc Hz.) ‘leri
katında en çok mükafata layık olan nedir?” diye sordular.
Buyurdu ki:
“Allah
(CC) Hz.lerinin sevdiğini sevmek.” Yine sordular:
“Sevginin
şeklini de açıkla.” Bunun üzerine Abdulvahid (RA) Hz.leri ağlamaya
başladı.
Bu arada şu soruyu sordu: “Tahammül edebilir misiniz?”
“Allah
(cc hz.) ‘lerinin dilediği kadar.” dediler.
Abdulvahid (RA) Hz.leri bir miktar anlattı
ama soruyu soranlar dayanamayıp düşüp bayıldılar. Ayıldıkları zaman şöyle
dediler:
“Buna
kim güç yetirebilir? Bu işin hakiki cephesini tam olarak kim dile getirebilir?”
Abdulvahid (RA) Hz.leri onlara şöyle dedi:
“Bir
kısım kalbler vardır ki sevgilisini kasdedip yola çıkar. Bu yolda ona ne esen
rüzgar yetişebilir, ne de şimşek. Onlar hakkın sevgisini alırlar.Onun güzel
davetini işitirler. Bundan sonradır ki akılları uçar, kalbleri O’na koşar. Dolayısıyla
sarhoş olurlar. Heyhat nerede sevgi ehilleri? Nerede sevgi temizliğine erenler?
O sevgiyi kazanacak kimseler hani? Ancak Allah (CC) Hz.lerinin sevgiye hak
kazandırdığı kimseler erebilir. Bir an olsun o sevgi tadından ayılmayanlar
neredeler?”[12]
- HZ. PİR
ABDULKADİR-İ GEYLANİ (KSA)
“Ey
zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve ahirette
sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak. Kalbinden dünya
düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak, ahirete götürüleceksin.
Dünyada
rahat ve hoş bir hayat arama. Resuli Ekrem (SAV); ‘Hayat, ahiret hayatıdır’
buyurdu.”
Yine Gaflet hakkında buyurdu ki:
“Allah’tan
(CC) hakkıyla haya ediniz. Gaflette olmayınız. Zamanınız, zayi olup gidiyor. Halbuki
siz, yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamak, ulaşamayacağınız şeylerin peşinde
koşmak, oturamayacağınız binaları kurmakla meşgul oluyorsunuz.
Bütün
bunlar size, Rabbinizin (CC) huzurunda hesap vermek için duracağınızı
unutturuyor. Halbuki Allah’ı (CC) anmak, ariflerin kalblerinde yerleşir.
Onların kalblerini kuşatır. Onlara, Allah’ı (CC) hatırlamaya mani olan her şeyi
unutturur.
Rasulüllah
(SAV) Efendimiz daima tefekkür ederdi. Sevinçleri az, hüzünleri çoktu. Az
gülerdi. Sadece başkasının kalbini ferahlandırmak için tebessüm buyururlardı.”
- HACI
HALİL (HİLMİ) (KSA) HZ. LERİ:
Hacı Halil (KSA) Hz.leri bir sohbetinde
şöyle buyurmuştu:
“Gurbiyyet
yakınlık, vuslat da vasıl olmaktır. Kelimei Tevhidi okurken sana da bir zevk
gelir, gözlerinden yaş gelir.
İşte
kevser şarabı böyle içilir. Kelimei Tevhitle necat bulanlara “Fırka-i Naciye”,
hepsine birden “Güruh-u Naci” denir.
Bunlar
hiç mahşere uğramazlar. Bunların hesaplarına bakılmaz. Bunlar mizan terazi
bilmezler bunlar sırat korkusu görmez, cennet hadimleri sorarlar. ‘Siz sırat
mizan görmediniz mi?’ derler.
Bunlar
hayır bizler sıratı mizanı dünyada iken geçtik derler ve kuş gibi cennet
makamlarına girerler.”
Hacı Halil Hilmi Arcan (KSA) Hz.leri bu
sözleriyle, Allah-ü Teala’dan (CC) korkmak gerektiğini, Allah-ü Teala’ya (CC)
ulaşmanın ibadette, Zikrullahta gizli olduğunu ve Allah’ı (CC) bilmek ve bulmak
isteyenlerin, buna devam etmesi gerektiğini vurgulamıştır. Allah (CC)
cümlesinden razı ve memnun olsun. Bizleri şefaatlerinden ayırıp mahrum etmesin.
AMİN
www.GAVSULAZAM.de
|